Kobaneli çocuklara oyuncak ve kitap götürmek üzere yola çıkanlardan biri de lise öğrencisi Yağmur’du… Suruç’taki saldırıda yaralandı, yine de Ankara’daki barış mitingine gitmekten geri durmadı. Yağmur
Semra ÇELEBİ
Suruç Katliamı’nın üzerinden 93, Ankara Katliamı’nın üzerinden tam 13 gün geçti… 100 gün içinde iki büyük katliam, üç canlı bomba ve resmi rakamlara göre 133 ölümle karşılaştı bu ülke… Acılar katlanarak büyüdü; anneler, babalar, kardeşler, eşler, sevdalılar, arkadaşlar, yoldaşlar ve hatta çocuklar bir bir toprağa verildi… Katliamları yaşayanlar da yaşamayanlar da bir “eksiklik” duygusuyla yaşamaya devam ediyor; barış ısrarı “gelecek endişesiyle” birleşince daha çok anlam kazanıyor.
“Gençlik geleceğimizdir” sözünü kanatırcasına, her geçen gün daha karanlık bir gelecek vaat edilen gençler, yine de, bütün yaşanılanlara rağmen umudunu kaybetmiyor. İşte onlardan biri de Yağmur… Yağmur Taş henüz 17 yaşında, lise üçüncü sınıf öğrencisi.
Antakya’da yaşayan Yağmur, Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF)’nin çağrısıyla, çocuklara kitap ve oyuncak götürmek üzere çıktığı yolda, Suruç’taki canlı bombanın hedefi olan yüzlerce gençten biriydi. 33 genç fidanın yaşamını yitirdiği o vahşetten yaralı çıktı. Uzun süre İstanbul’da tedavi gördükten sonra memleketine, ailesinin yanına döndü. Ancak o da eksikti; birlikte yola çıktığı arkadaşlarını kaybetmişti…
Yaşanan katliamın ardından ülke içindeki çatışmalar şiddetlenirken Yağmur, barış mücadelesine daha çok sarıldı. Bir süre uzak kaldığı sokaklara, Ankara’daki Barış Mitingi’ne giderek geri döndü. Döndü ama bu sefer de Suruç’takinden çok daha büyük bir katliamla karşı karşıya kaldı. Neyse ki bu defa yara almadan kurtuldu…
KOBANE’YE OYUNCAK…
Suruç’tan sonra İstanbul’da tedavisi sürerken tanıştığım Yağmur’u, 10 Ekim sabahı Ankara Garı önünde görünce çok sevinmiş; hasretle sarılmıştım. Yanından biraz uzaklaştığım an patlayan iki canlı bombanın şokunu yaşarken aklıma ilk düşen de O olmuştu. O ve henüz çok genç olan yüzlerce güzel yüz…
Ankara Katliamı’ndan sonra sağ salim evine dönen Yağmur’a, üç ayda iki katliam yaşamış bir genç olarak Suruç’tan Ankara’ya neler hissettiğini sordum. Verdiği yanıtlar, 17 yaşının çok üzerinde bir ağırlığı taşıyor.
Kobane’ye gitmeye nasıl karar verdiğini şöyle anlatıyor Yağmur: “SGDF olarak DAİŞ’in yakıp yıktığı Kobane’yi inşa etmek için ‘Beraber Savunduk Beraber İnşa Edeceğiz’ şiarıyla kampanya başlattık ve çalışmasını yürüttük. İnşaat çalışmalarına katılacaktık, kütüphane, çocuk parkı, hatıra ormanı yapacaktık. Antakya ve Adana’dan yaklaşık 30 kişi yola çıkmıştık.”
“BÜYÜK BİR ŞOK YAŞADIM”
Suruç’ta mola verdikleri Amara Kültür Merkezi’nde kendini patlatan canlı bombadan iki bilye boynuna ve sırtına isabet ediyor Yağmur’un; “Patlama olacağı aklımızın ucundan bile geçmemişti. Doğal olarak büyük bir şok yaşadım. Daha bir iki saat önce özlemle sarıldığım, halaylar çektiğim, kahvaltı ettiğim yoldaşlarımın cansız bedenleri yerde yatıyordu.”
O yoldaşları, birlikte yola çıktığı, uzun vakitler geçirdiği, pek çok şeyi paylaştığı Okan ve Yunus Emre’ydi… Okan Pirinççi 18, Yunus Emre Şen 22 yaşındaydı.
“İKİNCİ DEFA YAŞADIM”
Asıl merak ettiğim ise, bir canlı bomba katliamından sağ kurtulduktan sonra Ankara’daki Barış Mitingi’ne gitmeye nasıl motive olduğuydu. Yağmur’un cevabı çok net: “DİSK, KESK, TMMOB ve TTB 10 Ekim’de Ankara’da büyük bir barış mitingi düzenliyordu. Biz de SGDF olarak sarayın savaşına inat barışın sesini yükseltmek için oradaydık. Suruç katliamından sonra neredeyse ilk defa kitlesel bir etkinliğe ‘bomba patlar’ düşüncesiyle gitmemiştim. Yani kafamda öyle bir düşünce yoktu.”
Peki, patlama olunca ne hissetti: “Patlamanın olduğu yerin yaklaşık 50 metre ilerisindeydim. Tam karşımda patlama oldu. O an Suruç’u ikinci defa yaşadım. Patlama sesleri, çığlık sesleri, yanık kokusu aynıydı. Patlama anında Suruç’ta yaşadıklarım gözlerimin önüne geldi.
Yine de soğukkanlılığını kaybetmemiş Yağmur: “Patlamadan sonraki birkaç dakika Suruç’u tekrar yaşamanın etkisindeydim. O etkiden kurtulduktan sonra çevremdekileri sakinleştirmeye ve daha soğukkanlı olmaya çalıştım.”
“ACIMIZ BÜYÜK ÖFKEMİZ DE”
Üç ayda iki büyük patlama yaşayan Yağmur, ısrarla barış mücadelesinden vazgeçmediğini vurguluyor: “Acımız çok büyük evet ama daha çok öfkeliyiz de. Suruç’ta ve Ankara’da yitirdiklerimizin hesabını sormak ve geride bıraktıkları adalet ve barış taleplerini yükseltmek boynumuzun borcu. Dayattıkları bu karanlık geleceğin karşısında durup birleşik mücadeleyi büyüterek hesap sormak halkların elinde.”
Yağmur Taş, 17 yaşında iki canlı bombanın hedefi oldu. Şans eseri ikisinden de sağ kurtuldu. Şimdi ona daha aydınlık bir gelecek sunmak, onun umudunu boşa çıkartmamak hepimizin elinde…