Deprem sonrasında afet bölgelerinde yaptıkları çalışmalar nedeniyle İstanbul Tabip Odası’nın Türkan Saylan Tıp Hizmet Ödülü’nü kazanan Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) Hatay, Gaziantep ve Kahramanmaraş’ta yedi ilçeyi kapsayan değerlendirmelerin yapıldığı ikinci raporunu yayınladı. Raporda, 50 binden fazla can kaybının yaşandığı deprem bölgesinde AFAD ve Kızılay gibi kurumların yetersiz kaldığı vurgulanırken, “Deprem bölgesindeki yardım kuruluşlarına çadır ve konserve satan Kızılay toplumun güvenini tamamen kaybetti. Sağlık Bakanlığı hastaneleri ve sağlık kurumları çöktü, büyük gösterişlerle açılan şehir hastaneleri kullanılamaz hale geldi. Reformlarla parlatılarak 15 yıldır göz bebeği gibi bakılan aile hekimliği sistemi bir anda işlemez hale geldi. Depremden sonra yaklaşık 2 ay geçmesine rağmen Sağlık Bakanlığı yetkilileri halen düzgün bir birinci basamak sağlık sistemini kuramadılar.” görüşlerine yer verildi.
“BÜYÜK BİR İŞ YÜKÜ ALTINDALAR”
Raporda, halk sağlığı uzmanlarının sahada çok iyi çalıştıkları ancak büyük bir iş yükü altında olduklarına dikkat çekilirken, şu görüşlere yer verildi: “Sağlık Bakanlığı ise aradan geçen iki aylık süreye rağmen halen sahada yeterince organize olamadı. Bölgede çalışan depremzede hekimlerin, diğer illerden sahaya yapılan geçici görevlendirmelerin ve zorunlu hizmetle yeni ataması yapılan uzmanların en temel gereksinimi olan barınma sorunları hala çözülemedi. Mart ayı başında zorunlu hizmet ataması yapılan uzmanların deprem bölgesinde özellikle Hatay, Adıyaman, Kahramanmaraş gibi illerde güvenli bir konut bulması hemen hemen olanaksız. Sağlık Bakanlığı’nın tüm sağlık çalışanları için hızla konteyner kentler oluşturması ve barınma sorununu acilen çözmesi gerekiyor.”
“RİSK DEVAM EDİYOR”
Deprem bölgesindeki ikinci önemli sorunun halk sağlığı hizmetlerinde yaşandığına dikkat çekilirken, halk sağlığı uzmanlarının tüm çabalarına karşın bazı il ve ilçelerde geçici yerleşim yerlerinin uygun olmayan alanlara kurulduğu ve ilk yağan yağmurda çadırların kullanılamaz hale geldiği belirtildi. Raporda şu tespitlere yer verildi: “Tuvalet, su, kanalizasyon, beslenme ve ısınma gibi sorunlar devam ediyor. Bugüne kadar su kaynaklı büyük bir salgın çıkmamasında halk sağlığı uzmanlarının günlük düzenli su analizleri ve klor ölçümlerinin katkısı çok büyük. Ancak ishal vakaları ve kalabalık yaşam alanlarındaki scabies olgularının varlığı devam ediyor. Tüm bağışıklama çalışmalarına karşın çocukluk çağı bulaşıcı hastalıkların ve COVID-19’un tekrar salgınlar yapması riski de yüksek. Bölgedeki toplumda en büyük hizmet açığı halen üreme sağlığı ve yaşlı sağlığı hizmetlerinde görülüyor. Kadınlara yönelik aile planlaması danışmanlığı, cinsel yolla bulaşan hastalıklarla mücadele çalışmaları çok zayıf. Yaşlı nüfus ve kronik hastalığı olanlar için düzenli bir izlem sistemi halen kurulamadı.
Raporda, birinci basamak sağlık hizmetlerinin kurulamadığı belirtilirken, bölge halkında anksiyete, depresyon, post travmatik stres sendromu gibi ruh sağlığı hastalıklarının görülmesinin de endişe yarattığı ifade edildi. “Toplum ruh sağlığı alanında çalışmalar yapılmalı” görüşünün yer verildiği raporda, şu talepler sıralandı: “Ruh sağlığı hastalıklarının erken tanı ve tedavisi için bir sistem kurulmalı. Ruh sağlığı sorunlarına önleyici çalışmalarla yaklaşılmalı, geçici yerleşim birimlerinde sosyal alanlar, oyun alanları, sanat etkinlikleri unutulmamalı.”
NELER YAPILMALI?
Raporun sonuç kısmında şu önerilere yer verildi:
-Deprem sonrası alt yapının bozulması, güvenli içme ve kullanma suyunun her yerde olmaması, atıkların kaldırılamaması, bağışıklama hizmetlerinde aksama, iklim koşulları gibi sorunlar nedeniyle salgın riski var. Hala geçici yerleşim merkezlerinde uyuz ve bit salgınlarına sıklıkla rastlanıyor.
-Kırılgan grupların (bebekler, çocuklar, gebeler, kadınlar, yaşlılar, engelliler vb) desteklenmesi özellikle önemli. Hizmetlerin sunulmasında eşitsizliklere fırsat verilmemeli.
-Depremden en fazla etkilenen grupların başında çocuklar geliyor. Özellikle bebeklik çağındaki çocuklar için vücut ısısının korunması ve bebek yaş grubunda “anne sütü” kullanımı önemli. Çocukluk çağı aşıları kesintiye uğramadan devam etmeli.
-Önümüzdeki dönemde ihmal edilmemesi gereken en önemli hizmetlerden biri ruh sağlığı hizmetleridir. Hem etkilenen kişiler hem depremzede konumunda olan sağlık çalışanları ruh sağlığı yönünden desteklenmeli. Sağlık çalışanlarının tükenmişlik sendromuna yakalanmamaları için önlem alınmalı.
-Hizmetler tek elden planlanarak koordine edilmeli, ancak yerel ve ulusal tüm kaynaklardan özellikle sivil toplum örgütlerinin ve uzmanlık derneklerinin gücünden en üst seviyede yararlanılmalı. Ayrıca en kısa sürede nüfusun ulaşabileceği yerlere hızla ve yeterli sayıda birinci basamak sağlık birimleri kurulmalı.