Eğitimden kopuş artıyor

Eğitim Reformu Girişimi’nin hazırladığı rapora göre örgün eğitime erişemeyen çocuk sayısı neredeyse 1,5 milyona ulaştı. Eğitim dışında kalan çocukların çoğu hem öğrenim hem sosyal gelişim fırsatlarını kaybediyor

27 Kasım 2025 - 19:57

Eğitim alanında yaşanan değişimleri 2007’den beri izleyen Eğitim Reformu Girişimi’nin hazırladığı “Eğitim İzleme Raporu 2025” yayınlandı. Eğitimde yönetişimden okul iklimine, öğretmen politikalarından çoklu krizlerin etkilerine kadar geniş bir çerçevede hazırlanan rapor, son bir yılda eğitim sisteminin karşı karşıya kaldığı yapısal sorunları ve derinleşen eşitsizlikleri ortaya koyuyor. Raporda, krizlerin eğitim sistemi üzerindeki etkileri “Eğitimde Yönetişim”, “Eğitime Erişim”, “Okul”, “Öğretmenler” ve “Çoklu Krizler Eğitimi Nasıl Etkiliyor?” başlıkları altında ele alındı. 

“804 BİN 250’YE YÜKSELDİ”
Rapora göre 2012-13 eğitim-öğretim yılında, Türkiye’de zorunlu eğitim 12 yıla yükseltildi, bu süreçte okullulaşma oranlarında önemli artışlar oldu. Bununla birlikte, Türkiye’de okullulaşma oranları hiçbir yılda ya da yaş grubunda yüzde 100’e ulaşamadı. 2024-25’te eğitim dışındaki çocuk sayısı yaklaşık 804 bin 250’ye yükseldi. Eğitime erişemeyen çocukların 611 bin 612’si Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve 192 bin 638 kadarı ise yabancı uyruklu. Buna ek olarak, Türkiye’de örgün eğitime devam etmeyen ancak yaygın eğitim kurumlarına (açıköğretim ve mesleki eğitim merkezleri) kayıtlı 18 yaş ve altında toplam 666 bin 444 öğrenci bulunuyor. Yaygın eğitimdeki öğrencileri de ekleyince örgün eğitim hizmetlerinden yararlanamayan çocuk sayısı 1 milyon 470 bin 694’e yükseliyor. 

Eğitim dışındaki çocukların oranı yaş gruplarına göre değişiyor. Eğitim dışındaki çocukların yüzde 72,1’i 14- 17 yaş grubunda, yüzde 15,3’ü 10-13 yaş grubunda, yüzde 12,7’si ise 6-9 yaş grubunda yer alıyor. 14-17 yaş grubunda eğitim dışında olan yaklaşık 440 bin 850 çocuk var ve bu sayı 14-17 yaş çağ nüfusunun yüzde 8,6’sına denk geliyor.

“ÖRGÜN EĞİTİMİN DIŞINDALAR”
Raporda Mesleki Eğitim Merkezleri de (MESEM) değerlendirildi. MESEM’e devam eden öğrenciler haftada 1 gün teorik dersler için okula gidiyorlar, 4 ya da 5 gün ise uygulamalı eğitim aldıkları işletmelerde çalışıyorlar. Raporda yer verilen bilgilere göre MESEM’lere devam eden öğrenci sayısı 2020 itibarıyla hızlı bir yükseliş gösterse de son iki yılda benzer seviyelerde kaldı. MESEM programı kapsamında verilen eğitimin, çocukların fiziksel, bilişsel ve duygusal gelişimlerine katkı sağlayıp sağlamadığı ve işletmelerdeki koşullar tartışma konusu olmaya devam ediyor. 2023-24 eğitim-öğretim yılı boyunca, MESEM kapsamındaki işletmelerde yaşanan ve MESEM öğrencilerinin ölümleri ve yaralanmaları ile sonuçlanan iş kazaları gündemde uzun süre yer buldu. MEB, Ocak 2023- Haziran 2024 arasında beş öğrencinin MESEM programı kapsamında işletmelerde çalışırken öldüğünü doğruladı ve koşullara uymayan 12 bin 927 sayıda işletmenin denetimler sonucunda sözleşmelerinin sonlandırıldığını açıkladı. Çocuk işçilerin çalışma koşullarını düzenleyen yönetmelik, çocukların hangi koşullar altında çalıştırılabileceğini belirtiyor ve riskli işlerde çalıştırılmasını kısıtlıyor. Ancak uygulamada durum farklı devam ediyor. Örneğin, Ocak 2024’te MESEM programı kapsamında çalıştığı işletmede hayatını kaybeden bir öğrenci yaşı itibariyle kullanmaması gereken bir iş makinesi nedeniyle hayatını kaybetti. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) hazırladığı rapor, kazada işyerini yüzde 90, öğrenciyi ise yüzde 10 kusurlu buldu. 
Raporda “MESEM kapsamındaki işletmelerin iş güvenliği denetimlerindeki eksiklikler, program kapsamındaki öğrencilerin çocuk işçiliği, ihmal ve istismar gibi risklere açık olmasına yol açıyor. Öğrencilerin okuldan ziyade çoğunlukla işletmelerde olması, iş güvenliği denetimleri ve çocuk koruma kapsamındaki denetimlerde görülen eksiklikler, MESEM programına devam eden öğrencilerin de örgün eğitim dışında kabul edilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.” denildi. 
Raporda 2024-25 eğitim-öğretim yılı itibarıyla okulöncesi eğitimin hâlâ zorunlu eğitim kapsamına alınmadığı belirtildi. Araştırmaya göre okulöncesi eğitimdeki öğrenci sayısı, 2023-24 eğitim-öğretim yılında 1 milyon 954 bin 202 iken 2024- 25’te 1 milyon 741 bin 314’e düştü. Okulöncesindeki öğrenci sayısı, 2022-23 eğitim-öğretim yılından bu yana geriliyor. Bu düşüşle bağlantılı olarak, 5 yaşta okulöncesi eğitim net okullulaşma oranı 1,8 yüzde puan düşerek yüzde 82,5 oldu. 3-5 yaşta okulöncesi net okullulaşma oranı yüzde 51,9’dan yüzde 49’a ve 4-5 yaşta ise yüzde 64’ten yüzde 60,8’e geriledi. 

Okulöncesinde öğrencilerin kurum türlerine göre dağılımına bakıldığında, bir önceki yıla kıyasla en keskin değişikliğin resmi anaokulları ile ilköğretim okullarına bağlı resmi anasınıflarında olduğu görüldü. Resmi anaokullarındaki öğrenci sayısı, 788 bin 557’den 482 bin 161’e geriledi ve bir önceki yıla kıyasla yüzde 38,9 azaldı. İlköğretim okullarına bağlı anasınıflarındaki öğrenci sayısı ise 598 bin 125’ten 753 bin 982’ye yükselerek 2023-24 eğitim-öğretim yılı verilerine kıyasla yüzde 26,1 arttı.

Raporda nitelikli erken çocukluk eğitimi ve bakımı (EÇEB) hizmetlerinin hem çocuğun gelişimine hem de potansiyelini tam anlamıyla gerçekleştirmesine katkıda bulunduğu ifade edilirken, “Etkili bir şekilde işleyen EÇEB hizmetleri, fırsat eşitsizliklerini azaltmada ve eşitsizliğin nesilden nesile aktarılmasını engellemede de önemli bir rol oynuyor. Bununla birlikte, Türkiye’de EÇEB hizmetlerinin ücretsiz olmaması, dezavantajlı aileler için ciddi bir erişim sorunu yaratıyor. Yaşamın ilk yıllarında çocuğun fiziksel, zihinsel ve sosyal duygusal açıdan, ailesi ile toplumun sunduğu desteklere bağlı olarak geliştiği; erken çocukluk döneminde ilgisizlik ve yetersiz uyaran gibi olumsuz deneyimlerin telafisi zor gelişimsel kayıplara yol açtığı düşünüldüğünde, erken çocukluk eğitiminin zorunlu eğitim kapsamına alınması büyük bir önem taşıyor.” denildi. 

ÜCRETLİ ÖĞRETMEN SAYISI ARTTI
Eğitim İzleme Raporu 2025’in Öğretmenler başlıklı bölümünde Türkiye’de öğretmenliğin güncel durumu ve sorunları incelendi.  2024-25’te Türkiye’de öğretmen sayısı 1 milyon 187 bin 409 oldu. Öğretmenlerin yüzde 93,6’sı kadrolu, yüzde 6,4’ü sözleşmeli olarak çalışıyor.  Kadrolu ve sözleşmeli öğretmen sayısına ek olarak, istisnai bir uygulama olması gereken ücretli öğretmen sayısı bir önceki yıla kıyasla arttı. 2023-24 eğitim-öğretim yılında 79
ilde ücretli öğretmen sayısı 72 bin 723’ken 2024-25’te bu sayı 78 ilde 86 bin 136’ya yükseldi. 2023-24’te olduğu gibi 2024-25’te öğretmenlerin yaklaşık yüzde 15’i özel öğretim kurumlarında çalıştı. Kadrolu ve sözleşmeli öğretmen sayısı bir önceki seneye kıyasla yüzde 1,6, özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmen sayısı ise yüzde 1,3 artış gösterdi.

 “ÜÇ ÇOCUKTAN BİRİ MADDİ YOKSUNLUK İÇİNDE”
Raporda ekonomik krizin eğitim sistemindeki eşitsizlikleri nasıl derinleştirdiği ele alındı. 2024 verileri, özel eğitim harcamalarında sosyoekonomik uçurumun ne kadar derinleştiğini açıkça gösteriyor. En alt gelir grubundaki haneler tüm özel eğitim harcamalarının yalnızca yüzde 2,3’ünü yaparken, en üst yüzde 20’lik dilim bu harcamaların yüzde 64,5’ini gerçekleştiriyor. Kırtasiye, kurs, dershane, özel öğretmen ve özel okullar gibi tüm kalemleri kapsayan bu tablo, ekonomik eşitsizliklerin çocukların eğitime erişim olanaklarını belirleyen en güçlü faktörlerden biri hâline geldiğini ortaya koyuyor.

Rapora göre Türkiye, AB ülkeleri arasında en yüksek çocuk yoksulluğu riskine sahip ülke. Neredeyse her üç çocuktan biri maddi yoksunluk içinde yaşıyor ve bu çocukların bir bölümü yeterince beslenemiyor. Araştırmada, çocuk işçiliğinin dünyada azalırken Türkiye’de arttığı; özellikle 15-17 yaş grubunda işgücüne katılımın son yılların en yüksek seviyesine ulaştığı da vurgulandı. Çocuk yoksulluğuyla mücadele için ücretsiz ve sağlıklı okul yemeği programının hayata geçirilmesi, eğitimde eşitlik için kamu eğitim harcamalarının artırılması, okulöncesi eğitimin ücretsiz ve zorunlu hâle getirilmesi; çocuk işçiliği ve görünmez emeğin önlenmesi için ekonomik destek paketlerinin güçlendirilmesi önerilerine yer verildi. 

 


ARŞİV