Deneyimli gazeteciler Ayşenur Arslan, Namık Koçak, Barış Doster, Yalvaç Ural ve Necdet Saraç Kadıköylülerle biraraya geldi. Kibele Edebiyat ve Sanat Dergisi’nin organize ettiği ‘Pelerinsiz Kahramanlar’ adlı söyleşi Kozyatağı Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdi.
“KADIN İSEN İKİ KAT FAZLA ÇALIŞMALISIN”
Türkiye’de kadın gazeteci olmak ve mobbing hakkında konuşan Ayşenur Arslan, pek çok sektörde olduğu gibi gazetecilikte de kadın olmanın 1-0 yenik başlamak olduğunu söyledi. Arslan, “Erkek muadillerimden çok az maaş aldım. İkincisi kadın olduğun zaman sizden sadece, görev tanımınızdaki işlerinizi yapmanız değil onun ötesi de bekleniyor, buna bazen stüdyo temizliği de dahil olabiliyor” dedi. Erkek meslektaşlarla eşit maaş alabilmek için kadınların iki kat fazla çalışılması gerektiğini aktaran Arslan, “Bu yıl 49 yılı geride bıraktım. Bunca süre çok farklı yerlerde çalıştım, hemen hemen hepsini de deneyimledim” şeklinde konuştu.
Mobbing içinse Arslan, “Her anlamda ben de yaşadım, hemcinslerimin yaşadığına da şahit oldum, bunlar suskunlukla atlatılan meselelerdi” dedi.
“HABERİNİZLE BİLİNİRSİNİZ”
Namık Koçak, gazeteciliğin anlamı için “Hasan Pulur’un şu sözünü hatırlarım, ‘Siz önemli kişiler değilseniz, asla haberin önüne geçmeyin. Haberinizle bilinirsiniz, haber sizinle bilinmez’ derdi. O yüzden biz haberin arkasından koştuk, önüne geçmeye çalışmadık, kendimizi onun önüne de koymaya çalışmadık” dedi. Koçak, “Şu anda gazeteler, iktidarın istediğini yazdıkları kadar, istemediklerini yazmadıkları için de onlara kaynaklar aktarılıyor” şeklinde konuştu.
HABER İDEOLOJİKTİR
Siyasal Bilimler Fakültesi’nde okurken Uğur Mumcu’nun ölümünden sonra gazeteci olmaya karar verdiğini analatan Barış Doster, “Gazetecilik, benim için ideolojik bir faaliyettir” dedi. Son yıllarda iletişim fakültelerinde ‘hak odaklı gazetecilik’ tanımının çıktığını ve bunu sevmediğini aktaran Doster, “Gazeteciliğin doğası, haksızlara karşı haklıyı savunmaktır, zalime karşı mazlumun yanındadır, tanımı gereği ezene karşı ezilenin yanında saf tutar” dedi.
“HABERCİLİĞİN NİTELİĞİ DEĞİŞTİ”
Yalvaç Ural da yaptığı konuşmada gazete patronlarının çeşitli alanlara girmesinin Doğan Grubu ile başladığını kaydetti. Ural, “Gazeteler, sermayenin eline geçince ve siyaseti destekleyen alanda yayın yapmaya başlayınca, haberciliğin niteliği değişti” şeklinde konuştu. Eski dönemde Milliyet Gazetesi’nde dünya görüşleri birbirinden farklı olan Burhan Felek, Çetin Altan ve Hasan Pulur’un yazdığını söyleyen Ural, “Bu insanları dünya görüşleri ne olursa olsun, yazılarında bilgi vermede hepsi namus adamıydı. Hiçbir kimsenin ayırıcısı ve koruyucusu değildi” şeklinde konuştu.
“OTOSANSÜR BELİRLEYİCİ HALE GELDİ”
Gazetemizin “Mesleğe başladığınız tarihten bu yana gazetecilik alanında neler değişti? sorusunu yanıtlayan Necdet Saraç şunları söyledi: “Basında 30-40 yıl öncesiyle kıyaslandığında iki önemli değişiklik oldu: Birincisi, ‘Basın’ yeni teknolojik gelişmelerle isim değiştirdi ve ‘Medya’ oldu! Dijital teknolojinin artması, yapay zekanın öne çıkmasıyla ‘Dijital Medya’ dönemi başladı. Yurttaş gazeteciliği öne çıktığı gibi, herkes fiili olarak ‘gazeteci’ oldu. Özellikle sosyal medyadaki veri bombardımanı sorgulamayı ortadan kaldırdı, haberin gücü öldü, her şey sıradanlaştı, haberin ömrü birkaç saate indi ve ‘Dijital Obezite’ gibi kavramlar devreye girdi…
İkincisi daha da önemlisi, dünyada siyasi dengelerin daha güçlü olduğu, kapitalist sistemle sosyalist sistemin yarıştığı, hukukun daha işlevsel olduğu dönemlerle kıyasladığımızda bugün itibariyle otoriter anlayışları öne çıkaran, biat kültürünü önceleyen Türkiye gibi ülkelerde gazetecilik objektif olmaktan çıktı, sansürün yanı sıra, otosansür belirleyici hale geldi. Örneğin iktidara yakın gazeteler aynı başlıklarla ‘haber’ yapmaya başladılar. Medya, özellikle kamu kaynakların paylaşımının kontrol edildiği, yönlendirildiği bir alana dönüştürüldü ve aynı zamanda egemen ideolojinin meşrulaşması için ciddi ve önemli ideolojik bir güç oldu.
OBJEKTİF HABERCİLİK ORTADAN KALKTI
Diğer yandan devletin kurumsal yapısındaki üç önemli güç, yani yasama, yürütme ve yargı arasındaki kuvvetler ayrılığının ortadan kalkarak, giderek ‘kuvvetler birliğine’ dönüşmesi basının birinci görevi olan objektif haberciliği ortadan kaldırdı. Medyada devlet eliyle tekelleşme, çıkarın yanında yer almayan, gerçeği savunan, hakikatin peşindeki alternatif medyanın alanını daralttı. Devlet gerçek haberi, ifade özgürlüğünü cezalandırdı.
Bugün görsel medyada HALK TV, TELE1, KRT gibi televizyonların Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üzerinden cezalandırılmaları, Evrensel, Birgün gibi gazetelerin kamusal ilanları alamamaları tesadüf değildir.”