Ayşen Gruda’ya veda…

Bir süredir yoğun bakımda tedavisi devam eden Türk tiyatro ve sinema oyuncusu 74 yaşındaki Ayşen Gruda yaşamını yitirdi. Son sahne gösterisi “Deli Kadın” vesilesiyle gazetemize röportaj veren Gruda “Doğru bildiklerimi söylerim, herkesin de söylemesi gerek. İyi oyuncu, topluma karşı görevlerini yapan ve olup biteni bilen kişidir.” demişti

23 Ocak 2019 - 16:03

Yeşilçam’ın ve tiyatro sahnelerinin bir yıldızı daha söndü. Şener Şen ve Kemal Sunal’ın filmlerdeki partneri, “Bizim Aile”, “Gülen Gözler” gibi Ertem Eğilmez filmlerinin şen şakrak kızı, kimi filmde evin zengin hanımı kiminin hizmetçisi Ayşen Gruda, kanser tedavisi gördüğü Kâğıthane Derindere Hastanesi’nde bugün (23 Ocak Çarşamba) hayatını kaybetti…

Türk Sineması ve tiyatrosunun “Domates Güzeli” lakaplı oyuncusu, 30 Kasım 1945 tarihinde Erman Ailesi’nin ortanca kızı olarak İstanbul Yeşilköy’de doğdu. Komedi yeteneği, çocuk yaşta Yeşilköy’deki evlerinde Ermeni komşularının taklidini yaparken ailesi tarafından keşfedildi. Lise ikiye giderken babası vefat eden Gruda, geçim sıkıntısı yüzünden okulu bırakıp çalışmaya başladı.

Tevfik Bilge’nin turne tiyatrosunda profesyonel oyunculuğa başlayan Gruda’nın ilk rolü 1962 yılında Kongre Eğleniyor adlı vodvilde küçük bir hizmetçi rolüydü. Gruda, 1977 yılında 16 senelik tiyatro hayatından sonra televizyonda bir eğlence programı içinde yayınlanan skeçte canlandırdığı Domates Güzeli Nahide Şerbet karakterinden sonra herkes tarafından tanındı.

Gruda, ‘Ah Evlendim Vah Evlenemedim’, ‘Bizim Sınıf’, ‘Papaz Kaçtı’, ‘Hisseli Harikalar Kumpanyası’ ve ‘Dün Gece Yolda Giderken Çok Tuhaf Bir Şey Oldu’ adlı tiyatro oyunlarının yanı sıra ‘Mum Söndü’, ‘Deve Kuşu Kabare’, ‘Hababam Sınıfı Müzikali’, ‘Yedi Kocalı Hürmüz’ müzikallerinde de rol aldı.

Adile Naşit’le birlikte, Ertem Eğilmez filmlerinin çekirdek kadrosunda yer alan sanatçı, Yeşilçam’ın unutulmaz isimleriyle birlikte onlarca filmde oynadı.

Ayşen Gruda hastalığının son günlerine kadar sahneden inmedi. Son olarak 55 yıllık sanat hayatını anlatan danslı müzikli güldürüsü ‘Deli Kadın’ ile izleyiciyle buluşmuştu. Biz de Gazete Kadıköy olarak Mayıs 2017’de bu vesileyle kapısını çalmış, Gruda ile Oyunculuk, siyaset, delilik ve bir dönem ikamet ettiği Kadıköy’den konuşmuştuk.

Ayşen Gruda’yı saygıyla anıyor, muhabirimiz Gökçe Uygun’un kendisiyle yaptığı bu özel röportajı bir kez daha yayımlıyoruz.

****

“Delilik özgürlük demek”

55. sanat yılını ‘Deli Kadın’ gösterisiyle kutlayan efsane oyuncu Ayşen Gruda, ‘‘Doğru bildiklerimi söylerim, herkesin de söylemesi gerek. Tüm toplumsal meselelerden haberim vardır. İyi oyuncu, topluma karşı görevlerini yapan ve olup biteni bilen kişidir.’’ diyor

Gökçe UYGUN

Türkiye topraklarında yaşayıp da onu tanımayan yoktur. Yeşilçam filmlerinin unutulmaz oyuncularından Ayşen Gruda, şimdilerde 55 senelik sanat hayatını anlatan danslı müzikli güldürüsü ‘Deli Kadın’ ile sahnelerde. Gruda, Hayattan ve günümüzden hikâyelerle izleyiciyi kahkahalarla zaman yolculuğuna çıkarıyor. Gruda ile, yaşadığı semt Kağıthane’de görüştük. Oyunculuk, siyaset, delilik ve bir dönem ikamet ettiği Kadıköy’den konuştuk.

Röportaja başlamadan evvel sohbet ederken, ‘her şeye karşı tek başınıza savaştığınızı’ söylediniz. Sanatınızı özgürce yapabiliyor musunuz?

Kesinlikle evet…

Pek çok sanatçı yapamadığından yakınıyor...

Bilmiyorum, ben yapıyorum. Ben neyle savaşıyorum? Mesela fotoğraf çeken telefonlarla! Her yerde yanıma gelip selfie çekmek istiyorlar. Çektirmiyorum fotoğraf kimseyle! Tanımadığım insanla niye fotoğrafım olsun ki! Başka neylerle savaşıyorum? Trafik, enflasyon, kornalar, insanların kabalığı… Türkiye’de hayat git gide zorlaşıyor, sonumuz iyi değil.

55. sanat yılınızdasınız. Geriye dönüp bakınca neler görüyorsunuz? İstediklerinizi yapabilmiş misiniz?

Bundan iyisi Şam’da kayısı! Yapmışım demek ki bugün buradayım. Yapmasan bu halk seni bir çırpıda yok eder.

Televizyonda sık sık ‘eski Yeşilçam yıldızlarının yaşam mücadelesi’ konulu haberler görüyoruz. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Devletin suçu. Kötü durumdakine yardımcı olacak. Komünist ülkelerde sanatçı, sporcu ve bilim insanları büyük değer görürdü. Burada sen film çekiyorsun diye trilyoner olmuyorsun ki!  Hükümetlerin mutlaka sanat politikası olmalı. Çünkü sanat yoksa hayat da yok demektir.

Bugün televizyonda hala büyük keyifle izlediğimiz Yeşilçam filmlerinden telif alamadığınızı söylemiştiniz.

Evet, hiç kimse almıyor. Büyük bir haksızlık, hırsızlık. Devletin bu konuyu halletmesi lazım.

“İÇİMDE UKDE KALMAZ, BEN YAPARIM”

Peki 55 yıllık sanat yaşamınızda içinizde ukde kalan bir şey var mı?

Benim içimde ukde kalmaz, ben yaparım. Ne kalabilir ki? Çırılçıplak sahne çıkmak mı? Bu  ukde olabilecek bir şey değil. Rol için ne gerekiyorsa ve buna değiyorsa her şey yapılır. Yıldız Kenter’in bir oyunda bacakları görünüyordu da kıyamet kopmuştu. Ne var bunda yani?!  Sen bara pavyona bacak ellemeye gidiyorsun ya! Kadın sana orada sanatsal bir şey sunuyor.

‘Deli Kadın’ oyunun ismindeki ‘deli’ kelimesiyle neye işaret ediyorsunuz? Deli olmak sizi/kişiyi sorumluluktan azade mi ediyor?

Bilakis, çok sorumluluk yüklüyor. Delilikten ne anladığınıza bağlı. Delilik bilgelik de olabilir. Erasmus’un Deliliğe Övgü diye bir kitabı vardır.

Size ne anlıyorsunuz delilikten?

Mesela bence asıl akli dengesi yerinde olmayan kişi, tüm gün arabasının içinde ne tür zehirli gazlar soluduğunu bilmeyen yahut kulak zarını delercesine yüksek sesli müzik dinleyen kişidir. (röportajın bu kısmında yüksek desibelli korna sesleri bozuyor sohbetimizi) bakın şuna, niye çalıyor bunu böyle! Bilirsiniz pek çok Avrupa ülkesinde korna çalınmaz. Bunları bilmemek, anlamamak cehalettir.

Pek çok insan prangalar içindeler ve kendilerini akıl sağlıkları yerinde zannediyorlar. Gençlerden yakınılıyor bazen. Gençler ne yapıyor size? En mutsuz okul çocukları bizim ülkede, gazetecilerin özgürlüğü konusunda geri sıralardayız… Hangisi delilik? Bunu okurlara soruyorum.

Deli deyince benim aklıma özgürlük geliyor. Yoksa abuk subuk şeyler yapan kişi deli değil hasta, tedavi görmesi gerek. Geçen metrobüste bir adam, bir kadın gülünce ‘siz böyle gülünce tahrik olup size tecavüz ediyoruz’ gibi utanamaz, ahlaksız bir şey söylemiş. Sonra kadınlar bir olup adamı dövmüş. Keşke orda olsaydım da ben de katılsaydım. Kimse dayağı hak etmiyor ama öte yandan hiçbir kadın da bu lafı duymayı hak etmiyor.

“PARTİLER ÜSTÜ BİR SANATÇIYIM”

 Bu ülkede kadın olmak zor…

Kadın, çocuk, ağaç, hayvan, genç olmak çok zor…

Toplumsal ve politik mevzularda sözünüzü esirgemiyorsunuz. Siyasetle ilişkinizi nasıl tanımlarsınız?

Partiler üstü bir sanatçıyım. Doğru bildiklerimi söylerim, herkesin de söylemesi gerek. Tüm toplumsal meselelerden haberim vardır. Eğer sen toplumda olan bitenin farkında değilsen, allameicihan olarak sahneye çıksan da bir şey değilsin! İyi oyuncu, topluma karşı görevlerini yapan ve olup biteni bilen kişidir.

Deli Kadın gösterinizi sadece İstanbul’da sahnelemiyorsunuz, turnelere çıkıyorsunuz değil mi?

Evet. Öyle yerleşik bir tiyatro nerde kaldı ki! Olanları da bozmaya çalışıyorlar. Emre Kınay Moda’daki tiyatrosunu savunmak için canı çıkıyor. Neymiş okulun yanında tiyatro olmazmış! Tiyatro bir okul zaten!

Hayran olduğunuz gençlik gelecekten umutsuz. Pek çok genç/yetişkin Türkiye’yi terk ediyor farkındaysanız.

Ya çaresizlikten ya zevkten gidiyorlardır.  Daha özgürlük için gidiyorlar ama oralar da çok özgür değil. Özgürlük disiplindir, her isteğini yapmak değil. Demokrasiye göre senin özgürlüğünün bittiği yerde benimkisi başlıyor. O ülkeler bunu farkında. Orada mesela otobüste bu lafı (demin bahsi geçen metrobüsteki erkek yolcu) söyletmezler!

Türkiye’ye turistler gelmeye korkuyor, gelenler de gruplar halinde geziyorlar çünkü korkuyorlar.  Türkiye olarak çok fırın ekmek yememiz lazım. Türk insanının hamuru aslında o kadar iyi ki, ama yanlış yönlendiriliyorlar.

“UMUTSUZ OLMA HAKKIM YOK”

Peki siz umutlu musunuz?

Bir hoca olarak umutsuz olma hakım yok, umutluyum. Mutlu olacak bir şeyler bulmak lazım. Moğollar’ın şarkısındaki gibi ‘Bir şey yapmalı’. Bir şey yapabilmek için de umudunu yitirmemen lazım.

Eskiden politik hicivler yapılırdı.

Gene yapılıyor.

Ama sık sık dava açılıyor.

Algı meselesi… Neyi neden nasıl yaptığınızı bilirseniz... Sadece AKP yöneticileri için demiyorum, şurada yoldan geçen adama da düşünmeden bir şey söylersen komik diye o da sana dava açar. Eleştiri rencide etmek değil.

"KADIKÖY OKUYOR"

"Kadıköy’ün çeşitli yerlerinde bir süre yaşamıştım. Burada çok sahneye çıktım. Kadıköy, bu yakadan (Avrupa) daha medeni. Kadıköy okuyor, insanların elinde çoğunlukla kitap, mecmua görüyorum. Burada çok kaliteli bir tiyatro seyircisi var. İyi seyirci, neyi niye seyrettiğini bilmeli. Kadıköylü seyirci biliyor. Kadıköy’e hayranım o açıdan. Keza İzmir de öyle. O gün halin yoksa bile, enerjileriyle seni oynatıyorlar sahnede."

Röportajın tamamına buradan ulaşabilirsiniz.


ARŞİV