İstanbul'un çevre sorunları derinleşiyor

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, her yıl olduğu gibi bu yıl da Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası kapsamında İstanbul Çevre Durum Raporunu paylaştı. Rapora göre, su azalıyor, hava kirliliği artıyor, mega projeler İstanbul’un doğasına zarar veriyor

01 Ağustos 2024 - 13:42

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası, 2014 yılında gerçekleştirdiği Genel Kurul’da aldığı kararla 31 Mayıs – 5 Haziran tarihlerini “Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası” olarak ilan etti.  Alınan bu kararla ülkenin dört bir yanında süren çevre kirliliği ve ekolojik yıkımlara dikkat çekmek hedeflendi. Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi de her yıl su, atık yönetimi, hava kirliliği, toprak kirliliği, gürültü ve mega projelerin İstanbul’u nasıl etkilediğini ele alarak rapor yayınlıyor. ÇMO İstanbul Şubesi bu yıl da “2024 İstanbul Çevre Durum Raporu”nu yayınladı. Raporda, İstanbul’un su sorunu, artan hava kirliliği ve diğer çevre sorunları araştırıldı.

SU SORUNU ARTIYOR

Raporda yer verilen bilgilere göre 2014 yılından 2023 yılına kadar İstanbul’a günlük olarak verilen su miktarlarında düzenli bir artış söz konusu. İstanbul’un 2023 yılı verilerine göre su ihtiyacını karşılayan baraj kapasitelerinin yüzde 59,42'si Avrupa yakasında, yüzde 40,58'i ise Asya yakasında bulunuyor. Buna karşılık İstanbul nüfusunun yüzde 64,07‘si Avrupa yakasında yüzde 35,92’si ise Anadolu yakasında yaşıyor. Rapora göre Kanal İstanbul ve Yenişehir Projesi ile Avrupa yakasında İstanbul’un su havzaları yapılaşmaya açılırken aynı zamanda bölgede nüfus artışı gerçekleşecek, Avrupa yakası için kişi başına düşen su miktarındaki dezavantajlı durum daha da kötüleşecek.

Raporda, İstanbul’daki barajların toplam su depolama kapasitesinin yaklaşık yüzde 7’sini karşılayan Sazlıdere Barajı’nın Kanal İstanbul Projesi’nin hayata geçmesi halinde tamamen yok olacağı kaydedilirken, şu görüşlere yer verildi: “Keza Terkos gibi kapasitenin yaklaşık yüzde 20’sini karşılayan bir barajın havzasından da önemli kayıplar yaşanacak. Ayrıca Kanal İstanbul kapsamında açılacak kanal sebebi ile barajın tuzlanma riski de var. Bu riskin gerçekleşmesi durumunda İstanbul’a su sağlayan barajların yüzde 27’si yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacak.”

ÇMO, su sorununun gelecek dönemde İstanbul’un en önemli sorunlarından biri olacağına dikkat çekti. Raporda “Su kıtlığı ile mücadele çerçevesinde su tasarrufu ve verimli su kullanımı konusunda kamu bilincinin artırılması önemli olmakla birlikte gerçek çözüm doğal yaşam alanlarına ve ekolojik dengeye zarar veren yanlış proje ve uygulamalara son vermekten geçmektedir.” denildi.

SANAYİLEŞME VE NÜFUS BASKISI…

Raporda İstanbul’un toprak kirliliğine ait veriler de paylaşıldı. İstanbul’da toprağı kirleten başlıca sebeplerin; sanayileşmeye ve nüfusu yoğunluğuna bağlı olarak çarpık kentleşme olduğu belirtildi. Bununla birlikte sınırlı olan tarım arazilerinin uygunsuz kullanımı, Mega projelerle verimli arazilerin yok edilmesi de toprak kirliliğini artıran sebepler arasında gösteriliyor. Raporda, “Sınırlı olan tarım arazilerinin uygunsuz kullanımı, Kuzey Marmara Otoyolu, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Bağlantı Yolları Projesi ile başlayan, İstanbul Havalimanı ile devam eden, Kanal İstanbul ve Yeni Şehir Rezerv Alanları Projesi ile devam etmesi planlanan mega projeler verimli arazileri yok etmektedir. İstanbul’da toprak kirliliğini önlemenin ilk adımı az miktarda bulunan doğal meraların, orman alanlarının yerleşime, madene ve her türlü endüstriye açılmamasıdır.” ifadelerine yer verildi.

HAVAMIZ BOZULUYOR

Önceki yıllarda yayınlanan İstanbul Çevre Durum Raporları’nda da belgelendiği üzere İstanbul’da hava kirliliği önemli çevre sorunlarından biri olarak öne çıkıyor. Sanayi, ısınma, inşaat ve trafik kaynaklı kirlilik, hava kalitesini ciddi şekilde etkiliyor. Raporda, bu olumsuz tabloyu bir nebze olsun iyileştiren ortamın ise İstanbul’un Kuzey Ormanları olduğu vurgulandı.  “Hâkim rüzgâr yönü poyraz olan İstanbul, kuzeyinde yer alan ormanlar sayesinde kuzeyli rüzgârlar aracılığı ile kötü olan tablosunu iyileştirebilmektedir. Ancak Kuzey Ormanlarında Kuzey Marmara Otoyolu, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve bağlantı yolları, İstanbul Havalimanı ile başlayan tahribat, planlanan projelerle artacaktır.” görüşlerinin paylaşıldığı raporda, Dünya Sağlık Örgütü standartlarına göre değerlendirildiğinde İstanbul’un hava kalitesinin sağlıklı bir yaşam için uygun olmadığı paylaşıldı.

Raporda, bakanlığın günlük ve saatlik limit aşımlarına dair bir bilgileri ve istasyonların ölçüm yapmadıkları gün sayılarının ne kadar olduğunu paylaşmadığı belirtildi ve  İstanbul’un gerçek hava kalitesinin tespitinin engellendiği kaydedildi.  “Tüm bu büyük eksiklere rağmen raporun sunduğu veriler Dünya Sağlık Örgütü standartlarına göre değerlendirildiğinde İstanbul’un hava kalitesinin sağlıklı bir yaşam için uygun olmadığını göstermektedir.” Bilgisinin paylaşıldığı raporda şu önerilere yer verildi: “Ölçülemeyen şeyle mücadele mümkün değildir. İstanbul’da kirletici parametrelere dair tam ve eksiksiz ölçümlerin yapılması gerekmektedir. Kuzey Ormanları İstanbul’un akciğerleridir. Yapılaşmaya kapatılmalıdır. Sanayi kaynaklı emisyonların kamu tarafından çevre mühendislerinin istihdamı ile sıkı bir denetime tabi tutulmalı, denetim özel şirketlere terk edilmemelidir. Mega projeler durdurulmalıdır. Tüm yıkım ve inşaat işleri kamu tarafından istihdam edilen çevre mühendislerince denetlenmelidir. Su havzaları korunarak İstanbul’un su ihtiyacının İstanbul’un kaynakları ile karşılanması ile enerji kullanımı azaltılmalıdır.Trafiğe çözüm için sağlıklı bir toplu taşıma planı geliştirilmelidir.”

NELER YAPILMALI?

Raporda, mega projelerin, 16 milyona yaklaşan resmi nüfusuyla doğal taşıma kapasitesini çoktan aşmış İstanbul ekosistemini yok olmanın eşiğine getirdiği vurgulanırken şu değerlendirmeler yapıldı. “Kentin su havzaları, orman, mera ve tarım alanları üzerindeki baskıyı azaltmak için nüfusu artırmaya yönelik yatırım ve planlamadan kaçınılması gerekiyor. Özellikle 2009 yılında onaylanan İstanbul ili 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nın kentin kuzeyindeki hassas ekosistemlerin korunmasını gözeten esasına sadık kalınmalı.  Olası büyük bir depreme hazırlık için bina stokunun yansıra altyapının da dayanıklı hale getirilmesi hayati önem taşıyor. Halkın hızlı bir şekilde sağlıklı içme suyuna erişiminin sağlanabilmesi için kentin içme suyu ve atık su şebekeleri ile su ve atık su arıtma tesislerinin bugünden doğal afetlere dayanıklı hale getirilmesi gerekiyor. İstanbul’da uygulanan kâr amaçlı yatırım programları sonucu ortaya çıkan kirlilik ve yapılaşma baskısı, canlı yaşamını tehdit eder boyuta ulaştı. Kentin iklimini, flora ve faunasını tehdit eden mega projelerden vazgeçilmeli, en önemli varlıklarından biri olan Kuzey Ormanları tahribatına son verilmeli, İstanbul’un su havzalarına, tarım, orman ve mera alanlarına zarar verebilecek, kentin kirlilik yükünü artıracak tüm projeler iptal edilmeli ve yenilerine izin verilmemeli. İstanbul mevcut yapısıyla dahi kendi kendine yetebilir bir kent olmaktan çıkmış, başta su kaynakları olmak üzere çevre illerin doğal varlıklarını tüketen bir kente dönüşmüştür. Bu durum yaşamın devamlılığı için derhal tersine çevrilmelidir.”


ARŞİV