Aydınlığın kadınlarından ilahiler

Türkiye’nin ilk Kadın Tasavvuf Müziği Topluluğu olan ‘Revnak’, tasavvuf musikisini daha geniş kitlelere ulaştırmayı amaçlıyor

19 Aralık 2014 - 12:02
 Türkiye’nin ilk Kadın Tasavvuf Müziği Topluluğu olan ‘Revnak’, tasavvuf musikisini daha geniş kitlelere ulaştırmayı amaçlıyor               


Gökçe UYGUN
 
Bu hafta, Mevlana’nın ölüm yıldönümü olan Şeb-i Arus vesilesiyle bir tasavvuf grubunu sizlere tanıtacağız. Ancak bu grubun bir özelliği var; tümümün kadınlardan oluşması… Revnak’ın hikayesini, fikir ve isim annesi Kadıköylü sanatçı Birsen Geçikli’ye sorduk.
 
-Önce biraz sizi tanıyalım.
Mezunu olduğum İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Türk Halk Müziği bölümünde alk Müzi34 yıldır sanatçı öğretim elemanıyım. Eski eşimle birlikte 1999’da Mevlana Eğitim ve Kültür Derneği’ni açtık.
 
-Sadece kadınlardan oluşan bir tasavvuf korosu fikri, hangi ihtiyaçtan doğdu?
Erkek tasavvuf ekibimiz vardı o zaman. Aklımızda bir de kadın grubu kurma fikri bile yoktu.
Bir gün bir hanım geldi. Bir Mevlevi grubuna gidiyormuş, orada kötü şeyler yaşamış. Bize katılmak istedi ama erkek tasavvuf grubu kadın istemedi aralarında! Çok üzüldüm bu duruma, kendi kendime dedim ki; ‘Bizim bir kadın grubumuz olsaydı o hanım buradan gitmeyecekti.’ Böylece kadın grubu kurmaya karar verdim. Erkek grubumuzun o zamanki şefi karşı çıktı ama ben ısrarcı oldum. Konservatuvar mezunu eski arkadaşlarımı topladım ve 2003’te Revnak’ı kurdum. O bey bizi bir süre çalıştırdı ama vazgeçti. Sonra başka bir erkek şefimiz oldu. O da bir süre sonra bırakınca bizi, iş başa düştü ve ben geçtim grubun başına. O arada kudüm (vurmalı bir çalgı) çalmayı da öğrendim. Grupta hem şeflik kudümzenlik yapmaya başladım.
 
-Kadın tasavvuf grubu insanları şaşırtmış olmalı…
Evet öyle. Ummadığımız yoğun bir ilgi oldu. Geçen yıl 1 yıl ara vermiştik, şimdi tekrar toplandık.
 
-Revnak ne demek?
Aydınlık, parlaklık demek. Osmanlıca bir kelime. Şimdi Osmanlıca tartışmaları var ama girmeyelim o konulara, ben siyaset sevmiyorum, Atatürkçüyüz biz.
 
 
-Nerelerde sahne alıyorsunuz?
Mevlevihaneler başta olmak üzere, çeşitli belediye ve derneklerin düzenlemiş olduğu etkinliklerde, kültürel organizasyonlarda, dini ve tasavvufi etkinliklerde varız.  
 
-Kilise gibi değişik mekânlarda sahne alıyorsunuz değil mi?
3 yıldır Büyükada İtalyan Kilisesi’nde çıkıyorduk. Belediye başkanı değişti, artık çıkmıyoruz.
Sonra Beşiktaş Belediyesi’nden teklif geldi. Dinler arası dostluk adına kilisede sahne almaktan çok memnunuz. Bizim siyasi partilerle işimiz yok. Hiçbir tarikata bağlı değiliz. Burası Atatürkçü, Cumhuriyetçi bir dernek. Yalnız şunu söylemem lazım. Bir kilise programımız sonrasında, Konya’dan bir milletvekili bizi arayıp tehdit etti, ‘Bizim dualarımızı kilisede nasıl okursunuz!’ diye.
Ama biz yılmadık, devam ettik. Kilise de Allah’ın evi…
 
-Konserlerde ilahi mi seslendiriyorsunuz?
Önceden ayin okuyorduk, semazenlerle tören yapıyorduk. Ama Mevlana’nın son torunları olan Çelebi ailesinden bize yasak geldi; ‘Kadın naat (Hz. Muhammed'i öven şiir) okuyamaz, Kuran okuyamaz’ diye. Biz de artık sadece ilahi okuyoruz.
 
-Opera sanatçısı Hakan Aysev’le birlikte sahne aldınız.
Evet çok güzel bir konserdi. Batı müzikçileri ve  Türk müzikçileriyle bir araya gelip, ortak projeler yapmak isteriz.
 
-Revnak’la sahnede iken neler hissediyorsunuz?
Bu grup çocuğum gibi, yoktan var ettim. Eskiden hiç böyle gruplar yoktu. Kadınlardan kurulu fasıl grupları filan vardı ama tasavvuf yoktu. Kimse cesaret edemiyordu.. Biz bir yol açmış olduk. Şimdi çok grup var.
 
-Albümünüz var mı?
Yok ama yapmayı planlıyoruz, kendimize burada, Acıbadem’deki dernek merkezimizde bir stüdyo kurduk. Albümde dinleyicilerimizin bize gönderdiği besteleri ve anonim eserleri seslendireceğiz. Bizim asıl sorunumuz maddi sıkıntı. Sponsor ihtiyacımız var.  
 
7 SAZ, 7 SES
Birsen Geçikli şefliğindeki Revnak şu isimlerden oluşuyor;
Şeyda Erdaş (kanun), Lale Tuka (klasik kemençe), Afet Gök (ud), Rüya Kocamemişoğlu (viyolonsel), Özge Zambakoğlu (ney), Çiğdem Abda (bendir) ile koroda Canan Erden, Gülperi Şen,
Handan Öğüt, Nurdan Kurt, Çiğdem Nalçacı, Sedef Aslantaş ve Fatma Avcı Erk.
 
 

 

 


 
 

ARŞİV