İstanbul’un içme suyunun elde edildiği barajlardan biri olan Sazlıdere Barajı TOKİ tarafından 25 bin konutluk inşaat projesi başlatıldı. Konuyla ilgili açıklama yapan TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, kentin içme suyu kaynaklarını tehdit eden yapılaşma projelerinin durdurulması çağrısında bulundu. Açıklamada, Kanal İstanbul projesinin salt bir su yolu projesinden ibaret olmadığı, kanal güzergahı etrafında oluşturulacak yeni yerleşim alanlarıyla birlikte İstanbul’un yıkımına yol açacağı vurgulanırken, şu bilgiler paylaşıldı: “ÇED olumlu kararının ve imar planı değişikliklerinin iptaline ilişkin yaklaşık 5 yıldır süren tüm davalara rağmen iktidarın Kanal İstanbul ve Yenişehir projesindeki ısrarı devam etmektedir. Geçtiğimiz aylarda, kanal güzergahındaki kamuya ait arazilerde etaplar halinde yapılaşmanın başlaması ile bu ısrar fiilen görünür ve İstanbul’a zarar verir hale gelmiştir.”
“MEVCUT SU VARLIKLARI KORUNMALI”
Açıklamada, kullanım amacı tamamen içme suyu elde etmek olan ve 1996 yılında işletmeye alınan Sazlıdere Barajı’nın sahip olduğu depolama kapasitesiyle İstanbul’un 15 günlük su ihtiyacını tek başına karşılayabildiği ifade edildi. Bu havzaları etkileyecek her türlü yapılaşma baskısının İstanbul’un su arz güvenliğini tehlikeye sokacağı vurgulanırken şu görüşlere yer verildi: “İstanbul’un artan nüfusu ile birlikte su ihtiyacını kendi il sınırları içinden sağlayamadığı, suyun büyük kısmının yaklaşık 170 kilometre uzaklıktaki Düzce’deki Melen Havzası’ndan taşındığı, ancak Melen Barajı’nın hâlâ tamamlanamadığı düşünüldüğünde İstanbul’un su arz güvenliği açısından tehlikenin çok büyük boyutlara ulaştığı görülmektedir. Yağış rejiminde giderek artacak değişkenlikler ve havza alanlarında yapılaşma ile azalan su toplama kapasitesi de dikkate alındığında, İstanbul’da herhangi bir barajı devreden çıkarmak bir tarafa, mevcut su varlıklarının özenle korunması gerekliliği açıktır. Buna rağmen, Sazlıdere Barajı’nın, Kanal İstanbul ve Yenişehir projesi ile devre dışı kalacağı, bu bölgedeki altyapıların deplase edileceği ilgili projenin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporunda belirtilmiş ve bunun getireceği olası zararlar da ÇED olumlu kararına karşı açılan davalarda belirtilmiştir.”
“İstanbul’un yaşam alanlarına Kuzey Marmara Otoyolu ve İstanbul Havalimanı ile başlayan saldırı, Kanal İstanbul güzergahında yürütülen yapılaşmayla sürmektedir.” ifadelerinin yer aldığı açıklamada “Bu projelere devam edilmesi, kanal inşa edilmese bile Sazlıdere Havzasının su toplama kapasitesini azaltacak, kirletecek ve içme suyu kaynağı olarak kullanılamaz hale getirecektir. Kanal İstanbul güzergahında yapılacak su yolu ve yapılaşma projeleri İstanbul’un su havzaları ile tarım, orman ve mera alanları üzerinde geri dönüşsüz zararlara neden olacaktır.” denildi.
“ÖMERLİ HAVZASI DA TEHDİT ALTINDA”
ÇMO, İstanbul’un su havzaları üzerindeki yapılaşma ve kirlilik tehdidinin Kanal İstanbul güzergahındaki alanlardan ibaret olmadığını, Anadolu Yakasındaki en büyük su varlığı olan Ömerli Havzası’nın da sanayi alanı için yapılaşmaya açılmak istendiğini paylaştı. Ömerli Barajı uzun mesafeli koruma alanında yer alan yaklaşık 250 hektarlık bir alanın Biyoteknoloji İhtisas Organize Sanayi Bölgesi (OSB) olarak değiştirilmesine ilişkin kararın yürütmesinin durdurulması ve iptaline ilişkin ÇMO tarafından açılan davanın devam ettiği paylaşılırken, şu görüşlere yer verildi: “Dosyaya sunulan bilirkişi raporunda, İstanbul’da yaşayanların bugünü ve yarını için yaşamsal bir öneme sahip olduğundan Ömerli İçme suyu Havzasının korunması yönündeki kamu yararının, sektör kümelenmesini önceleyen, ekonomik amaçlı bir kamu yararından daha üstün bir kamu yararı olduğu açıkça ifade edilmiştir. İstanbulluların içme suyu güvenliğinin sağlanması ve kentin ekolojik sistemlerinin devamlılığı için İstanbul’un tüm su havzaları mutlak ve koşulsuz korunmalıdır.”
“İSKİ’NİN ASLİ GÖREVİ”
ÇMO, su havzalarını her türlü kirlenmeden ve suların kaybına veya azalmasına yol açacak her türlü faaliyetten korumanın İSKİ’nin asli görevlerinden biri olduğuna dikkat çekerek, açıklamanın devamında şu çağrıda bulundu: İSKİ’nin üst düzey yöneticileri, kamu personeli olarak kendilerine kanunla verilen bir görevi yerine getirdikleri için suçlanamazlar! İSKİ yöneticileri hakkında başlatılan hukuki süreci takip ediyor, adil ve hızlı şekilde sonuçlanmasını bekliyoruz. Çevre Mühendisleri İstanbul Şubesi olarak İstanbul’u ve yaşamın gerekliliği su varlıklarını tehdit eden her türlü girişime karşı mücadeleyi sürdüreceğimizi, Sazlıdere ve Ömerli başta olmak üzere tüm havzalardaki yapılaşma projelerini ve bunlara karşı başlattığımız hukuk mücadelesini ısrarla takip edeceğimizi kamuoyunun bilgisine sunuyor ve yetkililere çağrıda bulunuyoruz. Su havzalarını tehdit eden tüm projelere son verin!”
“GERİ DÖNÜLEMEZ TAHRİBAT YARATACAK”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 4 Ocak 2025’te bilim insanlarının katılımıyla İstanbul Planlama Ajansı Florya Kampüsü’nde düzenlendiği “Kanal İstanbul Bilgilendirme Toplantısı”nın raporuna göre projenin tarım alanları, ormanlar, su havzaları ve deniz ekosistemleri üzerinde geri dönülemez tahribata yol açacağı ifade edildi. Sazlıdere Barajı’nın yok edilmesi, Terkos Gölü’nün tuzlanma riski ve Marmara Denizi’ndeki müsilaj sorununun kalıcı hale gelme olasılığı en önemli çevresel tehditler olarak belirtilirken, proje alanında yaşayan 15 endemik türün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağına dikkat çekildi.
Raporda projenin İstanbul’da en az 2 milyonluk yeni bir nüfus artışına yol açacağı ve bu durumun şehir altyapısı ve sosyal dokusu üzerinde ciddi baskı yaratacağı vurgulandı. Daha çok lüks konut projelerinin geliştirilmesinin sosyal eşitsizlikleri artıracağı endişesinin dile getirildiği raporda Kanal İstanbul projesinin, İstanbul’un 9 milyonluk nüfusunu adaya sıkıştırarak yaşanabilirliği azaltacağı, afet risklerini artıracağı, yaralılara ulaşımı ve bölgenin tahliyesini güçleştireceği belirtildi.