“Hayatlarımızdan, Haklarımızdan, Hayallerimizden Vazgeçmiyoruz”

8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle “Hayatlarımızdan, Haklarımızdan, Hayallerimizden Vazgeçmiyoruz" başlıklı panelde kadınların eşitlik ve güvenli bir yaşam için verdikleri mücadele konuşuldu

10 Mart 2025 - 10:52

8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle Kadıköy Belediyesi Evlendirme Dairesi’nde “Hayatlarımızdan, Haklarımızdan, Hayallerimizden Vazgeçmiyoruz” başlıklı bir panel düzenlendi. 6 Mart Perşembe günü gerçekleşen etkinlikte hukukçu yazar Mucize Özünal ve avukat feminist aktivist Hülya Gülbahar konuşmacı olarak yer alırken, panelin moderatörlüğünü Su Gender Eğitim Koordinatörü feminist avukat Gökçesu Özgül üstlendi. Dinleyiciler arasında emekçi kadınların yanı sıra Kadıköy Belediye Başkanı Mesut Kösedağı ve eşi Nihal Kösedağı, Başkan Yardımcısı Sevnur Yıldırım Doğan, kadın meclis üyeleri, kadın muhtarlar, Kent Konseyi Kadın Meclisi üyeleri ve Kadıköy Belediyesi gönüllüleri de yer aldı.

TÜRKİYE’DE KADIN OLMAK

Mesut Kösedağı, “Bu yıl, ‘Hayatlarımızdan, Haklarımızdan, Hayallerimizden Vazgeçmiyoruz!’ diyerek buradayız. Çünkü Türkiye’de kadın olmak, hala birçok hak için mücadele etmeyi gerektiriyor. Kadınların hayatlarına, haklarına ve hayallerine yönelik baskılar, ne yazık ki hala gündelik hayatın bir parçası. Bugün Türkiye’de kadınlar, çalışma hayatında eşit işe eşit ücret almak için, karar alma mekanizmalarında, siyasette, yönetimde daha fazla söz sahibi olmak için, şiddetsiz, özgür ve güvende bir yaşam sürmek için, haklarından vazgeçmemek için mücadele ediyor.” dedi. Kadınların şiddetten korunma hakkını güvence altına alan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin kadın mücadelesini durdurmadığını söyleyen Kösedağı, “Tam tersine, kadınlar kazanılmış haklarından geri adım atmayacaklarını her geçen gün daha güçlü şekilde haykırıyor. Bugün burada bir kez daha söylüyoruz 6284 sayılı kanundan, eşit ve şiddetsiz bir yaşam haklarımızdan vazgeçmiyoruz.” şeklinde konuştu. 

EŞİT İŞE, EŞİT ÜCRET

Geçmişten bugüne kadın mücadelesini anlatan hukukçu yazar Mucize Özünal, Sanayi Devrimi’yle üretim araçları ile üretim güçleri arasında ilişkinin emek arzını arttırıp ücretleri karın tokluğuna kadar indirdiğini belirterek, “Sömürü öylesine azgındır ki hem karlılığı yükseltme hem de çalışanlar arasındaki dayanışmayı bölmek için kadın ve çocuk ücretleri bununda altına çekilmiştir.” şeklinde konuştu. Böylece ABD’de “eşit işe, eşit ücret” talebini yükselten işçi kadınlardan 10’unun yakılarak öldürüldüğünü kaydeden Özünal, “Yani 8 Mart adalet için ölen bu kadınları anma günüdür.” diye konuştu. 

“BÜTÜN BİR TOPLUM İÇİN ÇALIŞIYORUZ”

Kadın hakları için ömrünü mücadeleye adayan kadınlara saygı için, kadınların başı dik bir şekilde gördükleri her kürsüye çıkmalarını söyleyen Hülya Gülbahar “Gördüğümüz kürsüye ve mikrofona konuşalım; haklarımızdan, hayatlarımızdan, hayallerimizden bahsedelim. Çünkü bizim haklarımız ve hayallerimiz sadece bizim için değil, çocuklar yaşlılar hastalar için, bütün bir toplum için çalışıyoruz. Kadının emeği bütün toplumun iyiliği için çalışan bir emek. Hem aile içinde hem aile dışında.” dedi. Sağlık ve hizmet sektörü gibi yaşamak için kritik ve zorunlu olan mesleklerde kadınların çalıştığını vurgulayan Gülbahar, “Kovid’de evde kim çalıştı? Kadınlar. Peki evin uzantısı yaşamsal işlerde marketlerde, tarlalarda kim çalıştı? Yine kadınlar.” şeklinde konuştu. 

“DÜNYA KADINLARIN BAKIM EMEĞİYLE AYAKTA DURUYOR”

Kadınların evde veya işte çalışmasının bir fark yaratmadığını ikisinin de emek olduğunun altını çizen Gülbahar konuşmasına şöyle devam etti: “Emekçi kadın diyoruz ama bunu tekrar gözden geçirelim, var mıdır emekçi olmayan kadın? Dışarıda, fabrikada, tarlada çalışan kadın emekçidir, evde çalışan kadın emekçi değildir. Niçin böyle bir şey yapıyoruz, çok büyük haksızlık. Hayatı asıl olarak üreten emek çocuk, hasta, yaşlı bakımı. Ertesi gün okula gidecek kızımızın oğlumuzun bakımı, kocanın bakımı. Dünya kadınların bakım emeğiyle ayakta duruyor ve bunu yok sayıp bedavaya getirebilmek için ancak dışarıda çalışırsa kadın emeğinin değeri var, karşılığı var diye düşünmemizi istiyorlar. Onun içinde emekçi kadın ve emekçi olmayan kadın diye bölüyorlar. Hayır, evde çalışan kadın da emekçi bir kadındır.” 

İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceklerini belirten Gülbahar, , “Biz gece gündüz o sözleşme için çalıştık. Eğer Türkiye’nin atında imzası olan yerli ve milli bir sözleşme varsa o da İstanbul Sözleşmesi’dir. Adı İstanbul sözleşmesi. Yeryüzünden şiddet silininceye kadar o sözleşmenin adı İstanbul Sözleşmesi olacak. İstanbul Sözleşmesi’nden ve 6284’ten vazgeçmiyoruz.” ifadelerini kullandı. 

KADININ KAMUSAL ALANDAN UZAK DURMASI AMAÇLANIYOR

Feminist avukat Gökçesu Özgül, Türkiye’de kadınların iş gücüne katılma oranının düşük olduğunu belirterek, kadınların daha düşük maaşlar ve daha düşük statülerle karşı karşıya kaldığını söyledi. Türkiye’de yüksek öğrenim görmüş kadın ile erkekler arasında maaş farkının yüzde 17 olduğunu belirten Özgül, “Yüzde 15 ila 20’de genel piyasalardaki fark. Aklınıza gelebilecek her sektörde kadınlar erkeklerden daha az ücret alıyor” dedi. Zihinlerde kadın ve erkek meslekleri diye bir olgu olduğunu ifade eden Özgül, “Kadının kamusal alandan uzak durmasını sağlayacak, bir işi emeğe daha fazla zaman ayıracak kocasına ve çocuğuna daha fazla zaman ayırmasına yönelik saatini ona göre ayarlayabilecek meslekler biçiyorlar ve kadınları onlara yönlendiriyorlar. Geri kalanında erkekler gidiyor sonra ne oluyor? Meslekler arasında bir statü ve prestij farkı da olduğu içim kadınlar daha az para kazanıyor, daha düşük statülerde.” dedi. Kadınların günde 4 buçuk saat, erkeklerin ise günde 50 dakika ev işi yaptığını dile getiren Özgül, “İşte kadınlar bu yüzden işe gidemiyorlar. Türkiye’de ev işleri nedeniyle işgücüne katılmayan veya iş gücünden ayrılan kadınların sayısı 6 buçuk milyon. Erkeklerde ise bu sayı 0,2 milyon. Dünyada kadınların ev işine ücretsiz olarak katılımı erkeklerin 3 katı daha fazladır.” diye konuştu. 

Dünya Ekonomik Formu’nun 2024 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre mevcut ilerleme hızıyla tam cinsiyet eşitliğine ulaşmak için 134 yıl olduğunu aktaran Özgül, Kadın CEO sayısı dünyada yüzde 8 olduğunu söyledi. Kadınların çalışmasını isterken, güvenlik için iş yerlerinin kurallarının gözden geçirilmesini istediklerini belirten Özgül, “Kurumlarınızın politika belgelerini toplumsal cinsiyet eşitliğine göre düzenlenmesi gerektiğini, bunların düzenli takibinin yapılması gerektiğini ve onların anayasa olduğunu, kendi eşitliğimizi sağlamanın ilk adımlarından biri olduğunu düşünelim.” dedi. 

 


ARŞİV