Fazıl Hüsnü Dağlarca Sokağının girişinde bulunan bir kaidede Dağlarca’nın bronz bir büstü bulunuyor.
Büstün hemen altında da Cemal Süreya’nın bir sözü:
“Kadıköy’de
Hep ceketim ilikli dolaşıyorum
Dağlarca’yla karşılaşırım diye”
Yaşarken değer verilmeli insana. Öldükten sonra arkasından söylenen allı pullu sözlerin hiçbir değeri olmadığını düşünüyorum.
Fazıl Hüsnü Dağlarca da yaşarken ne kadar sevildiğini görenlerden…
Yıllarca oturduğu evinin olduğu sokağa, Kadıköy Belediyesi tarafından adının verilmesi de bunun bir göstergesi… Sağlığının kötüye gittiği günlerde yine Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk ve Acıbadem Hastanesinin gösterdiği ilgi de unutulmamalı…
Daha sağlığında evinin müze yapılacağı sözü verilmişti Dağlarca’ya…
NÂZIM VE DAĞLARCA YAN YANA....
Şairliği, kişiliği, sanatı hakkında yorum yapmak bana düşmez…
Fakat benim de söyleyecek bir şeylerim var…
Arguvanlıyım…
Belki duymuşsunuzdur Arguvan’da Nâzım Hikmet adını taşıyan bir meydan var. “Nâzım Hikmet Meydanı” tabelası bir çınar ağacının altında… Çınar ağacının diğer tarafında ise başka bir pano var…
Bu panoda da “Türkçem, ses bayrağım “ diyen şairimiz Dağlarca’nın dizeleri bulunuyor:
“Seslenir seni bana ‘ova’m, ‘dağ’ım
Nereye gitsem bulur beni arınmış
Bir çağ ki akar ötelere
Bir ak… ki yüce atalar, al al… ki ulu oğullar…”
Adını dünyaya türküleriyle duyuran Arguvanlıların bu değerbilirliği de önemli…
‘Söz kuşlarından kalan parıltı…’
Yağmurlu bir İstanbul gününde doldurdu şiirseverler Kadıköy Belediyesi Barış Manço Kültür Merkezini…
Dağlarca’ya merhaba demek için…
Yıllar önce Dağlarca ile yaptığı sohbetleri, Dağlarca’nın isteğiyle ölümünden sonra “Söz Kuşlarından Kalan Parıltı” adıyla kitaplaştıran Yasemin Arpa heyecandan titriyordu… Dağlarca’nın vasiyetini yerine getirmek kadar, çok önemli bir çalışmaya imza atmanın gururunu da yaşıyordu…
Dağlarca’, Yasemin Arpa’ya “Herkes için bir gün ayırırım, senin için cumaları ayırdım” demiş… Etkinliğin de bir cuma günü olması ayrı bir heyecanlandırıyordu Yasemin Arpa’yı…
Bu kez Dağlarca’nın olmadığı bir buluşmaydı…
Dağlarca neler anlatmamış ki Yasemin Arpa’ya: “Vietnam Savaşımız adlı yapıtımı yazarken Vietnam ulusunun kültürünü incelemiştim. Orda şu gerçeği görmüştüm. Kamu görevine girmek isteyenler Vietnam edebiyatından sınava girerlermiş, başarılı olanlar işe alınırlarmış. İşte küçük Vietnam’ın Amerika’ya karşı kendini korumasının gizi budur.”
Yaptığı incelemelerle edebiyatımıza önemli katkılar sunan Öner Yağcı da duygularını paylaştı salonu dolduran edebiyatseverlerle: “Yaşamını şiire adamış bir şairdir. Toprağımızın onur anıtlarından, ölümsüzlerinden biridir. Şiirinin coğrafyası Türkiye ve dünyadır. Onun şiiri yurt ve doğa sevgisi temelinde ulusal kültürümüze ve insanlığa katkılarıyla öne çıkar. Dağlarca’nın şiiri deyince insan ve yaşam gelir akla… Hep şiir yazar Dağlarca; şiir yaşar, şiirle bütünleşir, şiir olur…”
YERYÜZÜ ŞİİRLERİN EN ESKİSİDİR
21 Mart 2008’de Dağlarca’yı, Fazıl Hüsnü Dağlarca sokağındaki evinde ziyaret etmiştik; Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı Enver Ercan, Mehrizat, Mustafa Köz, Nurullah Can ve Sezai Sarıoğlu ile birlikte…
Dünya şiir günüydü… Yaklaşık iki saat kadar kaldık evinde…
O gün söylediklerini sizlerle de paylaşmak istiyorum: “İnsan yaşlandıkça adımları küçülüyor. Dünyaya bir daha gelsem yine şiir yazarım. İki gün şiir yazmasam başım ağrıyor. Kimse iyi şiir okuyamıyor. Şiir okumak bir sanattır. Şairlere önerim; kendi şiirlerini okumasınlar. Şair kendisi için yapılan özel gecelerde şiirlerini okuyabilir. O okumalarda şiirleriyle ilgili bazı sırları ele verir, anlamını açık ederler. İyi şiir okuyan, kendini okur. Her şair gelir geçer. Keşke hepsinin sesini alsaydık da, onları sesleriyle tanısaydık Şairler çocuk şiiri yazsınlar. Çocuk şiiri yazarken, yazmıyorum, oynuyorum! Çocuk şiiri yazanlar yaşlarını atarlar!”
Yeryüzü niye dönüyor, diye düşünürler… Yeryüzü şiirlerin en eskisidir, en eski şiirdir. Yeni şiirleri aramak okumak ve sevmek için dönüyor.”
Kadir İNCESU