Kadıköy Belediyesi'nin Yaza Veda Etkinlikleri kapsamında ilki düzenlenen Ahmet Ümit ve Mehtap Meral konseri, Kadıköylülerin yoğun ilgisiyle gerçekleşti.
Kadıköy Belediyesi'nin Yaza Veda Etkinlikleri kapsamında ilki düzenlenen Ahmet Ümit ve Mehtap Meral konseri, Kadıköylülerin yoğun ilgisiyle gerçekleşti.
Yaz boyunca parklarda çeşitli etkinlikler düzenleyen Kadıköy Belediyesi, gerçekleştirdiği etkinliklerle yaza veda ediyor. Kadıköylüler, Ahmet Ümit ve Mehtap Meral ile birlikte İstanbul şarkıları ve hikâyeleri dinlediler. 13 Ekim Cumartesi akşamı Fenerbahçe Parkı’ndaki etkinlikte yazar Ahmet Ümit “İstanbul Hatırası” kitabından pasajlar okurken, Mehtap Meral de tango eserlerden oluşan İstanbul şarkıları söyledi.
Doyasıya eğlenen Kadıköylüler unutulmaz bir akşam yaşadılar. Şarkılara eşlik ettiler, geçmişe yolculuk ettiler.
Gecenin sonunda etkinliğin bitmesini istemediğini dile getirerek konuşmasına başlayan Kadıköy Belediyesi Başkan Yardımcısı Mustafa Günalp, “Sanatçı arkadaşlarımız Kadıköy'e çok yakıştı. Ama bir o kadar da sizler de çok yakıştınız. Arkadaşlarımız sadece güzel şiirler okuyup güzel şarkılar söylemediler, bize İstanbul ve Kadıköy'ü tekrar tekrar yaşattılar ayrıca çok teşekkür ediyoruz. Usta Yazarımız Ahmet Ümit'e 12 Eylül mağduru olarak bir kez daha teşekkür ediyorum. Çünkü bir sanatçı duyarlılığıyla bu etkinliğin içine güzel bir protesto yerleştirdiği için ve sizler adına Belediyemiz adına Sevgili Başkanımız Aykurt Nuhoğlu adına sizlere ve kendilerine çok çok teşekkür ediyorum” dedi.
‘KADIKÖY’E DAİR ÇOK GÜZEL ANILARIM VAR…’
Etkinlik öncesi usta yazar Ahmet Ümit’le Kadıköy’le ilgili kısa ve samimi bir sohbet yaptık:
Kadıköy’ü bilen bir yazar olarak Kadıköylülere neler söylemek istersiniz?
Tarih olarak Kadıköy çok enteresan bir yer. İlk yerleşim yerlerinden... Yunanlıların Kadıköy’e yerleştiğine dair kanıtlar var. Ne kadar eski bir yerleşim yeri olduğu Fikirtepe’deki kazılardan belli oluyor.
Tarihi öneminin yanı sıra Kalamışıyla Fenerbahçesiyle İstanbul’un nadide yerlerinden biri, bir dönem ben de burada yaşadığımdan biliyorum. Burası İstanbul'un sayfiye yerlerinden biriydi. Ama çarpık kentleşme, işte bu rant düzeninin hakim olmasından sonra güzel yaşamlar kayboldu. Kadıköy’e yine de her geldiğimde-eski anılardan olsa gerek-o tadı alıyorum. Kadıköy’e dair çok güzel anılarım var tabi, ama eskiden Kalamış civarı, buralar daha sakindi, daha güzeldi. Son yıllarda yapılan bu binalar yüzünden kötüleşti. Ama Kadıköy’ün bizim için, Türkiye’de önemli yeri var; insanların bakış açıları her şeyiyle Asya yakasında olmasına rağmen huzur verici bir Avrupa şehri gibi...
Kadıköy’ü, tarihsel süreçle barışıklığı açısından hem Bizans hem Osmanlı hem Cumhuriyet kenti olarak nasıl tanımlarsınız?
Aslında tüm kentle ilgili bir durum bu, 8 bin yıla uzanan bir tarihi var. Helenistik dönem, Roma dönemi, Doğu Roma dönemi, Osmanlı dönemi olmak üzere, ama ne yazık ki bu şehirde bu bilinç yok. Ben eğer belediye başkanı olsam-bu şehirde mesela Fatih Sultan Mehmed'in heykelini, Kanuni’nin heykelini diktik, çok güzel-aynı zamanda Kostantin’in de heykelini de Kral Bizans’ın da heykelini dikerim; çünkü bu şehir çok kültürlü bir şehir, çok dilli, çok ırklı bir şehir. Kadıköy'ün merkezine gittiğimizde ne güzel kilise de var, cami de var, bunlar bizim güzelliklerimiz ve servetimiz.
Kadıköy'de doğmak büyümek ,bütün bu tarihlerin mirasçısı olmak demek. Tek bir dil, tek bir ırk değil, bütün bu tarihi servetin mirasçısı olmak demek. Bu olağanüstü bir şey ve her ülkede her ilçede olacak bir durum değil. Aslında bunları bilmemek normal, biz daha Osmanlı nedir, Türklük nedir? Onu bilmiyoruz, cehalet içerisinde geçen bir dönem yaşanıyor. Her şey para, her şey mal, mülk üzerine kurulu, bunun insanlık olmadığını bir gün anlayacaklar ve iş işten geçmiş olacak.
Hem tarihsel hem arkeolojik anlamda sanat ve edebiyat üzerine düşeni yapabiliyor mu?
Her yazar tarihi konu almaz, ama ben tarihi konu alan bir yazarım. Ancak bu, sadece yazarın değil, belediyenin, valinin, sivil toplum örgütlerinin, üniversitelerin herkesin görevi. Yerel basın da bu görevden sorumlu, bu farkındalığı yaratmak gerekli; çünkü Amerika'ya gittiğinizde Roma yok orada, Yunan yok ama bizde var bu zenginlik. Bu toprakların bize verdiği bir armağan; ama sen bunların farkında değilsin. Yazarlara da görevler düşüyor tabi haklısınız. Aslında yaşadığı yeri bilmeyen, tanımayan kendini de bilmez.
Tarihe baktığınızda 12 Eylül’ün Kadıköy’ü ile ilgili neler geçiyor aklınızdan?
12 Eylül’de ben Kadıköy'de oturuyordum. Kadıköy'ün genç bir devrimcisiydim.12 Eylül’e karşı yer altına geçtim. İllegal olarak örgüt evi kurduk; terörist değildik. Örgütü kötü bir topluluk olarak empoze ettiler ama kötü değil. Terörizm çok farklı, örgütlenmek çok farklı ve bütün toplumun örgütlenmesi lazım. Ne kadar çok örgütlenme olursa şehir için o kadar iyi. Mahalle örgütü, şehir örgütü, meslek örgütü bunların hepsine katılmak lazım, yoksa diktatörler sizi istediği gibi yönetirler. Darbe olduğunda Kadıköy’deydim ben, 20 yaşındaydım. Sonuna kadar örgütlü mücadelemizi verdik. Askerler gitti, bugün sivil yönetim var diyoruz, ama seçimle gelmiş insanların totaliter yönetimlerini görüyoruz. 12 Eylül'ün koyduğu yasalar halen devam ediyor. 12 Eylül hâlâ çözülmedi bence. Kadıköy'de olduğum için 12 Eylül’ü burada yaşadım. Kendi yapımızı, örgütümüzü, hayatımızı burada koruduk. Örgüt çalışmalarını burada, Kanlıca'da arka sokaklarda yapardık. Kadıköy, benim illegal ve güzel günlerimi yaşadığım yer olduğu için çok önemli.