Depremlerin olduğu ilk günden itibaren bölgede afet sonrası müdahale ve tespit, iyileştirme süreçleriyle ilgili çalışmalar başlatan Mimarlar Odası, deprem bölgesi ile ilgili ilk raporunu kamuoyu ile paylaşmıştı. 29 Mart – 2 Nisan 2023 tarihleri arasında, bölgeden değerlendirme yapan Mimarlar Odası, ikinci raporu da paylaştı. Raporda, enkaz kaldırma, rehabilitasyon ve yeniden yapım faaliyetlerinin sürdürüldüğü ancak, “Olağanüstü koşulların devam ettiği, yaşamsal ihtiyaçların karşılanmasından yıkım çalışmalarına afet sonrası sürecin yönetiminde yanlışlıkların, yetersizliklerin ve koordinasyon eksikliklerinin devam ettiği tespit edildi” görüşüne yer verildi.
“ORMANLAR, MERALAR, KORUMA ALANLARI…”
“Depremlerin ardından bugüne kadar; toplum sağlığının korunarak sağlıklı, sağlam ve güvenli yaşam çevrelerinin oluşturulmasına, eğitim hakkının sağlanmasına, yurttaşların yaşamsal ihtiyaçların giderilmesine yönelik yeterli önlem alınmadı” ifadelerinin yer verildiği raporda, bunların aksine bölgedeki yapılaşma ve imar sürecinin yeniden başlatılmasına odaklanılmadığı, ormanlar, meralar ve koruma alanları yapılaşmaya açıldığı; OHAL Kararnameleri ile Bakanlık ve TOKİ’ye sınırsız inşaat yetkileri verildiği paylaşıldı.
“HUKUKİ DENETİM YOK SAYILDI”
Raporun devamında şu görüşlere yer verildi: “Riskli alan ve acele kamulaştırma kararlarıyla bölgedeki yurttaşların yaşam alanlarına ve varlıklarına el konuldu. Kent merkezlerine uzak, tarım arazileri, orman alanları veya doğal-arkeolojik sit alanlarına yakın veya üzerinde bulunan alanlarda Bakanlık ve TOKİ tarafından hazırlanan planlar çerçevesinde; yerel idare, meslek kuruluşları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları sürece dâhil edilmeksizin tip projeler olarak tasarlanan kalıcı konutların üretimine başlanmıştır. Nüfus, konut ihtiyacı, yapı-hak sahipliği, eğitim ve sağlık altyapı ihtiyacı, bölgedeki mevcut çevre düzeni ve imar planlarında yer alan hükümleri ve notları, bölgesel planlama yaklaşımları vb. ilişkin hangi verilerin veya kriterlerin gözetildiği açıklanmayan süreçte; AFAD tarafından Bakanlık, TOKİ ve bağlı, ilgili ve ilişkili kurumlara milyarlarca lira kaynak aktarılmıştır. Bu kamu kaynakları da kamu ihale mevzuatından muaf kılınan yapım işi ihaleleriyle belirli gruplar tarafından üstlenilmiştir. Yaşanan depremler gerekçe gösterilerek; iktidar; afet ve kriz koşullarını kendi adına bir fırsata dönüştürmüştür. Kamusal ve hukuki denetim yok sayılarak bölgedeki planlama ve imar süreci yeniden yapılandırılmaya başlanmış, kamuya ait kaynaklar, kentler, doğal, kültürel değerlerin yatırım araçlarına dönüştürülmesine odaklanıldı.”
Raporun devamında çözüm önerilerine de yer verildi:
-Geçici Barınma Alanları’nın kurulum ve işletme süreçlerinin yeniden değerlendirilmesi, orta ve uzun vadede artacak, değişecek ve farklılaşacak ihtiyaçlara cevap verecek esnek düzenlemeler yapılmalı.
-Enkaz kaldırma ve boşaltma sahalarında gerekli sağlık önlemleri alınmalı, ayrıştırma yapılmalı ve mevcut kontrolsüz enkaz boşaltım süreci durdurulmalı. Kentlerin ve kırsalın yeniden yapımı süreçlerinde yerel kaynaklara ve yerel işgücüne öncelik verilmeli.
-Yeni konut alanları için yer seçimi süreçleri ve yapı üretim süreçlerinde acele ile alınan merkezi ve buyurgan kararlardan geri dönülmeli, toplumsal katılım sağlanmalı. Yerel yönetimlerin karar verebilme ve uygulayabilme kapasiteleri yeniden oluşturulmalı.
-Afet bölgesinde sağlık ve eğitim altyapısı, sosyokültürel donatı alanları, kamusal ve yeşil alanların hızlı bir biçimde rehabilitasyonu, güçlendirilmesi ve yeniden üretimi sağlanmalı.
-Hak sahibi olamayan ve artan emlak fiyatları karşısında güvenli bir yaşam alanı bulma şansı kalmayan birçok kentli için sosyal ve erişilebilir, güvenli ve sağlıklı konut politikaları üretilmeli ve hak sahibi olamayacak yerel toplulukların konut edinmeleri sağlanmalı.