'Ezilenlerin melodik sesi' sustu...

Usta sanatçı Edip Akbayram hayata gözlerini yumdu, müziğimizin beyefendi ve güçlü sesi sustu...

05 Mart 2025 - 10:20

Sanat dünyamızın saygın ve sevilen isimlerinden, Kadıköylü komşumuz Edip Akbayram hayatını kaybetti. Zatürre tedavisi sonrası geçirdiği iç kanama nedeniyle 9 Ocak'ta Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan ve tedavisi yoğun bakımda süren Akbayram, çoklu organ yetmezliği nedeniyle 2 Mart Pazar 2025 tarihinde akşam saatlerinde yaşamını yitirdi.  Harbiye'deki Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda 4 Mart Salı günü düzenlenen anma töreninde çiçeklerle bezeli tabutu içinde son kez sahneye çıkan Akbayram; ailesi, sanatçı dostları, siyasiler, belediye başkanları ve sevenleri tarafından son yolculuğuna uğurlandı. Törene katılan Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, eşi Ayten Akbayram, kızı Türkü ve oğlu Ozan, torunu Lavin ve diğer aile fertlerine taziyelerini iletti. Anma töreninde ilk olarak, Nebil Özgentürk tarafından hazırlanan Edip Akbayram belgeseli gösterildi. Belgeselin ardından ilk konuşmayı yapan usta sanatçı Zülfü Livaneli , “Çok uzun yıllar boyunca efendiliğinden, o insanlara karşı yaklaşımındaki saygıdan, sevgiden, nezaketten, ki bugünlerde iyice artık arar olduğumuz, hasretini çektiğimiz o nezaketten ve insan sevgisinden mahrum kalacağız maalesef. Böyle insanlar, namuslu yaşadılar ve namuslu gidiyorlar.” dedi.

"SENİ SESİMDE YAŞATACAĞIM"

Ayakta durmakta zorlanan Türkü Akbayram da babasını şu sözlerle son yolculuğuna uğurladı: “Çoğunuzun ‘Edip Abi’si, ama benim babam; canıma can katan, yoluma inanılmaz bir ışık tutan… Ne söylesem, onun bu coğrafyaya, bu ülkeye kattığı değerden daha anlamlı olmayacak. Ne söylesem, çok eksik kalacak. Ne söylesem onun zerafetini, yüreğini anlatmaya yetmeyecek. Doğduğu andan itibaren hayatı mücadele ve direnişle geçen koca bir ömür babamınki. İlkeleri, dimdik duruşu, sarsılmaz, devrimci, Atatürkçü kimliği ile bu ülkeye bir Edip Akbayram geldi, ama asla geçmeyecek. Babam; birimizin memleket hasretinde, birimizin sevdasında, birimizin kavgasında, birimizin umudunda hep yaşayacak. Seni saklayacağım baba; önce kendim için, sonra herkes için, seni sesinde yaşatacağım. Bir evlat olarak seninle gurur duydum, seninle gurur duymaya devam edeceğim. Hoşça kal babacığım.”

Törende son konuşmayı yapan İmamoğlu da “Zamansız sanatçılar vardır. Edip Akbayram, öyle bir insan. Aynı zamanda bir de cesaretiyle var olan sanatçılar vardır.  Her koşulda konuşurlar, her koşulda sesini çıkartırlar. Ve insanlar sessiz, sükun içinde kaldıkları bir ortamda, onun sesiyle ayağa dikilirler ve aslında var olan ama göstermekten çekindikleri cesaretini daha yürekli bir biçimde gösterirler. Ne yazık ki ülkemizin cesur duruşa, cesarete, kendi içindeki savunmalara ya da kötülüklere karşı bu tür duruşlara sıklıkla ihtiyaç duyulmakta. O bakımdan ihtiyaç duyulduğu anda, sesini duyduğunuzda bize hissettirdiği cesaret bakımından çok az sanatçıdan birisiydi Edip Akbayram. Eminim toplumda cesur sanatçılar, cesur duruşlu insanlar hep var olacaktır. Ama Edip Akbayram'ın o zamansız ve her zaman yanımızda olacak olan cesareti ve sesi her daim yaşayacaktır. “ diye konuştu.

Akbayram’ın naaşı; alkışlar, göz yaşları ve sanatçının “Yıllar” şarkısı eşliğinde cenaze namazının kılınacağı Teşvikiye Camii’ne götürüldü. Kitlesel bir şekilde uğurlanan Akbayram, öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi.

KÖSEDAĞI'NDAN TAZİYE

Akbayram ailesine taziye ziyaretinde bulunan ve cenaze törenine katılan Kadıköy Belediyesi Başkanı Mesut Kösedağı da, sosyla medya hesabından paylaştığı mesajında "Modalı komşumuz, kıymetli sanatçımız Edip Akbayram’ın vefatı hepimizi derinden sarstı. Sesiyle, duruşuyla ve eserleriyle daima anacağımız Edip Akbayram’ın adını Kadıköy’de sonsuza dek yaşatacağız." ifadelerini kullandı.

ANTEP’DEN MODA’YA

1950 Gaziantep doğumlu olan sanatçı, henüz 9 aylıkken çocuk felcine yakalandı. Müziğe ilgisi çocuk yaşlarda başladı. Lisedeyken kurduğu “Edip Akbayram ve Siyah Örümcekler” isimli grupta hem çaldı, hem söyledi. İlk plağı “Kendim Ettim, Kendim Buldum”u o yıllarda yayınladı. Üniversitede diş hekimliğine kayıt oldu ama daha sonra müziği seçti. 1968’de İstanbul’a göç etti. 71 senesinde Altın Mikrofon yarışmasını Aşık Veysel’in şiirinden esinlenerek bestelediği “Kükredi Çimenler”le kazandı. 80’li yıllarda TRT’ye çıkması yasaklandı. 90’larda yeni bir çıkış yaptı. “Türküler Yanmaz” albümünü Sivas Katliamı'nda öldürülenlere adadı. Geniş halk kitlelerine ulaşan usta sanatçı, 20’den fazla albüm, 15’ten fazla 45’likle unutulmaz şarkılara imza attı. Altın plak ödüllü sanatçı, 50 yılı aşan kariyerinde 250’den fazla ödül kazandı. Anadolu rock ve özgün müzik gibi türlerin öncü isimlerinden biri olan Edip Akbayram, “Aldırma Gönül”, “Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz”, “Bekle Bizi İstanbul” başta olmak üzere pek çok şarkısıyla sevenlerinin gönlüne taht kurdu.

Edip Akbayram, 1979 yılında Ayten Akbayram ile evlendi. Çiftin Türkü ve Ozan isimlerinde iki çocuğu bulunuyor.

KADIKÖYLÜ KOMŞUMUZDU…

Kadıköylü komşumuz Edip Akbayram, basında görünmeyi pek sevmemesine rağmen, çok sevdiği Kadıköy’ünün gazetesi olduğumuz için bize iki kere röportaj vermişti. Her iki söyleşimizde de yıllardır yaşadığı semt olan Moda’da görüşmüştük. 

(Fotoğraf: Sinem Tezer Çatal)

“1968’de İstanbul’a geldim, Moda’yı gördüm, aşık oldum ve hemen yerleştim. Yeşil ve mavinin hakim olduğu masal gibi bir yerdi, kuş sesleri, ağaçlar…” diye açıklamıştı Moda sevgisini Edip Akbayram ve devam etmişti: “Moda, benim cumhuriyetim. İstanbul'un duyarlı insanlarının sahiplendiği güzel bir yer. Şimdi, her türlü kozmopolitliğe rağmen hâlâ İstanbul'un en güzel yerlerinden biri. Burunda bir çay içmek, bir parkta oturmak... Burada kimse kimseyi rahatsız etmez. Eşimle burada tanıştım, burada evlendim. Evden çıktığımda eşe dosta, esnafa selam vererek yürümek çok keyifli. İşim olmadıkça Moda sınırlarından çıkmıyorum zaten. Köprünün yarısına gelince, ‘Ohh köye, Kadıköy'e geldim’ diye seviniyorum. Asla buradan ayrılmayı düşünmedim. Burada nefes alıyorum. Moda benim için vazgeçilmez bir tutkudur.”

“SOSYALİST BİR İNSANIM”

2011 yılında gazetemize verdiği röportajda Akbayram, kendini sosyalist bir insan olarak tarif etmiş ve 12 Eylül’de yaşadıklarını şöyle anlatmıştı: “Ben sosyalist bir insanım. Düşüncelerimi her zaman her yerde çekinmeden söyledim, söylerim de. Zaten sanatçının özgür olması, hiçbir şeyden korkmaması, inandığı doğruları savunması gerek. Ben de ezilen insanların-etnik kimlikleri ne olursa olsun-melodik sesi olmaya gayret ediyorum. Hayatım boyunca hep onların yanında oldum. Onların yanında olurken de baskı, işkence, tutuklama gibi şeyler geçti başımızdan. Ama gülü seven dikenine katlanır diyorum. Biz işin zor tarafını seçtiğimiz için, sorumlu sanatçı olduğumuz için bunlara şimdiye kadar göğüs gerebildik. Bundan sonra da yine doğru bildiğim adımları ülkem adına atarım. Solcu, ilerici, yurtsever, demokratlara yapılan tüm baskıları biz sanatçılar da yaşadık. Para karşılığında çizginizi değiştirmeniz için baskı yapılan bir rejimdi. Namuslu kalmanın, inandığını savunabilmenin bedelleri vardı. Biz bu bedelleri ödedik. Benim için onurum çok önemlidir. 12 Eylül'den sonra bazı arkadaşlarımızın ekonomik nedenlerle çok farklı yerlerde durduğunu görünce üzülüyorum. 7'sinde neyseniz 70'inizde de o olmak zorundasınız.”

Akbayram, o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ın sanatçılar için verdiği kahvaltıya katılmayan sanatçılardandı. Neden gitmediğini şöyle açıklamıştı: “Başbakana düşüncelerinizi açıklayamazsınız ki! Başbakan o kadar kişinin düşüncesini 3 dakikada nasıl anlayabilir? Herkesi dinlemeye kalksa da saatler sürer. Ayrıca dinlese bile, benim sayın Başbakan ile konuşacak bir konum yok. Yani ben hayatım boyunca düşündüklerimi özgürce şarkılarımla, meydanlardaki konuşmalarımda ifade ettim. Kapalı kapılar ardındaki bir kahvaltıda Başbakanla konuşacak ortak bir noktam yok.”

Türkiye'de ilk defa 1 Mayıs marşını ulusal bir kanalda söyleyen Edip Akbayram, “Hayatımda çok anlamlı bulduğum iki özel gün vardır. Biri 12 Eylül öncesi İzmir'deki TARİŞ işçileriyle beraber eylemlere katıldığım. Diğeri de hayatımda ilk kez bir yılbaşını Ankara'da TEKEL işçileriyle şarkı söyleyerek geçirdiğim zaman.” demişti. 

PARALI KONSERLERE KARŞIYDI

2017’de gazetemize verdiği röportajdaysa,  45. sanat yılını Kadıköy’de kutlayan sanatçı, paralı konserlere karşı olduğunu belirterek bunun toplumcu bir sanatçı olmanın gereği olduğunu söylemişti: “Ben belediyelerin tanzim ettiği festival konserlerinde sahne alıyorum genelde. İsteyen herkes, çoluk çocuk bilet almadan gelip dinleyebiliyor. Edip Akbayram dinleyicisinin emekçi, öğrenci, dar gelirli kesim olduğunu düşünüyorum. 4 kişilik bir aile biletli konserime nasıl gelsin? Ha benim dinleyicim ekmeğinden/sigarasından feragat edip gelir ama ona da benim gönlüm razı gelmiyor. Zaten bu kadar kamburu olan bir topluma bir kambur da ben koymak istemem. O nedenle paralı konserleri yıllardır elimin tersiyle ittim.”

“Türkiye’nin şu anki siyasal durumunda, içimden şarkı söylemek gelmiyor aslında.” diyen Akbayram yine de umudunu diri tuttuğunu şu cümlelerle ifade etmişti: “Sanatçı toplumun melodik sesidir, umududur. Biz ne kadar karamsar olursak olalım, topluma enerji, mücadele, sevgi, dostluk, barış sunmak zorundayız. Dünyadaki tüm sanatçıların temel görevi de budur. Biz sanatçılar, savaşlara hayır diyoruz, insanların insanca yaşayabileceği, kimsenin kimseyi ötekileştirmediği günlerin özlemini ve mücadelesini sunmaya çalışıyoruz  şarkılarımızda. Bunun bir bedeli varsa da, ülkem için ödemeye hazırım seve seve.”

 

 

 


ARŞİV