HAYDARPAŞA'DA USTALARA SAYGI KUŞAĞI

Haydarpaşa Gar’ında düzenlenen 8. Kitap Günleri'nde ülke edebiyatının güçlü kalemleri Ahmed Arif, Orhan Kemal, Nazım Hikmet ve Ahmet Haşim başta olmak üzere pek çok yazar ölüm yıl dönümlerinde anıldı

09 Haziran 2016 - 13:34
Kaan DERTÜRK
Kadıköy Belediyesi tarafından tarihi Haydarpaşa Gar’ında düzenlenen Kitap Günleri, bu coğrafyada yetişip dünyaya sesini duyurmuş edebiyatımızın köşe taşlarına bir saygı niteliğindeydi aynı zamanda.
Geçen yıl kaybettiğimiz ustalar Yaşar Kemal, Gülten Akın ve Tahsin Yücel’in adını taşıyan üç ayrı peronda Ahmed Arif, Orhan Kemal, Nazım Hikmet ve Ahmet Haşim, söyleşilerle, müzik ve şiir dinletileriyle anıldı.

“PRANGALARIN ŞAİRİ” AHMED ARİF
Şair, kendi söylemiyle “yürek işçisi” Ahmed Arif, ölüm yıldönümü olan 2 Haziran’da şiir dinletisi ve söyleşiyle anıldı. Kardelen Şiir ve Müzik Gurubu “Ahmed Arif Şiirleri Dinletisi” verdi.  Kardelen Şiir ve Müzik Grubu adına konuşan Yusuf Ziya Leblebici “Ahmed Arif’in yeri geldiğinde 20 yıl bekletip, hiç dokunmadığı şiirleri vardır. Ahmed Arif şiirlerini damıtarak yazar. Her bir kelimeyi adeta toplar. O, boşuna prangaların şairi olmamıştır. Zincir sadece bileklere vurulmaz bazen zihne de vurmak gerek” dedikten sonra sahneyi grup üyesi olan Turan Karatepe’ye bıraktı. Turan Karatepe, Ahmed Arif’in “Bu Zindan, Bu Kırgın, Bu Can Pazarı” adlı şirini okudu. Âşık Sinem Bacı ise sazını eline alıp “Kızıldere” ve “Uyu Deme” türkülerini seslendirdi.

ARİF’İN ONURLU DİRENİŞİ
Şiir dinletisinin ardından şair, yazar Onur Caymaz ve şair Onur Behramoğlu’nun konuşmacı olduğu  “Ahmed Arif’in Onurlu Direnişi” söyleşisi gerçekleştirildi. Onur Caymaz, Ahmed Arif’e dair şunları söyledi: “Şairleri sansürleyen insanların isimleri asla bilinmez. Oysa onlar isimleri bilinsin diye yaparlar bu eziyetleri. Ama sadece büyük adamların isimleri bilinir. Ahmed Arif gibi onurlu, dik duran adamların isimleri. Çünkü Ahmed Arif, Kalbim Dinamit Kuyusu şiirinde şu satırları yazmıştır:
‘Biz ki ustasıyız vatan sevmenin…’  Şair Ahmed Arif’in vatan demesi yurt demesi onun verdiği en büyük onurlu mücadeledir.” Onur Behramoğlu ise Ahmed Arif’in “Anadolu” şiirini okudu.

ORHAN KEMAL’İN YAZAR OLUŞU
Kitap Günleri’nde edebiyatımıza Murtaza, Hanımın Çiftliği, 72. Koğuş gibi unutulmaz eserler vermiş Adana doğumlu Orhan Kemal de unutulmadı. Orhan Kemal de ölüm yıldönümü olan 2 Haziran’da bir söyleşiyle anıldı. Gazeteci Gürkan Hacır ve Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü’nün katıldığı söyleşide Orhan Kemal’in yazarlık serüvenine nasıl başladığı konuşuldu. Işık Öğütçü, babasının hapishanede Nazım Hikmet’le karşılaşma serüvenini şöyle anlattı: “Babam askerdeyken o dönemin ceza yasasınca 94. madde kapsamında Nazım Hikmet şiiri okumaktan, takdir ettiğinden ve neden Niğde kütüphanesinde şiirleri bulunmadığını sormasından ötürü 5 yıl ceza alıp Niğde, Kayseri, Adana cezaevlerinde cezasını çekiyor. 1940 yılının Nisan ayında dedem, babamı Bursa cezaevine naklettiriyor. Bu süre içinde hep şair olarak tanındığı için şiirler yazıyor. Kendini şair olarak görüyor. Sonrasında Nazım Hikmet  de siyatik ağrılarından dolayı kaplıcalardan faydalanması için Çankırı’dan Bursa Cezaevi’ne getiriliyor. Babam bu duruma çok seviniyor ve kısa zamanda Nazım ile kaynaşıp 52. Koğuşta birlikte kalmaya başlıyorlar. Nazım Hikmet, geçen zamanla birlikte artık babamın şiirlerini görmek istiyor. Babam buna istinaden en güvendiği şiirlerinden birini Nazım’ın huzurunda okuyor ama Nazım çok bozuluyor. Felaket, rezalet, berbat… Ne kadar kötü sıfat varsa sıralıyor. Babamın şevki baya kırılıyor ve şiir yazmayı bırakıyor. Ezkaza Nazım, babamın yazdığı yazılardan birini görüyor ve babama sen kesinlikle düz yazı yazmalısın diyor. Senin kalemin, betimlemelerin çok güçlü diye teşvik ediyor. Nazım üstat babamı bu yola sokarak roman türünde eserler vermesini sağlamış.”

NAZIM HİKMET’İ ANLAMAK
3 Haziran Cuma günü ölüm yıl dönümünde “Bir Şiirin En Güzel Dizesi Nazım Hikmet” panelinin konuşmacısı gazeteci, yazar Enver Aysever’di. Nazım Hikmet’in toplumcu yapısı ve bu bağlamda verdiği şiirler hakkında konuşan Enver Aysever şunları söyledi: “Nazım’ı defalarca insanlar farklı yerlerde anlattılar. Benim bu anlatışa temel bir itirazım var. Nazım Hikmet’i anlatırken son yıllarda bir romantiklik unsuruna indirgenmeye çalışılıyor. Nazım’ın siyasal varlığını, Nazım’ın Türkçedeki yerini, dünyadaki devrimci kimliği, düşünsel varlığını, topyekûn bir aydın olarak takındığı tutumu görmezden gelenler Nazım’a iyilik mi yapıyorlar yoksa kötülük mü diye sık sık düşünüyorum. Nazım Hikmet, İstanbul’da varlıklı bir ailenin üstelik ömür boyu sesini çıkartmadan yiyip, içip, yatacak ve keyfini sürecek bir ailenin çocuğuyken önce şiire düşen yolu ardından Anadolu’nun inim inim inlemesini duymasıyla, dille birlikte kurduğu düşünsel yapıyı taçlandırmasıyla ‘memleket kavgasına’ girmesi Nazım’ı Nazım yapan özelliklerdir. Nazım’ın Memleketimden İnsan Manzaraları kitabı okunacaksa eğer bu düşünceler eşliğinde okunmalıdır.”

AKŞAM ŞAİRİ: AHMET HAŞİM
Edebiyatımızda “akşam şairi” olarak tanınan sembolizmin en büyük temsilcisi, Fecr-i Âti topluluğunun üyesi Ahmet Haşim, 4 Haziran Cumartesi günü ölüm yıl dönümünde bir panelle anıldı. Moderatör Halil İbrahim Polat’ın yönetiminde yapılan “Ahmet Haşim – Şiir ve Modernite” başlıklı panelin konuğu şair ve yazar Hilmi Yavuz’du. Hilmi Yavuz, Ahmet Haşim’in modernizm anlayışıyla ilgili yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Modernite karşımıza oldukça karışık bir yapıda çıkıyor. Haşim’in şiir anlayışını irdeleyebilmek için öncelikle modernite kavramının tanımını yapmak gerekir. Modernite, Charles Baudelaire, Stéphane Mallermé, Paul Valery gibi Fransız sembolistlerin öncülüğünde kurulmuştur. Sembolizmde sorun şiirde anlam meselesidir. Bizim şiirimizde de en önemli sorun anlamdır. Anlam geriye mi itilecek yoksa öne mi çıkartılmalıdır? Tanzimat’tan beri bu konu edebiyatımızda geniş yankı uyandırmıştır. Ahmet Haşim’in, 1921 yılında Dergâh Dergisi’nin birinci sayısında ‘Bir Günün Sonunda Arzu’ şiirinin yayımlanmasıyla kıyamet kopmuş. Bu şiirde anlam yoktur diyerek Haşim’i ötekileştirmişler, şiirden saf dışı bırakmaya çalışmışlar. Ahmet Haşim, geliştirdiği şiir anlayışından dolayı zorluklar yaşamış ama yılmamış bir şairdir. Kendisinin verdiği savaştan ötürü bugün Ahmet Haşim olabilmiş ve bugün biz kendisini konuşabilme fırsatı bulabilmişizdir.”


ARŞİV