İstanbul Sözleşmesi’ne toplum ne diyor?

Konda Araştırma ve Danışmanlık Şirketi, toplumun İstanbul Sözleşmesi’ne ve kadına yönelik şiddete bakışını araştırdı

11 Eylül 2020 - 01:17

Türkiye’nin 15 yaş üstü yetişkin nüfusunu temsil edecek deneklerin tercihlerindeki eğilim ve değişimleri belirlemek ve izlemek için tasarlanan KONDA Ağustos 2020 Barometresi, kadına şiddet ile ilgili önemli noktalara değiniyor. 32 ilin merkez dâhil 110 ilçesine bağlı 206 mahalle ve köyünde 3 bin 569 kişiyle hanelerinde yüz yüze yapılan araştırmada, her bir mahallede gerçekleştirilen 18 anket için yaş ve cinsiyet kotası uygulandı. Kamuoyunda üzerinde iki kutuplu bir tartışmanın sürdüğü İstanbul Sözleşmesi için verilen cevaplar, insanların kadına yönelik şiddete bakışını ortaya koyuyor.

YÜZDE 62 SÖZLEŞMEYİ BİLMİYOR

Araştırma sonuçlarına göre toplumun yüzde 35’i İstanbul Sözleşmesinin içeriğini kısmen de olsa biliyor. Yüzde 62’si net bir şekilde bilmediğini söylüyor. İnsanlara İstanbul sözleşmesine karşı tavırları sorulduğunda ise, sözleşmeyi bilenlerin büyük çoğunluğu “sözleşmede kalınmalı” diyor. Sözleşmenin ne olduğunu bilenlerin yüzde 16’sı “sözleşmeden çıkılmalı”, yüzde 84’ü ise “kalınmalı” diyor.

Konda’nın 2015 Hayat Tarzları araştırmasında sorduğu “Erkek sever de döver de” ifadesiyle ele alınan kadına şiddet konusunda, Türkiye toplumunun aradan geçen zamanda önemli bir gelişme kaydettiği görülüyor. Beş yıl önce bu ifadeyi ‘kesinlikle yanlış’ bulanlar yüzde 37 iken, yüzde 63’e çıkmış durumda. İfadeyi ‘doğru’ veya ‘kesinlikle doğru’ bulanların oranı ise Ağustos ayı itibariyle yüzde 6. Benzer bir şekilde dolaylı da olsa bu konuyla ilişkili olarak bir dikkat çekici değişim namus ve kanun çelişkisi üzerine. 2010 yılında toplumun yüzde 45’i konu namus meselesi olunca kanun dışına çıkılabileceğini söylüyordu. Şimdi ise bu oran yüzde 21’e düşmüş durumda. Bu yargıya katılma oranları dindarlıkla düz, eğitim ve gelirle ters orantılı. Yani, namus için kanun dışına çıkılabileceğini düşünenler dindarlık arttıkça artarken, eğitim ve gelir arttıkça azalıyor.

Kadınlara şiddetle ilgili 5-10 senelik çerçevede görülen olumlu gelişmelerden biri de kadınların kıyafetinin şiddet sebebi olarak değerlendirilmesiyle ilgili. 2015’te insanların yüzde 80’i kadınların tacize uğramamak için bulundukları ortamlarda giyimlerine dikkat etmeleri gerektiğini belirtiyordu. Bu oranın 5 sene sonrasında üçte bire kadar düştüğü görülüyor.

MAHKEMELER TARAFLI MI?

Kadın cinayetlerinin kaydını tutan Anıt Sayaç sitesinde 2018 yılında 409, 2019’da 417, içinde bulunduğumuz 2020 yılında ise 245 kadının hayatını kaybettiği bilgisine ulaşılıyor. Kadınlara dair yargılarda geçen yıllara göre olumlu bir gidişat gözlense de gerçekte kadına karşı şiddetin azalmadığı, bilakis arttığı görülüyor. Kadın cinayeti davalarının bir kısmı kamuoyunda da büyük oranda tartışılmakta, bir kısmı ise kimse tarafından duyulmadan kapatılıyor. Diğer yargıların aksine bu yargıya katılma oranı geçen 4 yıl içinde 4 puan artmış, toplumun yüzde 43’ü mahkemelerin erkekler lehine yanlı davrandığını söylemiş. Toplumun ortalamada katıldığı tek yargı da bu konu. Araştırma sonuçlarına göre demografik kırılımlarda kadınların çok daha yüksek oranda katıldığı, erkeklerinse mahkemelerin kendilerine taraflı davrandığını düşünmedikleri görülüyor. Orta yaşlılar diğer yaş kümelerine göre daha düşük oranda katılıyor. Öğrenciler, modernler, yüksek eğitimliler ise mahkemelerin erkeklerden yana tavır aldığını söylemeye daha yatkın. Gelir bu yargıya bakışı yüksek oranda etkilemiyor. Hâlbuki dindarlık arttıkça mahkemelerin taraflı davrandığına inanma oranı azalıyor. Bu yargıya dair en dikkat çekici durum ise siyasi tercihlerin etkisi. AKP ve MHP seçmenlerinin mahkemelerin erkeklerden yana tavır aldığını düşünme oranları diğer parti seçmenlerine göre oldukça düşük. İktidar partilerinin seçmenleri mahkemelerin tarafsız olduğunu düşünmeye daha meyilli. Kadın cinayetlerinde mahkemelerin erkeklerden yana tavır alması konusunda sözleşmede kalmak ve çıkmak isteyenler tamamen zıt görüşteler. Sözleşmeden çıkılması gerektiğini düşünenler mahkemelerin taraflı davranmadığını düşünürken, kalınması gerektiğini söyleyenler, cinsiyet farketmeksizin, mahkemelerin erkeklerden yana tavır aldığı fikrine katılıyor.

KADINLAR DAHA ÇOK DESTEK VERİYOR

Yapılan araştırmanın sonucuna göre, kadınlar İstanbul Sözleşmesi’ne daha yüksek oranda destek veriyor. Kadına karşı şiddete, ‘namus’ adı altında işlenen suçlara, tacize uğrayan kadının yanlış giyindiği düşüncesine karşı çıkıyor, mahkemelerin erkeklerden yana tavır aldığını düşünüyor, eğitim seviyesi yükseldikçe hem kadınlarda hem de erkeklerde konuya dair bilgi de, şiddete karşı olma hali de artıyor. Toplumun doğru olanı söylemesi ile eylemleri arasında farklar bulunuyor. Kadın cinayetleri haberlerinde toplumun fikrindeki iyiye gidişatın karşılığı maalesef pratikte görülemiyor.

2019 YILINDA 474 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 2019 raporuna göre, kadına karşı şiddet yüksek oranda hane içinden, tanıdığı bir erkekten geliyor: “2019 yılında öldürülen 474 kadının 152’sinin kim tarafından öldürüldüğü tespit edilemedi. 134’ü evli oldukları erkek, 25’i eskiden evli olduğu erkek, 51’i birlikte olduğu erkek, 8’i eskiden birlikte olduğu erkek, 29’u amcası, eniştesi, evli olduğu erkeğin babası, kardeşinin evli olduğu erkek gibi akrabalık ilişkileriyle bağlı olduğu kişiler tarafından öldürüldü. 19’u tanıdık, 15’i babası, 13’ü kardeşi, 25’i oğlu, komşusu, çocuğuyla aynı okulda veli olan kişi gibi tanıdığı kişiler, 3’ü de tanımadığı kişiler tarafından öldürülmüştür.”


ARŞİV