Dezavantajlı gruplar tehdit altında

İstanbul Planlama Ajansı'nın raporu, iklim krizinin şehirdeki sosyal ve ekonomik eşitsizliklerinin nasıl derinleştirildiğini ortaya koyuyor. Özellikle yaşlılar, kadınlar ve çocuklar gibi dezavantajlı gruplar, aşırı hava olaylarından ve çok etkilenen kesimler olarak öne çıkıyor

19 Eylül 2024 - 11:54

İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) hazırladığı “İklim Krizini Dezavantajlı Gruplar Üzerinden Okumak: Türkiye ve İstanbul’da İklim Adaletine Yönelik Değerlendirme” raporu yayınlandı. Raporda, iklim adaleti ve şehirlerdeki etkileri, günümüz dünyasının en büyük krizlerinden biri olarak ele alınırken sosyal, ekonomik ve siyasi eşitsizlikleri derinleştirdiği kaydedildi. Raporda yer verilen bilgilere göre 1994’ten 2024’e kadar geçen 30 yıllık süreçte İstanbul, dünyanın birçok metropolü gibi iklim krizine bağlı felaketlerden önemli ölçüde etkilenen bir kent haline geldi. Son yıllarda iklim krizinin neden olduğu felaketler, şehrin altyapısını, ekonomisini ve yaşam kalitesini ciddi şekilde etkiledi. Özellikle artan sıcaklıklar ve düzensiz yağış rejimleri, su kaynaklarının azalmasına ve su kıtlığına neden oluyor. Şiddetli yağmurlar sonucu oluşan sel baskınları, ani ve beklenmedik fırtınalar şehirde ulaşımı aksatırken önemli altyapı hasarlarına yol açıyor. Bunun yanı sıra mevsim normallerinin çok üzerinde seyreden sıcaklıklardan kaynaklı yaşanan kuraklık ve kuraklığın yol açtığı su ve gıda krizi, şehirdeki yaşam kalitesini düşürüyor ve halk sağlığını tehdit ediyor.

Hava kirliliği, aşırı sıcaklar ve su kaynaklarının kirlenmesi gibi faktörler, solunum yolu hastalıkları ve su kaynaklı enfeksiyonların artmasına neden olurken, yaşam kalitesini düşürücü unsurlar olarak ön plana çıkıyor. İstanbul’un ekonomik yapısı da iklim krizinden olumsuz etkileniyor. İklim krizinin oluşumunda ve sürmesinde oldukça düşük oranda sorumluluğa sahip olan dezavantajlı gruplar aynı zamanda iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinden daha fazla etkileniyor.  Raporda iklim adaleti dezavantajlı gruplar üzerinden ele alınırken, çocuklar, gençler, yaşlılar, kadınlar, mülteciler ve göçmenler, yoksullar ve engellilerin yaşadığı sorunlar ele alındı.

YAŞLILARIN SAĞLIĞI VE YAŞAMI TEHDİT ALTINDA

 Büyük bir kısmı sosyo ekonomik olarak halihazırda zor bir durumda yaşayan yaşlı nüfus, iklim krizi kaynaklı aşırı hava olaylarının etkilerinden nüfusun büyük kısmına göre daha olumsuz şekilde etkileniyor. Raporda TÜİK verilerinden yola çıkılarak değerlendirmeler yapıldı. 2000 yılında nüfusun yüzde 6,72’sini oluşturan 65 yaş ve üstü nüfus, 2020 yılında yüzde 9,51’e yükseldi ve 2030 yılında da yüzde 13,46’ya yükselmesi bekleniyor. Türkiye ve İstanbul’da 2023 yılı itibarıyla 65 yaş ve üzeri nüfus ve bu nüfusun toplam nüfusa oranına bakıldığında, oransal olarak Türkiye ve İstanbul arasında az da olsa bir fark olduğu görülebiliyor. Türkiye’de 65 yaş ve üzeri nüfus toplam nüfusun yüzde 9,5’ini oluştururken, bu oran İstanbul’da yüzde 7,3 olarak çıkıyor. Raporda, İstanbul’da yaşayan hem yaşlı hem de yoksul kesimin, iklim krizinin sebep olacağı aşırı hava olaylarından daha fazla etkileneceğini vurgulanırken, iklim krizine bağlı olarak gerçekleşen aşırı hava olayları başta kronik hastalığı olan 65 yaş üstü kişilerin sağlıklarını olumsuz yönde etkileyeceği kaydedildi.

“900 BİN KİŞİNİN KRONİK HASTALIĞI VAR”

Türkiye’de 65 yaş ve üstü nüfusun yüzde 78,70’inin ve İstanbul’da 65 yaş ve üstü nüfusun yüzde 77,50 ’sinin kronik hastalığı bulunuyor. Bu oranlar Türkiye’de 65 yaş ve üstü yaklaşık 6,5 milyonunun ve İstanbul’da yaklaşık 900 bin kişinin kronik hastalığı olduğu anlamına geliyor. Raporda, 65 yaş üstü kişilerin kronik hastalıkları düşünüldüğünde özellikle sıcak dalgalarının etkisiyle bu hastalıkların etkilerinin ölümcül seviyeye çıktığı belirtildi. Araştırmanın sonuçlarına göre kronik hastalığı olan 65 yaş üstü kişilerin çok büyük bir bölümünün günlük yaşam aktiviteleri kısıtlanıyor. Günlük yaşam aktivitelerinin kısıtlandığını belirten 65 yaş üstü nüfus oranı Türkiye’de yüzde 12,5, İstanbul’da ise yüzde 16,6. 

Türkiye’de 50 yaş ve üzeri kişiler içinde acil durumlarda yardım isteyebileceği bir yakını bulunmayan kişi sayısı yaklaşık olarak 4,5 milyon. Bu da Türkiye’de ve İstanbul’da yaşayan 65 yaş üstü nüfusa çeşitli destek mekanizmalarının gerekliliğinin önemini gösteriyor.

EN ÇOK YOKSULLAR ETKİLENİYOR

Araştırmada yer verilen bilgilere göre iklim değişikliği karşısında kentlerde kırılganlık seviyesi en yüksek grupların başında yoksullar geliyor. Bunun başlıca nedenleri arasında genel olarak yoksulların kentlerin altyapısının eksik veya zayıf olması ve iklim değişikliğine karşı daha kırılgan bölgelerinde yaşamaları. Raporda, iklim değişikliğine bağlı kuraklık, aşırı yağışlar, sıcaklıkların artışı ve sıcak dalgaları nedeniyle tarımsal üretimin olumsuz yönde etkilendiği ve dünya genelinde gıda krizinin büyüdüğü kaydedildi. Artan gıda fiyatları, halihazırda hane bütçelerinin büyük bir kısmını gıda harcamalarına ayıran yoksulların daha da yoksullaşmasına ve gıdaya erişimin zorlaşmasına yol açıyor. Gıda fiyatlarındaki artış nedeniyle 2021’de düşük gelirli ülkelerde yaklaşık 30 milyon kişinin daha gıda güvenliğinin kaybolduğu tahmin ediliyor. Dünya genelinde yaklaşık 783 milyon kişi açlık riski altında yaşıyor. Ortalama yeryüzü sıcaklığının 2°C artması durumunda 189 milyon, 4°C yükselmesi durumundaysa 1,8 milyar kişinin daha açlık tehdidi yaşayacağı tahmin ediliyor.

İSTANBUL’UN YÜZDE 21,8’Sİ YOKSUL

2023’te medyan gelirin yüzde 60’ına göre hesaplanan yoksulluk oranına göre Türkiye’de vatandaşların yüzde 21,7’si yoksul. İstanbul’da ise bu oran yüzde 21,8. Yoksulluk oranları İstanbul özelinde incelendiğinde 2014’te yoksulluk oranı yüzde 17 iken bu oran 2018’de yüze 21’e çıktı.  2019’da yüzde 17,7’ye düştükten sonra 2023’te tekrar yüzde 21,8’e yükseldi.

Raporda, Türkiye’deki yoksulluk verileri hane halkı tipine göre incelendi ve yoksulluğun en fazla hangi hane tipinde yoğunlaştığı değerlendirildi. Yoksulluk oranının en fazla olduğu hane halkı tipinin en az bir çekirdek aile ve diğer kişilerden oluşan hane halkı oldu. Araştırmada konuyla ilgili şu değerlendirme yapıldı: “Bu veriler iklim adaleti bağlamında incelendiğinde, iklim krizinden en çok etkilenecek olan hane halkı tipinin en az bir çekirdek aile ve diğer kişilerden oluşan hane halkı tipi olduğu söylenebilir. İstanbul özelinde düşünüldüğünde, bu tipteki hanelerin büyük bir bölümünün İstanbul’un nüfus yoğunluğu fazla ve yoksul kesimlerinde olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. İklim krizine bağlı aşırı doğa olaylarının etkilerinin nüfus yoğunluğu fazla olan bu bölgelerdeki insanları daha fazla etkileyeceği düşünüldüğünde, en kalabalık ve en yoksul olan bu hanelerin de en fazla zararı alacağı söylenebilir.” 

KADINLAR TEK BAŞINA MÜCADELE EDİYOR

Kadınlar, iklim krizinin etkilerinden olumsuz şekilde etkilenecek olan dezavantajlı gruplar arasında yer alıyor. Raporda, konuyla ilgili şu görüşlere yer verildi: “İstihdam içinde yer almayan ve günlerinin büyük bir kısmına ev içinde geçirmek durumunda olan kadınlar, başta sıcaklık artışları olmak üzere, iklim krizinin sebep olduğu çeşitli sorunlarla kendileri baş etmek durumunda kalıyor. Kadınlar hem işgücüne katılım oranı hem istihdam oranı hem de işsizlik oranında erkeklerin çok gerisinde. Ev içi bakım yükü, eğitim dışında bırakılma, toplumsal baskılar gibi çeşitli sebeplerden istihdam dışında bırakılan kadınların büyük bir bölümü günlerinin önemli bir bölümünü ev içinde geçirirken, artan sıcaklarla ev içinde ve bazen de sağlıklı olmayan koşullarda mücadele ediyor.”

Tarım sektöründe çalışanların yüzde 57,99’u erkeklerden oluşurken, yüzde 41,99’u ise kadınlardan oluşuyor. Tarım dışı sektöre bakıldığında ise, bu oranlar erkeklerde yüzde 69,52’ye, kadınlarda ise yüzde 30,48’e denk geliyor. Her ne kadar tarım dışı sektörde çalışan kadın sayısı tarım sektöründe çalışan kadın sayısından fazla olsa da sektörel bazda incelendiğinde tarım sektöründe oransal olarak daha fazla kadın çalışıyor. Raporda, “İklim adaleti bağlamında incelendiğinde, iklim krizine bağlı bir gıda krizinde tarım yapılamayacak duruma gelen arazilerde işsiz bırakılacak ilk kişilerin kadınlardan seçileceğini öngörmek yanlış olmayacaktır.” ifadelerine yer verildi.

ÇOCUKLAR SAĞLIKLI BÜYÜYEMİYOR 

İklim adaleti bağlamında çocuklar ve gençler, iklim krizinin sosyal, ekonomik ve çevresel belirleyicileri tarafından tehdit edilen sağlıklı fiziksel, bilişsel ve sosyal gelişim süreçlerinin korunması açısından kritik bir konumda yer alıyor. Rapora göre çocukların sağlıklı büyüme ve gelişme hakları, iklim değişikliği nedeniyle ciddi tehdit altında ve bu durum, uzun vadeli sosyal adalet ve eşitlik hedeflerini tehlikeye sokuyor. Coğrafi olarak iklim değişikliğinin etkilerine daha açık bölgelerde yaşayanlar başta olmak üzere, yoksul çocuklar, azınlıklar, mülteci çocuklar ve engelli çocuklar iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini daha ağır tecrübe ediyor.

İSTANBUL İÇİN NELER YAPILMALI?

Raporda, İstanbul’un iklim krizine karşı daha dirençli bir şehir haline gelmesi için yeşil alanların artırılmasının, sürdürülebilir ulaşım çözümlerinin benimsenmesinin, enerji verimliliğinin artırılmasının ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasının büyük önem taşıdığı ifade edilirken şu önerilere yer verildi “Su yönetimi, mavi-yeşil altyapı ve enerji politikaları, kentsel planlama süreçlerinde öncelikli konular arasında yer almalı. Özellikle su yönetimi, su kaynaklarının korunması ve etkin kullanımını sağlamak açısından kritik bir alan olarak öne çıkıyor. Tüm bu azaltım ve uyum eylemleri iklim adaletinin ana boyutları dikkate alınarak bütüncül biçimde ele alınmalı. Katılım, iklim krizinin neden olduğu felaketlerle mücadelede hayati öneme sahip. İstanbulluların büyük çoğunluğunun iklim krizinin etkilerini hissetmeye başladığını da göz önünde bulundurarak, iklim krizine yönelik alınacak önlemlerin katılımcı bir süreçle hayata geçirilmesi, İstanbul’un daha sürdürülebilir bir şehir olmasına katkı sağlayacaktır. Burada özellikle de dezavantajlı grupların karar alma süreçlerine katılımı önem taşıyor.”


ARŞİV