Enflasyon rakamının yüzde 36,08 olarak belirlenmesinin ardından, SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin maaşlarına yüzde 25,48 oranında zam yapılmıştı. Geçtiğimiz yıl 1500 TL olan en düşük emekli maaşı da 2500 TL’ye yükseltilmişti. Ancak birçok şehirde protesto eylemi düzenleyen emekliler bu artışın yeterli olmadığını belirtiyor. Kadıköy’de bulunan Emekliler Dayanışma Sendikası’nın paylaştığı verilere göre, Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan emekli aylığı alan emekliler ve emekli hakkı sahiplerinin sayısı 13 milyon 65 bin. 1 milyon 266 bin emekli ise son yapılan zamla 2500 TL emekli aylığı alıyor. Emekliler ekonomik krizden nasıl etkilendi, maaşları ay sonuna yetiyor mu, talepleri neler? Emekliler Dayanışma Sendikası Genel Başkanı Mahinur Şahbaz ile konuştuk.
En düşük emekli maaşının 1500’den 2500’e yükseltilmesinin yeterli olmadığını söyleyen Şahbaz, emeklilerin hayatlarını sürdürmek için kredilere mahkûm olduğunu belirtti. “Ne anlamı var 2500 TL’nin? Ekonomik güvence sağlamıyor ki!” diyen Şahbaz, “2500 TL, 13 bin lirayı aşan yoksulluk sınırının beşte biri kadar. Son zamlarla en düşük memur emekli aylığı da 4273 TL oldu. Bu da aralık ayında açıklanan açlık sınırının altında. Emekli bu aylıkla ev kirasını, faturalarını ödeyemiyor. Gıda, su, elektrik, doğalgaz, ulaşım fiyatları sürekli artıyor. 2022 yılı merkez bütçe gelirlerinin yüzde 85’inin de doğrudan emeklilerden, kamu çalışanlarından, asgari ücretliden, dar gelirli ve yoksullardan alınması planlanmış. Bunun anlamı; gelir dağılımındaki eşitsizliğe, adaletsizliğe devam edeceğiz demektir. Çalışırken ödediğimiz primlerin, her gün ödediğimiz vergilerin karşılığının bizlere eşitsizlik, adaletsizlik, yoksulluk olarak geri dönmemesi gerekiyor. Devlet toplumsal kesimlere verdiği taahhütlerden vazgeçemez, toplumsal sorumluluklarını göz ardı edemez. Emeklilerin yoksulluğunun tüketilmesi gerekiyor.”dedi
“SORUNLAR ARTIYOR”
Emeklilerin ekonomi, sağlık, ve sosyal sorunlarla mücadele etmek zorunda olduğunu belirten Şahbaz, ‘Sosyal Güvenlik Reformu yoksullaştırdı, Sağlık Reformu Öldürüyor’ yazmıştık sendikamızın ilk pankartına. Sosyal Güvenlik Reformu, bedelini çalışırken ödediğimiz ekonomik güvencemizi ve erişilebilir güvenli ücretsiz sağlık hizmeti hakkımızı yok etti. Emeklileri yoksullaştırdı ve de yoksulluk toplumsallaştı. Sosyal yaşamdan dışlanma, ayrımcılık, ötekileştirilme ve yaşam kalitesinin düşmesi emeklilerde psikolojik ve ruhsal sorunlara neden oluyor. Uzmanlar demans ve Alzheimer hastalığının arttığını belirtiyor. Barınmadan sağlığa kadar baş edemediği sorunlarla uğraşıyor emekliler ve yaşlılar. Çok basit bir şekilde çözülebilecek sorunlar bile duyarsız ve ilgisizlik yüzünden çözümsüz kalıyor. Bugün 5 milyon 903 bin 324 hanede en az bir emekli yaşlı insanımız var. Dolayısıyla 30 milyona yakın insan emekli yaşlı sorunlarıyla iç içe yaşıyor ve sorunlarından etkileniyor. Emeklinin, yaşlının sorunu sadece kendisini değil birlikte olduğu insanları da etkiliyor. Sosyal ve toplumsal bir soruna dönüşüyor. Biz bütün sorunlarımızın kuşaklararası dayanışmayla çözüleceğine inanıyoruz.”
EK ZAM TALEBİ
ENAG’ın açıkladığı yüzde 82,81 rakamının gerçek enflasyon olduğunu ifade eden Şahbaz, “Ek zam istiyoruz. Emekli aylıklarına yapılan zammın işçiye yüzde 25,28, memur emeklisine yüzde 30,5 değil, bütün emekliler için aynı ve gerçek enflasyon oranında olmasını istiyoruz. Emekli aylıklarının altı ayda bir enflasyona bağlı güncellenmesi bize ekonomik güvence sağlamıyor. Ülkenin büyüme hızından ve milli gelirden payımızı istiyoruz. Geçen yıl Türkiye ekonomisi yüzde 9,5 büyümüş, bizim de hakkımız var ve bunu yaşamımızda görmek istiyoruz.” dedi.
“YARDIMA MUHTAÇ YAŞIYORLAR”
Pandemi ile birlikte güvencesiz çalışanların, emeklilerin ve yaşlı vatandaşların yaşadığı sorunların daha da arttığını vurgulayan Şahbaz, şunları söyledi: “Ülkede sadece ekonomik kriz yok ki. Sosyal kültürel krizler de yaşanıyor ve toplumsal ilişkileri her boyutuyla derinden sarsıyor. Gıda ihtiyaçları için marketleri dolaşan, pazarın son saatlerini bekleyen, çocuklarının akrabalarının yardımıyla ihtiyaçlarını karşılayabilen 65 yaş üstü insanlara çok büyük haksızlık, saygısızlık yapıldı. Türkiye Aile Yapısı Araştırması’nın 2011 verilerine göre; İstanbul’da yaşayan 65 yaş üstü insanların yüzde 38,7’sinin ayrı yatak odası yok. Yüzde 7,5’i muhtaç ve hasta. Yüzde 10,9’u alt gelir grubunda. Bugün bu oranlar çok daha yüksektir. 2020 yılında İstanbul’da 65 yaş üstü 1 milyon 79 bin 196 kişi yaşıyordu. Bunların yüzde 92’si gündelik işlerde kayıt dışı çalışıyor. Sağlık Bakanlığı bütçesinde; koruyucu sağlık hizmetleri için 2022 yılı boyunca kişi başına 334,70 TL harcama yapılması planlanmış. Dünya Sağlık Örgütü 2022 yılında da COVİD-19 salgınıyla mücadelenin yoğunlaşarak devam edeceğini öngörüyor. Bu bütçeyle halkın sağlığı nasıl korunacak?”