“Birileri çocukluğunu bırakmasın diye yazdım”

Türkiye’de hep görmezden gelinen ve çok tartışılan ensest gerçeğini “Kardeşini Doğurmak” kitabıyla gözler önüne seren gazeteci Büşra Sanay, Caddebostan Kültür Merkezi’nde okurlarıyla buluştu

03 Mayıs 2018 - 15:07

Gazeteci Büşra Sanay’ın 2015 yılında Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü ile ensest üzerine yaptığı röportaj oldukça yankı uyandırmış, 2015 yılının en çok okunan röportajlardan biri olmuştu. Sanay bu haber sonrası ensest ve aile içindeki cinsel istismar konusunda haberlerini sürdürdü. “Kardeşini Doğurmak” kitabı için adli tıp merkezlerini, cezaevlerini dolaşan Sanay, psikologlarla, akademisyenlerle, sosyologlarla, hukukçularla görüşmeler yaptı; en önemlisi de ensest mağdurları ve mağdur aileleriyle biraraya geldi.

ÖNERİ ZÜLFÜ LİVANELİ’DEN

Yaptığı haberlerle ilgili “O minicik haberlerin içinde kocaman hayatlar var” diyen Sanay kitabın ortaya çıkışını şöyle anlatıyor: “Ensest konusunda mağdurlarla röportaj yapmaya başlamıştım. Ben yapmaya başladıkça Ekşisözlük’te bu hikâyeler hep en çok yazılan, tartışılan başlıklar arasına girdi. Bir sürü mail yağmaya başladı. Bunları yaparken Zülfü Livaneli, ‘Bunları kitaplaştırabilirsin’ dedi. Bu öneriyi getirdikten sonra, eve dönene kadar kitabın iskeletini oluşturdum, çok iyi hatırlıyorum metrobüste notlar aldım. Kitap hemen kafamda şekillenmişti.” Sanay, kitabın isminin ise Zülfü Livaneli ile konuşmanın üçüncü dakikasında ortaya çıktığını söylüyor.

 “KÂBUSLAR GÖRDÜM”

Etkinliğin en can alıcı kısmı ise gazeteci Büşra Sanay’ın ensest mağdurlarıyla konuşurken yaşadığı değişimi anlattığı bölüm oluyor. Sanay ilk süreçte kâbuslar gördüğünü belirtiyor ve devam ediyor: “Ensest çalışmanın, bu kadar ağır hikâyelerin etkilerini yaşadım. Bir süre sonra kalabalığa giremediğimi fark ettim. Hatırlıyorum; kıştı, cebimde taşlarla dolaşmaya başladığımı fark ettim. Hiç kimsenin bana masum gelmediğini, kendimden uzaklaştığımı fark ettim.” Kitabı hazırlama amacını, “Ben yazarken gençliğimi arkamda bırakmıştım, birileri çocukluğunu bırakmasın diye yazdım.” şeklinde açıklıyor.

Büşra Sanay, ensestin sadece belli bir bölgede değil Türkiye’nin her yerinde ve her sınıftan, her gelir seviyesinden insanın içinde olduğu bir vaka olduğunu özellikle vurguluyor. Ensest konusunda adli psikologlarla, adli tıpçılarla, sosyologlarla görüşen Sanay, görüşmelerde karşılaştıklarını şöyle aktarıyor: “Çocuk şubeye gittim. Adli psikologlarla görüştüm. İlk ifadeleri irdeledim. İlk ifadeler çok önemli. Çocuk gerçek korkularını, görüşlerini orada ifade ediyor. İlk ifadede ceza verilmezse ikinci ifadede değiştirebiliyor. Çocuk korkutuluyor ve ifadesini değiştiriyor. ‘Annem çok üzülür’ diye de söyleyemeyebiliyor. Adli tıpçıları da dinledim. Bir adli tıpçı ‘29 yıldır buna çalışıyorum, iptalim, emin misin bu kitabı çıkarmaya?’ dedi mesela. Türkiye’nin her yerinde cezaevlerine girdim. Ensestten yatanları ilk zamanlar kimse ziyaret etmiyor ama sonra annesi babası geliyor. Tecavüzden yatanı eşi ziyarete geliyor. Neden diye soruyorsun; inanmıyorlar kocalarının bunu yaptığına veya ekonomik sebeplerden biliyor ama göz yumuyor.”

Davalarda alınan kararlar da ensestin artmasında önemli bir etken. Bazı hâkimler yerinde cezalar verirken bazı hâkimler raporlar olmasına rağmen iyi hal indirimleri veriyor. Büşra Sanay, genelde suçluların suçlarını kabul etmediklerini ve “İnsan kızına bunu nasıl yapar?” gibi savunmalar verdiğini hatırlatıyor.

KİTAP BİR NEVİ TEZ ÇALIŞMASI

Ensest konusu Türkiye’nin en can alıcı ve en görmezden gelinen sorunlarından birisi. Ancak ne medyada ne de başka alanlarda kendine yer bulamıyor. Kardeşini Doğurmak kitabı bir nevi tez çalışması. Sanay, “Bu konuda çalışılması lazım. Üniversitelerde yazılmalı, tartışılmalı. Bu konuda tez yazılmasına bile o kadar izin vermeyen var ki. Ben birileri bunu merak etsin, devam ettirsin istiyorum.” diyor.

Ensestin önüne geçebilmek için eğitim çok önemli bir yerde duruyor. Sanay, 2000’e yakın kişiyle yaptığı anket çalışmasına vurgu yaparken şöyle bitiriyor: “Ensest ve cinsel şiddet tamamen biter mi? Belki bitmeyebilir ama önlenebilir, azaltılabilir. Çocuklarımızı dinlememiz gerekiyor. Bir çocuk çoğu kez bu yaşadıklarını ifade edemiyor. Dinlemenin yanında onlara bazı şeyleri öğreterek bunu yapabiliriz. Onların vücutlarını tanımasını sağlayarak, tabulardan arındırarak bunu sağlayabiliriz. Bu çalışmaları daha fazla paylaşmamız gerekiyor.”


ARŞİV