İstanbul depreme böyle hazırlanmış!

İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna: “Mevcut iktidarın kentleri depreme hazırlamak için kentsel dönüşümden başka önerisi ve uygulaması bulunmuyor”

04 Şubat 2020 - 12:24

Elazığ’da 24 Ocak Cuma günü yaşanan depremin yankıları sürüyor. Kentte 100’e yakın bina yıkılırken, 3 binin üzerinde de ağır hasarlı bina tespit edildi. Depremde hasar görmediği belirtilen tek bina ise 2018’de faaliyete başlayan Fethi Sekin Şehir Hastanesi oldu. Hastanenin yapımında 872 deprem izolatörü kullanılmış. Hastanenin yapımında kullanılan sismik izolasyon  sistemi yaklaşık 30 yıl önce geliştirilmiş bir teknoloji. Bu sistem deprem sırasında binaların taşıyıcı sistemlerindeki hasarları en aza indiriyor.

Peki 30 yıl önce geliştirilen bu teknoloji neden diğer binalarda kullanılmıyor?  Türkiye’de ve İstanbul’da kaç adet riskli yapı var? Bunlar nasıl dönüştürülecek? TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, eylül ayında İstanbul’da yaşanan depremin ardından “Ölçü” adlı dergisini yayımladı. Birçok bilim insanının yazılarının yer aldığı dergide İstanbul depremine dair detaylı bilgiler de bulunuyor.

DEPREM KONSEYİ NEDEN DAĞITILDI?

İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna’nın verdiği bilgilere göre, Türkiye genelinde 20 milyon yapının depreme dayanıklı hale getirilmesi gerekiyor. 1999 depreminde kamu kurumlarına ait çok sayıda binanın hasar gördüğünü belirten Suna, yazısında şu bilgileri paylaşıyor: “1999 depreminden hemen sonra, 21 Mart 2000 tarihinde Ulusal Deprem Konseyi kuruldu. Deprem bilimcilerinden, üniversite ve bilim çevrelerinin temsilcilerinden oluşan konsey, 2002 yılında Strateji Raporu ile kamuoyunun karşısına çıktı. Konseyin 2005 yılında topladığı Deprem Şurası ise katılımcı yelpazesinin genişliği  ve donanımıyla Türkiye’nin deprem konusundaki makus talihini değiştirecek potansiyeli açığa çıkardı. O yıllarda zamane hükümetin yetkilileri pek çok söz verdi, ne yazık ki zamanla verilen sözler unutuldu, şura kararları sümen altı edildi.”

Suna’nın paylaştığı bilgilere göre, 2007 yılına gelindiğinde ise büyük umutlarla kurulan Deprem Konseyi’nin varlığına da son verildi. Peki konsey neden dağıtıldı?

Suna bu soruya şöyle cevap veriyor: “Açık ki ortada sadece iş bilmezlik, beceriksizlik ya da yönetsel zafiyet yoktur... Bu tercihin  işaret ettiği  noktada kentsel dönüşüm projeleri yer alıyor. Çünkü mevcut iktidarın kentleri depreme hazırlamak için kentsel dönüşümden başka önerisi ve uygulaması bulunmuyor. Kamuoyunda Kentsel Dönüşüm Alanlarının Dönüştürülmesi Hakkında Kanun 2012 yılında yürürlüğe girdi. O tarihten bu yana büyük kentlerimiz, kentsel dönüşüm projeleri tarafından teslim alındı.”

“1 MİLYON KONUT RİSKLİ”

Suna, İstanbul’da 1 milyon konutun güvenli olmadığını ve mühendislik hizmeti almadan inşa edildiğini belirtiyor. İstanbul nüfusunun yarısının riskli konutlarda yaşadığını söyleyen Suna, şöyle devam ediyor: “Olası İstanbul depremine ilişkin üretilen senaryoların en iyimserinde bile, depremin on binlerce yapıyı etkileyeceği, yüz binlerce insanın hayati tehlike altında olacağı tahmin ediliyor. Buna rağmen afet toplanma alanları ve ulaşım güzergahları ile düzenlemeler halen yetersiz durumda.”

OKULLAR VE HASTANELER

Dergide yazısı bulunan bir başka isim de  Prof. Dr. Haluk Eyidoğan. Ulusal Deprem Konseyi üyeliği yapan Eyidoğan’ın paylaştığı bilgiler de oldukça dikkat çekici. 1999 depreminden sonra çıkarılan Yapı Denetim Yasası, DASK Yasası ve AFAD Yasası’nda düzenlemeler yapılmadığını ifade eden Eyidoğan, İstanbul Valiliği tarafından 2006 yılında başlatılan İSMEP projesi için 5 farklı uluslararası bankadan alınan 2 milyon Euro civarında bütçeyle 801 okul, 48 hastane binası olmak üzere toplam 986 binanın güçlendirildiğini belirtiyor. Ancak Eyidoğan, İstanbul’da 159’u özel olmak üzere 231 hastane ve 5 bin 249 okulun güçlendirilmeyi beklediğine işaret ediyor.

“YARA SARMANIN ÖNÜNE GEÇEMEDİK”

1 Ocak 2019 tarihinde yeni deprem yönetmeliğinin hazırlandığını hatırlatan Eyidoğan şöyle devam ediyor: “Afet risklerini azaltma yönetimi, halen afet müdahale, yardım, yara sarma anlayışının önüne geçemedi. 21. yüzyılın beşte birini bitirdik ancak bugün vardığımız noktada, uluslararası afet politikalarında önerilen risk yönetimi ağırlıklı bir yasal ve kurumsal yapılanma ve toplumsal katılımcılığı içeren bir afet yönetim düzeni tam anlamıyla gerçekleşmedi.”

DOLGU ALANLAR ALTERNATİF Mİ?

Yapı güvenliğinin dışında tartışılan bir başka konu da dolgu sahalarına ve dere yataklarına inşa edilen yapılar. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi  Yönetim Kurulu Üyesi  Özgecan Ircıoğlu, İstanbul kıyılarından artan dolgu saha alanlarının toplanma alanı alternatifi olarak sunulmasının doğru olmadığını vurguluyor.

1999 depreminden sonra İstanbul’da 496 afet toplanma alanı belirlenmişti. Ancak belirlenen 496 alanın 419’u imara açıldı.


ARŞİV