CHP İstanbul Büyükşehir Başkan adayı Ekrem İmamoğlu ile üniversitelilerin buluşması, 19 Ocak Cumartesi günü, Tasarım Atölyesi Kadıköy’de gerçekleşti. Buluşmaya CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, CHP Parti Meclisi Üyesi Pınar Uzun, Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, CHP Kadıköy İlçe Başkanı Ali Narin, CHP Gençlik Kolları Başkanı Emre Yılmaz, CHP İstanbul İl Gençlik Kolları Başkanı Burkay Düzce katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan etkinlikte açılış konuşmasını CHP İstanbul İl Gençlik Kolları Başkanı Burkay Düzce gerçekleştirdi ve tüm katılımcılara teşekkür etti. Düzce’nin ardından söz alan CHP Gençlik Kolları Başkanı Emre Yılmaz, gençlerin siyasette daha fazla temsil edilmesi gerektiğini vurguladı; “Gençler her şeyi kendinden beklesin, kimseden değil. Genç, belediye başkan adayımız Ekrem İmamoğlu ile bu temsiliyet sorununu da çözeceğiz” dedi.
Öncelik, işsizlik ve gelecek kaygısı
İmamoğlu konuşmasına İstanbul ve İstanbul’da yaşayan genç nüfusla ilgili rakamlar vererek başladı ve şunları söyledi: “İstanbul’da yaklaşık 1 milyon üniversiteli var. Avrupa ülkelerindeki toplam genç nüfus kadar. 15 milyonluk kentte 1 milyon için yapmamız gerekenler ana konularımızdan biri. Yine 16-27 yaş arası nüfus 2.5 milyonun üzerinde. 18-25 yaş arası 350 bin gencimiz var ancak okumuyor, mesleği ve işi yok. 5 kişiden 1’i işsiz. Gençlere yönelik projelerimizi yaparken birinci önceliğimiz işsizlik ve gelecek kaygısı.”
İstanbul’un depresyona girmiş bir kente dönüştüğünü vurgulayan İmamoğlu, “İstanbul’un 5 bin yıllık tarihi var. Bir dönüşüme ihtiyaç var. Bu yerel seçimde en fazla konuşması gerekenler 18-30 yaş arasındaki gençler. İstanbul’un geleceğini konuşuyorsak, siz söz sahibi olmalısınız. Katılımcılık kavramını çok önemsiyoruz. Eğer sosyal medyayı ve bu araçları kullanarak insanların sorunlarını dinler ve çözüm üretirseniz, belediye başkanlığı kolaylaşır. Yoksa dünyanın en zor işi.” dedi.
“Belediye binası, kütüphane olacak”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Saraçhane’de bulunan binasını kütüphaneye dönüştüreceğini yineleyen İmamoğlu, İstanbul için çözüm önerilerini anlattı: “Yeşil alan, üretimin başlangıç anıdır, sadece boşluk değildir. Parkların olmadığı yerler sıkışmış toplumlar yaratır. Sultanbeyli’den örnek vereyim, kişi başına 0.6 metrekare yeşil alan var, dünya standardı 12 metrekare. Mutlaka İstanbul’un kuzeyinde yeşil kuşak oluşturmalıyız. Bir diğeri de İstanbul’un içindeki 15 vadiyi hızlıca yeşillendirip büyük parklara dönüştürme hedefimiz. Deprem gerçeği var. 10 dairelik yere 20-30 daire yaparak İstanbul’un içine nüfusun yığılmasına sebep oluyorlar. Fikirtepe’de bir facia var. Ulaşımda ciddi sıkıntılar var. Toplu taşıma ve metro önemli. Artık TEM Otoyolu’nda da ulaşıma geçilmeli. İstanbul’un kararları Ankara’dan veriliyor, 25 yıldır böyle yönetiliyor.”
İmamoğlu, belediyeciliğe dair katılımcılık ve ortak akıl kavramlarını özellikle vurgularken, “Bir sorun mu var, masanın etrafına çağırırsınız tarafları, tartışırsınız çözüm bulursunuz. Bu kavramlarla çözemediğim sorun yok denecek kadar az.” dedi.
“Üniversitelilerin ulaşım sorununa çözümünüz ne olacak?” şeklinde gelen bir soruya “Üniversitelilerin ve gençlerin ulaşım ücretini düşüreceğiz. Aylık kart çıkarıp fiyatını da 50 lira yapacağız.” şeklinde cevap verdi.
“Telefonun şarjı bitince altta kırmızı yanıyor, o Binali Yıldırım”
Partiler üstü bir ‘İstanbul İttifakı’ yapacaklarını belirten İmamoğlu, Binali Yıldırım hakkında yaptığı “İstifa için takdir kendisinindir” cümlesine açıklık getirdi: “Takdir kelimesi fazla oldu. Ben onu insani olarak kullandım. Takdir demeyelim, onun kararı diyelim. Evet, Anayasa’nın maddeleri var, istifa etmesi gerektiği ortada. Ama ben bu konuyla ilgilenmek istemiyorum, benim işim gücüm var. 1 Nisan’da çok sevdiği makamına zaten dönecek. Bu çatının altına bu işi oturtmak istemiyorum.”
İmamoğlu’nun Binali Yıldırım ile ilgili bir başka soruya verdiği “Hani cep telefonununun şarjı bitince altta kırmızı yanıyor, o Binali Yıldırım. Bir de şarja takınca yeşil oluyor, böyle dolu; o da ben.” cevabı ise üniversiteliler tarafından yoğun alkış aldı.
Erdoğan’a mesaj: Çay içmeye giderim
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yaptığı ziyaret sorulduğunda ise İmamoğlu şu açıklamayı yaptı: “Bir belediye başkanı her kapıyı çalar, kapıdan kovulsa bacadan girer. Her insanla buluşup dinlemek zorundayız. Ben, İstanbul eski büyükşehir belediye başkanlarını ziyaret edeceğim demiştim. Yani Cumhurbaşkanı’nı ziyaret etmedim, o başka bir eksen. Gittim, giderim de. Benim rezerv koyduğum kimse yok ama bana rezerv koyan, toplumda kutuplaşmış insanlar var. Şu an inanır mısınız bana rezerv koyan kimse kalmadı. Medyada da gündem oldu, bir gezimiz sırasında bir teyzeyle sohbetimiz oldu. Karşı mahalledeki siyasiler şöyle algıladı; bizi reddetmiş, Cumhurbaşkanı hayranıymış. Olabilir, bir kere 1-0 öndeyim. Teyzemiz beni gördü, ‘Sana oy vereceğim’ dedi. Sonra parti kavramıyla ‘olmaz, olmaz’ dedi. Sonra bir de duasını aldım, kete sözü aldım. Daha da ilerisi halktan kopmuş bir iktidarın halkla buluşmasını sağladım. Benim sayemde evine televizyonlar gitti, Cumhurbaşkanı aradı, ziyaret edeceğim dedi. Zira davet ederlerse, aynı anda ben de oraya çay içmeye giderim.”
İmamoğlu sandık güvenliğiyle ilgili de açıklamalarda bulundu: “Bu konunun çok abartılmasını istemiyorum. Çünkü insanlarımızda yılgınlık, umutsuzluk oluşturduğunu görüyorum. Bizim elimizde çok ciddi teknoloji var, 100 bin hayali seçmen diye bir şey yok. Seçim günü her sandıkta adamımız olacak, tutanaklar elimizde olacak ve sisteme girerek bunları görüyor olacağız. Evet, Türkiye genelinde sıkıntılar olabilir ama İstanbul’da hiçbir sıkıntı olmayacak.”
Klişelerden uzak bir dil...
Kurduğu dille klişelerden uzak durduğunu belirten İmamoğlu, hizmete önem vereceğini vurguladı ve bu konuda gelen sorulara ise şöyle cevap verdi: “Partiler araçtır, amaç hizmettir. Partiyi amaç olarak görürseniz o kutunun içinde sıkışıp kalırsınız. Terminolojiye takılırsak zorlanırız. Yarışı hayatla yapmak lazım, lafla değil. Solcu cümleler kurarak solcu olunur mu bilmiyorum ama yaşam tarzınız, uygulamalarınız, projeleriniz kolay test edilebilecek alanlardır. ‘İnsanları ayrıştırıyor mu?’, ‘hayata nasıl bakıyor?’, ‘insanları mutlu edebiliyor mu?’ vs çok kolay anlaşılır. 3 süslü cümleyle insanları ikna edebileceksem ederim ama ben bundan uzak bir insanım.”