Bir modernite örneği: Bağçe-i Fener

Özelleştirmeyle gündeme gelen Fenerbahçe Yarımadası, erken Cumhuriyet döneminin kamusal alan tasarımı düşüncesini yansıtan özel bir alan…  “İstanbul’da Modern Bir Kentsel Mekân Düzenlemesi: Fenerbahçe Yarımadası” araştırmasında bölgeyi inceleyen akademisyen Ayşe Durukan Kopuz, “Erken Cumhuriyet döneminde önem verilen konulardan biri de ‘modern’ yaşamın rekreasyon alanları aracılığıyla teşvik edilmesi idi. Fenerbahçe Yarımadası da bu amaçla projelendirilmişti” diyor

03 Haziran 2021 - 16:07

Geçtiğimiz günlerde bir geceyarısı kararıyla özelleştirilmek istenen Fenerbahçe Yarımadası yine gündemde. 21 Mayıs 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ne göre, mülkiyeti Maliye Hazinesine ait olan Fenerbahçe Adası’ndaki 3 bin 311 metrekare büyüklüğündeki alan özelleştirilecek. Fenerbahçe Adası üzerinde, Fenerbahçe Parkı, Fenerbahçe Feneri ve Fenerbahçe Spor Kulübü Konukevi yer alıyor. Özelleştirme kararı verilen üç dönümlük arazi ise 1954 yılında kurulan Kalamış Yelken Kulübü tarafından kullanılıyor.

Biz de bu vesileyle, bu özel yarımadanın geçmişine bir baktık. Namık Kemal Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşe Durukan Kopuz tarafından hazırlanan “İstanbul’da Modern Bir Kentsel Mekân Düzenlemesi: Fenerbahçe Yarımadası” araştırması, buranın geçmişine ışık tutuyor.

2018 tarihli Mimarlık Dergisi’nde yayınlanan makalede, 1930’lu yıllarda Fenerbahçe Yarımadası için hazırlanan kamusal rekreasyon alan düzenlenmeleri ele alınıyor. Hermann Jansen’in 1936 tarihli “Modern inşa tarzı (Baustil), konutların nerede yapıldığına, örneğin Almanya, İtalya ya da Türkiye’deki konumuna duyarsız değildir; iklimsel şartlar ve halkın hayat tarzı ne kadar farklı ise, düzenleme de o kadar farklı olacaktır” sözünden alıntıyla başlayan makaleden, bazı bölümleri alıntılarla derledik:

ADINI KULEDEN ALIYOR

  • Fenerbahçe Yarımadası ve semti, bugünkü adını yarımadanın batı ucundaki 1562 yapımı Fener Kulesi’nen alıyor. Osmanlı kaynaklarında Kelemiç (Kalamış) yöresi olarak geçen bölgenin, erken Osmanlı döneminde, Fener Bahçesi (Bağçe-i Fener) adıyla anıldığı görülür. Osmanlı’da ve Cumhuriyet döneminde ayrı olarak yazılan yarımadanın adı; daha sonraki yıllarda (özellikle 1980’li yıllardan sonra), “Fenerbahçe” olarak bitişik olarak yazılıp adlandırılmaya başlanır.

  • Erken Cumhuriyet dönemi, Türk mimarlığı açısından son derece ilgi çekici bir dönem. 1930’lu yıllarda mimarlık alanında hedeflenen kalkınma ve değişim süreci ülkenin birçok kentinde hissedilirken, İstanbul’da etkilerinin daha sakin yaşandığı gözlenir. Bunun en önemli nedenlerinden biri, İstanbul’un ağır bir işgal döneminden sonra başkent konumunu kaybetmesi, böylece iki bin yıllık tarihinde en radikal değişimini yaşamasıdır. Bu durum, Cumhuriyetin modernite projesinin gerçekleşeceği mekân olarak başkent Ankara’nın görülmesi ve yapılaşma etkinliklerinin burada yoğunlaşmasıyla da açıklanabilir. Bu yüzden de İstanbul’da modernite projesinin mekânları daha az sayıda gerçekleşmiştir.

  • Kendini ‘şehir inşacısı’ olarak tanımlayan, Alman mimar ve kent plancısı Hermann Jansen 22 Haziran 1935 ve 8 Ağustos 1935 tarihlerinde, bu yarımada için detaylı bir çalışma yaptı. Bu bölge için, 12 Ekim 1940 tarihinde de Fransız mimar ve kent plancısı Henri Prost (1847-1959) tarafından bir plan hazırlandı. Sırasıyla bu projelere bakmak, tasarımların nasıl geliştiği ve hangi anlamda birleşip/ayrıldığını ortaya koymak bakımından ilginç olacaktır.

MODERN BİR YERLEŞKE OLARAK JANSEN PROJESİ

  • Erken Cumhuriyet döneminin kamusal alan tasarımı düşüncesini sergileyen Fenerbahçe Yarımadası, modernite projesinin bir örneği olarak görülüyor. Bu  yarımada için, Jansen’in Haziran 1935’te hazırladığı ilk projede, geniş bir kamusal alan çerçevesinde çeşitli sınıflarda oteller, yat kulübü ve bağımsız kiralık villalardan oluşan düzenlemesiyle çağdaş toplum bireylerine kalabilecekleri çeşitli alternatifler sunuyor. Jansen, aynı yılın Ağustos’unda hazırladığı ikinci projede yarımadayı daha detaylı tasarlar. Projede dikkat çeken en önemli mimari detay daha tanımlı ve net bir meydanla bitirdiği büyük ve geniş allenin varlığıdır. Mimar Afife Batur’un belirttiği, ‘mimarlığı devletin gücünü göstermek için bir propaganda aracı sayan ve tüm dünyayı ve mimarları etkileyen ve bu amaçla rejimlerin büyük boyutlu uygulamalarından biri olan dünyayı uçsuz bucaksız alleler’, Fenerbahçe Yarımadası’nda etkili bir şekilde hissedilir. İkinci dikkat çekici detay ise, sağlık ve gençlik kültürünün oluşturulması için bir simge olarak, İstanbullulara ait bir yat ve yelken klübünün tasarlanmasıdır. Çünkü Cumhuriyet’in hedeflediği modern Türk vatandaşı yetiştirmek, sporcu gençler oluşturmak bu parka verilen en önemli misyonlardan biridir. Yarımadada genç sporculara yönelik yelken kullanma, tenis kortları, yürüyüş parkurları sağlıklı bir ortamda sosyal ortam oluşturma amacındadır.

PROST PLANI

  • 1936-1951 arasında Henri Prost tarafından hazırlanan İstanbul Nazım Planı’nın yanı sıra, İçişleri Bakanlığı’nca Fenerbahçe Yarımadası için de bir yat limanı düzenlenmesi istenmişti. 1940 yılında, Cumhuriyet gazetesinde “Üsküdar, Mütehassıs Prost plan ve raporunu verdi” adlı başlıklı yazıda, Prost, Üsküdar ve Kadıköy bölgesinde serbest alanların olduğunu, 1938 senesinde burası için detaylı bir imar planının hazırlandığını ve bir yat kulübünün tasarlandığını söyler. Prost, çok güzel bir yer olan Fenerbahçe’de doğallığın bir otel inşaatı ile bozulmaması gerektiğini savunur. (Burada muhtemelen Jansen’in çizdiği proje eleştiriliyor) Eğer bir turizm oteli yapılacaksa bunun yarımadanın sahilinde bitişik koyda yapılmasını teklif eder. Oysa yine kendisinin 27 Haziran 1938’te hazırladığı projede, otel-gazino ve lokantanın bulunduğu bir bina ve Kalamış koyu tarafında da bir deniz kulübü tasarlamıştır. Ayrıca projede, yarımadaya girişte yer alan, banyoların ve demiryolunun kaldırmasını önermektedir.

  • Prost bu projeyi biraz daha geliştirerek, Ekim 1940’ta yeniden bir proje çizer. Bu projede Jansen’in tasarımından oldukça farklı bir düzenlemeye yöneldiği görülür. Öncelikle yarımadaya belli bir giriş kapısı vermemiştir. Taşıt yolu sadece yat kulübüne ulaşmakta yarımadanın içerisine alınmamaktadır. Yarımadanın içerisinde ringler halinde yürüyüş yollarına yer vermiştir Ayrıca Prost projede daha çok yeşil alana yer vermiştir. Bu durumu Feneryolu ve Kalamış semtlerinin bir mesire yeri/mahallesi olarak korunması gerektiğini savunarak ifade etmiştir. Çünkü o yıllarda mesire yerleri bir eğlence ve rekreasyon ortamı sağlamaktadır. Bu düşünceye istinaden Prost “Fener Bahçe Yarımadasının Yerleşimi” adlı projede yarımadayı park ve yat kulübü yatch club) olarak iki kısımda çözmüştür. Parkın öncelikle yayalara ayrılacağını da vurgulamıştır. 

“GÜZEL BİR ÖRNEK”

Namık Kemal Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayşe Durukan Kopuz’un “İstanbul’da Modern Bir Kentsel Mekân Düzenlemesi: Fenerbahçe Yarımadası” araştırmasının sonuç kısmı da özetle şöyle:

  • 1930’larda yeni ulus-devletin ideolojisini yeni oluşturulacak kentsel ve kamusal mekânlarda somutlaştırma kararı ülkenin birçok şehrinde gerçekleştirilmiştir. İstanbul’da modern kamusal mekân uygulaması olarak Fenerbahçe Yarımadası için hazırlanan projeler, gerek yerleşimi gerekse de modern mimarlık dilini anlatması bakımından önem arz etmektedir. İstanbul Anadolu yakasında bulunan Fenerbahçe Yarımadası, genel plan kurgusundan, fener kulesi, yat kulubü, parkları, rekreasyon ve spor alanları kurgusuna kadar bütün ayrıntıları ile erken Cumhuriyet dönemi modern mimarlık akımının niteliğini ve izlerini yansıtan bir alan olarak tasarlanmış fakat kısmen uygulama alanı bulmuştur. 

  • Uzun yıllar bakımsız bir halde bırakılan Fenerbahçe Yarımadası, 1987 yılı sonlarında, “Türkiye Turing Klubü” tarafından park haline getirilerek, peyzaj çalışması yapılmıştır. Çeşitli koşu yolları, dinlenme ve piknik alanları, köpekler için özel bahçelerin yanı sıra otopark ve spor alanları düzenlenmiştir. Bugünkü kullanımına, Turing’in en son yapmış olduğu düzenlemeyle kavuşmuştur. 

  • Bugün Fenerbahçe Yarımadası karma sit alanı durumundadır. 29.05.2009 tarih ve 1861 sayı ile I. ve II. Doğal sit ve III. Derece Arkeolojik sit alanı olarak kabul edildiğinden burası için koruma amaçlı imar planının hazırlanması istenmektedir. Günümüzde bir doğal sit alanı olan ve onaylı 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı’nda da tamamı park olarak gösterilen Fenerbahçe Yarımadası’na yeni dolgu ve yapılaşmalar getirilmesi için pek çok kez öneriler gelmiştir. Sonuç olarak, erken Cumhuriyet döneminin kentsel / kamusal mekân örneklerinden biri olan Fenerbahçe Yarımadası’nın, sosyal mekânları ve park alanlarıyla birlikte, Cumhuriyet’in çağdaş bireyler yetiştirilmesi için güzel bir örnek olduğu düşünülmektedir.


ARŞİV