Cinsel şiddeti konuşmak neden zor?Kadıköy Belediyesi Çocuk Koruyucu Ruh Sağlığı Merkezi ile Türkiye Psikiyatri Derneği İstanbul Şubesi, 18 Kasım Salı günü “Cinsel şiddet üzerine konuşmak neden zor olsun ki?” başlıklı bir söyleşi düzenledi. Caddebostan Kültür Merkezi’nde gerçekleşen etkinlikte Prof. Dr. Şahika Yüksel ile Avukat Hülya Gülbahar konuşmacı olarak yer aldı.
NASIL SORULAR SORULACAK?
Prof. Dr. Şahika Yüksel, trafik kazası veya deprem gibi travmatik durumlarda kişilerin destek almaktan çekinmediğini ancak cinsel şiddet söz konusu olduğunda aynı tutumun görülmediğini belirtti. Cinsel travmalarda kişilerin konuşmadığını vurgulayan Yüksel, şöyle konuştu: “Bunun birkaç boyutu var. İlki cinsel saldırıyı yaşayan kişinin kendine ‘Etraf ne diyecek?’ diye düşünmesi ve kendini suçlaması söz konusu olabilir. Ayrıca yaşadığı cinsel şiddetin ardından karakola, savcılığa veya acile başvurduklarında nasıl sorular sorulacaktır? Gittiğinde yeniden travmatize olacak; bunu doktorlar da yapabilir, güvenlik kuvvetleri de yapabilir. Eş dost nasıl davranacak? Onlarla da konuşursa ‘Bunu kimseye söyleme, aile içinde iyi olmaz’ gibi laflar edilir ve susturulur.”
Cinsel saldırıların yaklaşık olarak yüzde 90’ının kadınlar ve kız çocuklarına yapıldığını dile getiren Yüksel, şu sözlerle konuşmasını devam etti: “Erkek cinsel istismarı hakkında oldukça az bilgi var. Hem sınırlı olduğu için hem de ‘kadın zaten cinsiyet olarak aşağı olduğu için’ onu dövebilirsiniz, alay edebilirsiniz, cinsel tacize uğratabilirsiniz kadın hâlâ kadındır. Ama erkeğe tecavüz ve cinsel istismar yapılırsa onun erkekliği ve değeri kaybolur varlığına ilişkin bir şey olur. Onun için erkekler açıklamakta, kadınların 1980’lerden önceki döneminde kalmışlar. Onların da çekinmeyip açıklamaları lazım.”
CİNSEL SUÇLARIN TANIMLARI
Söyleşinin bir diğer konuşmacısı Avukat Hülya Gülbahar ise cinsel suçların hukuki tanımlarına açıklık getirdi. Gülbahar, “Vücuda dokunma yoksa cinsel taciz; sözlü, görsel davranış olarak yapılan şeylere diyoruz. Dokunma varsa; elle sarkıntılık basit, tecavüz nitelikli cinsel saldırı diyoruz. Dokunma varsa cinsel saldırı, dokunma yoksa cinsel taciz.” dedi. Yaş ve durum açısından da güncel tartışmaların olduğunu ekleyen Gülbahar, “Çocuklar için istismar kelimesini kullanıyoruz. Çünkü çocuk rıza üretemez, ‘rızası vardır’ diyemezsiniz 0 ila 15 yaş için ‘rıza’ asla ağza alınmaması gereken bir kavram. Tek taraflı bir kavram.” diye konuştu. Yetişkinler arasında da rızanın aranmayacağı durumlar olduğunu söyleyen Gülbahar, “Aşırı sarhoşluk, ağır uyku hali, ilaç ya da bir madde etkisi altında yani bilinç yerinde değilse orada da rıza üretilemez.” şeklinde konuştu. Tecavüzün kamu davası olmayan tek formunun evlilik içi tecavüz olduğunu vurgulayan Gülbahar, bir gün Türk Ceza Kanunu değişirse, evlilik içi tecavüzünde kamu davası olması gerektiğini ekledi.
İstanbul Sözleşmesi’nin içerik olarak hâlâ yürürlükte olduğunu vurgulayan Gülbahar şöyle devam etti: “Giden ilk dosyada Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamadığı için mahkûm edilecek. Çünkü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne tarafız; hâlâ Avrupa Konseyi üyesiyiz. Dolayısıyla içeriğini uygulamak zorundayız. Ayrıca dünya kadın hareketi boş durmuyor. Avrupa’da da İstanbul Sözleşmesi karşıtı sağ bir dalga olduğu için geçen sene Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği ülkelerini bağlayan bir Şiddet Direktifi yayımlandı. Üye devletlere uyum için üç yıl süre verildi. İstanbul Sözleşmesi’nin 54. maddesi, ‘Cinsel suçlarda mağdurun geçmiş cinsel yaşamı veya karakteri ancak dava konusuyla doğrudan ilgiliyse sorulabilir, bunun dışında sorulamaz’ der. Bunun aynısı hatta daha ileri hükümler Şiddet Direktifi’nde yer alıyor. Uyum yasaları çerçevesinde Türkiye’yi de bağlayacak.”