Ekonomik sorunlar ruh sağlımızı etkiliyor

Ekonomik sorunların insan psikolojisini olumsuz yönde etkilediğini belirten Psikiyatri uzmanı Dr. Emine Kılınç, “Psikiyatrik hastalıkların erken saptanması, önemli sosyal ve fiziksel kayıplar ortaya çıkmadan tedavi edilmeleri gerekmektedir” dedi

19 Ağustos 2022 - 13:10

İçinde bulunduğumuz dönemde ekonomik sorunlar ve geçim sıkıntısı her geçen gün artıyor. Bu durum da insan psikolojisini olumsuz yönde etkiliyor. Hayattan keyif alınabilecek sosyal aktivitelere bütçe ayıramama, sosyal ilişkilerin azalması, iyi ve mutlu hissetme halinin ortadan kalkması, insanlarda kaygı ve endişeye yol açıyor. Psikiyatri uzmanı Dr. Emine Kılınç, konuya ilişkin gazetemize açıklamalarda bulundu.

KAYGI BOZUKLUĞUNA NEDEN OLUYOR”

Kılınç, ekonomik sorunların insan psikolojisi üzerindeki etkilerini şöyle anlattı: “Ekonomik sıkıntılar bireylerin ruh sağılığını olumsuz etkileyen faktörlerden biridir. Ekonomik sıkıntıların arttığı dönemlerde toplumlarda depresyon, intihar riski, alkol ve madde kullanım bozuklukları, kaygı bozuklukları gibi birçok psikiyatrik hastalık riskinin de önemli oranda arttığı gözlenmektedir. Ekonomik sorunlar ruhsal sorunlara neden olabilir ve ruhsal sorunlara sahip olmanın da işsizlik ve ekonomik sorunlarla ilişkisi bulunmaktadır. Ruh sağlığı sorunu olan hastalarda, sorunu olmayanlara göre işsizlik ve ekonomik sorun yaşama oranı daha fazladır. Ayrıca işsizlik ve ekonomik sorunlar, ruhsal sorunları olan kişilerin rahatsızlıklarına yönelik uygun tedavi girişimlerinden yararlanabilmelerini de önlemektedir.”

Kaygı ve kaygı bozukluğu arasındaki farkı açıklayan Kılınç, “Ekonomik sıkıntıların arttığı dönemlerde bireylerin bir miktar kaygı yaşaması olağandır. Ancak kaygı bozukluğu ortaya çıktığında aşırı, kronik, kontrol edilemez ve gerçekle orantısız hale gelir. Normal düzeyde kaygıda kişinin endişeleri burada ve şimdi uğraştığı sorunlu güncel olaylar hakkındadır. Kişi sorun üzerinde bir dereceye kadar kontrol sahibidir ve sorunu çözmek için yapabileceği şeyler vardır. Kaygı bozukluğunda ise endişeler henüz meydana gelmemiş veya hiç olmayabilecek şeylerle ilgilidir. Kişi olay üzerinde kontrol sahibi değildir. Sorunla başa çıkabilmek için yapılabilecek çok az şey vardır” dedi ve sözlerine şöyle devam etti: “Yoğun ve sürekli kaygı yaşayan kişilerde gerginlik, huzursuzluk, tahammülsüzlük gibi belirtiler görülür. Kaygı nedeniyle vücut olası bir tehdide karşı savaş ya da kaç yanıtı için otomatik olarak hazırlanır. Bu süreçte çeşitli bedensel belirtiler ortaya çıkar. Kaygı nedeniyle kişide uyku sorunları, gevşeyememe, zihnin sürekli tekrarlayıcı düşüncelerle meşgul olması yorgunluk, tükenmişlik hissi görülebilir. Dikkat olası tehdide yöneldiğinden günlük olaylara odaklanma sorunları olabilir. Sürekli kaygı hissi bir süre sonra kişinin hayattan zevk alamamasına ve zihindeki tekrarlayan düşünceler nedeniyle anda kalamamasına yol açar.”

“YAŞAM DOYUMU AZALABİLİR”

Kılınç, “Ekonomik sıkıntı dönemlerinde kişilerin daha acil ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için eğitim, spor, eğlence, arkadaşlarla buluşma, gezme tatil yapma gibi rahatlatıcı aktivitelerde bulunmaktan kaçınması, sosyal ilişkilerin azalması, iyi ve mutlu hissetme halinin, yaşam doyumunun azalmasına neden olabilir. Ekonomik kaygıların yoğun olduğu dönemlerde kaygının yaygın görülen bir tepki olduğunu ve bir seviyeye kadar kaygının normal olduğunu hatırlamak gerekir. Düşüncelerimiz, duygularımız ve davranışlarımız arasında bir bağlantı vardır. Yapılan tedavilerde ve psikoterapilerde kaygının tamamen yok edilmesi hedeflenmez. Baş edilebilir hale gelmesi sağlanmaya çalışılır” ifadelerini kullandı.

Stresle baş etme noktasında tavsiyelerde bulunan Kılınç, “Ekonomik sıkıntıların yarattığı stresle baş etmemiz gerektiğinde, sorun çözme becerileri geliştirmemiz kaygımızı azaltmamızı sağlayacaktır. Sorunumuzu doğru şekilde belirlemek, gerçekçi ve net bir hedef belirlemek, muhtemel çözümleri araştırmak, çözüm sayısını çeşitliliğini artırmak, muhtemel çözümlerin kısa ve uzun dönem sonuçlarını değerlendirmek ve seçenekleri tartmak faydalı olacaktır. Gerektiğinde konunun uzmanlarına, fikrine güvendiğimiz yakınlarımıza danışmak yardımcı olabilir” dedi.

Kılınç son olarak şunları dile getirdi: “Toplum temelinde değerlendirildiğinde ekonomik kriz sonrası psikiyatrik hastalıklarda artış görülebileceği ve psikiyatrik hastalığı olan bireylerin sağlık hizmetlerine ulaşımında güçlük olabileceği düşünüldüğünde, koruyucu psikiyatri uygulamaları çok önemli bir yer tutmaktadır. Bu amaçla toplum, işyeri ve okul temelli psikiyatri hizmetlerinin ülke çapında örgütlenmesi; psikiyatrik hastalıklar açısından riskli bireylerin tespit edilmesi, psikiyatrik hastalıkların erken saptanması, önemli sosyal ve fiziksel kayıplar ortaya çıkmadan tedavi edilmeleri gerekmektedir.”


ARŞİV