Deprem bölgesinde hukuki süreç nasıl işleyecek?

Depremin ardından yıkılan binaların sorumluları hakkında suç duyurusunda bulunan TBB, depremzedeler için hukuk rehberi hazırladı. TBB Başkan Yardımcısı Avukat Sibel Suiçmez ile deprem bölgesinde hukuki sürecin nasıl işleyeceğini konuştuk

21 Şubat 2023 - 14:10

Depremde yıkılan binaların müteahhitleri ile projelere onay veren, denetimleri gerçekleştirmeyen idari görevliler hakkında suç duyurusunda bulunan ve depremzedelere ücretsiz hukuki destek veren Türkiye Barolar Birliği (TBB), aynı zamanda TMMOB ile birlikte Deprem Koordinasyon Kurulu oluşturdu. Depremzedeler için ücretsiz hukuki destek veren TBB enkazlardaki deliller için “Enkaz Radarı” adlı uygulamayı da kullanıma sundu. Uygulama ile afet bölgesinde yıkılan veya hasar alan binaların kayıt altına alınması sağlanıyor. 

Deprem bölgesinde çalışmalarını sürdüren TBB adına geçtiğimiz günlerde açıklama yapan Başkan Av. R. Erinç Sağkan, deprem sonrası Hatay başta olmak üzere birçok ilde güvenlik zafiyeti yaşandığını  ve yıkımlara ilişkin delillerin karartılacağı, faillerin bulunamayacağı veya cezalandırılamayacağı yönünde endişeler olduğunu belirterek, “Deprem bölgesi şu anda topyekun bir suç mahallidir. Dolayısıyla cumhuriyet savcılığının gözetim ve denetimi altındadır” açıklamasında bulunmuştu.

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkan Yardımcısı Sibel Suiçmez ile deprem bölgelerinde hukuki sürecin nasıl işleyeceğini ve yurttaşların hak kaybına uğramaması için nelere dikkat etmesi gerektiğini konuştuk.  

“DELİLLERİN TOPLANABİLMESİ ÖNEMLİ”

  • Deprem bölgelerinde hukuki süreç nasıl işleyecek?

Deprem bölgelerinde uzun süre alacak bir hukuki süreç başlamış bulunuyor. Hukuki süreç ceza hukuku, özel hukuk, idare hukuku ve vergi hukuku bakımından farklı usuller ve sürelerle işleyecektir. Bu nedenle hak kayıplarının yaşanmaması için barolardan ve avukatlardan hukuki hizmet alınmalı. Tüm bu hukuki süreçlerde yapılacak talepler ve başvurulacak yasal yollar için ispat açısından en önemli unsur; delillerin sağlıklı ve yeterince toplanabilmesi.

  • Kamu veya mağdurların davacı olma süreci nasıl ilerliyor? 

Ceza davalarında ölüm veya yaralanmanın gerçekleştiği binalarda Cumhuriyet Savcıları herhangi bir şikayet ve suç ihbarı yapılmadan, haber alınması durumunda re’sen soruşturma yapmak, binalarda delil tespitlerini yapmak ve suç unsuru bulunduğu takdirde kamu davası açmak zorundadır.

Ölüm ya da yaralanma meydana gelmişse, onların eşi ve çocukları, bunlar yoksa yakınları şikâyet dilekçesi verebilirler. Böyle bir şikâyeti ölenin yakını, mirasçısı olmayan herhangi bir vatandaş da yapabilir. Ancak bu durumda ‘‘şikâyet’’ değil, ‘‘suç ihbarı’’ olur.

Suçtan zarar görenin de şikâyet dilekçesi vermesinde yarar var. İlgililerin ayrıca şikâyetçi olması onları bir kısım taleplerde bulunma ve olası olumsuz bir karara karşı itiraz edebilmeleri için gerekli. Zira savcılıkça re’sen yürütülen soruşturma sonucunda takipsizlik (yani dava açılmaması ) kararı verilmesi durumunda, sadece suçtan zarar gördüğü iddiası ile şikâyet dilekçesi vermiş olan taraf, bu karara karşı itiraz etme hakkına sahip.

  • Başvuru nereye yapılıyor?

Dilekçeler depremin meydana geldiği yer savcılıklarına verilebileceği gibi hali hazırda bulunulan ildeki Cumhuriyet Başsavcılıkları aracılığıyla depremin olduğu yer savcılığına gönderilmek üzere de verilebilir.

BAŞVURU SÜRELERİNE DİKKAT!

  • Mağdurların davacı olmasında bir zaman aşımı söz konusu mu?

Savcılıklarca verilen takipsizlik kararına karşı o kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bağlı olduğu Ağır Ceza Mahkemesinin bulunduğu yerdeki Sulh Ceza Hakimliği’ne takipsizlik kararının tebliğinden itibaren 15 gün içinde itiraz edilebilir.

Müdahale talebi mahkemede kabul edilmediğinde bu karara karşı ancak hükümle birlikte istinaf / temyiz yoluna başvurulabilir. 

Ölümlü / yaralanmalı vakalarda şikâyette bulunmak bir süreye tabi değildir. Dava açıldıktan sonra da müdahale talebinde bulunulabilir. Sadece mala zarar verme suçu oluşmuşsa mağdur bizzat veya avukatı aracılığıyla depremden sonra altı ay içinde savcılığa şikâyet dilekçesi vermelidir.

Yaralanma halinde savcının suç nitelendirmesine bağlı olarak hak kaybına uğramamak için yaralanan kişi depremden sonra altı ay içinde şikâyet dilekçesi vermelidir. Yaralanan kişi dilekçeyi bizzat kendisi ya da avukatı aracılığıyla vermelidir.

  • Mağdurlar ve yakınlarının hukuki süreçte nelere dikkat etmesi gerekiyor?

Deprem can ve mal kaybına yol açtığı için Cumhuriyet Başsavcılıkları delil tespitlerini res’en yapmalılar. Ancak aynı anda binlerce yapı ve binanın yıkıldığı gerçeği karşısında kısa sürede Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından delillerin toplanmasının gerçekleştirilemeyeceği açık. Bu durumda delil tespitinin yapılacağı yerdeki mahkemeye başvurularak mahkeme aracılığıyla tespitin yapılması sağlanmalıdır. Cumhuriyet Başsavcılıklarca ya da mahkemeler aracılığıyla yapılacak delil tespitleri resmi nitelik taşımakla birlikte, delil tespitinin bu makamlar tarafından yapılmadığı durumlarda zarar görenler veya yetki verdikleri avukatları aracılığıyla mühendis veya teknik uzmanlıkları olan kişilerle birlikte özel delil tespiti yapılmalı.

Yurttaşların hak kaybı yaşamaması için hasar durumuna ilişkin açıklamaları ve tebligatları takip ederek bir itirazları varsa Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne bu itiraz yapmaları gerekiyor. Bu süre acil yıkılacak bina tespitleri için bildirim ya da ilan tarihinden itibaren 3 gün olup, diğer itirazlar için 30 günlük süreye tabidir. 

  • DASK ile ilgili hak kaybı olmaması için yapılması gerekenler neler? 

Depremde ölüm, yaralanma gerçekleşmesi halinde ölenin mirasçıları ile belirli yakınları ve yaralanan kişiler, taşınır veya taşınmaz malları zarar gören kişiler, zorunlu deprem sigortası bulunan (DASK) yapılar için Doğal Afet Sigortaları Kurumu, depremden dolayı meydana gelen maddi hasarlar için 25.11.2022 tarihinden itibaren 640.000 TL üst sınırına kadar olmak üzere ev sahibi olan sigortalıya sigorta tazminatı öder. 

Afet Sigortaları Kanunu 13.maddesine göre zorunlu deprem sigortası bulunan ve deprem nedeniyle hasar gören binalara ilişkin tazminat, gerekli bilgi ve belgeler ile hasar tespitinin tamamlanmasını müteakip en geç otuz gün içinde ödenir. Sigorta sözleşmesine dayanan tazminat işlemleri, sigorta tazminatı alacağının muaccel olmasından itibaren iki yıl, rizikonun gerçekleşmesinden itibaren altı yıldır.

 DEPREMZEDELER İÇİN HUKUK REHBERİ

Türkiye Barolar Birliği (TBB) 1999 depremi sonrasında hazırlanan “Depremzedeler İçin Hukuk Rehberi”ni, değişen mevzuat ve uygulamalar doğrultusunda yeniden değerlendirerek güncelledi.

Rehberde, depremzedeler ve depremden zarar görenlerin hakları Ceza Hukuku, Özel Hukuk, İdare Hukuku, Vergi Hukuk, Sağlık Hukuku yönünden ayrıntılı olarak ele alınıyor. Yurttaşların hak kaybına uğramadan hangi süreler içinde hangi mahkemelere, nasıl başvurabileceklerinin ayrıntılı olarak anlatıldığı rehberde yıkılan veya ağır hasar gören yapıları sebebiyle konut veya işyeri için sunulan destekler ve adli müzaheret (yardımlaşma) başlıkları altında depremzede hak ve destekleri de yer alıyor.

Rehberden bazı başlıklar şöyle:

DELİLLER YOK OLABİLİR

  • Enkazlar kaldırılmadan önce binalardan bilirkişi eşliğinde beton, demir, kolon, kiriş numunelerinin alınması; gerek enkaz gerekse hasarlı binaların mümkünse kolonların demir yapısını gösterir biçimde fotoğraflanması, videoya alınması, uydudan yapıyı bulup koordinat, adres ve tarih eklenerek fotoğrafların arşivlenmesi gibi yöntemler önerilmektedir. Aksi halde deliller yok olabilecektir.
  • Olası depreme ilişkin gerekli önlemleri almayan, arama ve kurtarma çalışmalarının geç, eksik ya da hatalı başlaması neticesinde kayıpların artmasına sebep olan yetkililer bakımından: Bu kişiler bakımından kasten insan öldürme veya duruma göre görevi kötüye kullanma suçları gündeme gelecektir. Devletin vatandaşı depreme karşı koruma, depremin zararlarını en aza indirme konusunda pozitif bir yükümlülüğü vardır. Bu yükümlülüğe aykırı davranan kamu görevlilerinin cezai sorumluluğu söz konusu olacaktır. Bu fiilleri delillendirmek için yetkililerden yardım taleplerini içeren resmî ya da sosyal medya yazışmaları, görevlilerin yardım talebini yerine getirmediğine ilişkin görüntüler vb. muhafaza edilmelidir. Bu tür olaylarda tanık da önemli bir diğer delildir. Bu suçlar re’sen Savcılık tarafından soruşturulması gereken suçlar olmakla birlikte, mağdur olan kişilerin bizzat ya da vekaletname verdiği kişi aracılığıyla o yer Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusu dilekçesi vermesi gerekir. Eğer deprem nedeniyle başka bir ile taşınılmışsa, deprem olan ile Cumhuriyet Savcılığına gönderilmek üzere o il Cumhuriyet Savcılıkları aracılığıyla da dilekçe verilebilir.

TAZMİNAT HAKKI 

  • Bina, dükkân gibi taşınmaz veya otomobil, kamyon, mobilya, mefruşat vb. gibi taşınır mallarda oluşan maddi zararlardan dolayı, gerek idarelere karşı gerekse özel kişilere karşı açılabilecek tazminat davalarına esasolmak ve delil teşkil etmek üzere hasarlı malların bulunduğu yerdeki Sulh Hukuk veya Asliye Hukuk Mahkemesine yazılı olarak (dilekçe) başvuruda bulunularak delil tespiti yaptırmak gerekmektedir.
  • Depremde ölüm, yaralanma gerçekleşmesi hâlinde ölenin mirasçıları ile belirli yakınları ve yaralanan kişiler, taşınır veya taşınmaz malları zarar gören kişiler, aşağıda açıklanan durumlarda, maddi ve manevi tazminat isteme hakkına sahiptir. Öncelikle depremde meydana gelen zarar, deprem sebebiyle yıkılan, yarılan, düşen yapı eserinin kötü yapılmış veya gereği gibi bakılmamış olmasından kaynaklanmalıdır. Söz konusu yapı eseri bina, kule, direk, asansör, yol, köprü, kaldırım, pist, iskele gibi toprağa geçici veya sürekli olarak bağlı durumda bulunan ve insan eliyle yapılmış her tür yapıdır. Yapı eserinin kötü yapılması bilimsel, fenni, teknik kurallara uygun yapılmaması anlamına gelir. İmar kurallarına ve bilimsel kurallara aykırı biçimde yapılması hâlinde eserin (binanın) kötü (ayıplı) olduğu sonucuna varılır. Eğer binada oturan veya işyeri sahibi kişiler, yapının taşıyıcı kısımlarına zarar verdiği takdirde (duvarları yıkmak, kolonları kesmek gibi) bu davranış “müterafik (birlikte) kusur” sayılır ve duruma göre yapının kötü yapımıyla zarar arasındaki nedensellik bağının kesildiği sonucuna varılırsa sorumluluk doğmayabilir, nedensellik bağının kesilmediği sonucuna varılırsa tazminata hükmedilebilir.
  • Zarar gören kişiler, yerel yönetimlere veya valiliklere ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği (eski adıyla Bayındırlık ve İskân) Bakanlığına tazminat davası açabilir. İmar Kanunu’na göre yapıya kat, inşaat ve oturma izni veren ya da imara ve iskana açılmaması gereken alanı imara açan yerel yönetimler ile imar planlarını onaylayan ve ruhsat veren Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı sorumludur.

İŞÇİLERİN TAZMİNAT HAKLARI

  • 4857 sayılı Kanun’un 120. maddesi uyarınca yürürlüğü devam eden 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca, deprem sonucu yaşamını yitiren işçinin yasal Mirasçılarının, mirasçı olduklarını belgeleyerek, işveren den kıdem tazminatını isteme hakkı vardır.
  • Deprem sonucu işçinin çalıştığı işyerinde, bir haftadan fazla süre ile işin durması hâlinde; sağ kalan işçinin iş akdini bildirimsiz olarak feshetmek ve kıdem tazminatı ile çalışılamayan bir haftalık sürenin her bir günü için yarım ücret istemek hakkı vardır.

ÇOCUKLARIN KORUNMASI

  • Özellikle basın ve yayın organlarının çocukların kişisel verilerini içeren haberlere ilişkin çocuğun veli veya vasisinden rıza alması gerekmektedir. Ancak çocuğun velisi veya vasisi bu haberlere rıza verse dahi çocuğun rızasının olmaması halinde çocukların kişisel verileri yayınlanamaz.
  • Afet durumlarındaki en büyük risklerden bir tanesi de, çocukların afetin etkisiyle ailelerinden ve bakım verenlerinden ayrı düşmesidir. Çocuklarınızla ayrı düşmeyi önlemek için, çocuklarınızın kimlik belgelerini, bu belgeler yoksa gerekli bilgileri içeren bir kartı mutlaka yanında taşıyın ve ayrılmanız durumunda gidebileceğiniz ortak alanlar belirleyin. Mümkün olduğu ölçüde resmi görevliler haricindeki tanımadığınız kişilerle seyahate izin vermeyin ve tüm bilgileri kayıt altına alın. Yalnız kalmış bir çocukla karşılaşmanız durumunda, çocuğu ya da ailesini tanıyan birinin olup olmadığını soruşturmadan çocuğun yerini değiştirmeyin. En ufak bir tereddüt durumunda tüm bu bilgi ve belgelerle birlikte Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (ALO 183) ve kolluk kuvvetleriyle (112) temasa geçin

Rehberin tamamına ulaşmak için: https://d.barobirlik.org.tr/2023/DepremzedelerIcinHukukRehberi/2/

HER İDARİ KURUM ÇOCUĞUN ÜSTÜN YARARI İLKESİNİ GÖZETMELİ

TBB, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, depremzede çocuklara ilişkin "evlat edinenle evlatlık arasında evlenme engeli olmadığı" açıklamasına ilişkin de bir basın açıklaması yaptı.

Din İşleri Yüksek Kurulu’nca yapılan ve gelen tepkiler üzerine internet sitesinden kaldırılan açıklamanın Türk Medeni Kanunu’nun kabulünün yıldönümünde yapılmasının ayrıca talihsiz olduğunun hatırlatıldığı açıklamada şu bilgiler yer alıyor: “Demokratik ve laik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin yürürlükteki kanunlarını tüm ilgililere bir kez daha hatırlatmayı görev addediyoruz:

a. Türk Medeni Kanunu’nun 282. maddesi uyarınca evlat edinme yoluyla soybağı kurulur; yani evlatlık, evlat edinenin nüfusuna kaydolur.

b. Türk Medeni Kanunu’nun 500. maddesi uyarınca evlatlık, tıpkı öz çocukları gibi, evlat edinenin mirasçısı olur. Ayrıca evlatlığın kendi ailesindeki mirasçılığı da devam eder. Evlat edinen ve akrabaları evlatlığa mirasçı olamazlar.

c. Türk Medeni Kanunu’nun 129. maddesi uyarınca evlat edinen ile evlatlık ve onun çocukları arasında evlenme yasaktır.”

Depremzede çocukların Çocuk Koruma Kanunu ve ilgili mevzuata aykırı olarak bir takım kurum ve kuruluşlara teslim edildiğine yönelik haberlerin kaygıyla takip edildiği belirtilen  açıklamada  “Gerek ulusal gerekse uluslararası hukuk çerçevesinde, bilhassa refakatsiz kalan ya da ailesinden ayrı düşmüş çocuklarla ilgili tüm iş ve işlemlerde çocukların üstün yararlarının gözetilmesi ve en yüksek koruma hizmetlerinden yararlandırılmaları devletin temel görevleri arasındadır. Refakatsiz kalan çocuğun korunmasına ilişkin hizmetler devlet tarafından ve yargı kararına dayalı olarak yapılabilir. Bu hizmetin protokol adı altında yapılan düzenlemeler ile özel kişilere, vakıf ya da derneklere verilmesi mümkün değildir. Bu durumdaki çocukların sosyal hizmet kuruluşları dışında tutulması ilgililerin hukuki ve cezai sorumluluğunu doğuracaktır” denildi.

 


ARŞİV