Deprem kültürel mirası da vurdu

​Bölgenin somut ve somut olmayan kültür mirasının deprem sonrası izlerini süren sanat araştırmacısı Arie Amaya-Akkermans, Türkiye’deki kültürel çeşitliliğin önemli habitatlarından olan Antakya’ya özel önem verilmesi gerektiğini söylüyor

08 Mart 2023 - 10:23

Tarihin meşalelerle aydınlatılan ilk caddesine ev sahipliği yapan, “medeniyetler beşiği” olarak anılan Antakya’nın tarihi yapıları ve kültürel çeşitliği deprem felaketinde büyük hasar aldı. Arap Alevileri, Süryaniler, Hristiyanlar, Müslümanlar, Yahudiler ve Rumlar gibi pek çok dinsel ve etnik kimliği barındıran ilçede, çeşitli ibadet yerleri de depremden zarar gördü.

(Samandağ'daki Aziz İlyas Kilisesi depremde yıkıldı)

KÜLTÜREL YAPILARIN İZLERİNİ SÜRDÜ

İstanbul’da yaşayan Kolombiyalı yazar ve çağdaş sanat küratörü Kolombiyalı Arie Amaya-Akkermans, geçtiğimiz günlerde deprem bölgelerini ziyaret etti. Çoğunluğu Arap Alevileri ve Ortodoks Hristiyanların yaşadığı Samandağ bölgesinde incelemelerde bulunan Akkermans, tekrar bölgeye giderek, hem tarihi yapılardaki yıkımın izlerini sürmeye, hem de kültürel mirasın afetten nasıl etkilendiğini gözlemlemeye devam edecek. 

Gazete Kadıköy’le izlenimlerini paylaşan Akkermans, “Samandağ’daki yazlığımıza taşınacaktık ki deprem oldu. Yazlık tamamen yıkıldı. Şans eseri canımızı kurtardık. Yıkım o kadar büyük ki, üzülmek bile zor.” dedi. “Bu büyük depremden nelerin etkilendiği hakkında konuşmanın bir anlamı yok, çünkü yıkım o kadar büyük ki, sadece neyin etkilenmediğini ele alabiliriz” diyen Akkermans, Antakya ve Samandağ'ın büyük bir kısmının tamamen yok olduğunu anımsattı.

 (Hatay Meclis binasının deprem sonrası hali) 

KİLİSELER YIKILDI

İskenderun'daki Mar Circos dışında tüm tarihi kiliselerin yıkıldığını, Samandağ'da Aziz İlyas Kilisesi’nin de bir süre ayakta durduktan sonra 20 Şubat’taki depremden sonra yıkıldığını anlatan Arie Amaya-Akkermans, Hatay Arkeoloji Müzesi, Charonion Anıtı, Museum Hotel, Saint Pierre Kilisesi ve Çevlik'teki Vespasian Tünelleri’nin zarar görmediğini kaydetti.

(Kısmen yıkılan Aziz Georgios Rum Ortodoks Kilisesi )

KALICI TAHRİBAT YARATTI

“Depremin yerel halka ve onların mirasına verdiği zararın boyutunu şu anda doğru bir şekilde tahmin etmek zor ama şimdi bile tahribatın bir kısmının kalıcı olduğunu söylemek mümkün” diyen Akkermans, “İnşaatların devam edebilmesi için pek çok yer belgelenmeden yıkılacak muhtemelen. Antakya'daki Aziz Petrus Kilisesi'nden bazı ikonalar kurtarıldı, peki ya Samandağ? Altınözü? Arsuz? İskenderun?” uyarısında bulundu. 

Hatay’daki  St. Georgios Kilisesi’nin tarihi eser statüsünde olmadığı için yıkılacağı yönünde sosyal medyada çıkan haberlere de değinen Akkermans, şöyle devam etti: “Bu durum bölgedeki diğer pek çok bina için de geçerli olabilir. Bu kilisenin geçmişi 14. yüzyıla kadar uzanıyor. 1881 depreminde büyük ölçüde yıkılmıştı. 2019-2022 yılları arasında yeniden restore edildi. Bölgedeki kiliselerin çoğu uzun bir geçmişe sahip sitelerdeki yeni yapılar. Hepsi miras anıtları olarak düşünülmeli.”

“KAYIPLAR GERÇEKTEN SONSUZ”

Arie Amaya-Akkermans bundan sonrası için yapılması gerekenleri de şöyle anlattı: “Herkes için mali, psikolojik destek verilmeli ama özellikle azınlık topluluklarına dikkat çekmek isterim. Çünkü aksi halde onlar hayatta kalamayacaklar. Binalar her zaman yeniden inşa edilebilir. Peki ya yaşamlar, somut olmayan miras, dil, çevre, kültür, sevilen evcil hayvanlar, günlük yaşam? Kayıplar gerçekten sonsuz… Temel ihtiyaçların karşılanmadığı bir zamanda uzun vadeli bir politika düşünmek zor. Ancak, uzun süredir bölgede yaşayan azınlık topluluklarına ya Hatay'da kalmaları ya da şu anda kaçtıkları yerden geri dönmeleri için destek verilmesi gerek. Burası, Hristiyan ve Yahudilerin yoğunlukla yaşadığı bir yer olarak Türkiye’deki çeşitliliğin son duraklarından biri.”

“MÜTEAHHİTLERE KAZANDIRIR”

Antakya Kültürel Mirasını Koruma Derneği Başkanı Kenan Yurttagül de birartıbir.org’a verdiği röportajda, bu ay TOKİ inşaatlarına başlanacağı açıklamalarına değinerek “Antakya, Hatay, ne bir Başakşehir olmalı ne de müze şehir. Yaraları sarmak, iş bitirici olmak, yıkıntıları kaldırmak, insanlara barınacakları yerler yapmak, kültür varlıklarını korumak elbette çok önemli. Ama geri dönüşü olmayan hatalar yapmak yerine felaketi kazanca dönüştürmek ve Antakya’yı yeniden kurmak da mümkün olmalı. On gün sonra inşaata başlamak olsa olsa müteahhitleri kazandırır. “ dedi. 

(Antakya’daki, Anadolu'nun bilinen ilk camisi Habib-i Neccar hasar gördü)

 


ARŞİV