‘Haydarpaşa gardır, gar kalacak'

Türkiye’nin ilk kadın makinisti Seher Aksel, 25 yıldır Haydarpaşa Garı’nda. Aksel, “Biz istemediğimiz müddetçe burası başka bir şeye dönüşmeyecek. Haydarpaşa gardır, gar kalacak” diyor.

04 Aralık 2014 - 13:57
Aysel KILIÇ

Seher Aksel,  trenle 20 yaşında tanıştı. Her ne kadar ‘erkek işi’ denilse de, o kararlılıkla makinenin başına geçti.  Başarısıyla erkek meslektaşlarını aratmadı. Kısa sürede ün saldı ve Türkiye’nin ilk kadın makinisti olarak tarihe adını yazdırdı. Seher Aksel 25 yıldır Haydarpaşa Garı’nda. Trenlerin kalkmadığı Gar’da Aksel’i ziyaret ettik, Haydarpaşa’yı ve mesleğini konuştuk.

-Makinist olmaya nasıl karar verdiniz?
Liseden sonra üniversiteye hazırlanırken bir an önce hayata atılmak ve çalışmak istiyordum. Yıldız Teknik Üniversitesi’nin, iki yıllık Demiryolu İnşaat ve İşletmeciliği Bölümü vardı. İlgimi çekti, puanım da tutuyordu, yazdım ve girdim. Bu bölümü okumaya başladığım zaman henüz trenlerle tanışmamıştım, hayatımda hiç trene binmemiştim. Okulu kazandıktan sonra, merak ettim ve Sirkeci Tren Garı’na gittim. Demiryoluyla tanışmam böyle oldu. İkinci sınıfa başladığımız zaman artık makineyi kullanabilecek durumdaydım. Okul bittiğindeyse artık birer teknikerdik.

-O dönem tek kadın makinist siz miydiniz?
Evet. Yalnız öyle ilginçti ki, o güne kadar sadece erkekleri çalıştıran kurum, benim erkek olmadığımın farkında bile değildi. Ankara’da iş başvurusu yaptım. Haydarpaşa’yı tercihlerime yazdım. Haydarpaşa Garı’nda işe başlayınca, bölge makamının bir kadın makinistlerinin olduğundan haberi bile yoktu. Listede bir Seher ismi yazıyordu ama bu Seher’i, Soner, Şenol gibi bir şey olarak algıladılar sanırım. Beni gördüklerinde şaşırdılar, ‘sen nereden çıktın’ dediler. ‘Masa başında daha rahat işler yap’ dediler. Dinlemedim kimseyi. Çünkü makinist olarak çalışmaya kararlıydım.

-Kadın makinist olarak çalışmak zor muydu?
Zor değildi ancak çok rahat da değildi. Kurum henüz buna hazırlıklı değildi. Bir kadın makinist için gerekli alt yapı çalışmaları yapılmamıştı. İhtiyaçlar sadece erkek çalışana yönelik belirlenmişti. Etrafımdaki herkes erkekti. Ama meslektaşlarım bana hep destek oldular. Eğitim merkezindeki müdürler, görevliler bana yardım ediyorlardı. En azından ayrı bir oda verebiliyorlardı. Erkek arkadaşların dördü beşi bir arada tek odada kalırken, benim ayrı bir odam vardı. Ama tren Eskişehir’e gidince ve orada bir gece mola vermek durumunda kalınca durum değişiyordu. Oda bulmakta zorlanıyordum. Ama yine de sorun etmiyordum, çünkü zaman içinde düzelecek şeylerdi. Mesleğimi çok seviyordum, belki de zorluklarını bu nedenle pek görmedim. ‘Erkek mesleği neden geldin düzenimizi bozdun’ diyenler oldu ama ‘iyi ki geldin’ deyip destek olanlar çoğunluktaydı.

-Makineyi kullanmak zor mu peki?
Makineyi kullanmak zor değil. Araba kullanabilen bir insan rahatlıkla makineyi de kullanabilir. Buharlı makinalarda belki fiziksel güç gerekiyordu ama son zamanlardaki teknoloji de böyle bir güç gerekmiyor. Ancak makinistlik kolay bir iş değil. Herkes tatile giderken siz çalışıyorsunuz, herkes evde sıcak yatağında uyurken siz makine başındasınız.  ‘Kadın mesleği değil’ denilmesinin bir nedeni de bu aslında.  Toplumsal yapıya göre, kadın evde olmalıdır, çocuğuna bakmalıdır...  Ama bu anlayış zamanla yıkıldı.

-Sizden sonra bu mesleği yapan kadınlar oldu mu?
Benden 6 ay sonra, İzmir’de de bir kadın makinist göreve başlamıştı. Sonra başkaları da geldi. Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda, makinist olmanın birinci şartı erkekti, bu değiştirildi. Değişikliğin ardından başvuru yapan genç kadınlar oldu. Okulu yeni bitirmiş iki genç kadın gelip burada çalıştı. Bana dedikleri gibi onlara da, ‘kızım bu zor iş, istersen başka bir şey yapabilirsin’ diyenler oldu. Ben de genç arkadaşlara deneyimlerimi paylaştım, makinistliğin zorluklarını ve güzelliklerini anlattım. ‘Yapsanız da bıraksanız da bilinçli karar verin’ dedim.  Denemekten yana karar aldılar. Denediler ve keyif aldılar. Benden daha şanslıydılar çünkü şartlar biraz daha olgunlaşmıştı.

-Bu genç makinistler nerede şimdi?
Yol çalışmaları yapılınca makinistlerin işleri azaldı. Başka bölgelerde görevlendirildiler. Kadın makinistler de Eskişehirli oldukları için orada görevlendirildiler ve halen orada çalışıyorlar.

-Türkiye’nin ilk kadın makinisti olmak nasıl bir duygu?
Kırılan zincirin ilk halkası olmak, ilk adımı atan kişi olmak çok güzel bir duygu. Yapılmaz denileni yapmak gurur veriyor.

-Makinistliği bıraktınız ama TCDD’deki göreviniz sürüyor.
Makinistliği bırakmak durumunda kaldım. Eşim de makinistti. İkimizden birinin bırakması gerekiyordu, ben bıraktım. Ama mesleğimin diğer alanlarında çalışmaya devam ediyorum. Lokomotiflerin ve vagonların bakımı ve kullanımıyla ilgili birimde görevliyim.

-Haydarpaşa’ya gelirsek, 25 yıldır bu gardasınız, neler söyleyeceksiniz?
Mesleğe başladığım 1990’dan beri Haydarpaşa Garı’ndayım. Gözü burada açtım gibi bir şey. 25 yılımı bu garın içinde geçirdim. Burası evimiz, yaşam alanımız oldu.  Özellikle makinede çalıştığım zamanlarda da bu alanın içinde çok mutlu çalıştım.  Bütün anılarım, mutluğum burası.

-Peki, Haydarpaşa’dan bir daha trenler kalkmazsa?
Böyle bir şeye izin vermeyeceğiz. Şu an yapmaya çalıştıkları nedir biz de bilmiyoruz. Projeler çok şeffaf değil.  Bize net bilgi gelmiyor ya da söylenen şeyler sürekli değişiyor. Dolayısıyla bir güvensizlik durumu var. Ancak biz çalışanlar, ‘Haydarpaşa gardır ve gar kalacak’ diyoruz. Bütün çalışanlar bunu istiyor. Çünkü burası gar olarak yapılmış ve gar olarak hizmetine devam etmek zorunda. Tiren şehrin göbeğine gelir ve insanları taşır. İnsanları dağın başında indirip İstanbul’a hoş geldiniz mi diyecekler? Garların özelliği şehrin merkezinde olmalarıdır ve Haydarpaşa şehrin merkezindedir. Binanın restorasyonu, bakımı her ne yapılacaksa yapılsın, ama buranın asli görevi gardır. Ş uan yol çalışmalarından dolayı buraya tren gelmiyor olabilir ama bu tren bir gün gelecek buraya.  İnsanlar trenlerden, merdivenlerden tek tek inecek, denize bakarak çayını içecek. Böyle olmak zorunda. Biz ne istiyorsak o olacak. Gar diyorsak gar olacak.
 
Etiketler; Seher Aksel

ARŞİV