İstanbul hâlâ depreme hazır değil!

İstanbul Planlama Ajansı’nın Marmara Depremleri’nin 25. yılı için hazırladığı rapora göre İstanbul’daki mevcut yapı stokunun önemli bir kısmı hâlâ depreme dayanıklı değil. Yıkıcı bir depremde büyük bir can ve mal kaybı riski bulunuyor

23 Ağustos 2024 - 09:25

17 Ağustos 1999 tarihinde Kocaeli Gölcük ve 12 Kasım 1999 tarihinde Düzce Kaynaşlı merkezli gerçekleşen 7,4 ve 7,2 şiddetindeki depremlerin üzerinden 25 yıl geçti. Kocaeli ve Düzce dışında, başta Sakarya ve Yalova olmak üzere İstanbul, Bolu, Bursa, Eskişehir ve Zonguldak’ta da yıkımlara ve can kayıplarına sebep olan bu depremlerde İstanbul Planlama Ajansı raporuna göre  18 bin 325 kişi hayatını kaybetti, 26 bin 459 kişi de yaralandı, yaklaşık 350 bin yapı hasar gördü. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İstanbul Planlama Ajansı’nın yayınladığı “Türkiye’de Depremin 25 Yılı” raporuna göre dünyada deprem riski açısından Türkiye 9,3 puanla 191 ülke içinde 9. sırada yer alıyor. 1999 yılından bu yana Türkiye’de afet yönetimine yönelik olarak yasal, yönetsel, kurumsal ve finansal kapsamda pek çok uygulama hayata geçirilse de bazı uygulamalar ise uzun süren tartışmaları da beraberinde getirdi. Hayata geçirilen imar afları, kentsel dönüşüm çalışmaları, riskli alanların belirlenmesi, rezerv alan çalışmaları, toplu konut üretimi, kurumsal yapıda yapılan değişiklikler ve afetle mücadele kapsamında vergilendirme yöntemi ile toplanan paralar, İstanbul başta olmak üzere Marmara Bölgesi’nin kapısında bekleyen deprem krizinin gölgesinde sürekli gündemde oldu.

KONUT STOKU YAŞLI

İstanbul’da olası bir deprem durumunda hasar alması öngörülen binalara ilişkin çeşitli yıllarda çalışmalar yapıldı. 2019 yılında gerçekleştirilen İstanbul’un Olası Deprem Kayıpları Tahminlerinin Güncellenmesi çalışması kapsamında ise 7,5 şiddetinde senaryoda 13 bin 495 binada çok ağır, 34 bin 345 binada ağır, 146 bin 552 binada orta, 301 bin 626 binada ise hafif hasar oluşacağı öngörüldü. Deprem sonucu onarılamayacak boyutta hasar alarak tekrar yapılması gerekliliği olan çok ağır ve ağır hasarlı bina sayısı ise 47 bin 840 olarak belirlendi. Bu rakam İstanbul’daki tüm binaların yüzde 4,1’ini oluşturuyor.

Raporda yer verilen bilgilere göre konut stoku bakımından yaşlı bir kent olan İstanbul’da her üç yapıdan ikisinin 2000 yılı öncesinde yapıldığı biliniyor. 2022 yılı Ağustos ayında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Türkiye’de 6,8 milyon riskli konut olduğunu, bunlardan 1,5 milyonunun acilen dönüştürülmesi gerektiğini; İstanbul’da ise 1,3 milyon riskli konut olduğunu ve 230 bin yapının ise acil dönüşmesi gerektiğini açıkladı. 23 Ekim 2023 tarihinde yayınlanan TBMM Bayındırlık, İmar, Ulaştırma Komisyonu Raporunda ülke genelinde 6 milyon konutun risk altında olduğu belirlendi. 2 milyon bağımsız bölümün de acil olarak dönüştürülmesi gerekli görülse de kanun yürürlüğe girdikten 11 yıl sonra dönüştürülmesi gerekli olan bağımsız birimlerin sadece dörtte birinin dönüşüme girdiği görülüyor.

KAMU BİNALARI NE DURUMDA?

İstanbul’da kamu binalarının depreme karşı dayanıklılığı da 1999 Marmara depremleri ile gündeme geldi. İstanbul’un olası deprem riskine karşı yapısal ve fiziksel olarak güçlendirilmesi ve acil hazırlıkların en üst düzeye çıkartılmasını amaçlayan ve başta Dünya Bankası olmak üzere birçok yabancı kuruluş tarafından 2,4 milyar Avro kadar fon sağlanan İSMEP (İstanbul Sismik Riskin Azaltılması Projesi), İstanbul Valiliği Proje Koordinasyon Birimi tarafından yürütülüyor. 2024 yılı Mayıs’ta İstanbul Valiliği tarafından açıklamada, yapılan incelemelerde okulların 1428’inin riskli olduğu; riskli okulların 481’inin yıkılarak yeniden yapıldığı, 799’unun ise güçlendirme yoluyla depreme dayanıklı hale getirildiği açıklandı.  Boşaltıldığı açıklanan 148 okulda ise yeniden yapım ve güçlendirmeye yönelik fizibilite çalışmalarına devam ediliyor. 

İMAR AFLARI

Raporda, uzun süre gündemden düşmeyen imar aflarına da yer verildi. 1980’li yıllara damgasını vuran imar afları, 1999 depremlerinden sonra da hızla devam etti ve günümüze kadar 8 adet imar affı veya imar affı içerikli yasa yürürlüğe girdi.  TMMOB Mimarlar Odası tarafından 2018 yılında hazırlanan rapora göre yalnızca 2018 yılında uygulanan imar affıyla, 3 milyon 119 bin 947 kaçak ve imara aykırı yapı için toplam 26 milyar 151 milyon 389 bin 263 TL yapı kayıt bedeli alındı.

RİSKLİ ALANLARDA NE YAPILIYOR?

Rapora göre; 6306 Sayılı Kanun kapsamında İstanbul’un 23 ilçesinde, toplam 20 milyon metrekarelik alan riskli olarak ilan edildi. Bu riskli alanlarda ise yaklaşık 84 bin binanın dönüşümü sağlandı. İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı tarafından 2021 yılından bu yana yapılan çalışmalar kapsamında İstanbul il genelinde 142 Afet Öncelikli Müdahale Alanı (3617 hektar) belirlendi. Bu alanlar, 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı tarafından belirlenen 69 riskli alan (1145 hektar) ve 127 rezerv alan (38450 hektar) ile karşılaştırıldığında, sadece 2 riskli alanın ve 7 rezerv alanın kesiştiği belirlendi. Kentsel dönüşümde rezerv ve riskli alan ilan edilen alanlarda yapılan projeler değerlendirildiğinde ise bu alanlarda büyük ölçekli planlar yapıldığı ortaya çıkıyor.

“DEPREM KONSEYİ YENİDEN KURULMALI”

İstanbul depremin sadece Marmara bölgesini değil, tüm ülkeyi etkileyeceği vurgulanan raporda şu önerilere yer verildi:

-İmar affı ile yapı kayıt belgesi alan yapıların ve tamamı mühendislik desteği alınmadan yapılmış yapılar için belli bir süre sonunda mutlak suretle güçlendirme şartı getirilmeli, güçlendirme kontrolleri yapı denetim kuruluşları tarafından yapılmalı.

-Denetimsiz yapılaşmaya ceza sistemi getirilmeli ve takibi yapılmalı. Bina yapımına ilişkin esaslar ayrı bir yasa konusu olmalı.

-İstanbul başta olmak üzere afet riski olan tüm kentlerde orta ve büyük ölçekli yatırım ve yapılaşmalar için “Kentsel Afet ve Risk Etki Değerlendirmesi” yapılarak buna ilişkin bir yönetmelik düzenlenmeli.

-İmar Affı ve İmar Barışı Uygulamaları, Anayasa’da yer alacak kesin hükümler ile yasaklanmalı.

-6306 sayılı Afet Riskli Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Yasa kapsamında ilan edilen riskli alanlar siyasi kararlardan ziyade bilimsel ve teknik kurallara göre belirlenmeli.

-Yapı ölçeğinde kentsel dönüşüm uygulamalarının rant odaklı merkezlerden ziyade en riskli alanlardan başlaması zorunlu hale getirilmeli.

-Kentsel dönüşüm uygulamalarında kredi ve faiz desteği sunulmalı, kira yardımları güncellenerek kiracılara da verilecek şekilde güncel kira ortalaması baz alınarak verilmeli.

-Rezerv alan ve riskli alan tanımlarının amaç dışı kullanılmasının kesinlikle engellenmeli. Kamu arazilerinin imara açılması durumu yalnızca afetlerden zarar gören bölgelerdeki hak sahiplerine, dezavantajlılara konut alanı yaratmak için kullanılmalı.

-Bütünleşik Afet Planlarının afet riskli alanlar için hazırlanması ve uygulaması talep edilmeli.

-Ulusal Deprem Konseyi yeniden kurulmalı.

 


ARŞİV