Tescillenmiş bir endüstri mirası olan Hasanpaşa Gazhanesi, tam 17 yıldır geleceğini arıyor. Sadece Kadıköy'ün değil İstanbul'un önemli endüstri yapıları arasında olan 118 yaşındaki tarihi gazhane, yılların yıkıcı etkilerine karşı hâlâ ayakta kalmaya çabalıyor. Zamanında Anadolu yakasının gaz ihtiyacını karşılayan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait olan bu yapı, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın (AKBA) projeleri kapsamında kültür merkezi yapılacaktı. Ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile AKBA arasında protokol imzalanmadığı için proje hayata geçirilemedi. Üstelik 2010 yılının bitmesine sadece 2 ay kaldı, ancak halen bir adım atılmadı.
‘Gazhane konusunu her gün takip edeceğim’ diyen Kadıköy Belediye Başkanı Öztürk, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ‘Gazhane'yi başta Kadıköy olmak üzere tüm İstanbullu'nun hizmetine sunmak için adım atın’ çağrısını yapıyor. Gazhane Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi de projenin hayat geçirilmemesinde ‘çıkar çevrelerinin baskısından’ endişeli. Kooperatif Başkanı Serkan Öngel, ‘Hâlâ kaybedilmiş bir şey yok. 2010'un bitmesine daha 2 ay var. Somut adım atılabilir. Böylece Gazhane, 2011'de İstanbul'a kazandırılmış olur’ diyor.
Tarihi Hasanpaşa Gazhanesi... Kadıköy'ün orta yerindeki bir endüstri mirası... Yıllardır kaderine terkedilmiş halde. Kent merkezlerinden “kentsel dönüşüm sürgünü” nedeniyle uzaklaştırılan Romanların, yaşamlarını sürdürmeye çalıştıkları bir yer aynı zamanda. Peki Gazhane nasıl bu hale geldi ve biz bu konuyu niye tekrar gündeme getiriyoruz? Çünkü, zamanında yapılan açıklamalara göre eski Gazhane binası, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti çalışmalarının en iddialı ve kalıcı projelerinden biri olarak yenilenecek, bir kültür merkezi olacaktı. Ama hâlâ olmadı, üstelik de 2010 yılının bitmesine sadece 2 ay kaldı... Biz de konunun taraflarına “Gazhane'nin kaderi nasıl çizilecek?” diye sorduk. Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, öncelikle kendi ilçesi sınırları içinde bulunan bu tarihi binanın mülkiyetinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) ait olduğu anımsatmasını yapıyor ve ekliyor; “Elbetteki orada bizim de Büyükşehir Belediyesi’nin de sorumluluğu var. Ama mülkiyet onların olduğu için biz sadece oradaki genel tabloyu düzeltmek adına temizlik yapabiliriz ki yapıyoruz da. Onun dışında binaya ilişkin bir tasarruf hakkımız yok''
‘GAZHANE YIKILMAK İSTENMİŞTİ'
“İşin doğrusu, önce Gazhane yıkılmak istenmişti” diyerek, sürecin ilk aşamalarına değinen Öztürk, yaşanan gelişmeleri şöyle anlatıyor; “Bizim bundan haberimiz olduğunda karşı çıktık. Gazhane'nin tescillenmesi için Anıtlar Kurulu'na ilk başvuran da Kadıköy Belediyesi oldu. Biz bu başvuruyu yapmamış olsaydık, bugün orada Gazhane diye bir yer olmazdı. Tescil amacımız da şuydu; burası yaşasın, hem rekreasyon alanı hem de kültür merkezi olsun. Çevre halkı ve Gazhane Gönüllüleri de bunu istiyordu zaten. Daha sonra İstanbul Büyükşehir belediyesi, çok doğru bir kararla İstanbul Teknik Üniversitesi'ne bir proje hazırlattı.”
Öztürk, aradan geçen yaklaşık 10 yılda projenin hayata getirilmemesini eleştirerek, Kadıköy Belediye Başkanı olarak ve Kadıköylüler adına yaşanan hayal kırıklığıni, “Gazhane, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projeleri kapsamında ihya edilecekti. Biz de, hiç olmazsa Anadolu yakası ve Kadıköy'de 2010 anısına bir eser kalır diye düşündük ama maalesef bu olmadı” sözleriyle dile getiriyor. “Gazhane ortada kaldı”diyen Selami Öztürk'e göre sorunun çözümü o kadar da zor değil; “İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bütçesi, bizimki gibi küçük değil. Her zaman gerekli fonun ayrılıp, oranın ihya edilmesi mümkün.”
Olayın sosyal boyutuna da dikkat çeken Başkan Öztürk, bölgede yaşayan roman yurttaşların durumuna ilişkin de şu görüşleri ifade ediyor; “Mahalle sakinleri, oradaki görüntü ve pislikten rahatsız. Orası harabe halde kaldığı sürece de kirlilik kaçınılmaz. Biz orayı temizledik, temizliyoruz. Ama bu kesin çözüm olmuyor çünkü asıl olaya oranın atıl halde durması. Orayı tümüyle iyileştirmek gerek. Temizliği yapsak da orada yaşayanların depolama işleri devam ediyor. Öte yandan oradaki Romanların bir kısmı tapu tahsis sahibi. Büyükşehirin onlara taşınmaları için bir yer göstermesi gerek.”
‘GAZHANE MUTLAKA KORUNACAK’
Öztürk, kamuoyunda yükselen “İstanbul'un orta yerinde bu kadar büyük bir arazının birilerine ticari amaçla verileceği” endişesini de gidermek için, “Böyle birşey yok! Ne Büyükşehir Belediyesi’nin ne de bizim böyle bir planımız var. Kaldı ki Kadıköy Belediyesi, zaten böyle birşeye asla müsaade etmez. Herkes şunu bilsin ve hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki Gazhane muhakkak şekilde rekreasyon alanı ve kültür tesisi olacak. Bazı sorunlar 1 günde çözülemiyor. Ben nasıl ki Kurbağalıdere sorununu her gün takip ediyorsam, Gazhane'yi de hergün takip edeceğim” güvencesini veriyor. Kadıköy Belediye Başkanı Öztürk son olarak İBB Başkanı Kadir Topbaş'a “Sayın Topbaş bu konuda iyi niyetli. Onun da 2010 beklentisi vardı. Kendisinden 2010'da yapılmayan jestin hiç olmazsa 2011'e girerken yapılmasını istiyoruz” çağrısını yapıyor.
‘HÂLÂ GEÇ DEĞİL’
Gazhane'nin korunması ve yaşatılması için 15 yıldır mücadele eden Gazhane Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi'nin başkanı Serkan Öngel de, Hasanpaşa Gazhanesi'nin çok işlevli bir kültür merkezi ve endüstri müzesi olarak değerlendirilmesinden yana. Bunun için 2002 yılında adım atılarak İTÜ'ye bir proje hatırlatılmasını da olumlu karşılıyor. Ancak İBB ile İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı (AKBA) arasında hala bir protokol imzalanmamış olmasına kuşkuyla yaklaşan Öngel'e göre, bunda “bazı rant çevrelerinin etkisi” var. Öngel, “Gazhane, 2010'un en önemli projelerinden biriydi. Bunun iptali 2010 fikrinin de iflası anlamına gelir. Böyle büyük bir projeden vazgeçilmiş görünüyor. Üstelik bunun nedeni de açıklanmıyor. Kadıköy'ün orta yerinde 32 dönümlük bir alandan bahsediyoruz. Burası çok kıymetli. Bu kadar uzun süre bekletilerek endüstri miras niteliği kaybedilmesi bekleniyor. Sonra da ‘Niteliği kayboldu, burayı başka amaçla kullanacağız’ diyebilirler. Bundan endişe ediyoruz” diyor. Ama Serkan Öngel, kooperatif olarak sürecin takipçisi olacaklarını ve Gazhane'nin kültür yaşamına kazandırılması için ısrarcı olduklarının altını çiziyor ve ekliyor; “Hâlâ kaybedilmiş bir şey yok. 2010'un bitmesine daha 2 ay var. Somut adım atılabilir. Böylece Gazhane, 2011'de İstanbul'a kazandırılmış olur.”
Konunun diğer iki tarafı olan İBB ve AKBA ise suskunluklarını koruyor.
118 YAŞINDAKİ BİR ENDÜSTRİ MİRASI
1800'lü yıllarda Anadolu yakasında ortaya çıkan gaz talebini karşılamak üzere Hasanpaşa'da yeni bir gazhane daha yapılması kararlaştırıldı. Gazhanenin işletme imtiyazı, 1 Ağustos 1891'de 50 yıl için Parisli bir sanayici olan mühendis Charles George'a verildi. 1892'de hizmete giren Hasanpaşa Gazhanesi'nin işletme sözleşmesi 1924'te 50 yıl için yenilendi. Kadıköy-Üsküdar ve Anadolu Yakası Havagazı Şirketi, 1926'da Yedikule Gazhanesi'ni de satın aldı. Bu şirket daha sonra işletme imtiyazlarını ve tesislerini 21 Nisan 1931'de İstanbul Elektrik Şirketi'ne sattı. Ancak İstanbul Elektrik Şirketi'nin millileştirilmesinin ardından havagazı şirketi ayrılarak 31 aralık 1937-01 ekim 1944 arasında faaliyetlerine müstakil olarak devam etti. Ancak zarar eden bu şirket, devlet tarafından satın alındı ve 1 Temmuz 1945'te İstanbul Belediyesi Elektrik Tramvay Tünel İdaresi'ne (İETT) bağlandı. Gazhane'ye zaman içinde yeni fırınlar eklendi. Böylelikle o yıllar için Anadolu yakası gaz ihtiyacının üzerinde bir üretim rakamına ulaşıldı ve önemli bir kömür tasarrufu sağlandı. Ancak daha sonraları talep azalması nedeniyle gazhane 13 Haziran 1993'de faaliyetine son verdi. Türkiye’nin en önemli endüstriyel kültür miraslarından biri olan Hasanpaşa Gazhanesi, üretimin durmasıyla İstanbul’da türünün son örneği olarak kaderine terk edildi. Gazometreleri sökülüp satıldı, hurda deposu ve çöplük haline getirildi. Farklı dönemlerde kömür deposu, otobüs garajı, İETT deposu olarak kullanıldı.1994 yılında kalan parçaları da sökülmek üzereyken, SİT alanı ilan edilerek koruma altına alındı.
BOĞMACA OLAN GAZHANE'YE GİDERDİ
Kadıköylü yazar Esat Sönmez, “Kadıköy’de hızla değişen bir mahalle; Hasanpaşa” başlıklı yazısının bir bölümünde Gazhane'yi şöyle anlatır: “Şimdiki gençler şaşıracaktır ama bizim evde kullandığımız ocaklara gelen gaz, işte bu gazhaneden gelirdi. Dökümden yapılmış, her yanı açık ocaklarımızın gözleri, bu gazla yanardı. Şimdiki doğalgaz gibi hemen her eve ‘Havagazı’ bağlantısı yapılmıştı. Çok pis kokan bu gazla, o yıllarda intiharlar çok oluyordu. Her ay ‘Havagazı Saati’ni okumaya gelen memur, faturayı bırakır ve bir zaman sonra gelip, kapıdan tahsilatını yapardı. Gazhanemiz bir de sağlık işinde kullanılırdı. Ne o, şaşırdınız mı? Gazhane ile sağlık hizmetinin ne ilgisi var değil mi? Oysa, boğmaca olan çocuğunu anneler buraya getirirdi. Bilmiyorum bir faydası var mıydı ama o zamanlar öyle bir alışkanlık vardı.”
GAZHANE PROJESİ HAKKINDA
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'nın internet sitesinde, Hasanpaşa Gazhanesi Kültür Merkezi projesi hakkında şu bilgiler veriliyor:
Bu proje ile Hasanpaşa Gazhanesi’nin yeniden işlevlendirilmesi hedefleniyor. Bu endüstriyel tesis içindeki işlevini yitiren mekânların, hazırlanan proje ile bir kültür merkezi olarak yeniden programlanması, kentin Anadolu yakasında ihtiyaç duyulan kültürel etkinliklere hizmet vermesi, proje yönetiminin ve işletme modelinin geliştirilmesine yönelik çalışmaların yapılması amaçlanıyor. Marmaray Projesi’nin Anadolu yakasındaki ana transfer istasyonu ile gerçekleştirilmekte olan yeni metro sistemi arasındaki bir noktada yer alan bu merkez, yeni kazanacağı işlevle kentin kültürel hayatına önemli katkılarda bulunacak. Bu projede İstanbul 2010 kapsamında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından daha önce hazırlatılan rölövelerin ve avan projenin güncellenerek elden geçirilmesi, mekânların kullanımına yönelik esnek, proje odaklı, kuruluş ve ajanslar arası çalışan sürdürülebilir ve katılımcı bir yönetim modelinin araştırılması öngörülüyor. 2010’un kalıcılaştıracağı önemli gelişmelerden biri de projenin uygulama aşamasında kurumsal yapısının da tanımlanmış olması. Böylece Hasanpaşa Gazhanesi kentin kültür altyapısındaki gelişmelere bir örnek olacak.
Haber: Gökçe UYGUN
Fotoğraflar: Sinem TEZER