Fikirtepeliler adil bir dönüşüm istiyor

Fikirtepe Dernek Başkanı Sabır Karakoçoğlu, “Semtimizde sosyal bir dram yaşanıyor. Yetkililer bunu görmeli ve dönüşümü adil yapmalı” diyor.

09 Ocak 2015 - 08:45

Aysel KILIÇ
 
Kentsel dönüşüm uygulamalarında gözlerin çevrildiği Kadıköy Fikirtepe’de “dönüşüm” başladı. İstanbul’un en büyük kentsel dönüşüm projesi olmasına rağmen, 5 yıla yakın süredir somut adımın atılamadığı bölgede ruhsat almaya başlayan inşaat şirketleri, projelerinin temellerini attı. İnşaat şirketleri buraları dönüştürmeye başlarken, biz de Fikirtepe’ ye gittik ve semt sakinleriyle konuştuk. İlk durağımız yeni kurulan Fikirtepe Derneği oldu. Dernek Başkanı Sabır Karakoçoğlu, dernek kurucu üyesi ve aynı zamanda evi yıkılan Alaattin Demirel’le inşaat alanlarını ve mahalleyi gezdik, yıkıntılar ve moloz yığınları arasında kalan hayatları konuştuk. 
‘FİKİRTEPE’NİN SEMBOLÜ’ ANLATTI
Alaattin Demirel, evinin yıkılmasını istemediği için uzun süre mücadele etmiş ve bu mücadelesi nedeniyle “Fikirtepe’nin sembolü” olarak anılıyor. Demirel, bizi ilk olarak, yıkılan evinden geriye kalan inşaata götürdü. Kocaman çukurlar, çamur deryası ve iş makineleriyle karşılaştık. Demirel, hem alanı gösterdi, hem de hikâyesini anlattı. Demirel ailesi 1965’te, Sivas’tan İstanbul’a göç etmiş. İlk konakladıkları yer Fikirtepe olmuş.
Alaattin Demirel, ailenin 5 çocuğundan en büyüğü. Fikirtepe’ye geldiğinde ilkokul çağındaymış.  Çocukluk ve gençlik yıllarını burada geçiren Demirel, Fikirtepe’nin ilk halini şöyle anlatıyor: “Buralar bomboş araziydi. Herkes kendi olanaklarıyla evlerini yaptı. Yol, su, okul yoktu… İlkokula gitmek için buradan Kızıltoprak’a kadar yürüyordum.  İlk arkadaşlıklarımı burada edindim. Çocukluğum ve gençliğim burada saklı.”
“İYİLEŞTİRMEYE KARŞI DEĞİLİZ”
Semtin büyük emeklerle var edildiğini söyleyen Demirel, “Babam kamyonculuk yaparak evi yaptı, bizi okuttu. Buradaki herkes de bizim gibi hem evlerine hem de mahalleye çok emek harcadı. Ama semtin alt yapısı ile kimse ilgilenmedi. Yetkililer burayı kendi haline bıraktı. Böyle olunca da çarpık bir kentleşme oldu. Bu çarpıklığın bedelini halk ödüyor. Biz buralarda iyileşme yapılmasın demiyoruz. Bu iyileşmeler adil yapılsın ve insanlar mağdur edilmesin istiyoruz” diye konuşuyor.   
Demirel, yetkili kurumların, dönüşüm konusunda halka rehber ve destek olması gerektiğini de vurguluyor: “Kafası iyice karıştırılan, vatandaş ne yapacağını şaşırdı. Yetkililer halkı bilgilendirmiyorlar. Vatandaş içeriğini bilmediği, evinin karşılığında ne alacağı açıkça gösterilmeyen, teminatsız dayatılan sözleşmeleri; kamulaştırma tehditleri ve çevre baskıları altında mecburen imzalamak zorunda kalıyor. İmzalatılan sözleşmelerde arsa sahiplerinin yıkılan evlerinin karşılığında kaç metrekarelik ev alacakları bile yazılı değil. Bu tablodan rahatsız olduk ve bir dernek kurduk. Fikirtepe Derneği olarak, halka sözleşmelerin hazırlanmasından anahtar teslimine kadar gönüllü hukuki ve mimari destek sağlayacağız.”
Kendi evinin de yıkıldığını hatırlatan Demirel, “Evimi vermemek için direndim. Ama sonra herkes gibi ben de baskı altında sözleşme imzaladım. Şimdi Fikirtepe’de değilim” diyerek sözlerini noktalıyor.
“SOSYAL BİR DRAM YAŞANIYOR”
Sabır Karakoçoğlu ise 1984’ten beri Fikirtepe’de. Karakaçoğlu, Beyoğlu’ndan Fikirtepe’ye gelişlerini şöyle anlatıyor: “Burada arsa aldığımızda her taraf yeşil ve güzeldi. Babam, 40 yıllık emekli parasını güzelim semtteki binamıza yatırmıştı. Yol yok, su yoktu. İnsanlar buranın bütün çilesini çektiler ve yaşam alanına dönüştürdüler. Burada güzel zamanlarımız oldu. Babamı burada kaybettim. Onun anılarını yaşattığımız evi için yasal haklarımızı koruma mücadelesi veriyorum.”
Karakoçoğlu, Fikirtepe’nin sosyal yönüne de işaret ediyor ve şöyle devam ediyor: “Fikirtepe’de sosyal bir dram yaşanıyor. Buradaki insanlar genelde alt gelir grubundalar. İşsizlik çok fazla.  İnsanlar evlerini kiraya verip öyle geçiniyordu ama şimdi bu da ellerinden alınca iyice yoksullaştılar. Gençler işsiz, kahveler dışında gidilecek hiçbir sosyal ortamları yok. Evlerini verirken de bilinçsizce verdiler.Kimisi korkusundan, kimisi de komşusunun hatırı için sözleşmelere imza attı. İnsanlar tamamen bir kaosa sürükleniyor. Yetkililer bu sonucu görmeliydi. Bu çözümsüzlüğü ve belirsizliği yaratan kesinlikle halk değil, yetkililerdir.”
Sabır Karakoçoğlu, neden dernek kurduklarını da “Sözleşmelerinden kaynaklı doğan, doğacak sorunlara karşı birlik olmak ve Fikirtepelileri Yasal hakları konusunda bilinçlendirmek, doğru yönlendirmek istiyoruz. Dernek olarak, sorunları bir rapor haline getirip yetkililerle paylaşacağız. Biliyoruz ki Fikirtepe’de bir örgütlülük olmadan, sorunlarımızı da zor aşarız. Bu nedenle tüm sivil toplum kuruluşlarını da dayanışmaya çağırıyoruz. Bize, www. fikirtepem.com sitemizden ulaşabilirler” diye anlatıyor.
“YA UCUZ BİR YER BULAMAZSAK?”
Fikirtepe Derneği yöneticileriyle hem sohbeti sürdürüyoruz hem de semti gezmeye devam ediyoruz. Sıra sıra yıkılmış evlerin arasında dimdik ayakta duran bir evin kapısını çalıyoruz. Yüzündeki kırışıklara inat yıllara meydan okuyan bir kadın kapıyı açıyor. Kendimizi tanıtıyoruz da bizi içeri davet ediyor. 85 yaşındaki Neriman Seven, sobayı yakıp odayı ısıtıyor ve hikâyesini anlatmaya başlıyor.
50 yıl önce eşi ve 5 çocuğuyla Gümüşhane’den İstanbul Fikirtepe’ye göç etmişler. Mahalledeki diğer insanlar gibi evlerini kendi elleriyle yapmışlar. Uzun süre elektrik ve susuz günler yaşamışlar. Zorluklara rağmen Fikirtepe’yi ve buradaki hayatlarını çok sevdiğini söyleyen Neriman Seven şöyle devam ediyor: “Fikirtepe’ye geldiğimde 30 yaşındaydım. Boy boy çocuklarım vardı. Eşim çocuklarımızı okutmak için yurt dışına gitti. Zor günler geçirdik ama çocuklarımın hepsi okudu, öğretmen ve mühendis oldular. Taşımızla, toprağımızla, tırnaklarımızla evlerimizi yaptık. Kovalarla omuzlarımızda su taşıdık. Bunca emek verdik ama şimdi buraları bizden alıyorlar. Ben de evimi verdim. Ama şimdi nereye gideceğiz onu bilmiyorum. Ucuz bir yer bulursak gideriz ama peki ya bulamazsak? Kim halimizden anlayacak, kim bize yardım edecek o zaman?”



ARŞİV