İstanpol Akademi, üçüncü alternatif politika forumu olan medya panelini, 16 Aralık Pazar günü Kadıköy Belediyesi İDEA’da yaptı. Ana akım medya ve alternatiflerin tartışıldığı panelin moderatörlüğünü İstanPol’dan Seren Selvin Korkmaz üstlenirken,
konuklar Medyascope.tv yayın yönetmen yardımcıları Tamer Durak ve İrfan Bozan oldu.
İstanPol Akademi direktörü Alphan Telek açılış konuşmasını gerçekleştirirken İstanPol’un sene içerisinde yaptığı etkinlikleri anlattı. Telek’in ardından ilk sözü alan İrfan Bozan basın tarihini özetleyerek konuşmasına başladı ve şöyle devam etti: “Özellikle 1908 için gazetecilik faaliyetinin başladığı zaman diyebiliriz. Yine bu süreç 1923’e kadar devam ediyor. Daha sonra gazeteci ailelerin ortaya çıktığı bir zamandan bahsedebiliriz. 90’lara kadar bu süreç geliyor, 1990’dan itibaren ise medyaya, gazetecilik dışı sermaye girmeye başlıyor. 2014’e kadar da bu süreç devam ediyor. 2014’e kadar iyi - kötü ana akım diyebileceğimiz yayın organları varken, 2014’ten itibaren tamamen rejim denetiminde bir medyadan söz ediyoruz. Şu anda Türkiye’de ana akım medya söz konusu değil. Ana akım dediğimiz medyayı 3 başlık altında topluyorum: bağımsızlık, profesyonellik ve dürüstlük. Türkiye’de büyük kitlelere ulaşan ve bu 3 özelliğe sahip olan medya organı yok.”
RADİKAL VE YENİ YÜZYIL ÖRNEĞİ
Gazeteci Kadri Gürsel’in son zamanlarda yaptığı tartışmaları örnek veren Bozan, ana akımın zamanındaki handikabının Kürt meselesi olduğunu vurguladı: “Türkiye’de ana akım denen medya aslında hiçbir zaman varolmadı. Ama görece denemeleri oldu. Benim çalıştığım Radikal veya Yeni Yüzyıl böyle gazetelerdi. 1990’lardan bu yana özellikle Kürt meselesinin yükselmesiyle birlikte gazetecilik en büyük darbeyi yedi. Kürt meselesini gazeteler sayfalarına yansıtmadılar, konu bu olunca ana akım, ana akımlığını unuttu. Gazeteler sürekli devletten taraf oldu.”
Bozan, 90’lardan bugüne gazeteciliğin değiştiği üzerinde durdu ve “90’larda iyi gazeteciler, başka mecralardan transfer teklifleri alıyorlardı. Şimdi iyi gazeteci olmak başa bela. Peki iyi gazetecilik için motivasyon ne? Bir gazetecinin en büyük hayali haberinin ses getirmesi ve gündem olmasıdır. Şu an bunu kim basabilir veya yayınlayabilir?” dedi. Bozan ayrıca gazetecinin haberlerde kullandığı dilin önemini de vurguladı ve “Habere ‘AKP yargısı’ diye başlarsanız, bir kesim o haberi okumaz. Gazetecinin yapması gereken, sadece şahit olduğu olayı doğrudan vermektir. Bir yargı belirttiğiniz zaman bir kesimin okuması imkansız hale geliyor. Haberde her zaman objektifliği korumak lazım.” İfadelerini kullandı.
CUMHURBAŞKANI’NA NASIL SORU SORULUR?
Baskı ortamına da değinen Bozan, “Cumhurbaşkanı’na gazeteciler nasıl soru sorarlar? Bunun birebir tanığı olduğum için anlatayım. Önceden sorular alınır ve çerçeve çizilir. Bazen de 3 konu verilir, sadece 3 konu etrafında soru sormanıza imkan tanınır. Uçaklardaki gazetecilerin durumu da şöyle; uçakta sohbet olur, sonunda bir metin verilir. Gazeteci o metin üzerinden haberini yapar.” diye konuştu.
Bozan’ın ardından söz alan Tamer Durak, Medyascope.tv’nin kuruluşunu anlatırken “Medyascope’un sloganı, ‘Çünkü Özgür’. Bu slogandan kastettiğimiz sadece mali özgürlük değil, aynı zamanda fikri özgürlük. Yapımız dikey değil. Ben açıkçası bugüne kadar çalıştığım en demokratik kurum olduğunu düşünüyorum. Gazetecilerin taraf olması gereken yerlerde tarafız. Alman bir gazetecinin söylediği gibi, bir gazeteci yağmur yağıyor dediğinde herkes inanmalı. Biz, bugüne kadar ‘dışarıda yağmur yağıyor’ dediğimizde, dışarıda hep yağmur yağıyordu. Biz serinkanlıyız ve gerekirse haberi atlamayı dahi tercih ediyoruz. İlk biz vermesek de olur.” dedi.
“BAŞKA YER YOK…”
Durak, Medyascope.tv’nin ana akımın yerini doldurmaya aday olduğunu şöyle anlattı: “3 yıl içinde başardığımız en önemli şey, bir nebze de olsa ana akımın yerini doldurmuş olmak. Ana akımda çok fazla habere gitmezsiniz, haber size gelir. Bizde bir derdiniz varsa gazetecilik yapmak istiyorsanız, çıkıp konuğu ayarlayıp yayına çıkabiliyorsunuz. Böyle başka bir yer yok.”
Durak, son olarak yeni teknolojiler ve medya ilişkisine odaklandığı konuşmasını şu şekilde noktaladı: “Teknolojiler de sürekli değişiyor ve çok fazla yeni mecra var. Değişen medya aracılığıyla insanlar artık kendi ilgilendikleri konuyu, kendi ilgilendikleri insanı duymak istiyorlar sadece. Oysa diğerini dinlemeliyiz.”