Haydarpaşa ve Sirkeci garları ve bu iki tarihi yapının arazileri geçtiğimiz ağustos ayında yapılan protokolle 29 yıllığına Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredildi. Bakanlığın projesine göre Haydarpaşa Garı arazisinde bulunan tescilli eski eser yapılar aslına uygun şekilde restore edilecek. Binalar restorasyon sonrasında arkeopark, arkeoloji müzesi, performans sanatları merkezi, kütüphane, tematik müze, sergi salonları, sanat ve tasarım atölyeleri olarak değerlendirilecek. Haydarpaşa Garı arazisine ayrıca Millet Bahçesi de yapılacak. Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS) ve Haydarpaşa Dayanışması, iki garın da demiryolu ulaşımı açısından kritik öneme sahip olduğunu ve bu tarihi iki yapının gar işlevinin korunması gerektiğini savunuyor. TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi ve Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası tarafından protokolün yürütmesinin durdurulması ve iptali için davalar da açıldı. Uzun yıllardır Haydarpaşa ve Sirkeci garlarının korunması için mücadele veren Haydarpaşa Dayanışması, 9 Kasım Cumartesi günü Kadıköy’de yürüyüş düzenleyerek “Haydarpaşa gardır, gar kalacak” talebini yineledi. Kadıköy İskele Meydanı’ndan başlayan yürüyüşe Kadıköy Belediye Başkanı Mesut Kösedağı da katıldı.
“GAR OLARAK KALMASINI İSTİYORUZ”
Haydarpaşa Garı önünde düzenlenen basın açıklaması öncesinde konuşan Kösedağı, İstanbul’un ve Kadıköy’ün simgesel yapılarından olan Haydarpaşa Garı’nın birçok tarihi olaya tanıklık ettiğini ifade ederek şunları söyledi: “Haydarpaşa’nın gar olarak kalmasını ve buraya trenlerin gelmesini istiyoruz. Burada bir milletin hafızası var. Burası bizim için çok değerli. Haydarpaşa’nın geleceğini Kadıköy’ün tüm paydaşlarıyla birlikte oluşturalım. Haydarpaşa kapalı kapılar ardında planlanıp fonksiyon atanabilecek bir yer değildir. Haydarpaşa gardır ve gar kalacaktır.”
“ULAŞIM HAKKI GÖZETİLMİYOR”
Basın açıklamasını okuyan Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası Genel Başkanı Tonguç Özkan, Haydarpaşa Garı, limanı ve çevresinin 2000’li yıllardan bu yana çeşitli projelerle gündeme geldiğini ifade ederek şöyle devam etti: “Haydarpaşa Garı’nın gar işleviyle milyonlarca bedel ödenerek yapılan restorasyonu ve arkeolojik çalışmaları sona erip trenleriyle ve toplumla buluşması beklenirken iktidar bu kez karşımıza kültür endüstrisi sermayesi adına ‘kültür vadisi’ denilen bir proje çıkardı. TCDD’nin kendi müdürlüklerinin dahi İstanbul’un merkezi gar binası olan Haydarpaşa ve Sirkeci garlarına olan ihtiyacı ısrarla belirtilmesine rağmen TCDD yönetimi tarafından Ağustos 2024’te yapılan bir protokolle Haydarpaşa ve Sirkeci Garları 29 yıllığına Kültür ve Turizm Bakanlığına devredildi. Kültür ve Turizm Bakanı tarafından kamuoyuna açıklanan bu yeni dönüşüm projesi taslağı, Sirkeci ve Haydarpaşa garlarını, kamu yararı ve toplumun ulaşım hakkının gözetilmesi kaygılarından uzak bir şekilde, özel bir zümreye hizmet edecek bir kültür endüstrisi alanına dönüştürme çabasından başka bir şey değildir.Her türlü yöntem kullanılarak toplum nezdinde meşrulaştırılmaya çalışılan bu projeler incelendiğinde arkeo-park, müze, bienal, millet bahçesi ve performans sanatları merkezi gibi işlevlerle garın ana ulaşım merkezi olarak kullanımının geri plana atılacağı açık olarak anlaşılmaktadır. Haydarpaşa ve Sirkeci garları sembolik olan birkaç trenin geleceği bir istasyona çevrilmek isteniyor.”
“ULAŞIM MEKANLARI DEĞİL, TÜKETİM VİTRİNLERİ…”
Adapazarı Garı’nın 4 peron ve 6 yol ile hizmet verdiğini ancak tarihi garı Haydarpaşa Garı’nda sadece 3 peron ve 4 yol planlandığını vurgulayan Özkan, “Tüm dünya metropollerinde şehir merkezindeki garların ihtiyaç duyduğu trenlerin bakım, onarım, depo ve park alanları ile demiryolcuların çalışma mekanları gibi yerler Haydarpaşa ve Sirkeci söz konusu olduğunda planlara dahil edilmiyor. Nüfusu ve coğrafi büyüklüğü İstanbul ile karşılaştırılamayacak olan 254 binlik nüfuslu Venedik’in Santa Lucia Garı’nda bile 23 peron bulunuyor. Venedik Santa Lucia Garı’nda günde 25 çift tren kalkarken, Sirkeci’de sadece yılda 1 kez Orient Ekspres, Haydarpaşa Garı’nda ise günlük sadece birkaç çift YHT işletmek planlanıyor. Sirkeci ve Haydarpaşa garlarındaki peron sayılarının bu kadar az tutulmuş olması demiryolculuk işletmeciliğinin hakkıyla yapılmasının önüne geçmektedir. Bizler tüm bunların bilinçli olarak yapıldığının farkındayız. Çünkü Haydarpaşa ve Sirkeci garları halka hizmet eden kamusal ulaşım mekanları olarak değil, sermaye yatırımlarının yapılacağı Galataport vari tüketim vitrinleri haline getirilmek isteniyor.”
YAŞAYAN MİRAS
Dünyada iki kıtayı demiryolları ile birleştiren ve bir başka örneği bulunmayan Haydarpaşa ve Sirkeci garlarının gerek uluslararası gerekse ulusal koruma otoriteleri tarafından dünyanın yaşayan endüstri mirası olarak kabul edildiğini söyleyen Özkan, şöyle devam etti: “Bu ‘yaşayan’ endüstriyel mirasın sermayeye peşkeş çekilerek öldürülmesine asla geçit vermeyeceğiz. Evrensel koruma ilkeleri, İstanbul’un deprem gerçeği ve ulaşım ihtiyaçları dikkate alınarak, garlarımızın ‘gar’ olarak kullanılmaya devam edilmesi ve trenlerimizle birlikte topluma bir an önce iade edilmesi yaşamsal bir zorunluluktur. Toplumsal ihtiyaçları ve evrensel ilkeleri görmezden gelen tüm projeler gibi, meşruluktan uzak bu projeleri de reddediyoruz! Yirmi yıldır sürdürdüğümüz haklı mücadelemiz, Haydarpaşa ve Sirkeci garları tam kapasite ile topluma iade edilene kadar sürecek. Kültür-sanatın araçsallaştırılması ile demiryolcuların, emekçilerin, işçilerin ve garlardaki küçük esnafın Haydarpaşa ve Sirkeci’de yerinden edilmesine, koparılmasına izin vermeyeceğiz. Haydarpaşa Garı tren seferleri ve tüm işlevleriyle halkın kullanımına sunulana kadar ‘Haydarpaşa gardır, gar kalacak’ demekten ve nöbetlerimizden vazgeçmeyeceğiz. Bu kapsamda tüm kent hakkı savunucularını ve halkımızı şehrin garlarına sahip çıkmaya ve birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.”