Depremde yıkılan binaların müteahhitleri ile projelere onay veren, denetimleri gerçekleştirmeyen idari görevliler hakkında suç duyurusunda bulunan ve depremzedelere ücretsiz hukuki destek veren Türkiye Barolar Birliği (TBB), aynı zamanda TMMOB ile birlikte Deprem Koordinasyon Kurulu oluşturdu. Depremzedeler için ücretsiz hukuki destek veren TBB enkazlardaki deliller için “Enkaz Radarı” adlı uygulamayı da kullanıma sundu. Uygulama ile afet bölgesinde yıkılan veya hasar alan binaların kayıt altına alınması sağlanıyor.
Deprem bölgesinde çalışmalarını sürdüren TBB adına geçtiğimiz günlerde açıklama yapan Başkan Av. R. Erinç Sağkan, deprem sonrası Hatay başta olmak üzere birçok ilde güvenlik zafiyeti yaşandığını ve yıkımlara ilişkin delillerin karartılacağı, faillerin bulunamayacağı veya cezalandırılamayacağı yönünde endişeler olduğunu belirterek, “Deprem bölgesi şu anda topyekun bir suç mahallidir. Dolayısıyla cumhuriyet savcılığının gözetim ve denetimi altındadır” açıklamasında bulunmuştu.
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkan Yardımcısı Sibel Suiçmez ile deprem bölgelerinde hukuki sürecin nasıl işleyeceğini ve yurttaşların hak kaybına uğramaması için nelere dikkat etmesi gerektiğini konuştuk.
“DELİLLERİN TOPLANABİLMESİ ÖNEMLİ”
Deprem bölgelerinde uzun süre alacak bir hukuki süreç başlamış bulunuyor. Hukuki süreç ceza hukuku, özel hukuk, idare hukuku ve vergi hukuku bakımından farklı usuller ve sürelerle işleyecektir. Bu nedenle hak kayıplarının yaşanmaması için barolardan ve avukatlardan hukuki hizmet alınmalı. Tüm bu hukuki süreçlerde yapılacak talepler ve başvurulacak yasal yollar için ispat açısından en önemli unsur; delillerin sağlıklı ve yeterince toplanabilmesi.
Ceza davalarında ölüm veya yaralanmanın gerçekleştiği binalarda Cumhuriyet Savcıları herhangi bir şikayet ve suç ihbarı yapılmadan, haber alınması durumunda re’sen soruşturma yapmak, binalarda delil tespitlerini yapmak ve suç unsuru bulunduğu takdirde kamu davası açmak zorundadır.
Ölüm ya da yaralanma meydana gelmişse, onların eşi ve çocukları, bunlar yoksa yakınları şikâyet dilekçesi verebilirler. Böyle bir şikâyeti ölenin yakını, mirasçısı olmayan herhangi bir vatandaş da yapabilir. Ancak bu durumda ‘‘şikâyet’’ değil, ‘‘suç ihbarı’’ olur.
Suçtan zarar görenin de şikâyet dilekçesi vermesinde yarar var. İlgililerin ayrıca şikâyetçi olması onları bir kısım taleplerde bulunma ve olası olumsuz bir karara karşı itiraz edebilmeleri için gerekli. Zira savcılıkça re’sen yürütülen soruşturma sonucunda takipsizlik (yani dava açılmaması ) kararı verilmesi durumunda, sadece suçtan zarar gördüğü iddiası ile şikâyet dilekçesi vermiş olan taraf, bu karara karşı itiraz etme hakkına sahip.
Dilekçeler depremin meydana geldiği yer savcılıklarına verilebileceği gibi hali hazırda bulunulan ildeki Cumhuriyet Başsavcılıkları aracılığıyla depremin olduğu yer savcılığına gönderilmek üzere de verilebilir.
BAŞVURU SÜRELERİNE DİKKAT!
Savcılıklarca verilen takipsizlik kararına karşı o kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bağlı olduğu Ağır Ceza Mahkemesinin bulunduğu yerdeki Sulh Ceza Hakimliği’ne takipsizlik kararının tebliğinden itibaren 15 gün içinde itiraz edilebilir.
Müdahale talebi mahkemede kabul edilmediğinde bu karara karşı ancak hükümle birlikte istinaf / temyiz yoluna başvurulabilir.
Ölümlü / yaralanmalı vakalarda şikâyette bulunmak bir süreye tabi değildir. Dava açıldıktan sonra da müdahale talebinde bulunulabilir. Sadece mala zarar verme suçu oluşmuşsa mağdur bizzat veya avukatı aracılığıyla depremden sonra altı ay içinde savcılığa şikâyet dilekçesi vermelidir.
Yaralanma halinde savcının suç nitelendirmesine bağlı olarak hak kaybına uğramamak için yaralanan kişi depremden sonra altı ay içinde şikâyet dilekçesi vermelidir. Yaralanan kişi dilekçeyi bizzat kendisi ya da avukatı aracılığıyla vermelidir.
Deprem can ve mal kaybına yol açtığı için Cumhuriyet Başsavcılıkları delil tespitlerini res’en yapmalılar. Ancak aynı anda binlerce yapı ve binanın yıkıldığı gerçeği karşısında kısa sürede Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından delillerin toplanmasının gerçekleştirilemeyeceği açık. Bu durumda delil tespitinin yapılacağı yerdeki mahkemeye başvurularak mahkeme aracılığıyla tespitin yapılması sağlanmalıdır. Cumhuriyet Başsavcılıklarca ya da mahkemeler aracılığıyla yapılacak delil tespitleri resmi nitelik taşımakla birlikte, delil tespitinin bu makamlar tarafından yapılmadığı durumlarda zarar görenler veya yetki verdikleri avukatları aracılığıyla mühendis veya teknik uzmanlıkları olan kişilerle birlikte özel delil tespiti yapılmalı.
Yurttaşların hak kaybı yaşamaması için hasar durumuna ilişkin açıklamaları ve tebligatları takip ederek bir itirazları varsa Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne bu itiraz yapmaları gerekiyor. Bu süre acil yıkılacak bina tespitleri için bildirim ya da ilan tarihinden itibaren 3 gün olup, diğer itirazlar için 30 günlük süreye tabidir.
Depremde ölüm, yaralanma gerçekleşmesi halinde ölenin mirasçıları ile belirli yakınları ve yaralanan kişiler, taşınır veya taşınmaz malları zarar gören kişiler, zorunlu deprem sigortası bulunan (DASK) yapılar için Doğal Afet Sigortaları Kurumu, depremden dolayı meydana gelen maddi hasarlar için 25.11.2022 tarihinden itibaren 640.000 TL üst sınırına kadar olmak üzere ev sahibi olan sigortalıya sigorta tazminatı öder.
Afet Sigortaları Kanunu 13.maddesine göre zorunlu deprem sigortası bulunan ve deprem nedeniyle hasar gören binalara ilişkin tazminat, gerekli bilgi ve belgeler ile hasar tespitinin tamamlanmasını müteakip en geç otuz gün içinde ödenir. Sigorta sözleşmesine dayanan tazminat işlemleri, sigorta tazminatı alacağının muaccel olmasından itibaren iki yıl, rizikonun gerçekleşmesinden itibaren altı yıldır.
DEPREMZEDELER İÇİN HUKUK REHBERİ
Türkiye Barolar Birliği (TBB) 1999 depremi sonrasında hazırlanan “Depremzedeler İçin Hukuk Rehberi”ni, değişen mevzuat ve uygulamalar doğrultusunda yeniden değerlendirerek güncelledi.
Rehberde, depremzedeler ve depremden zarar görenlerin hakları Ceza Hukuku, Özel Hukuk, İdare Hukuku, Vergi Hukuk, Sağlık Hukuku yönünden ayrıntılı olarak ele alınıyor. Yurttaşların hak kaybına uğramadan hangi süreler içinde hangi mahkemelere, nasıl başvurabileceklerinin ayrıntılı olarak anlatıldığı rehberde yıkılan veya ağır hasar gören yapıları sebebiyle konut veya işyeri için sunulan destekler ve adli müzaheret (yardımlaşma) başlıkları altında depremzede hak ve destekleri de yer alıyor.
Rehberden bazı başlıklar şöyle:
DELİLLER YOK OLABİLİR
TAZMİNAT HAKKI
İŞÇİLERİN TAZMİNAT HAKLARI
ÇOCUKLARIN KORUNMASI
Rehberin tamamına ulaşmak için: https://d.barobirlik.org.tr/2023/DepremzedelerIcinHukukRehberi/2/
HER İDARİ KURUM ÇOCUĞUN ÜSTÜN YARARI İLKESİNİ GÖZETMELİ
TBB, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, depremzede çocuklara ilişkin "evlat edinenle evlatlık arasında evlenme engeli olmadığı" açıklamasına ilişkin de bir basın açıklaması yaptı.
Din İşleri Yüksek Kurulu’nca yapılan ve gelen tepkiler üzerine internet sitesinden kaldırılan açıklamanın Türk Medeni Kanunu’nun kabulünün yıldönümünde yapılmasının ayrıca talihsiz olduğunun hatırlatıldığı açıklamada şu bilgiler yer alıyor: “Demokratik ve laik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin yürürlükteki kanunlarını tüm ilgililere bir kez daha hatırlatmayı görev addediyoruz:
a. Türk Medeni Kanunu’nun 282. maddesi uyarınca evlat edinme yoluyla soybağı kurulur; yani evlatlık, evlat edinenin nüfusuna kaydolur.
b. Türk Medeni Kanunu’nun 500. maddesi uyarınca evlatlık, tıpkı öz çocukları gibi, evlat edinenin mirasçısı olur. Ayrıca evlatlığın kendi ailesindeki mirasçılığı da devam eder. Evlat edinen ve akrabaları evlatlığa mirasçı olamazlar.
c. Türk Medeni Kanunu’nun 129. maddesi uyarınca evlat edinen ile evlatlık ve onun çocukları arasında evlenme yasaktır.”
Depremzede çocukların Çocuk Koruma Kanunu ve ilgili mevzuata aykırı olarak bir takım kurum ve kuruluşlara teslim edildiğine yönelik haberlerin kaygıyla takip edildiği belirtilen açıklamada “Gerek ulusal gerekse uluslararası hukuk çerçevesinde, bilhassa refakatsiz kalan ya da ailesinden ayrı düşmüş çocuklarla ilgili tüm iş ve işlemlerde çocukların üstün yararlarının gözetilmesi ve en yüksek koruma hizmetlerinden yararlandırılmaları devletin temel görevleri arasındadır. Refakatsiz kalan çocuğun korunmasına ilişkin hizmetler devlet tarafından ve yargı kararına dayalı olarak yapılabilir. Bu hizmetin protokol adı altında yapılan düzenlemeler ile özel kişilere, vakıf ya da derneklere verilmesi mümkün değildir. Bu durumdaki çocukların sosyal hizmet kuruluşları dışında tutulması ilgililerin hukuki ve cezai sorumluluğunu doğuracaktır” denildi.