Korona virüsünün en kolay ulaşabildiği kesim sağlık çalışanları. Çünkü onlar sürekli bu virüsün içindeler. Onlar arasında da bir kesim var ki, korona ile birlikte tüm hayatlarını değiştirmek zorunda kaldılar: Yoğun bakım çalışanları. COVID yoğun bakım servislerinde çalışan doktorlar, hemşireler, kat görevlileri ve dahi temizlik görevlileri şu sıralar büyük bir mücadelenin içinde. Bu illeti atlatabilmek için omuzlarında büyük bir yük ama yaşama karşı da vazgeçilmez bir umut ile çalışmaya devam ediyorlar.
Onlardan ikisiyle konuşma fırsatı yakaladık. Çalıştıkları hastaneyi ve isimlerini paylaşmamak kaydıyla bize, Covid-19 teşhisi konmuş yoğun bakım hastalarıyla ilgilenmekle görevlendirildikleri andan itibaren neler yaşadıklarını anlattılar.
İkisi de 10 yıllık hemşire olan (bizim verdiğimiz isimlerle anacağımız) Ayşe ve Zeynep hemşire deneyimli yoğun bakım hemşireleri oldukları için, mart ayı başında başka bir hastanenin COVID Yoğun Bakım Servisi’nde görevlendirilmiş.
“KURBAN PSİKOLOJİSİ BİZİMKİ”
“Belki normal bir zamanda hayır deme şansımız olurdu ama içinde bulunduğumuz olağanüstü hal sebebiyle böyle bir şansımız yoktu.” diyen Ayşe hemşire görevlendirme yazısını aldıktan sonra neler hissettiğini “Bilinmezlik her zaman kaygı yaratır. Önce şaşırdım ve üzüldüm. Çünkü hem etraftan duyduklarımız ve gördüklerimiz hem haberler oldukça olumsuz bir tablo yaratıyordu. Haliyle bu durum kaygılandırdı.” diye anlatıyor.
Zeynep hemşire ise kaygıyı daha yoğun yaşadığını belirtiyor: “Pozitif olduğunu bildiğiniz hastalarla direkt temasta olmak başlı başına stres kaynağı. Daha binaya adım atarken her yer kirli diye düşünüyorsunuz ve orada 24 saat geçirmek zorundasınız. Ayrıca bir kurumun 10 yıllık personelini direkt böyle bir olayda görevlendirmesi de başlı başına insana kendini kötü hissettiriyor. Tam olarak kurban psikolojisi sanırım bizimki.”
“EKİPMANIMIZ EKSİKSİZ SAĞLANIYOR”
Toplamda 20 kişinin çalıştığı COVID Yoğun Bakım Servisi’nde her mesaide 5 kişinin hizmet verdiğini belirten hemşireler neyse ki ekipman konusunda sıkıntı yaşamadıklarını söylüyor.
Ayşe hemşire, “Bulunduğum yoğun bakım içerisinde koruyucu ekipman açısından sıkıntımız olmadı. Zaten yoğun bakım da yeniden dizayn edilerek hastayla temas en aza indirilmeye çalışıldı.” derken Zeynep hemşire, “Tüm koruyucu ekipman tarafımıza sağlandı ve bizden önce zaten Covid için düzenlemeler yapılmıştı. Yapılmaya da devam ediyor. Fakat başka hastanede arkadaşlarımızın tulumsuz, gözlüksüz hasta yanına girdiğini biliyoruz.” diyor.
“3 ARKADAŞIMIZ POZİTİF”
Bu süreçte en çok merak edilen konulardan biri de yoğun bakımda çalışan sağlık çalışanlarının virüsten korunup korunamadığı… Ayşe hemşire, kendi çalıştığı yoğun bakım servisinde henüz bir sağlık çalışanının yatmadığını ancak testi pozitif çıktığı için bazı çalışma arkadaşlarının evde karantinaya alındığını belirtiyor. Zeynep hemşire ise üç arkadaşının pozitif olduğunu ve tedavilerinin sürdüğünü söylüyor.
Yoğun bakım hemşirelerinin verdiği bilgiye göre, servisten çıkmamak koşuluyla 24 saat çalıştıktan sonra 48 saat evde dinlenme sürecine geçiyorlar. Bunun nedeni de servise giriş çıkışları en aza indirmek.
GENCİ DE VAR YAŞLISI DA
Salgının başında virüsün en çok 65 yaş üstünü etkilediği söylense de zaman geçtikçe genç ölümler de haberlere yansımaya başladı. Peki yoğun bakım servislerinde durum ne? Ayşe hemşire çalıştığı serviste yaş ortalamasının 60 yaş üstü olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Tabi gençler de var ama daha az”. Zeynep hemşire ise “Genç hasta sayısı da oldukça fazla, her yaş gurubundan hastamız var.” bilgisini veriyor.
Ayrıca hemşireler, böyle bir yoğun salgın durumunda, çalıştıkları ortama rağmen kendilerine bugüne kadar sadece bir kere test yapıldığına da dikkat çekiyor.
Hemşirelere 24 saat nasıl bir çalışma yürüttüklerini de soruyoruz. Ayşe hemşire şöyle yanıtlıyor: “Hastalarımızın tedavileri devam ediyor. Günlük bakımları ve takipleri yapılıyor. Yoğun bakımın dışında hastaları 24 saat izleyebileceğimiz kamera ve monitörlerden takiplerimizi yapıyoruz. Her şeyi önceden planlayıp, organize olup içeride kalış süresini minimuma indirmeye çalışıyoruz.”
Hasta yakınları servise alınmadığı için şimdiye kadar onlarla da bir sorun yaşanmadığını belirtiyorlar.
“EVDEN AYRILMAK ZORUNDA KALDIM”
Çalıştıkları ortamdan dolayı risk büyük olunca yaşam şekilleri de değişti pek çok sağlık çalışanının… Onlardan biri de Ayşe hemşire. Anne ve babasıyla yaşayan Ayşe hemşire, “Ben evden ayrılarak çalışan başka bir arkadaşımın yanına geldim çünkü evdekileri de riske atmak istemedim.” diyor. Zaten yalnız yaşayan Zeynep hemşire için bir değişiklik olmamış fakat o da ailesiyle yaşayan çok sayıda arkadaşının bu konuda sorun yaşadığını belirtiyor. Hemşireler İBB’nin hastaneye yakın otellerde kalma olanağı tanımasını ise memnuniyetle karşıladıklarını söylüyor.
Peki bu süreç psikolojilerini nasıl etkiliyor? Ayşe hemşire bu soruyu şöyle yanıtlıyor: “Sağlık çalışanlarının psikolojisi oldukça zorlanıyor. Hem evden uzakta olmak veya evde olup acaba başkasını riske atar mıyım düşüncesi, hem çalışırken sürekli tedbiri elden bırakmamak kendimizi korumak, bir taraftan hastalar için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmak, bir taraftan bu sürecin daha ne kadar süreceğinin net olmaması ve vaka sayılarının her geçen gün artması çalışanların kaygısını arttırıyor.”
“KAYGI SEVİYESİ ÇOK YÜKSEK”
“Herkesin kaygı seviyesi çok yüksek” diyen Zeynep hemşire ise “Yaşı çok genç hastalar var yoğun bakımlarda solunum cihazına bağlı yatan, bunların hepsine bu kadar yakından tanık olmak insanın aklına sürekli o ben de olabilirim düşüncesini getiriyor. İnsanın başına ne geleceğini bilmesi daha kötü sanırım.” diyor.
İkisi de henüz profesyonel bir yardım almamış fakat gerekirse alabilecekleri noktasında ortaklaşıyorlar. Şimdilik kendi yöntemleriyle bu kaygıyla baş etmeye çalıştıklarını söylüyorlar. Ayşe hemşire, “Evde egzersizler yapıyorum, kitap okuyorum, dikkatimi dağıtmaya çalışıyorum. İlk zamanlar çok fazla haber okuyordum ve bazıları bilgi kirliliğiydi dolayısıyla moralim çok bozuluyordu. Sosyal medyadan ve bilgi kirliliğinden uzak durmaya çalışıyorum elimden geldiğince. Ama tabi ileride baş edemez duruma gelirsem profesyonel destek almayı düşünüyorum.” diyor.
Zeynep hemşire de çözümü sevdikleriyle bol bol konuşmada bulmuş: “Psikolojim nasıl bilmiyorum gerginim sadece. Şimdilik yardım almıyorum ama kendimi daha çok bunalmış ve kötü hissedersem destek almayı düşünürüm. Boş günlerimde normalleşmeye çalışarak rutinlerimi çok değiştirmeden evde vakit geçiriyorum, bol bol da sevdiklerimle konuşarak…”
“BUNLAR İYİ GÜNLERİMİZ”
COVID yoğun bakım hemşirelerine Sağlık Bakanlığı’nın önlemlerini yeterli bulup bulmadıklarını da soruyoruz. Gerçeklerin tam ortasında bulunan iki hemşire de daha sıkı önlemlerin alınması görüşünde… Ayşe hemşire, “Maalesef her geçen gün vaka sayısı artıyor. Bu, beraberinde bulaştırıcılığın da katlanarak artması demek. Alınan önlemler daha planlı uygulansa (sokağa çıkma yasağında gördüğümüz manzaralar yaşanmasa), test sayısı arttırılıp daha fazla tanı konsa ve beraberinde izolasyon sağlansa, insanların evde kalabilmesi için daha fazla destek sağlansa bu süreç daha hızlı atlatılabilir diye düşünüyorum.” diyor.
Zeynep hemşire ise şunları söylüyor: “Sadece Sağlık Bakanlığı’nın aldığı önlemler ile olmuyor maalesef bu iş, sokağa çıkma yasağı uygulanmadığı sürece süreci hiç iyi görmüyorum. Bunlar iyi günlerimiz, çok insan aramızdan ayrılacak.”
Son olarak Ayşe hemşire “Birbirinizi gözetmeye, hijyen kurallarını uygulamaya ve imkanı olanlar evde kalmaya devam etsin lütfen” çağrısında bulunurken Zeynep hemşire devlete sesleniyor: “Evde kalın demek ben de isterdim ama maalesef bir sürü insan hala işe gitmek zorunda ve geçinemiyorlar. Gönlüm rahat evde kalın bile diyemiyorum çünkü parası olanın evde kalabildiği bir dönemdeyiz ve bu yüzden vatandaşa değil devlete söylenecek bir söz; insanlar evde kalsınlar.”