Bundan bir yıl önce korona virüsü ilk gündeme geldiğinde “virüs zengin- fakir ayırmıyor herkesi eşitliyor, herkes için aynı tehlike söz konusu ” denmişti. Lakin durumun pek de öyle olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Küçük esnaftan, müzisyenlere, güvencesiz çalışanlardan, “evde kal” çağrılarına rağmen çalışmak zorunda olanlara kadar pek çok kesim pandemiden farklı ve çok daha derin bir biçimde etkilendi ve etkilenmeye devam ediyor. İki hafta önce konuştuğumuz iktisatçı ve eski vekil Nesrin Nas’ın da belirttiği gibi pandemi mevcut krizi ve yoksulluğu derinleştirdi. Çocuk bezi, mama gibi temel ihtiyaçlar bazı evlere hiç giremez oldu.
Bu süreçte harekete geçen Derin Yoksulluk Ağı, yoksulluğu katmerlenen ailelere destek oldu. Ağın kurucularından Hacer Foggo ile pandeminin başından beri yaptıkları çalışmaları ve yaşadıklarını konuştuk.
Derin yoksulluk; hiçbir sabit geliri olmayan insanların gıda, sağlık, eğitim, barınma gibi dört temel ihtiyaca erişmek için çalışması ve bu dört temel ihtiyaca aynı anda ulaşamaması demek. Yani birine eriştiğinde ötekine erişemiyor. Bu yoksulluk insanların çocuklarına da devrediliyor. Nesilden nesile devam eden bir kronik yoksulluk diyebiliriz.
Derin yoksulluk dediğimiz ve bizim desteklediğimiz insanların sabit geliri yok. Bir sınıfa da ait değiller. Böyle olunca hesaplaması da zor. Bir kağıt toplayıcıyı düşünün; pandemi öncesi günde 50 lira kazanıyorsa bugün 20-30 lira kazanıyor. Zaten günlük çalışan insanlar oldukları için çalışamadığında aç kalan insanlar. O yüzden sendikaların açıkladığı açlık sınırına bu insanların ulaşması mümkün değil. Ellerine ayda 2 bin lira bile geçmiyor. Pandemi öncesi bir şekilde hayatlarını idame ediyorlardı. Evde kaldıkları zaman hiçbir şey alamaz duruma geldiler.
“ARTIK KOMŞUDA DA YOK”
Sağlık Bakanı 11 Mart’ta “evde kalın” çağrısı yaptı, insanlar bizi 13-14 Mart’ta arayıp “evde gıda yok” demeye başladılar.
Ben uzun dönem bu mahallelerde çalıştım fakat bu dönem, pandemi benim için de şok edici bir durumdu. Bu kadar hızlı etkileyeceğini düşünmemiştim. Bu mahallelerde dayanışma kültürü vardır. İnsanlar örneğin yağ bittiyse komşudan alır. Artık komşuda da yoktu.
Derin Yoksulluk Ağı kent yoksulluğu alanında yoksul mahallelerde hak temelli çalışmalar yapan bir dayanışma ağı. 2016 yılında özellikle çocuklar, gençler ve kadınlar için Çimenev isimli bir merkezimiz vardı. Orada sosyo-ekonomik olarak risk altında olan çocuklar ve annelerle çalışmalar yapıyorduk. Çocuklar okul sonrası Çimenev’e geliyor ders çalışıyor, sosyal etkinlikler yapıyordu. Bu çocukların 25’i Anadolu Lisesi’ni kazandı, üniversiteyi kazananlar oldu.
Pandemi öncesinde gönüllülerle derin yoksul dediğimiz sabit geliri olmayan ailelerle ilgili bir çalışma yapmaya başlamıştık. Pandemi başlayınca dayanışma ağını kuralım dedik. Ve bu ağ harekete geçti. 18 Mart’ta evlere gıda göndermeye başladık. Bugüne kadar 2 bin 500 aileye gönüllü destekçiler sayesinde gıda göndermeyi başardık.
O evde yaşayan bireylerin ihtiyaçlarına göre bir alışveriş listesi düzenledik. Gönüllü destekçilerimiz bu ihtiyaçları internetten alıp gönderdi. Tabii sadece gıda değil, bazı evlerde internet yoktu, internet bağlattık. Çocuklar için tablet gönderdik. Soba aldık. Bu sürede çok dramatik şeyler yaşandı. Çok zor günlerdi, ama bu sorun bitmedi, devam ediyor ve maalesef azalması, önlem alınması gerekirken gittikçe derinleşen bir yokluk durumu var.
“SÜTÜ KESİLEN ANNELER VAR”
Evet, o anneyle ben görüşmüştüm. Beş numara bez değil mi diye sordum. Çocuklar büyüdüğü için bez numarası değişir. “Beş numaraydı ama dört gönder zayıfladı.” dedi. Şu anda da yeni doğmuş bebekler var ve anne sütü alamıyorlar. Beslenemediği için sütü kesilen anneler var. Mama da alamıyorlar ve küçücük bebeklere market sütü, hazır çorba içirmek zorunda kalıyorlar.
Örneğin 65 yaş üstü insanlara “siz evde kalın biz alışverişinizi yapacağız” dendi ama bu insanlar sosyal güvencesi olan, emekli insanlardan oluşmuyor. 65 yaş üstü kağıt toplayıcısı karı koca 30’uncu gün bize ulaştı. Bu kadar zamandır ne yiyip içtiklerini sorduk “bakkala yazdırdık” dediler. 30 gün boyunca sadece 170 liralık peynir, ekmek, zeytin alarak yaşamışlar. Bu korkunç bir şey.
Bir sürü insan kirasını ödeyemediği için ev değiştiriyor. Akrabasının yanına, çocuklarının yanına taşınan var. Sokakta yaşayan insanların sayısı çok arttı, şu anda gizli bir evsizlik sorunu da yaşanıyor. Yoksulluğun getirdiği yalnızlık ve kaos var.
Evet aynı zamanda bu mahallelerde korona vakası da çok. Hastalananlar da karantina biter bitmez sokağa çıkmak zorunda kaldı çünkü hasta olan ailelere dahi düzenli gıda gönderilmedi.
“ÇOCUKLAR ÇALIŞMAYA BAŞLADI”
Araştırmanın saha görüşmeleri 103 katılımcı ile yapıldı. Mesela hangi en temel ihtiyaçlarını sorduğumuzda yüzde 78’i gıda dedi. Sadece market çöplerini, pazardan kalan sebze meyveleri toplayarak gıdaya erişen aileler var. Mesela bir anne “market çöplerini toplamaya başladık ama korkuyoruz da” demişti. O dönemde benim görüştüğüm bir aile çöpten doğum günü pastası alıp çocuklara götürmüş ve zehirlenmiş. Bir anne de market çöplerinden bir et bulmuş. “Götürdüm, besmele çekip yıkadım, pişirip çocukların önüne koydum.” dedi.
Okullarda uzaktan eğitime geçildi. Fakat bu ailelerin evinde internet yok, tabletleri yok. Uzaktan eğitim bu çocukları okuldan tamamen kopardı. Bizim görüştüğümüz ailelerin çocuklarının yüzde altısı ev geçindirmeye başladı. Gıdaya erişmek için çalışmaya başladılar. Türkiye genelinde bir milyondan fazla çocuğun önümüzdeki dönemde okulu bırakacağını tahmin ediyorum.
Çok sık elektrik kesilmesi yaşanıyor. Özellikle Anadolu yakasında çok fazla elektriği kesilen ev var. Bir sürü aileye şirketin avukatlarından mesajlar gönderiliyor. Mesele bir evde karı-koca koah hastası ve oksijen makinesi kullanıyorlar fakat faturayı ödeyemedikleri için elektrikleri kesilmiş. Komşudan elektriği almaya başlamışlar, komşu da korona olmuş, ondan da alamaz duruma gelmişler.
Bizim rapor için görüştüğümüz 103 handeden 49’u bebek bezi ya da maması kullanıyor ve bu ailelerin yüzde 74’ü bebek bezi almakta zorlandı. Alanlar da bakkallardan taneyle alıyor. Yüzde 20’si hiç alamadı.
“Bırakıyorum çocuk öyle geziyor sonra temizliyorum.” diyor. Ya da poşet bağlayan anneler var. Anneler “bizim aç kalmamız önemli değil, bir şekilde idare ederiz ama çocukların aç kalmasına dayanamıyoruz.” diyorlar. Anneler için çok travmatik bir mesele. Çocuk çünkü sizden oyuncak istemiyor, başka bir şey istemiyor yemek istiyor. Bu en temel ihtiyaç. Oyuncak istediği zaman ‘param yok’ diyebilirsin ama yiyecek için bunu diyemezsin.
“YOKSULLUK ‘YOK’ DEYİNCE YOK OLMUYOR”
Ben bu konuşmaların sadece iyi bir dilek olduğunu söyleyebilirim. Yoksulluk yok deyince keşke yok olsa ama olmuyor. Her şey ortada, herkes her şeyi biliyor.
Bu tür değerlendirmeler yapan arkadaşlarımızın hiç biri yokluğu, yoksulluğu tanımıyor. Bu mahallelere hiç gitmemiş, gittikleri zaman da alan-veren ilişkisi kurmuş. Verdikleri her işi bu insanların kabul etmesini istemişler. Aslında bu arkadaşların kafasında keskin bir sınıf ayrımı var. Niye bu insanlar bir kısır döngü içinde diye düşünmemişler.
Ben 20 yıldır bu alanda çalışıyorum, bu kadar derin bir yoksulluk görmemiştim. Bu kadar derin yoksulluk yaşamalarına rağmen insanların ne kadar dirayetli olduklarını gördüm.
Aramızda büyük bir eşitsizlik var. Bir sürü hakka biz ulaşıyoruz ama bu insanlar ulaşamıyor. Önce eşit duruma gelelim, ondan sonra konuşabiliriz. Eve gazetenin girmesinin lüks olduğu, internetin, akıllı telefonun olmadığı evlerden söz ediyorum. Sadece akşam çocuğun önüne koyacağı yemeğe odaklanmış insanlardan söz ediyorum. Biz o sokaklarda, evlerde bir şey değiştirmeye çalışıyoruz.
Pandemiyle birlikte hepimizin hayatında değişiklikler oldu, hepimiz yoksullaştık. Yerel yönetimlerin kendi ilçesi, kendi köyünde yoksullukla ilgili hızlıca bir çalışma yapması bu insanlara ulaşması ve ihtiyaçlarını tespit etmesi ve hızlıca önlemler alması gerekiyor. Çünkü bu yapılmadığında yoksulluk da bütçe yükü de artacak. Şu anda da her ailedeki her bireyin ihtiyacı göz önüne alınarak destek verilmesi gerekiyor. Yani bir evde bir bebek varsa mama ve bez ihtiyacının giderilmesi, yatalak varsa hasta bezinin karşılanması gerekiyor. Devletin sosyal güvencesiz insanlara sabit gelir desteği vermesi gerekiyor. Yoksa burdan başka türlü çıkamayız.
İnternet sitemiz https://derinyoksullukagi.org üzerinden veya sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilir, destek için bizimle iletişime geçebilirler. Ama mesele sadece bizi desteklemek değil, oturduğunuz evin alt katında, karşısında, köşesinde bütün bu anlattıklarımı yaşayan insanlar var. Muhtara ya da devlet okuluna gidip “desteğe ihtiyacı olan var mı?” diye sorabilirsiniz mutlaka olduğunu göreceksiniz. Biz Derin Yoksulluk Ağı’nın destekçilerinin artmasını istiyoruz ama aynı zamanda bu dayanışmanın yaygınlaşmasını da istiyoruz. Mesele sadece bizim ağımız değil, her yerde yaygınlaşsın.
YÜZDE 12’NİN HİÇ GELİRİ YOK
Derin Yoksulluk Ağı’nın, İstanbul’un 12 ilçesinde 103 aile ile yaptığı araştırma sonuçlarına göre temel gıda ve hijyen maddelerine erişemeyen aileler özellikle çocuk ve bebek beslenmesi, hasta bakımı, minimum temizlik ihtiyaçlarının giderilmesinde ciddi sıkıntılarla karşılaşıyor.
Araştırmadan öne çıkan çarpıcı sonuçlar şöyle: