“Dışarıdaki Gazeteciler”den meslektaşlarına mektup

Gazeteciler, mektup alma ve gönderme hakları ellerinden alınan tutuklu meslektaşlarıyla dayanışmak için Kadıköy Postanesi'nden kart gönderdi

11 Mart 2017 - 23:11

Kendilerini “Dışarıdaki Gazeteciler” olarak adlandıran bir grup gazeteci, mektup alma ve gönderme hakları yasaklanan tutuklu meslektaşlarıyla dayanışmak amacıyla bugün (11 Mart Cumartesi) Kadıköy PTT önünde bir araya geldi. Grup, Postane önünde basın açıklaması yaptıktan sonra, Silivri 9 No’lu Cezaevi’nde bulunan Ahmet Şık, Akın Atalay, Bülent Utku, Güray Tekin Öz, Hakan Karasinir, Kadri Gürsel, Murat Sabuncu, Musa Kart, Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik ve Turhan Günay’a  kartpostal gönderdi. Sonrasında grup adına “Dışarıdaki Gazeteciler” imzalı açıklamayı Gülşah Karadağ okudu. Karadağ, Türkiye’nin, dünyanın en büyük gazeteci cezaevine dönüştüğünü söylerken, Silivri 9 No’lu Kapalı Cezaevi’nde bulunan gazetecilerin mektup alma ve mektup gönderme haklarına ambargo konmasını “zulüm” olarak nitelendirdi.

“KALEMLERİNE DE PRANGA…”

Karadağ, Silivri 9 No’lu Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazetecilere getirilen mektup yasağının tamamen hukuksuz olduğunu savundu: “Türkiye, bugün dünyanın en büyük gazeteci cezaevi. Bunu biz; bu toprakların gazetecileri değil, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü diyor. Sayı üzerinde netlik olmamakla birlikte, en az 148 gazeteci cezaevinde. Gazetecilere yönelik en büyük zulümlerden biri de hiç kuşkusuz Silivri 9 No’lu cezaevinde yaşanıyor. Bu cezaevinde aylardır tutuklu bulunan gazeteciler tecrit altında. Haklarında iddianameler hazırlanmadan tutuklanarak, bir nevi ‘peşin yatan’ gazetecilerin tamamen keyfi bir uygulama ile mektup almaları ve göndermeleri yasak. Demir parmaklıklar yetmezmiş gibi bir de kalemlerine pranga vuruluyor. Bu durum tam bir hukuksuzluk değilse nedir?”

“UTANACAKLAR!”

Karadağ, uygulanan hukuksuzluğun bununla sınırlı kalmadığını söyleyerek konuşmasını sürdürdü: “Haftada bir saat, evet sadece bir saat avukatlarıyla, bir saat de aile yakınlarıyla görüşme hakları var. O da birinci derecede aile yakınlarıyla. Açık görüş iki ayda bir, sadece bir saat. Aile ve avukatla görüşmeleri sırasında yanlarında bir infaz memuru bulunuyor, bütün konuşmalar sesli ve görüntülü kayda alınıyor. Üstelik avukatların aldığı notlar cezaevi yönetimince okunuyor ve kopyalanıyor. Demokratik bir ülkede gazetecilere reva görülen uygulamanın adını siz koyun. Aynı hücrede kaldıkları kişiler dışında kimseyi görmelerine izin verilmiyor. Sağ olsunlar, havalandırmaya çıkma hakkına henüz yasak yok. 7 adıma 4 adım alanda dururken artık gökyüzünü de göremiyorlar. Neden mi? Çünkü havalandırmanın üstü tel örgü ve dikenli tellerle kapatıldı. Herkes biliyor ki onla, sadece hakikatin peşinde oldukları için ve gazetecilik yaptıkları için hapsedildiler. Dün aldatıldık diyenler ve bunun utancını taşıyanlar yarın da bugünün utancını yaşayacaklar. Biz ise dün olduğu gibi bugün de tarihin doğru ve haklı tarafında olduğumuzu göstermek için ‘tecrit altındaki gazetecilere’ mektup kampanyası düzenledik. Gazetecilerin ve gazeteciliğin yanındayız. Gazetecilere özgürlük.”


ARŞİV