Dönüşüm ama kimin için?

İstanbul Planlama Ajansı’nın “Kentsel Dönüşüm Yasa Değişikliği: Dönüşüm Kimin İçin?” raporu yayımlandı. Raporda, 11 yıl boyunca yapılan çalışmaların depreme hazırlıktan çok rant odaklı projelere yoğunlaştığı vurgulanırken, yeni yasa ile birlikte bunun devam edeceği paylaşıldı

01 Aralık 2023 - 08:01

Kahramanmaraş merkezli şubat depremlerinin ardından gündeme gelen Kentsel Dönüşüm Yasası geçtiğimiz ay kabul edildi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı faaliyet gösterecek olan “Kentsel Dönüşüm Başkanlığı” kurulurken, Kentsel Dönüşüm Başkanlığı’nın altında biri Marmara’ya özel olmak üzere 3 ayrı genel müdürlük de oluşturuldu. Yasaya göre riskli yapıların yıktırılması için maliklere tek seferde 90 günden fazla olmamak üzere süre verilecek. Tahliye engellenirse polis devreye girecek.Ev sahibi ya da kiracıların numune alımına izin vermemesi engellenecek. Hak sahibinin borçlanmasının gerekmesi durumunda, borçlanma bedeli üzerinden hak sahibi ile sözleşme yapılacak ve borçlanma bedelinin tamamı ödenmeden tapuda devredilemeyecek.

“RANT ODAKLI PROJELER…”

Peki, yeni yasa riskli yapıların dönüşümünde kolaylaştırıcı bir rol oynayacak mı, yoksa yeni mağduriyetlerin kapısı mı aralanacak? İBB’ye bağlı İstanbul Planlama Ajansı’nın yeni raporunda kentsel dönüşüm yasasındaki yeni değişiklikler, konunun uzmanları ile birlikte ele alındı. 2012 tarihli 6306 sayılı kanundaki değişikliklerin incelendiği “Kentsel Dönüşüm Yasa Değişikliği: Dönüşüm Kimin İçin?” raporunda hem son 11 yıldaki kentsel dönüşüm uygulamalarının değerlendirmesine hem de yeni yasanın eksik ve risklerine yer verildi. Raporun verilerle ortaya koyduğu üzere geçtiğimiz 11 yıl boyunca yapılan çalışmaların depreme hazırlıktan çok rant odaklı projelere yoğunlaştığı göze çarpıyor. Yeni yasa ile birlikte bu eğilimin giderek kuvvetlenmesi muhtemel gözüküyor.

“SADECE 84 BİN YAPI DÖNÜŞTÜRÜLDÜ”

Rapordan önce çıkan verilere göre; 6306 sayılı yasa kapsamında 20,8 milyon metrekare riskli alan, 418 milyon metrekare rezerv alan ilan edildi. 69 adet Riskli Alan ve 157 adet rezerv yapı alanı ilan edildi. İstanbul’daki toplam 1,2 milyon bina bulunuyor ve bunların yaklaşık 800 bini 2000 yılı öncesine ait. Son 11 yılda sadece 84 bin yapı dönüştü. Raporda İBB’nin 18 ilçede yaklaşık 33 milyon metrekarelik 142 adet “öncelikli müdahale alanı” tespit ettiğine de yer verildi. İBB’nin çalışması ve 6306 sayılı kanunun uygulamaları karşılaştırmasına göre; yasayla ilan edilen riskli alanların sadece binde 3,5’i (%0,35) öncelikli müdahale alanında, rezerv alanların sadece on binde 7’si öncelikli müdahale alanında yer alıyor. 6306 Sayılı Kanun kapsamında ilan edilen 8 rezerv alan ve 4 riskli alan “İstanbul’da Büyük Ölçekli Projeler ve Proje Alanları” çalışması kapsamında incelenen 130 proje arasında yer alıyor. Bu 12 proje arasında Çekmeköy ve Dikimevi gibi eski askeri alanlar, Fikirtepe, Zeytinburnu Nakliyeciler sitesi gibi şehir merkezinde yer alan alanlar bulunuyor.

“SUİSTİMAL EDİLMEYE AÇIK”

Yasada öne çıkan başlıklardan biri de rezerv yapı alanlarının belirlenmesi yönünde yapılan değişiklikler oldu. Kanun'da yer alan "rezerv yapı alanı" tanımı değiştirilerek, yerleşim yerlerinde yer alan parsellerin de rezerv yapı alanı olarak belirlenebilmesinin yolu açıldı. Raporda bu konuya dair şu görüşlere yer verildi: “Rezerv yapı alanı ilanlarında ‘yeni yerleşim alanı’ kriterinin uygulanmaması suistimal edilmeye açık bir belirsizlik yaratıyor.

Rezerv yapı alanı ilanlarının Kentsel Dönüşüm Başkanlığı adına bir ‘gelir kaynağı’ haline getirilmesi sonucu, bu kapsamdaki işlemlerin amacı dışında yapılmasının önü açılacak. Tescil dışı alanlar ile ilgili başkanlığa çok geniş bir yetki verilmesi kentlerdeki sosyal ve teknik altyapı alanlarının büyüklüğü, konumu ve sürekliliği bakımından olumsuz sonuçlar doğurabilir. Rezerv yapı alanı adı ile yeni yerleşim alanları oluşturarak konut ve işyeri arzını artırmak mevcut riskli yapı stokunun dönüşmesine hizmet etmiyor. Aksine, mevcut riskli yapıların ve riskli alanların köhneleşmesine neden olması daha kuvvetli bir ihtimal.”

Raporda, yeni yasanın barınma krizine çözüm olmayacağı hatta sorunu daha da büyüteceği paylaşıldı: “Bütüncül bir konut politikası oluşturmayan bu düzenleme afet odaklı değil, sadece inşaatı önceleyen bir bakıştan ibarettir. İmar planlarında yol, yeşil alan gibi kamunun (devletin) değil, herkesin mülkü olarak kabul edilen alanların kadastral parsele dönüştürülemez. Ancak kanuna eklenen madde ile tescil dışı alanlar önce hazine mülkiyetine geçirilip sonra da süreç içinde oluşacak imar hakları Cumhurbaşkanlığı’na veriliyor. Bu alanlar genellikle imar uygulaması sonucu vatandaşlardan bedelsiz olarak sağlanmış yerler. Dolayısıyla bedelsiz olarak vatandaşların mülküne karşılıksız el konulması yolu oluşturuluyor.” denildi.

SÜRELER KISALTILDI

Yeni yasada inceleme, savunma verme, keşif ve bilirkişi incelemesi, davaların karara bağlanması gibi süreçler belirli gün sayısıyla sınırlandırıldı. Buna göre, 10 gün içinde ilk inceleme yapılacak ve dava dilekçesi ile ekleri tebliğe çıkarılacak. Savunma verme süresi dava dilekçesinin tebliğinden itibaren 15 gün olacak; bu süre bir defaya mahsus olmak üzere en fazla 10 gün uzatılabilecek. Keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması gereken hallerde, dosyanın tekemmülünden itibaren 15 gün içinde keşif yapılacak. Bilirkişi raporları 15 gün içinde mahkemeye teslim edilecek. Bilirkişilere ve bilirkişi raporlarına, raporun tebliğinden itibaren 7 gün içinde itiraz edilebilecek. İPA’nın raporunda “Planların askıya çıkarılarak ilan edilmesi aslında planlamaya katılımın en önemli aracıdır. Bu değişiklikler aracılığıyla sürenin yarı yarıya azaltarak katılım sürecini kısıtlaması ve bu düzenlemenin İmar Kanunu’na aykırı olması hukuksal bir değerlendirmeyi de gerektiriyor.” denildi.

Hak sahiplerinin sürece katılması ve bilgi edinmelerine yönelik süreçlerin 15 gün ile sınırlandırılmasına ek olarak, kentsel dönüşüm uygulamalarında kiracıların da gözetilmediği vurgulanırken, olası hak kayıplarına ilişkin herhangi bir düzenlemenin de yasada yer almadığı belirtildi.

İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı tarafından verilen bilgilere göre İstanbul’da 6306 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği tarihten bu yana 70 adet Riskli Alan, 152 adet Rezerv Yapı Alanı ve yaklaşık 84 bin adet riskli yapı ilan edildi. İlan edilen Riskli Alanların çoğunlukla kamu mülkiyetinde bulunan, genellikle tek veya iki katlı düzensiz yapıların bulunduğu ya da rantı yüksek alanlardan oluştuğu belirtildi.

 


ARŞİV