“Haydarpaşa’yla olmak çok güzel”

Kadıköy Kitap Günleri’ne katılan Kadıköylü yazar, çevirmen ve eleştirmen Sevin Okyay ile söyleştik. Okyay, “Sahiden kendimi bir aileye dönmüş gibi hissediyorum” diyor

15 Haziran 2017 - 14:04

Haydarpaşa Garı’nda düzenlenen Kadıköy Kitap Günleri’nin bu yılki konuklarından biri de çevirmen, yazar, müzik ve sinema eleştirmeni Sevin Okyay’dı. Kadıköylü yazar Sevin Okyay ile Haydarpaşa Garı’nı, Kadıköy’ü ve Okyay’ın sinema, müzik ve son dönemde sıkça kaleme aldığı polisiye yazılarını konuştuk.

“DİĞERLERİNDEN DAHA İYİ”

Bu yıl Kadıköy Kitap Günleri ikinci defa Haydarpaşa Garı’nda düzenlendi. Bu yıl sizi epeyce gördük burada, çok sevdiniz sanırım. Burada olmak nasıl bir duygu?

Evet, üç gündür buradayım. Açık söylemek gerekirse çok mutluyum burada olduğum için. Sahiden kendimi bir aileye dönmüş gibi hissediyorum. Özlemim vardı. Haydarpaşa’yla iç içe olmak çok güzel. Trenlerle olmak da öyle… Bizim zamanımızda daha eski banliyöler vardı. Kartal ve Pendik’e giderdik o trenlerle. Özlemişiz o günleri gerçekten.

İstanbul’da ve diğer şehirlerde düzenlenen kitap fuarlarına da katılıyorsunuz. Buranın bir farkı var mı?

Muhteşem bir yer burası. Örneğin birisi fotoğraf çekilmek istiyor, ‘gel buraya’ diyorsun geliyor. İnsanlarla kucaklaşabiliyorsun. Çok farklı bir atmosferi var buranın. Kitap fuarının ötesinde sevdiğiniz şeyle buluşmak gibi. Bu kitap günleri çok yararlı oldu. Bence diğerlerinden daha iyi.

“ÇARŞISI BİLE FARKLI”

Ne zamandır Kadıköy’de yaşıyorsunuz?

25 yıldır Kadıköy’de yaşıyorum. Ama annem Çiftehavuzlar’da babam da Bostancı’da yaşıyordu. Eskiden beri Kadıköylüyüm yani.

Kadıköy’ün bir özgünlüğü var mı sizin için?

Çarşısı bile farklı. İnsanları kendine özgün. İstanbul’un İzmir’i gibi. Gerçi kentsel dönüşüm yüzünden şikâyetçiyim. Semtin dokusu değişiyor. Sayfiye evlerinin yerini canavarlar alınca insanın biraz morali bozuluyor.

“KADIN YAZARLAR ARTIYOR”

Çok yönlü bir yazarsınız. Sinema, polisiye yazarlığı ve eleştirmenlik yapıyorsunuz kendinizi ne olarak tanımlıyorsunuz?

Çevirmen olarak tanımlıyorum. Harry Potter sayesinde.

Türkiye de çevirmenlik zor iş hem çalışma şartları, hem telif hakları noktasında. Siz nasıl bir süreçten geçtiniz?

Harry Potter’ı çevirmeseydim çok sıkıntı yaşardım. Baskı paralarını hep alıyordum. Onun dışında geçinemezsiniz yani. Çevirmenlikle geçinilmez. Başka bir iş bul dediler gittim basına girdim. Onda da para alamıyorsun ki. Yeni çıkmış işlerden birini alır çevirirsen para alırsın.

Türkiye deki okurlar için çevirmenin bir önemi var mı? Kitap alırken çevirmen göz önünde bulunduruluyor mu?

Bakma sen, ben Harry Potter çevirmeniyim diye tanınıyorum. Ender olsa da bakıp alan vardır.

Şu sıralar polisiye dergi olan 221B’de yazıyorsunuz. Türkiye’de polisiye yazı türüne ilgi artıyor mu?

Hem yazar hem de okur artıyor bana göre. İki üç yıl öncesine kadar çok fazla kadın yazar yoktu mesela bu alanda. Ama şimdi birçok kadın yazar üretimde bulunuyor. Her ülkede kadınlar daha fazla polisiye yazıyordur.

Neden?

Bana kalırsa kadınları çeken, seslenen bir yanı da var polisiye romanların. Nedeni o olabilir. İyi ve özgün kitaplar çıkıyor. Arada ‘bu ne kardeşim’ dediklerim de oluyor ama ender. Polisiye türünde bilinen yazarların hepsi iyi yazarlardır.


ARŞİV