Görevde dördüncü yılı geride bırakan Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, yerel yönetim politikasına dair görüşlerini paylaştı. Nuhoğlu, ”Göreve geldiğimizde ortaya koyduğumuz 52 projenin tamamına yakınını yaptık, 2019’a girdiğimizde bu sayının üzerinde projeler gerçekleştirmiş olacağız.” diyor.
2015-2019 Stratejik Planını hazırlarken Katılımlı Yerel Yönetim Modelini kullandınız. Çıktığınız bu yolda hangi aşamadasınız?
İlk göreve geldiğimizde stratejik planın yapılması gerektiğini biliyorduk. Bu kavramlar, formalite gibi kullanılıyordu. Bu bizi rahatsız etti. Herkes katılımcılıktan bahsediyordu ama içi boşaltılmıştı. Gerçekten katılımcı bir şekilde nasıl yönetiriz diye oturduk Sabancı Üniversitesi’ndeki öğretim üyeleriyle görüşüp bine yakın insanın katıldığı toplantılarla 52 karar çıkarttık. Bizim için öncelikleri tespit etmemizi sağladı, vatandaşlar bu projelere dair görüşlerini dile getirdiler. 21 muhtarımız var, kent konseyimiz var, STK’lar, meslek örgütleri vs insanlar bir araya gelerek stratejik planı oluşturduk. Şimdi 2018’deyiz bu 52 projenin tamamına yakınını yaptık,.
Stratejik Planın ardından önümüze çıkan en büyük sorun Kadıköy’de kamu arazisinin olmaması oldu. Biz de satın almaya başladık. Atıl kalmış alanları değerlendirdik, tarihi eserleri satın aldık. Karikatür Evi, Gençlik Sanat Merkezi, Kadıköy Akademi, Rasimpaşa Sosyal Hizmet Merkezi, Sinematek için alınan arazi, Suadiye Sanat Atölyeleri, Acıbadem Yüzme Havuzu ve Spor Salonu… Bu projelerin çoğu 1,5 yıl içinde hayata geçti.
Yönetimde sivil katılım ve STK’ların varlığı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sivil Toplum Kuruluşları ve dernekler demokrasinin güvencesidir. Onların güçlü olması gerekiyor. Onlar güçlü olunca bu alanlar da güçleniyor. Kendi alanlarıyla ilgili ihtiyaçlar belirleyip belediyeye aktarıyorlar. Ben çok önemsiyorum. Değişime açık olması gerekiyor, kalıplaşmış, ‘dinozorvari’ yapılar olmamaları gerekiyor. Bu sağlanırsa değişimi temsil eden, geleceği oluşturan bir yönetim biçimi oluşturabiliriz.
“ÜRETİME TEŞVİK ETMELİYİZ”
Toplumsal cinsiyete dayalı bütçeleme kılavuzu hazırladınız, kadınların belediyedeki yerini nasıl görüyorsunuz?
Toplumdaki nüfusları oranında bu yönetimlerde temsil edilmeleri gerekiyor. Eğer siz çok demokratik bir ülke olduğunuzu iddia ediyorsanız ve insanların eşit geliştiğini de düşünüyorsanız insanlar yönetim kademelerinde, üniversitelerde, işlerde her yerde eşit temsil edilmelidir. Kadınlar yüzde 10’luk bir temsile sahipler. Aslında bu oran çok düşük. Kadınların çoğu evde ve üretime katılmıyor. Bizim bütçedeki temel öngörümüz de bu. Yani desteğe ihtiyacı olan kesimleri desteklemek. İki yıl önce Kadın Çalıştayı yaptık. Ve buradan Yerel Eşitlik Eylem Planı çıktı. Kadın çalıştayında çıkan sonuçlara göre Potlaç Dayanışma ağı kuruldu. Kadınlar el emeği ürettikleri ürünleri önce Moda’da onlar için düzenlediğimiz standlarda daha sonra Caddebostan Kültür Merkezi’nde açılan Potlaç Dükkan’da sattı. 715 kadın Potlaç Dayanışma Ağı’nın içerisinde.
Kadınların yaşamın her alanında gelişimi ve temsiliyeti için destekleyici ve güçlendirici çalışmalar yapıyoruz. Rasimpaşa’da açtığımız Sosyal Hizmet Merkezi özellikle kadınları her alanda güçlendirmek ve desteklemek için açtığımız kurumlardan biri. Buradaki Kadın Dayanışma birimine İstanbul’un her yerinden kadınlar başvurup destek alabiliyor.
"İNSANLARIN İHTİYAÇLARI KONUŞULSUN"
Kadıköy diğer yerleri nasıl etkiliyor?
Yapılan iyi şeylerin domino etkisi yarattığını düşünüyorum. İnsanlar iyi şeyleri örnek alıyor, hayatlarında olsun istiyorlar. Önemli olan bunların tartışılması. İnsanların ihtiyaçlarının konuşulması. Bizler bunu konuşmaya başladığımız andan itibaren hayata yansıyacaktır. Şu anda ciddi derecede adaletsizlik var. Süreçte bu adaletsizlik ortadan kalkacaktır ama bunların konuşulması lazım. Sabahları televizyonu açtığımız zaman halkın sorunlarının tartışıldığı bir Türkiye olmalıyız. Gündem genellikle bu ihtiyaçların dışında belirleniyor. Toplumun genel kalitesi için her şeyin tartışıldığı, sorgulandığı bir ülke olmak zorundayız.
Yaptıklarınızı duyurmakta sıkıntı duyuyor musunuz?
Türkiye’de ilk kez yapılan projelerimiz var. Şu anda yerel yönetim olarak Avrupa’daki belediyelerin tam ölçüsünde olmasak da, onlar ne yapıyorsa biz de onu yapıyoruz. Biz bir Alzheimer Merkezi yapmışsak, Karikatür Evi yapmışsak; bu toplumda tartışılırsa başka belediyeler de yapar. Bu sayede sizin 100 insan için yaptığınız tesis 100 bin insanın kullandığı bir tesise dönüşebilir. İhtiyaçlar üzerinden yapılan tartışma emin olun herkesin ilgisini çeker, toplum üzerindeki gerginlik de biter.
Kadıköy Moda’da İDEA var. Serbest çalışan veya ofisi olmayanların ve öğrencilerin mekan arayışına çözüm bularak ortak çalışma alanı İDEA Kadıköy’ü Eylül 2017’de hizmete açtık. Amacı ortak çalışma kültürü oluşturmak, farklı meslek gruplarındaki insanları bir araya getirmek ve ofisi olmayan çalışanlara kolaylık sağlamak. Çantamı, bilgisayarımı alıp farklı meslek gruplarıyla oturup çalışabilirim, sosyalleşebilirim, ihtiyacım olduğunda yanımdaki arkadaşıma sorabilirim düşüncesinin bilinmesinin bir tek yolu var: basında, medyada bunların daha çok tartışılması. Bu yüzden bizi anlatmasınlar diyoruz ama projelerimiz örnek olsun, projelerimiz tartışılsın.
Yaptıklarınızı duyurmakta sıkıntı duyuyor musunuz?
Türkiye’de ilk kez yapılan projelerimiz var. Şu anda yerel yönetim olarak Avrupa’daki belediyelerin tam ölçüsünde olmasak da, onlar ne yapıyorsa biz de onu yapıyoruz. Biz bir Alzheimer Merkezi yapmışsak, Karikatür Evi yapmışsak; bu toplumda tartışılırsa başka belediyeler de yapar. Bu sayede sizin 100 insan için yaptığınız tesis 100 bin insanın kullandığı bir tesise dönüşebilir. İhtiyaçlar üzerinden yapılan tartışma emin olun herkesin ilgisini çeker, toplum üzerindeki gerginlik de biter.
Kadıköy Moda’da İDEA var. Serbest çalışan veya ofisi olmayanların ve öğrencilerin mekan arayışına çözüm bularak ortak çalışma alanı İDEA Kadıköy’ü Eylül 2017’de hizmete açtık. Amacı ortak çalışma kültürü oluşturmak, farklı meslek gruplarındaki insanları bir araya getirmek ve ofisi olmayan çalışanlara kolaylık sağlamak. Çantamı, bilgisayarımı alıp farklı meslek gruplarıyla oturup çalışabilirim, sosyalleşebilirim, ihtiyacım olduğunda yanımdaki arkadaşıma sorabilirim düşüncesinin bilinmesinin bir tek yolu var: basında, medyada bunların daha çok tartışılması. Bu yüzden bizi anlatmasınlar diyoruz ama projelerimiz örnek olsun, projelerimiz tartışılsın.
Kültür ve sanatla uyumlu şekilde planlama yerelin yaratılmasında neden önemli?
Yerel yönetimin klasik görevleri var. Park, bahçe, spor, eğitim gibi. Ancak insanın tüm hayatını tasarlama görevi var. Kentler çok büyüdü. İnsanların gelişimine katkı sağlıyor. Sosyal alanda iyi hissetmesini sağlıyor. Sosyalleşmenin en temel aracı sanat. Eleştirel yanı da insanın sorgulamasını sağlıyor. Bunlar yereli yönetirken olmazsa olmazlardan. Bir tiyatro projemiz var. İstanbul’daki en büyük tiyatrolardan bir tanesi olacak. Tiyatrocularla iki tane festival düzenledik. Onların örgütlenmelerine destek verdik. Biz göreve geldiğimizde 25’e yakın özel tiyatro vardı, şu anda 70’in üzerinde. Bunu biz değil, kendileri yapıyor. Bizim yaptığımız sadece onların desteğe ihtiyacı olduğu konularda destek olmak. Kadıköy Tiyatrolar Platformu ile ‘Benim Komşum Tiyatro Projesini’ yaptık. Kadıköylüler mahallelerindeki tiyatro sahneleri tanıştı tiyatro atölyesi yaptı.
“HER ŞEYİMİZ, HERKESE AÇIK”
Mali yapıyı nasıl yönetiyorsunuz?
Belediye bütçesini vatandaşın vergileri oluşturuyor. İnsanlar kendi ücretlerinden, paralarından bize vererek “bunu harcayın” diyorlar. Biz bu paraları bu insanlar için harcayacağız. Bütçemizin gerçek anlamıyla bu insanların ihtiyaçlarını karşılayacak bir bütçe olması lazım. Nasıl kendi evimizde bir şey aldığımız zaman, en ekonomik şekilde almaya çalışıyorsak yerel yönetimde de aynısını yapmalıyız. Bu para halkın parası ve kamusal şekilde düşünülmeli. Belediyenin parasının halkın parası olduğu bilincini asla unutmamalıyız. Bizim her şeyimiz, herkese açık. Bütçemiz de herkese açık, paramız da herkese açık.
“İNSANLARIN GELMESİ MUTLU EDİYOR”
Kamu arazileriyle ilgili “Arazilerin satışına göz yumarsak bizi kim affedecek” demiştiniz. Kamu arazilerine dair hala bu ısrarınızı sürdürüyor musunuz?
20 bin hektar arazinin imara açılması söz konusu. 7 bin hektara yakını da askeri arazi. Sattınız bunları, sonra ne olacak? Bu insanların ihtiyaçları, çocukların yaşlıların ihtiyaçları ne olacak? Bu insanların spor merkezlerine, sağlık hizmetlerine, kültür merkezlerine ihtiyaçları var. Şimdi siz bu insanların paralarını yediğiniz zaman ikinci, üçüncü sene ne olacak? Neyi satacaksınız? O zaman geleceksiniz bizim evlerimizi satacaksınız artık.
Bizim yapmamız gereken şey çocuklarımızın çok iyi eğitim alabilmesini sağlamak. Eğitim sıralamasında sürekli geriye düşüyoruz. Üreten bir ülke olmamız gerekiyor, tarımda kendine yeten bir ülke olmamız gerekiyor, çalışırsak hem daha mutlu oluruz, kendine güvenen insanlar oluruz hem de bilgi ve teknolojiyle ilgili devrimi yakalarız. Sanayi devrimini yakalayamadık ama bunu yakalayabiliriz. Çocuklarımız ve gençlerimiz buna imkân verildiği takdirde bunu yapabilecek durumdalar.
Biz çocuklara sadece kültür sanat alanında değil eğitimlerinde de destek oluyoruz. Etüt merkezlerimizden yılda ortalama 3500 çocuk faydalanıyor. Türkçe, Fe n Bilimleri, Matematik, Sosyal bilimler, İngilizce ve Bilgisayar eğitimleri veriyoruz. 2007 yılında Kadıköylü çocukların sanat eğitimine destek vermek için açılan Çocuk Sanat Merkezi'nden bugüne kadar binlerce çocuk yararlandı. Sanat merkezimizden faydalanmak isteyen çocukların sayısı her geçen yıl artıyor. Yuvaların sayısını iki kat arttırdık. 500 civarında çocuk yuvalarımızdan faydalanıyor. Bahriye Üçok Ekolojik Çocuk Yuvası eğitim kurumları arasında dünyada ilk ona girdi.
Kadıköy’e artan bir rağbet var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Kadıköy’e çok fazla insan geliyor. Özellikle de hafta sonları. İnsanların buraya gelmesinin temel nedeni buranın özgür ve rahat olduğunu düşünmeleri. İnsanlar ülkenin her tarafında bunu yaşamalılar, bundan vazgeçmemeliler.
İnsanların buraya gelmesi bizi mutlu ediyor. Buradaki alanları kullanması, deniz kenarında yürümeleri, parklarda gezmeleri, alışveriş yerlerinde Kadıköylülerle birlikte olmaları bizi mutlu ediyor. Kendilerinin de mutlu olduğunu düşünüyorum. Bunu sadece Kadıköy’ün değil İstanbul’un, tüm Türkiye’nin yaşaması gerekiyor.
İNSAN ODAKLI BELEDİYECİLİK
2014’ten beri belediye başkanlığı yapıyorsunuz. Bir belediye başkanı nasıl olmalı ve nelere dikkat etmeli?
Belediye başkanlığı çok kolay ve her insana nasip olan bir görev değil. Siyasetin temelinde yatan şey, mevcut durumu kabul etmemek ve onu değiştirmeyi istemektir. Siyasetçi geleceği tasarlar, yaşamı tasarlar, doğa ile insan arasındaki ilişkiyi tasarlar. 4 yıl önce bu bakış açısıyla Kadıköy Belediye Başkanlığına aday oldum. Kadıköy’de 4 yıl içinde pek çok projeyi hayata geçirdik. Siyaseti insanların ihtiyaçları ve onların katılımı üzerine kurduk. Ve Kadıköy’de önemli bir kesimi kapsadık. Eğer öyle kurarsak tüm kesimleri kapsayabiliriz.
Bizim insanların yaşamını anlamlı hale getirmemizin tek bir yolu var. O da ‘yaşamla bağlarını güçlendirmek’. Sol bir bakış açısı kazandırmak. Soldan nasıl bakılır diyorsanız tamamen insan odaklı bakmamız gerekiyor. Birey eşit ve adaletli bir eğitim alabiliyor mu, spor yapabiliyor mu, bireyin kendini geliştirme yönündeki tercihlerini artırabiliyor muyuz? Bunları sağlıyorsak soldan bakıyoruz demektir. Ama tutup da kamu arazileri satıyorsak, toplumun belli bir kesimine merhaba diyorsak, sadece iş takip edelim diyorsak, bu belediyeler ne iş yapar, bize araba versin eşya versin diyorsak o zaman sağdan bakıyoruz demektir. Biz vergi verenlerin ihtiyaçlarını karşılayıp onlara daha iyi bir yaşam sunmak için bu kaynakları doğru kullanmak zorundayız.