İstanbul'un sesini dinlemek ister misiniz?

İstanbul’un seslerini kaydeden akademisyen Pınar Çevikayak Yelmi, “İstanbul gibi dinamik bir şehrin sesleri hızla değiştiği için şehrin ses sembollerinin korunması gerekli” diyor

14 Nisan 2016 - 14:47
Gökçe UYGUN
“Varlığı saptanan bir ses sembolü korunmayı hak ediyor demektir, çünkü ses sembolleri bir toplumun akustik yaşamını benzersiz kılar…” demiş Kanadalı besteci R. Murray Schafer.
Bu gerçekten yola çıkan akademisyen Pınar Çevikayak Yelmi, şehrin seslerini araştırarak,  ‘’İstanbul’un Sesleri’’ adlı bir doktora tezi projesi hazırladı. Koç Üniversitesi Araştırma Görevlisi Yelmi, bir de İstanbul'da kaydettiği seslerden oluşan ses haritası oluşturdu. Hüseyin Kuşçu ile birlikte hazırladığı ‘soundsslike' adlı interaktif web sitesinde (soundsslike.com) İstanbul’un sesleri dinlenebiliyor.  Sesler bölgele göre de ayrılmış; örneğin Kadıköy’de Saracoğlu stadı yakınlarını tıklayınca maç tezahürat seslerini duyarken, Zeytinburnu/Veliefendi bölgesinde at yarışlarını dinlemek mümkün…
Pınar Çevikayak Yelmi’ye İstanbul’un seslerini sorduk…
İstanbul’un Sesleri Doktora Tezi Projesi’ni ne zaman çalışmaya başladınız?
Yüksek lisans tezim için, şehri sesleriyle tanıtan bir rehber tasarlamıştım. Sonra bu çalışmayı bir doktora projesiyle derinleştirmek istedim. Böylece 2012 Eylül'de Koç Üniversitesi Tasarım, Teknoloji, Toplum bölümünde doktoraya başladım ve İstanbul’un Sesleri projesini başlattım.
Proje çalışmaları ne kadar sürdü?
2015 Ocak'a kadar şehir ve kültür sesleriyle ilgili araştırmalarım sürdü. Sonrasında, kaydedilecek sesler bir anket çalışmasıyla belirlendi. Farkındalık artırmak için Soundwalk (ses yürüyüşü) Atölyeleri düzenledik. 2015 başında ise İstanbul’da ses kayıtlarına başladık ve 1 sene boyunca 200'ün üzerinde ses kaydettik. Bu seslere Koç Üniversitesi Suna Kıraç Kütüphanesi Dijital Koleksiyonlardan ulaşılabilir. /http://digitalcollections.library.ku.edu.tr/cdm/landingpage/collection/SOI)
''Sonra bu sesleri kent haritası üzerinde işlediniz ve internet üzerinden dinlemeye açık hale getirdiniz'' diye özetlemek mümkün mü?
Anket katılımcılarının cevapları doğrultusunda belirlenen sesleri ve daha fazlasını 1 sene boyunca kaydetmeye çalıştık. Ama kaydedemediğimiz sesler oldu. Bu yüzden biz bu projeyi tek bir ekibin değil de, ilgilenen herkesin ses kaydedip yükleyebileceği daha sürdürülebilir bir platforma dönüştürmeye karar verdik. . Soundsslike sitesinde kullanıcılar da sisteme girerek etraflarında duydukları sesleri ekleyebiliyorlar.
Günlük hayatta seslerin pek farkında değiliz esasen, özellikle şehirlerdeki 'gürültü' nedeniyle. Sizce ses kültürünün önemi nedir?
Aslında şehrin gürültüsü dediğimiz şey de, kentin yaşayışına ait seslerin toplamı. Ama ne yazık ki, biz bütün bu koşturmaca ve karmaşa içerisinde durup dinleyemiyoruz. Her gün duyduğumuz sesleri bile duymazdan geliyoruz, hatta bazen bunun için kulaklık takıp müzik dinliyoruz sırf şehrin gürültüsünü maskeleyebilmek için. Halbuki dinleyebilsek, işitsel öğelerin kültürümüzü ve kent hayatını nasıl yansıttığını, ne kadar eşsiz ve önemli olduklarını kavrayabileceğiz.
Ses konusunda akademik bilgisi olmayan birine bu projeden üstün körü bahsetsek, muhtemelen 'İstanbul çok gürültülü' yorumunu duyarız. Ses ile gürültüyü ayıran nedir?
Gürültü, ‘o anda istenmeyen ses’ olarak tanımlanıyor. Yani aslında bir kişinin ses olarak algıladığını, başka bir kişi gürültü olarak algılayabilir. Mesela, araba kornası yoldan karşıya geçen bir kişi için hayati bir bilgi taşırken, evinde oturan başka bir kişi tarafından gürültü olarak algılanabilir.
İstanbul'un ses hafızasında geçmişte olan ancak bugün olmayan hangi seslerden bahsetmek mümkün?
1900’lü yılların başlarında atlı tramvaylar vardı. Onlarla birlikte vardacılar denilen tramvayın geldiğini haber vermeyi meslek edinmiş kişiler de vardı. Onlar artık yok ve sesleri de yok. Keşke o zamanlarda kaydedilmiş kayıtlar olsa da dinleyebilsek. :) Onun dışında azalmakta olan meslekler var: bozacılar, yoğurtçular, sütçüler, pvc kaplamacılar, tüpçüler gibi..
Bu proje sırasında eski TRT efektörü Korkmaz Çakar ile tanışma fırsatımız oldu. 1960-1970 yıllarında kaydettiği kendi kişisel arşivindeki sesleri bizimle paylaştı. Bu seslerin içinde buharlı vapur düdükleri, Sirkeci Garı'ndan kalkan Viyana aktarmalı Münih treni için 3 dilde yapılan anons (Türkçe, Fransızca, İngilizce) ve o zamanın sokak satıcıları yer alıyor. Artık bu sesleri günlük hayatta duyamıyoruz.
Siz bu çalışma ile bir 'ses arşivi' tutmuş oluyorsunuz, değil mi?
Evet, biz bu çalışma ile geçmiş ve gelecek şehir seslerinin de eklenebileceği kapsamlı bir ses arşivi oluşturmayı planlıyoruz.
Projenin temel amacının ''seslerin korunmasını kolektif bir çalışmaya dönüştürmek'' deniliyor. Sesler nasıl korunabilir?
Sesleri kaydedip bir yerde topladığınızda arşivlemiş oluyorsunuz. Ama seslere olan farkındalığı artırıp, önemini günlük hayata aktarabilirseniz korumuş da oluyorsunuz. Sesler aslında dinamik bir yapıya sahip oldukları için somut olmayan kültürel miras kapsamında değerlendiriliyorlar ve bu da sürdürülebilirliği beraberinde getiriyor. Eğer bu kentte yaşayanları projeye dahil edebilirsek, önemli ve korumaya değer buldukları sesleri www.soundsslike.com adresindeki ses arşivine yüklemeye teşvik edebilirsek, işte o zaman şehir seslerini korumaya yönelik sürdürülebilir kitle-kaynaklı bir ses arşivinin temellerini atmış olacağız.
İstanbul'da baskın olan ve geride kalan sesler hangileri? Semtler arası ses farklılıkları nedir?
Her semte özgü sesler var. Taksim’de tramvay, sokak müzisyenleri, dondurmacılar, milli piyangocular; Eminönü ve Karaköy’de balık-ekmekçiler, sokak satıcıları, vapur-motor anonsları; Adalar’da fayton, bisiklet ve dondurmacılar..
''İstanbul'un sesi''ne dair neler söyleyebilirsiniz?
Klişe olacak ama, İstiklaldeki tramvay ve vapur-martılar-çay üçlüsü...
Kentsel dönüşümle birlikte 'inşaat sesi/gürültüsü' arttı.
Evet, artık çoğu yerde inşaat gürültüleri duyuyoruz. Kentsel dönüşümle birlikte birçok bölgenin eski sesleri kayboluyor.
Kadıköy’de en çok hangi sesleri kaydettiniz?
Kadıköy'de en çok vapur anonslarını ve her dolmuşçunun (Göztepe, göztepe) kendine has bağrışını seviyorum. Bir de sanıyorum "yandı de, elim yandı de" diye bağıran, Kadıköylülerin hafızasına kazınmış bir simitçi var. Ben henüz karşılaşmamış olsam da Kadıköylüler için çok karakteristik bir ses olduğu belli. Özellikle Kadıköylülerden ricam, bu simitçinin sesini arşive eklemeleri…


EN ÇOK DUYULAN SESLER
421 katılımcının desteğiyle gerçekleştirilen ankette “İstanbul’da en çok duyulan sesler” tespit edildi. Anket sonuçları şöyle:
* %18 Trafik-Korna
* %13 Vapur
* %12 Kalabalık
* %11 Martılar
* %9 Sokak satıcıları
* %8 Ezan
* %5 Deniz-Dalgalar
* %3 Dükkânlardan gelen müzik
* %3 Siren-Anons
* %3 Nostaljik tramvay
* %2 Pazarlar
* %2 Çay-Nargile-Tavla vs
*%2 Sokak müzisyenleri
* %2 İnşaat
* %2 Kilise çanları


İSTANBUL’UN SES SEMBOLLERİ
* Taksim tramvayı
* Eminönü’nde balıkçıların sesleri
* Vapur düdüğü
* Ezan sesi
* Simitçilerin sesi


KAYBOLMAKTA OLAN SESLER
Bozacı, eskici, sütçü, tüpçü, PVC kaplamacıların sesi ve çocuk sesleri…


ARŞİV