Binlerce öğretmen 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutlamaya hazırlanırken, Türkiye’de 430 binden fazla atanamayan öğretmenin sorunları dikkat çekiyor. Bu sayı her yıl giderek artarken, öğretmenler müfredat değişikliği, sınav sisteminin sürekli değiştirilmesi ve OHAL sonrası çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler nedeniyle pek çok sorunla baş başa kalıyor. Gazete Kadıköy olarak farklı dönemlerde öğretmenlik yapan emekli eğitim emekçileriyle, şu an görevini sürdüren rehberlik öğretmeni ve KHK ile işinden edilen Kadıköylü öğretmenlerle konuştuk.
“KÖY OKULLARI TEKRAR AÇILMALI”
Köy Enstitüleri’nin kapatılmasının ardından kurulan 6 yıllık öğretmen okullarından mezun olan Kadıköylü öğretmen Ali Öztürk, 1960’lı yılların sonunda göreve başlamış. Anadolu’nun birçok şehrinde görev yapan Öztürk, en son Kadıköy’de emekliliğe ayrılmış. 27 yıllık öğretmenlik hayatında hiç pişmanlık yaşamadığını söyleyen Öztürk, meslek hayatını şu sözlerle ifade ediyor: “Gece başımı yastığa koyduğumda ‘çocuklarıma, öğrencilerime acaba ne kadar yardımcı olabildim’ diye soruyorum. Bence çok güzel şeyler aktardım. Bu yüzden kendimi çok huzurlu hissediyorum” diyor.
24 Kasım Öğretmenler Günü’nde öğretmenlerin birçok sorunla baş etmek zorunda olduğunu söyleyen Öztürk’e göre, yarım asır önce öğretmenlik mesleğini yapmak daha zordu. Eskiden öğretmenlerin saygı gördüğünü ancak günümüzde mesleğin itibarsızlaştırıldığını da ekleyen Öztürk, “Bugün Japonya’da Almanya’da bizim Köy Enstitüleri’ne benzer eğitim sistemleri devam ediyor. Öğretmenlerin önüne bir müfredat konuluyor ve bunu uygulayacaksınız diyorlar. Öğretmen siyasete bulaşmadan esnek olmalı. İnsan aklının kabul etmeyeceği şeyleri siz öğrencilerinize aktaramazsınız. Öğretmen bunun bilincinde olmalı. Anadolu’daki köy okullarının yüzde 80’i kapatıldı. Tek isteğim bu okulların açılması. Öğretmene tekrar değer verilebilmesi ancak bizim mücadelemizle olacak” diyor.
“ÖRGÜTLÜ GÜÇ VARDI”
Bir başka emekli öğretmen Şükrü Yalçın da 28 yıl boyunca mesleğini yapmış. 20 yıl önce emekli olan Yalçın, mesleğindeki ilk yılı şöyle anlatıyor: “Mezun olunca bir dağ okuluna verdiler, en yakın ev 500 metre uzaklıktaydı. İlk gece baya korkmuştum. 1 hafta zorlukla geçti sonra alıştım. Köylülerle çok iyi ilişki içerisine girdim. Okulun elektriğini, suyunu getirdik. Lojman yaptık. Köylülerle hala araşıyoruz.”
Öğretmen okullarında alınan eğitimin şimdiki eğitime göre daha iyi olduğunu söyleyen Yalçın, şöyle devam ediyor: “Benim de öğretmenlik kariyerim pişmanlıklarla değil güzel şeylerle dolu. Öğrencilerimle ilişkim hep iyi oldu. Eskiden de bu mesleğin belirli zorlukları vardı, şimdi de var. Ama eskiden örgütlü bir güce sahiptik. Haklarına sahip çıkan öğretmenler vardı. Şimdi biri hakkını arasa hemen bir örgütle damgalanıyor. Bu anlamda daha zor tabii.”
“HER KÖYE BİR ÖĞRETMEN”
Giresun Kız İlk Öğretmen Okulu’nun ilk mezunlarından Ali Durdu da birçok meslektaşı gibi farklı bölgelerde ve şehirlerde mesleğini yapmış. “Bizim zamanımızda öğretmenlik bir ideal için yapılırdı” diyen Durdu, “Cumhuriyet’in getirdiği çağdaşlık 1980’den sonra bitti. Eğitim de, tıp da her kurumda bitti. Düzelmesi için bir öğrencisi olan köye bile öğretmen göndermek lazım. 50 yıldır eğitim kökenli biri milli eğitim bakanı olmadı. Polis bile Milli Eğitim Bakanı oldu. Hayatında bir gazetede çalışmayan adam Talim Terbiye Kurulu’nda kitap seçici konumunda oldu bu ülkede” şeklinde konuşuyor.
“SİSTEMDEN BAĞIMSIZ DEĞİL”
Mustafa Aykın İlkokulu’nda uzun yıllar öğretmenlik yapan Ali Rıza Demirel de 3 ay önce emekliliğe ayrılmış. Son dönemde eğitim alanında yaşanan değişikliklerden etkilenen öğretmenlerden biri olan Demirel, aslında Türkiye’nin son 30 yıllık eğitim tarihine hâkim bir eğitim emekçisi. Performansa dayalı sistemin doğru bir uygulama olmadığını söyleyen Demirel, “Müdürün denetleme yetkisi dışında şimdi işin içinde öğrenci de, veli devar. Herkes öğretmene puan veriyor. Türkiye’de çalışanların hiçbirinin sorunları sistemden bağımsız değil. Düşünsenize onlarca yıl emek veriyorsunuz ama sözleşmeli öğretmen olarak mesleğe başlıyorsunuz. Dışarıda yüz binlerce öğretmen atanmayı bekliyor” diyor.
“ÖĞRETMENLİK İTİBARSIZLAŞTIRILIYOR”
14 yıldır rehber öğretmenlik yapan Burcu Süvari de eğitim sisteminde yaşanan değişiklilerden en fazla etkilenenlerden. “İlk göreve başladığım zaman sistem şahane değildi ancak şimdi kötü olan sistemi arar olduk” diyen Süvari, şöyle konuşuyor: “Eski sistemi muhafaza etmeye çalıştığımızı fark ettim. 4+ 4+4 süreci ve okullarda dönüşümler oldu ve bu dönüşümlerle birlikte biz yine eleştirdiğimiz okullara sahip çıkma noktasına geldik.”
Velilerin çocuklarının başarısız olması durumunda öğretmenleri sorumlu tuttuğunu söyleyen Süvari, öğretmenlik mesleğine artık eskisi kadar saygı duyulmadığını söylüyor ve ekliyor: “TEOG kaldırıldı, TEOG bizim için olumlu değildi. Ama şimdiki sistem daha kötü. Öğretmenler veliler ile karşı karşıya kalıyor. İdarecilerin uyguladığı baskı da başka bir tartışma konusu. Bütün bunların dışında geleneksel anlamda öğretmen öğrenci ilişkisinden bahsetmek çok mümkün değil. Öğrencilerle öğretmenler bir müşteri ilişkisine girdi.”
24 Kasım Öğretmenler Günü’nün hiçbir değerinin kalmadığını söyleyen Süvari, son olarak şunları söylüyor:“Bizim için 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü daha anlamlı ve değerli. Eskiden göstermelik de olsa 24 Kasım’da öğretmenler hatırlanırdı. Ama şimdi bu ortamı bulmak zor.”
“İŞİMİ ÖZLÜYORUM”
Bu yılki 24 Kasım’ı işsiz karşılayan Sema Uçar 7 Şubat 2017’de çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname ile işinden atılan bir öğretmen. 15 yıllık sınıf öğretmeni olan Uçar, öğrencilerini ve okulunu çok özlediğini söylüyor. Öğretmenlik mesleğini hiçbir zaman memurluk olarak görmediğini ifade eden Sema Uçar, “Öğrencilerimle ve okuldaki arkadaşlarımla sürekli iletişim halindeyim. Her gün günaydın mesajları alıyorum. Gün içinde fotoğraf ve video mesajları gönderiyor öğrencilerim. Hala bir okulun önünden geçerken çalan zil sesine, okul bahçesinde oyun oynayan çocukların seslerine kalbim acır” şeklinde konuşuyor.
Öğretmenlik mesleğinin insan yetiştirmek olduğunu söyleyen Uçar, “Mesela biz hiçbir zaman ‘işe gidiyorum, işten çıktım veya işteyim’ gibi ifadeler kullanmayız. ‘Okula gidiyorum, okuldan çıktım veya okuldayım’ deriz. Akşam uyumadan önce, ertesi gün derste anlatacaklarımızı düşünürüz veya planlarız. Öğretmenlik bütün bir yaşamınızı kapsar” diyor.
Sema Uçar, kendisi gibi işinden atılan onlarca öğretmenle beraber 40 haftadır Kadıköy’de oturma eylemi yapıyor. “Bu direnişimizle işimizi geri isteme talebimizin yanında, insanlara KHK’ların hukuksuzluğunu da anlatmaya çalışıyoruz” diyen Uçar, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde taleplerini şöyle sıralıyor: “Tüm çalışanlar için güvenceli iş talebimizi dile getiriyoruz. Çocuklar ölmesin diyoruz. Eğitimin parasız, laik, bilimsel, demokratik ve anadilinde olmasını da dile getiriyoruz. Talebimiz tüm çocukların fırsat eşitliğinden yararlandığı ve öğretmenlik mesleğinin yılın sadece bir gününde hatırlanıp geriye kalan 364 günde itibarsızlaştırılmadığı bir meslek olması. Öğretmenlik, güvencesiz ve performansa dayalı çalışma koşullarının yerleştirilmesiyle yapılmamalı, hak ettiği itibarı ve değeri görmeli.”