Meclis’te görüşülmek üzere hazırlanan ve geçtiğimiz haftalarda medyaya yansıyan torba taslakta Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve Kabahatler Kanunu’ndaki çok sayıda maddede de değişiklik yapıldığı ortaya çıktı. Bu değişikliklerden birisiyse hayvanlara eziyeti önlemek amacıyla hazırlanan kanun tasarısı taslağı. Taslak torba taslağa dönüştürüldü ve bu kapsamda hayvanlara işkence yapanlar, öldürenlere 4,5 yıl, nesli yok olma tehlikesi altında olan hayvanları öldürenlere yedi yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. Peki, tüm bu değişiklikler yeterli mi? Hayvan hakları ihlâllerine karşı yaptıkları çalışmalarıyla tanınan Hayvan Hakları İzleme Komitesi’nden Burak Özgüner yapılan değişiklikleri Gazete Kadıköy’e yorumladı.
TASARIDA NELER VAR?
Hazırlanan taslakla, hayvanlara eziyet kabahat olmaktan çıkarılarak suç haline getirildi. Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılan değişikliğe göre, sahipli veya sahipsiz hayvana acımasız ve zalimce muamelede bulunan veya eziyet eden ya da haklı bir neden olmaksızın öldürene 4 aydan 3 yıla kadar hapis cezası verilecek. Birden çok hayvana karşı bu suçu işleyenin cezası yarı oranında artırılarak 6 aydan 4.5 yıla çıkacak. Nesli yok olma tehlikesi altında olan bir hayvanı öldüren kişilerin cezası ise daha ağır olacak. Bu kişilere, 3 yıldan 7 yıla kadar hapis öngörüldü. Birden çok hayvana karşı bu suçu işleyenin cezası yarı oranında artırılarak 4.5 yıldan 10.5 yıla kadar hapis olacak. Hayvanları birbirlerine zarar verecek şekilde dövüştürenler 2 aydan 2 yıla kadar hapisle cezalandırılacak. Sahipli hayvana karşı işlenen suçlar sahibinin şikâyetine, sahipsiz hayvanlara işlenen suçlar ise Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından Cumhuriyet başsavcılığına yazılı başvurusuna bağlandı. Bakanlık bu görevi bölge müdürlükleri ile il ve ilçelerdeki taşra teşkilatları aracılığıyla yerine getirecek.
“CEZASIZLIK DEĞİL ADALET”
Sözlerine son zamanlarda daha da görünür olan hayvanlara karşı şiddet, tecavüz gibi olayları yorumlayarak başlayan Özgüner, bu olayların bu günlerde daha da görünür olmasının sebebini, “Türkiye'de artış gösteren bir toplumsal şiddet, nefret kültürü var. Tam anlamıyla cinnet toplumunda yaşadığımızı düşünüyorum. Hayvanlar, toplum içerisinde en savunmasız durumda olan bireyler, özneler olduğu için, bu şiddet ortamından en çok nasibini alıyorlar.” sözleriyle açıkladı. Bu olayların olmasında cezasızlığın büyük payı olduğunu söyleyen Özgüner, şöyle devam etti: “Hayvana tecavüzün karşılığı, 625 TL olabilir mi? Üstelik failler, bu idarî para cezalarını ödemediğinde hiçbir yaptırımla da karşılaşmıyor. Canı yanan bir hayvanı öldürmenin cezası, ertelemesiz hapis cezası olmalı. Hayvanlara cezasızlık değil, adalet borçluyuz. Tasarının işkence konusunda hayvan türü ayırt etmeden düzenlenmesi gerekiyor. Yani mezbahada koyuna; faytonlarda atlara; sokaktaki hayvana da işkence eden faillerin tamamı cezalandırılmalı”
“YETERLİ DEĞİL”
Torba taslağı değerlendiren Özgüner yasayla ilgili şunları söyledi: “ Tasarıyı kesinlikle yeterli bulmuyorum. Sadece bu tasarıyı değil, Türkiye'deki ceza hukuku sistemini de yetersiz buluyorum. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin sadece belli suçlarda uygulanabilmesi gerekiyor. Tasarı, sadece çok tepki gören hayvan hakları ihlallerinde, toplumsal infiali sönümlendirmek için işe yarayacak. Bu hali ile tasarının getireceği yenilikler, çok nadiren hapis cezası, bol bol ceza erteleme, bazen adlî para cezası ve arttırılan idarî para cezaları olacak. Cezalar orantısız ve oldukça yetersiz. Sokakta Pitbull ırkı bir köpek bulup yuvalandıran bir kişiye 7.000 TL idarî para cezası kesilebilecekken tasarıya göre hayvan tecavüzcü bir faile 2.000 TL idarî para kesilebilecek.
“YAZILI BAŞVURU ŞARTI…”
Yasanın hayvan hakları savunucularının da fikirleri alınarak hazırlanması gerektiğini söyleyen Özgüner, tasarıda barınak ve hayvanat bahçelerindeki denetim eksikliğini ve cezasızlığın hala giderilmediğini “Hayvanları katleden, ıssız yerlerde ölüme terk eden belediye görevlilerine ceza verilmesinin önünün açılması gerekiyor. Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın, bugüne dek en kötü barınağa sahip belediyeye bile, hayvanların yaşamını olumlu yönde etkileyecek herhangi bir yaptırım uygulamadığını biliyoruz. Ya hayvanat bahçeleri, buralarda da yine cezasızlığı görüyoruz!” sözleriyle açıklıyor.
Getirilen yazılı başvuru şartının birçok olumsuzluğa sebep olacağına değinen Özgüner şöyle devam ediyor: “Böyle bir gerçeklik varken, soruşturmanın başlatılması için tasarıda "Orman ve Su İşleri Bakanlığı'ndan yazılı başvuru" şartı getirilmesi, suçların cezalandırılmasında keyfiyete sebep olacak ve bu durum cezasızlık ortamı yaratacak. Zaten devlet korumasında olan belediye görevlilerinin soruşturulması için bakanlıktan yazılı başvuru şartı getirilmesi, belediyelere, kamu görevlilerine yönelik koruma sağlayacak. Bu başvuru şartı, vatandaşın, STK'lerin başvuru ve şikâyet hakkını engelleyecek, suçlarla ilgili başvurularımız ile ilgili bakanlığın yazılı başvurusu yoksa savcılıklar başvurumuzun işleme konulmamasına doğrudan karar verebilecek. Bu durum, Anayasa'ya da taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne de aykırı. Ortada bir kötü niyet, biz hak savunucularını engellemek, hayvanlara yönelik sistematik suç işleyen belediyeleri koruma gibi bir düşünce yoksa bu durum düzeltilir.”
“CAYDIRICILIĞI YOK”
Hayvanlara karşı işkence, tecavüz, öldürme gibi fiillerin "iyi hal indirimi" uygulanarak ceza ertelenmesinin yolunun açılması ya da hapis cezasının adlî para cezasına çevrilmemesi için ceza alt limitinin en az 3 yıl olması gerektiğini söyleyen Özgüner, bu meseleyi şöyle örneklendiriyor: “Örneğin, önceden sabıkası bulunan bir şahıs, tasarıya göre, Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın takdiri varsa hayvana işkence ettiği için alt limitten cezalandırılıp, 1/6 iyi hal indiriminden de faydalanırsa 100 gün hapis cezası alacak. Bu hapis cezası, adlî para cezasına çevrildiğinde, günlüğü 20 TL'den (alt limit) olmak üzere 2000 TL ceza almış olacak. Bunu taksitle ödeyecek. Failin cezası ertelendiğinde, ne para cezası ödeyecek ne de suçu sabıkasına işlenecek. Hiçbir caydırıcılığı yok! Tasarıdaki "fiil suç teşkil etmediği takdirde" ifadesi, hayvana yönelik haksız fiil Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın değerlendirmesine bırakılabilir mi? Tasarı, hukuk nosyonundan oldukça uzak. Bu bürokratın işi mi? Bu hâkimin, mahkemelerin işi...Sokakta hayvanları toplu şekilde katleden, zehirleyen vatandaşa, belediye görevlisine yönelik uygulanması öngörülen yaptırım, 4.000 TL idarî para cezası. Katliam belediyece işlenmiş ise ceza, şimdi olduğu gibi, belediye bütçesinden, yurttaşın, bizlerin vergileri ile ödenecek. Can almanın bedeli 4.000 TL ya da 10.000 TL idarî para cezası olamaz. Kim katliam emrini vermiş, kim katliamı gerçekleştirmiş ise en az 3 sene hapis cezası ile yargılanmalı ve cezalandırılmalı.”
“TALEPKAR OLUNMALI”
Devletten ziyade topluma da büyük görev düştüğünü söyleyen Özgüner bunu şöyle anlatıyor: “Burada devletten ziyade, en büyük görev topluma düşüyor. Sadece Türkiye ile alakalı bir durum değil zaten hayvanlara yönelik şiddet hadisesi. Hayvanlara yönelik şiddet evrensel bir mesele ve çözülmesi gerekiyor. Hayvanla alakası olmayan insan da bu mücadeleyi sahiplenmeli. Dediğim gibi, bu şiddet ortamı hepimizi yutacak. İnsanlar şuna karar vermeliler: Hayvan tecavüzcüsü, kedinin gözünü oyan failler, sokakta yaşam mücadelesi veren sokak hayvanının üstüne kaynar su dökebilecek kadar gözü dönmüş bir insan ile aynı toplumda yaşamak istiyorlar mı? Hayvanlara yaşatılanlar umurlarında değilse bile kendilerini, çocuklarını korumak için bir karar vermeleri gerekiyor. Bu toplumun her duyarlılık sahibi, vicdanlı ferdinin sorumluluk alması ve mevzuatın düzenlenmesi için talepkâr olması gerektiğini düşünüyorum. Biz sahada çalışan insanların fikirlerini, taleplerini takip etsinler, dinlesinler, bizlerle hareket etsinler. Ve tabii ki hayvanlara uygulanan şiddete razı olmasınlar. Hayvanların çocuklardan hiçbir farkı yok, aynı derecede savunmasızlar; kendilerini bizim gibi, kolayca ifade edemiyorlar. Onların bizlerden başka kimsesi yok.”