İBB, 11 Aralık Çarşamba günü Haliç Tersanesi’nde “Deniz Çalıştayı” düzenledi. Akademisyenler, gazeteciler, meslek odaları, ilgili sivil toplum kuruluşları ve deniz sektörü temsilcilerinin katıldığı çalıştayda; toplu ulaşımda deniz payının artırılması, ulaşımda entegrasyon, deprem sonrası deniz yönetimi, iklim değişikliği ve deniz ulaşımının planlanması değerlendirildi.
“TEKNOLOJİNİN GÜCÜNÜ KULLANACAĞIZ”
Programda ilk konuşmayı Şehir Hatları Genel Müdürü Sinem Dedetaş yaptı. Dededaş, “İstanbul halkının ihtiyaçlarını göz önünde bulunduruyoruz, halen 59 gemi, 109 iskele ve 21 hatta İstanbul’a hizmet veriyoruz. Deniz ulaşımında teknolojinin gücünü kullanacağız. Yolcu memnuniyetini önemsiyoruz. Turistik gezi hatlarını planlarımızın arasına aldık.” dedi.
Çalıştayda konuşan Ekrem İmamoğlu ise “Boğaz, İstanbul’umuza sadece doğal ve coğrafi güzellik katmadı, deniz ulaşımı ile de büyük değer kattı. Köprüler yapıldıktan sonra, 2000 yılına geldiğimizde dahi, şehir içi taşımacılıkta deniz ulaşımı hissedilir bir paya sahipti, yüzde 10’lar düzeyindeydi. Bugün ise oran yüzde 4’ler düzeyinde gibi çok düşük noktada. Bunun sonucu olarak da bugün, günlük ortalamada sadece 800 bin civarında hemşerimiz deniz yolu ile ulaşımı tercih etmekte. 25 yıl bu alanda hiçbir ilerleme kat edilmediğini, aksine gerileme yaşandığını söylemek durumundayım. Şimdi biz kendimize, yeniden yüzde 10 düzeylerine çıkmayı hedef koyduk, ilerliyoruz” dedi.
“DENİZ ULAŞIMI GERİ PLANA ATILDI”
Deniz ulaşımına yönelik sorun ve çözüm önerilerinin etraflıca masaya yatırıldığı “İstanbul’da Deniz Ulaşımı” konulu ilk oturum, Dr. Kaptan Özkan Poyraz tarafından yönetildi. İlk konuşmayı Prof. Dr. Reşat Baykal “İstanbul’da Kent İçi Deniz Ulaşımının Dünü, Bugünü ve Yarını” başlığıyla yaptı. Baykal, 1950’den itibaren deniz yolu ulaşımının geri plana atılarak artan lastik tekerlekli ulaşım sisteminin öne çıkarıldığını ve bunun sürdürülebilir olmadığını vurguladı.
AFETLERDE DENİZ ULAŞIMI
Oturumun diğer konuşmacısı yüksek mühendis Tansel Timur, uzmanların uyardığı İstanbul depremini anımsatarak şunları söyledi: “İstanbul tarih ve deniz olduğu kadar aynı zamanda deprem kenti. Gölcük Depremi’nde ulaşım konusunda büyük aksaklıklar yaşadık. 48 saati aşan gecikmeleri hepimiz hatırlıyoruz. Bu acı tecrübe bize gösterdi ki; yaklaşan afete hazır olmak için deniz ulaşımını geliştirmeli ve diğer tüm ulaşım sistemleriyle entegrasyon sağlamalıyız.”
İSTANBUL’UN DENİZLE BAĞI
Oturumun üçüncü konuşmacısı Dr. İsmail Hakkı Acar, İstanbul’un yıllardır kentleşme baskısına maruz bırakıldığına değinerek şu ifadeleri kullandı: “İstanbul, kıyı şeridi yerine kuzeye doğru genişletilmek isteniyor. Bu eğilim maalesef binlerce yıldır deniz kenti olan İstanbul’un bu özelliğini kaybederek kara kentine dönüşmesine sebep oldu.”
İlk oturumun son konuşmacısı Prof. Dr. Mustafa İnsel, iklim değişikliği vurgusu yaparak, çevreci çözümler geliştirilmesi gerektiğini anlattı. İnsel, “Önceleri kutuplarda eriyen buzla küresel ısınmanın etkisini görebiliyorken, artık bu şehirde de bu etkileri görebiliyoruz. Ulaşımda elektrik teknolojisine geçişi hızlandırmalıyız” diye konuştu.
KANAL İSTANBUL TARTIŞILDI
Prof. Dr. Haluk Gerçek’in yönettiği ikinci oturumda Kanal İstanbul, tüm yönleriyle tartışıldı. Prof. Dr. Cemal Saydam, Türkiye’nin her biri birbirinden farklı özellikleri barındıran denizlere kıyısı olduğunun altını çizdi. Saydam, “Karadeniz’den Akdeniz’e geçmek, dünyanın en zıt deniz koşulların geçmek demektir. Bu iki denizi anlarsanız Marmara’yı o zaman tam anlamıyla anlayabilirsiniz. Son 3500 yılda oluşmuş Marmara, öyle hassastır ki, üzerine gidilirse yaşamını sürdüremez” şeklinde konuştu.
RAKAM DEĞİL İNSAN
Araştırmacı Cihan Uzunçarşılı Baysal, Kanal İstanbul’un maliyet, ekonomi, ekosistem, denizcilik ve uluslararası antlaşmalar bakımlarından birçok farklı başlıklar altında konuşulduğunu; ama insanın göz ardı edildiğini söyleyerek şunları dedi:
“Mega Projeler alanı olarak ilan edilen Kuzey Ormanları bölgesiyle ilgili yerel halkın ne hissettiğini konuşmalıyız. ÇED raporunda değinilmiş ama sadece rakam olarak belirtilmiş insanlar, akıbetlerinin ne olacağını bilmiyor. Yeni havalimanı arazisinde yaşayan insanlara ne olduğu hakkında fikrimiz yok. Aynı akıbet buradaki insanları da bekliyor. Yüzyıllardır burada yaşayan, tarım ve hayvancılık yapan insanlar artık ata topraklarında yaşayamaz duruma gelecek. Onların arsaları artık büyük firmaların ellerinde. Bu firmalar, köyleri arazi borsasına dönüştürdü. Bu köylerin muhtarları ile konuştuk. Tamamına yakını bu projeyi istemiyor.”
Moderatörlüğünü gazeteci, televizyon programcısı ve ekonomist Cem Seymen’in üstlendiği son oturumda İstanbul’un deniz kültürü konuşuldu.
SONUÇLAR PAYLAŞILACACAK
Ulaşımdan Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Orhan Demir, çalıştay sonunda kapanış konuşması gerçekleştirdi. Demir, “Önemli konulara temas edildi. Geliştirilen tüm proje ve çözüm önerileri, İBB tarafından raporlanarak ilgili paydaşlar ve kamuoyuyla paylaşılacak” dedi.