New Yorker, Amerika Birleşik Devletleri’nin New York şehrinde yaşayan insanlardan, ortak bir çizgide olanlarının birbirlerine verdiği ad...
New Yorker, Amerika Birleşik Devletleri’nin New York şehrinde yaşayan insanlardan, ortak bir çizgide olanlarının birbirlerine verdiği ad. Aslında bu adın biraz iğneleyici bir anlamı da var: ”Biz tipik Amerikalılarız!” diyor.
New Yorkerlar, plazalarda yaşayan, saatinde buluşmaya giden, zamanını efektif kullanan, programlı, her durumda hakkını arayan, iletişimde çok yetenekli, belki de fazlasıyla kurumsal kimlikte olmayı seçen, insan grubu…
Bir New Yorker ile konuşuyorsanız, çok net çizgileri önceden görebilirsiniz, o da rahatlıkla kendi duruşunu koruyarak sizinle iletişimde kalabilir.
New York’luların bir duruşu olması, onlara birçok avantaj sağlıyor dediğimizde, bunu sosyal anlamda da incelemek önemli oluyor.
İşte New Yorklulardan çıkan bir sosyal tasarım oluşumu; New York Cares (New York İlgileniyor)
80’li yıllarda bir grup arkadaş tarafından, kentteki sosyal konulara destek verecek adımlar atmayı hedefleyemek için yola çıkan bir oluşum. Oluşum, bu alanda yeni çözümler üretmeyi, problemleri tanımlamayı ve bu tanımlı problemlere çözüm üretecek hem fikri hem de gönüllüleri sağlamayı amaç edinmiş.
Şu anda 1.200’ün üzerinde Sivil Toplum Kurululuşu ve okullara gönüllü projeler yaratan, yürüten ve destekleyen, bölgedeki en büyük sivil oluşum olma özelliğini taşıyor.
New York İlgileniyor oluşumu, sosyal partnerleri sivil kuruluşlarla iletişime geçerek, onların ihtiyaç ve eksiklerine köprü olmak, düzenleme yapmak, gönüllü sağlamak için çalışıyor.
Bu gönüllülük modeli, o kadar sağlam bir oluşum ki, 370 gönüllü organizasyonun şemsiye örgütlerinden biri de New York İlgileniyor sistemini alt yapı olarak kullanıyor. 53.000’in üzerinde gönüllü ile 400.000’in üzerinde 1. derece ihtiyaç sahibi için işlevsel model yaratmışlar. Bu şu demek; gönüllülerin büyük çoğunluğu, ilk başladıkları zamandan beri aynı derecede aktif olarak oluşuma destek veriyor.
Uyguladıkları programların en önemlileri de şunlar:
· Yıllık gönüllü,
· Günlük gönüllü,
· Kurumsal gönüllü,
· Gönüllü afet hazırlıkları,
· Gençlik hizmeti programı.
Bu programların alt detaylarında görünen ise; projelerin yardım ve hibe şeklinden çok, sosyal gelişim, sürdürülebilir sosyal dönüşüm, kalkınma ve bireyin kendi değerini yaratması yönünde işletiliyor olması. New York İlgileniyor oluşumu, ajitasyon (acındırıcı yaklaşım) yolunu kesinlikle seçmemiş. İçerikli ve etkili uygulamalar üretmeyi hedefliyor.
Oluşumun alt detaylarını incelediğimizde, bazı özel değerlerin işlendiği görülüyor;
HER BİREY BİR ETKİ
New York İlgileniyor Günü yaratarak, o bölgede yaşayan insanların ben New York’luyum derken, bir adım attığını görüyorsunuz. Eliniz fırça tutabilir, mali imkanınız olabilir, yönetim planı yapabilir, grup lideri olabilir ve ya bir grubun faydalı çalışmasına ortak olabilirsiniz.
BİRLİKTE FARK YARATMAK
New York İlgileniyor, sadece ortaklıklara açık olmak değil, doğrudan ortaklık yapmak için diğer olşumlarla sürekli bir arada. Bu haliyle hangi sivil oluşum yardım istiyorsa, gidip yetişiyorlar. Gücün birlikten geldiğini söylemek yerine, bunu yapıyorlar. Birleşik Devletler (A.B.D.) ve Birleşik Krallık (İngiltere-U.K.) ülkeleri bunu siyasi olarak da çözmüşler, uygulama olarak da. Sivil Örgütlerin diğer ülkelerde değil bir arada olması, birbirlerinin çoğunun kerhen bir arada görülmesi, bizlerin ne kadar büyük bir kayıpta olduğumuzu hatırlatıyor.
İNİSİYATİF ALMAK
Yeni jenerason, özellikle genç nesil, bir karar alırken anne ve babasının yüzüne bakıyor. Bu onların mı yoksa, ebevenylerin davranışlarının mı sonucu? Ergen olan bireyin, isyanı ile nereye koşacağını bilmemesi de aynı soru içine dahil edilebilir. Kuruluş, yaş göz etmeksizin inisiyatif kullanan bireyleri ortaya çıkartıyor, toplumda sosyal dönüşüm için adım atma yollarını onlara sunuyor.
Bu hareketin olumlu yanlarını, bugün karşılaştığım Japonya ve Ortadoğu’yu karşılaştıran analiz yönlü bir sözle birleştirmek istiyorum:
Bir Japon; eğer birisi başarıyorsa, ben de başarırım ve eğer birisi başaramıyorsa, ben mutlaka başarmalıyım, der.
Ortadoğu’da ise durum şudur; birisi başarıyorsa, bırakın yapsın, birisi başaramıyorsa, allahım ben nasıl yaparım, der…