Raporun sunumunu KONDA adına Bekir Ağırdır yaparken insan hakları açısından önemli bulgular ortaya kondu. Yurttaşlarla yapılan görüşmelerde insan haklarını tanımlamak için en fazla başvurulan iki kavram yaşam hakkı ve özgürlük olurken, 2012’den bu yana dillendirilenler arasında eşitlik kavramı önemli ölçüde artmış durumda.
Araştırmaya katılanların üçte ikisi, bireylerin doğduğundan itibaren insan haklarına sahip olduğunu düşünürken azımsanmayacak bir grup da 18 yaş geçildiğinde ve hatta evlenildiğinde insan haklarına sahip olunduğunu düşünüyor.
“Sizin için önemli olduğunu düşündüğünüz 3 insan hakkı hangileri?” sorusuna katılımcıların yüzde 47’si yaşam hakkı, yüzde 26’sı ifade ve düşünce özgürlüğü, yüzde 22’si kadınların eşitlik hakkı yanıtını veriyor.
Rapora göre Türkiye’de insanlar en fazla yüzde 39 ile din ve mezhebinden dolayı ayrımcılığa uğruyor. Bunu yüzde 36 ile cinsiyet ayrımcılığı, yüzde 33 ile siyasi tercihten dolayı yaşanan ayrımcılık takip ediyor.
EN YÜKSEK TOPLUMSAL MESAFE, EŞCİNSELLERE KARŞI
Görüşmecilerin aktardığına göre toplumda en fazla haksızlığa uğradığı düşünülen gruplar arasında kadınlar, yoksullar, Kürtler ve gençler yer alıyor. En fazla LGBTİ+’ların haksızlığa uğradığını düşünenlerin oranı ise yüzde 14. Araştırmaya göre, en yüksek toplumsal mesafe eşcinsellere karşı oluşmuş durumda. Toplumun yüzde 50’si kendini LGBTI+’lara uzak hissediyor. LGBTİ’lerin ardından mülteciler ve azınlıklar geliyor.
Araştırmaya katılanların en az üçte ikisi Almanya’daki Türk çocuklarının anadilde eğitim almasını savunurken konu Türkiye’deki Kürtlerin anadilde eğitim hakkına gelince, bunu destekleyenlerin oranı yüzde 50’nin altına düşüyor.
“MEVCUT PARTİLER ÇÖZEMEZ”
Rapora göre insan haklarını ihlal edenler arasında en çok işaret edilen grup ise siyasetçiler. İktidar seçmenleri bile siyasetçilerin insan haklarını ihlal ettiğini savunuyor. İnsan hakları alanındaki sorunların mevcut partiler tarafından çözülemeyeceği görüşü hakim.
Toplumun üçte biri son bir yılda herhangi bir sebepten dolayı hakkının ihlal edildiğini savunuyor. Her yirmi kadından 3’ü son bir yılda cinsiyetinden dolayı bir hak ihlaline uğradığını belirtiyor. Büyük bir çoğunluk ise hak ihlali durumunda hukuku işaret ediyor. Polis ise ikinci sırada.
İNSAN HAKLARINI DEVLET KORUMALI
Katılımcıların neredeyse tamamı, insan haklarını devletin, hükümetin koruması gerektiğinde ortaklaşırken sivil toplumu işaret edenlerin oranı yüzde 1’i geçmiyor. Yüzde 38 gibi yüksek bir oranda insanlar, Türkiye’nin insan hakları alanında gelişme gösteremeyeceği fikrinde. Yani sorunlar bilinse de ümitli bir hava yok.
Sunumu yapan Ağırdır şunları söylüyor: “Toplum sorunun ve çözümün adresi olarak siyaseti görüyor. Ülkenin kadim problemleri içinden baktığımızda dahi toplumun hâlâ serinkanlı bir yerden siyasetten çözüm beklediğini görüyoruz. Son on yılda kimlikler, yaşam tarzı gibi başlıklar tüm araştırmalarımızda öne çıkmıştı. Bugüne dek kimliklerimizden ötürü, bir nevi kimlik sayımına benzer şekilde oy kullanıyorduk. Ama 2019’dan beri KONDA olarak takip ettiğimiz şu oldu: İşsizlik, yoksulluk, gelir dağılımındaki eşitsizlikler arttığı için yeniden sınıfsal gerilimler gündeme geldi. Özetle kimlik geriliminin yerini, sınıfsal gerilim aldı.”