İBB’ye bağlı İstanbul Planlama Ajansı’nın “Gıda fiyatları krizi: Neden Şimdi, Neden Yine?” adlı raporu yayınlandı. Raporda, son altı ayda market raflarındaki temel ürünlere alarm takıldığı, meyve ve sebzelerin taneyle satıldığı, gıda enflasyonunun her ay daha da artarak tarihi zirvesine ulaştığı ifade edilerek, “Türkiye bugün gıda fiyatlarında patlak veren bir yapısal krizin içinden yeniden geçiyor. Sadece üç buçuk yıl önce, benzer bir süreç yaşandığında pek çok uzman kalıcı ve yapısal çözümlerin hayata geçmesi için çağrıda bulunmuş fakat halciler krizin sorumluları olarak gösterilmiş, ‘tanzim satış' gibi kısa vadeli stratejilerle yaşanan krizin derinliği göz ardı edilmişti. Bugüne değin yaşanan pek çok kriz karşısında atılmayan adımların faturası ise bugün çok daha ağır şekilde ödeniyor.” denildi.
“BİR YILDA 161 MİLYON KİŞİ ARTTI”
Raporda, Covid-19 pandemisiyle başlayan hızlı gıda fiyatı artışlarının Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle tarihi zirvesine ulaştığı kaydedilirken, dünyada gıdaya erişim sorunu yaşayan kişilerin sayısındaki artış şu verilerle paylaşıldı: “2020 yılında dünya genelinde açlık yaşayan insan sayısı bir önceki yıla göre 161 milyon artarak 768 milyona ulaştı. Yeterli gıdaya erişemeyen insan sayısı 320 milyon kişilik artışla 2,37 milyar kişi olarak açıklandı. 2021 yılında ‘artan çatışmalar, ekonomik şoklar ve aşırı hava olayları’ nedeniyle 53 ülkede 193 milyon kişi akut gıda güvensizliği yaşıyor ve acil yardıma ihtiyaç duyuyor. Bu sayı 2016 yılında 108 milyonken, sadece bir yılda 40 milyon artış gösterdi. Obezite oranları 2000 yılında dünya genelinde yüzde 29,7’den, Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı en güncel veriye göre 2016 yılında yüzde 39,1’e çıktı.”
“ÜRETİCİ SAYISI DÜŞÜYOR!”
Rapora göre, küresel gıda fiyatları son 30 yılın tarihi zirvesine ulaştı ancak Türkiye son birkaç ay içerisinde dünya genelinden çok daha yüksek gıda fiyatları artışına tanık oluyor. 2007-2008 küresel gıda fiyatları krizinin Türkiye’yi görece daha az etkilediği ifade edilirken, en son tarım envanterinin 2001’de hazırlandığı paylaşıldı. Veri toplamadaki süreksizliğin tarım sisteminde meydana gelen dönüşümün izlenmesini zorlaştırdığı vurgulanırken, şu bilgiler paylaşıldı: “Türkiye’deki toplam tarımsal üretici sayısı konusunda net bir sayıya erişilemiyor. Sosyal Güvenlik Kurumu’na kayıtlı sigortalı üretici sayısı 497 binken, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın tarımsal destek sağlamak için üye olmayı şart koştuğu ‘Çiftçi Kayıt Sistemi’ne göre 2 milyon 111 bin üretici ve Ziraat Odaları kayıtlarına göre 3 milyonu aşan üretici bulunuyor. Daha da önemlisi, söz konusu kaynaklardan herhangi biri incelendiğinde üretici sayısındaki hızlı düşüş daha net ortaya çıkıyor. ÇKS verilerine göre, kayıtlı üretici sayısı 2003’ten bu yana yüzde 25 azaldı. SGK’ya kayıtlı üretici sayısı ise 2009 yılında 1 milyon 16 bin iken bu yıl ilk defa 500 binin altına düşerek Şubat 2022 itibarıyla 497 bin olarak açıklandı.”
İKLİM KRİZİNİN ETKİSİ
Mazot, gübre gibi temel tarımsal girdilerde Türkiye’nin çok büyük oranda dışa bağımlı olduğu ve kur artışlarının üreticilere maliyetinin çok daha ağır olduğu belirtilirken bu sorunlara bir de iklim krizinin eklendiği vurgulandı. Raporda, kişi başına düşen su miktarı açısından “su baskısı yaşayan ülke” konumundaki Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda bu konuda en ciddi sorun yaşayacak ilk 30 ülke arasında yer alacağı ifade edilirken, kuraklığın etkisi şu verilerle paylaşıldı: “2021 yılı Türkiye için son 20 yılın en kurak, son 41 yılın ise ikinci en kurak yılı olarak kaydedildi. Kuraklık sonucunda bitkisel üretim bir önceki yıla göre yüzde 13 düştü, buğday üretimi son 14 yılın en düşük seviyesine geriledi.”
İSTANBULLULARA NASIL YANSIYOR?
Raporda, üretim ve tedarikte yaşanan sorunların tüketiciyi olumsuz etkilediği vurgulanırken, İstanbulların yaşadığı sorunlar şöyle özetlendi: “Yaşanan ekonomik krizin en temel görünümü artan fiyatlarla birlikte gıdaya erişimin herkes için büyük bir sorun haline gelmesi oldu. İstanbul Planlama Ajansı tarafından yürütülen Ekonomik Krizin Kıskacında: İstanbul’da Geçim ve Dayanışma araştırmasına göre, yaşanan ekonomik krizin en temel görünümü artan fiyatlarla birlikte gıdaya erişimin herkes için büyük bir sorun haline gelmesi oldu. Görüşülen ev kadınlarının yüzde 62’si temel gıda ürünleri dışında gıda alışverişi yapmayı kesmiş durumda. Ayrıca, kadınların yüzde 42’si taneyle ve gramla alışveriş yapmaya başladığını, ancak bu şekilde temel gıda ihtiyaçlarını karşılayabildiklerini belirtti. Görüşülen pazarcıların tümü akşam pazarıyla birlikte ‘çıktı’ diye tarif edilen ve çürümeye yüz tutmuş ürünleri en uygun fiyata, hatta çoğu zaman ücretsiz bir şekilde almaya gelenlerin sayısının son altı ay içerisinde belirgin bir şekilde arttığını söylüyor. Görüşülen her iki ev kadınından biri akşam pazarlarında ‘kalan’ bu ürünleri çok ucuz fiyata aldığını ifade etti. Yaşanan temel gıdaya erişim krizinin en görünür olduğu alan ise kahvaltılık ürünler oldu. Derin Yoksulluk Ağı’nın bulgularına göre, son bir yıl içerisinde ekonomik sebeplerle yeterli gıdaya erişemeyeceğine dair kaygı taşıyanların oranı yüzde 23, öğün atlamak zorunda kalanların oranı yüzde 13 oldu.”
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Raporda, sorunun çözümü için kalıcı reformlar öneren uzmanların çağrısının yanıtsız kaldığı ifade edilirken herkesin sağlıklı gıdaya ve suya erişimini güvence altına almak için şu öneriler sıralandı:
- Beşer yıllık dönemlerle dinamik tarım politikası oluşturulmalı.
- Tarım bütçesinde kökten reform yapılmalı.
- Girdi piyasaları düzenlenmeli. Gübre, yem, tohum, mazot, elektrik, su başta olmak üzere girdi fiyatları uygun düzeye çekilmeli.
- Tarımsal üretim planlanarak geliştirilmeli, bölgesel ürünlere özel önem verilmeli.
- Kapsamlı bir tarım sayımı yapılmalı ve veriler kamuoyu ile şeffaf biçimde paylaşılmalı.
- Hayvancılık politikalarında yeni bir sayfa açılmalı. Çayır, mera ve yaylaklar korunarak geliştirilmeli.
- Gıda egemenliğini tesis edecek şekilde tekelleşmenin önüne geçilmeli.
- Tedarik zincirinde üretici ve tüketiciyi doğrudan buluşturacak şekilde ve mağduriyet oluşturmadan aracı sayısı azaltılmalı.