İtfaiye teşkilatı 306 yaşında: “İş zor ama can kurtarmak başka…”

Tarihinde sayısız yangına sahne olan İstanbul’un en büyük istasyonlarından biri olan Kadıköy istasyonundaki itfaiyecilerle neler yaşadıklarını, en büyük sıkıntılarını ve unutamadıkları anıları konuştuk

25 Eylül 2020 - 13:02

Fotoğraflar: Erhan Demirtaş

İstanbul'da 1500’lü yıllarda yaşanan depremlerden dolayı evler taş yerine ahşaptan yapılıyor ancak ahşaptan dolayı da yangınlar artmaya başlıyor. Tarih boyunca büyük yangınlara sahne olan İstanbul’da büyük hasarlar oluşuyor ve 1714’te Dergah-ı Ali Tulumbacı Ocağı kuruluyor. Aynı yapı 1827 yılında orduya bağlanarak Yangıncı Tabur adını alıyor.

Bu birliğin de yangınlar karşısında yetersiz kalmasının ardından 1884’te dört kara taburu, 1887’de ise bir deniz taburu daha kuruluyor. 25 Ekim 1923 yılında ise itfaiye hizmetleri belediyelere bağlanıyor ve günümüzdeki halini alıyor. İtfaiye teşkilatı, bu günlerde 306. yıldönümünü kutluyor.

Şehrin güvenliğini sağlayarak, yangınlara, afetlere karşı hazır hale getirilmesi amacıyla çalışmalarını sürdüren itfaiye teşkilatı sürekli olarak gelişti ve büyüdü. Kadıköy itfaiye istasyonu da İstanbul’daki en büyük istasyonlardan biri. Söğütlüçeşme’de bulunan istasyon, eski bir tramvay bakım atölyesi. Daha sonra müze olarak kullanılıyor, 1980’lerde ise itfaiyeye tahsis ediliyor. 

BİR GÜNDE NELER YAPIYORLAR?

İstasyonda 24 araç ve 119 personel var. İtfaiyeciler, her gün sabah 10.00’da vardiya değişimiyle çalışmaya başlıyor. 11.00’de ve 14.00’te eğitimler yapılıyor, 16.00’da ise çalışanlar zinde kalabilmek için spor yapıyorlar. İstasyonun içinde spor salonu, yemekhane, dinlenme salonu, amirlerin odaları ve araç bakım alanı bulunuyor.

Kadıköy istasyonuna bağlı Erenköy ve Ünalan’da da istasyonlar var. Kadıköy istasyonu, İstanbul’un en büyük itfaiye istasyonlarından biri. Günlük ortalama vaka sayısında da en üstlerde yer alıyor. Her gün ortalama 10 vakaya müdahale ediyorlar.

Gelin her gün önünden geçtiğimiz mekanın içine girelim, en zor zamanlarımızda yardımlarına ihtiyaç duyduğumuz, en zorlu işlerden birini yapan itfaiyecilerden hikayelerini dinleyelim…

"AİLE ORTAMI VAR"

Kadıköy istasyonu grup amiri Ali İhsan Bülbül ile başlıyoruz. Bülbül, 1972 Malatya doğumlu. 1997’de itfaiye eri olarak çalışmaya başlamış. İlk görev yeri Bakırköy, daha sonra sırasıyla Merter ve Bağcılar’da görev yapmış. 2006’da onbaşı olan Bülbül, 2008’de ekip amiri, 2019’da ise grup amiri olmuş. 20 Mart’tan itibaren de Kadıköy istasyonunda grup amiri olarak görev yapıyor.

Bülbül, Kadıköy istasyonundaki ortamı bir aile ortamına benzetiyor. Çoğu zaman çocuğundan, eşinden fazla burada çalışma arkadaşlarıyla vakit geçirmek durumunda kaldığını söyleyen Bülbül, “Birbirimizin her şeyini biliyoruz, kederine, sevincine ortak oluyoruz. Bir nevi kader arkadaşıyız. Her gittiğimiz olay sonuçta bir risk barındırıyor. Dönüp dönemeyeceğinizi bile bilmiyorsunuz. Canınızı birbirinize emanet etmek zorundasınız. Askerlik gibi bir nevi. Zaten öyle bir hiyerarşi de var, ünvanlar da benzer” diyor.

BİR BEBEĞİ, YAŞLIYI KURTARMAK...

İstasyonda üç vardiya çalışılıyor. Bülbül, itfaiyede çalışmanın kendisine hissettirdiklerini şöyle anlatıyor: “Zor bir iş ama bağlanıyorsunuz. Bir bebeği veya yaşlı birini kurtardığınız zaman mükemmel hissediyorsunuz, sonuçta canlı hayatına bir faydanız dokunuyor. Sadece insanları kastetmiyorum, kediler, köpekler, kuşlar için de çaba gösteriyoruz. Onlar da aynı derecede önemli.”

Kadıköy’de en fazla uygunsuz araç parklarından yakınan Bülbül, bu sebeple bazen olay yerine geç gidebildiklerini ve sonuçta mağdurların gecikmeden kaynaklı kendilerini suçladığını söylüyor. 

İtfaiyecilik, adrenalin ve tehlikelerle dolu bir iş. Bülbül, hiç unutamadığı üzücü bir olayı anlatıyor: “Bir keresinde asansörde bir kız çocuğu mahsur kalmıştı, daha doğrusu sıkışmış. Onu çıkarırken bir baba olarak müdahale ediyorsunuz, öyle hissediyorsunuz. İtfaiyeci olduğumuzu unuttuk herkes kendi çocuğu gibi gördü ancak duvarla asansör arasında sıkışmıştı. Kurtardık oradan ancak hastanede hayatını kaybettiğini öğrendik. Psikolojik olarak etkileniyor, birkaç gün kendinize gelemiyor olabiliyorsunuz. Hepsi bu işin içinde.”

Kadıköy’de özellikle sokak hayvanlarıyla ilgili çok ihbar geldiğini söyleyen Bülbül, ayrıca 16 yıldır Kadıköy’de yaşıyor ve fanatik bir Fenerbahçeli. 

DAYISI VE AMCASI GİBİ O DA İTFAİYECİ

İsmail Yalçınkaya ise Kadıköy itfaiye istasyonunda ekip amiri olarak görev yapıyor. Dayısı ve amcası gibi kendisi de itfaiyeci. 1997’de itfaiyede çalışmaya başlamış, 2013’ten beri de Kadıköy’de. “7-8 yıl aynı yerde çalışmak bizim için zor” diyen Yalçınkaya, çalışma günlerini şöyle anlatıyor: “Kadıköy’ün bazı mahalleleri itfaiyenin müdahale etmesi için zorluk içeriyor. Örneğin Osmanağa, Caferağa ve Hasanpaşa’nın bazı sokakları çok dar ve araçlar her yere park ediyor. Bunlardan dolayı olay yerine ulaşmakta zorluk çekiyoruz. İşimiz oldukça zor. Fikirtepe’de hatırlarsınız bir yangın olmuştu ve orada iki kişi vefat etmişti. Yine Haydarpaşa yangınını unutamıyoruz. Bunlar insanı zorluyor ama mesleğimi çok seviyorum.”

“İlk zamanlarda insan bir ihbar geldiğinde tedirgin oluyor” diyen Yalçınkaya, işin vicdani boyutunu şöyle aktarıyor: “Ölülerle karşılaşıyorsunuz, yaralılarla karşılaşıyorsunuz. En zoru yaralılar. Çünkü doğru müdahale edemezseniz hayatını kaybedecek. Soğukkanlı olmak zorundayız.” Kadıköy’deki ihbarların yarısına yakınının sokak hayvanlarını kurtarmaya dair olduğunu belirten Yalçınkaya, “Afetlere müdahale etmek için özel olarak hazırlanıyoruz. Bu pandemi sürecinde eğitim ve tatbikatlar iptal edildi ama kendimizi sürekli zinde tutmamız gerekiyor. Üstünüz başınız her yeriniz is içinde kalıyor, bazen yanıyor. Bırakmayı düşündüğüm çok oldu ama dediğim gibi burada olmaktan, çalışmaktan memnunum.” diyor. 

İNANILMAZ BİR TAKIMDAŞLIK...

Şoför olarak çalışan Ersin Arslan da Kadıköy’de uygunsuz park eden araçlardan şikayet ediyor. İtfaiyede çalışmanın özel bir şey olduğunu vurgulayan Arslan’ın ardından söze 12 yıldır itfaiyede çalışan Yavuz Sucuoğlu giriyor: “Biz bir olaya giderken kaza geçirdik. Aracımız yan yattı, ucuz kurtulduk. Merdiven kazası geçiren ve hayatını kaybeden arkadaşlarımız da oldu. Her mesleğin zorluğu var tabii ki ama ben isteyerek seçtim bu mesleği. İnsan kurtarıyorsunuz. Bunun anlamı başka hiçbir yerde yok. İnanılmaz bir takımdaşlık var burada. Düşünsenize 24 saat buradayız, nöbet tutuyoruz.”

“SARHOŞ OLUP ARAYANLAR OLUYOR”

Ali Çakır ise santralde ihbar telefonlarını yanıtlayan, 24 yıldır itfaiyede çalışan biri. 19 yıldır da Kadıköy’de görev yapıyor. Çakır’a en merak edilen sorulardan birini soruyoruz: Asılsız ihbarlar çok oluyor mu?, hemen cevaplıyor: “Eskiden daha fazlaydı. Çünkü teknoloji gelişmemişti ve sadece telefon vardı. Şimdi arayanın telefonunu, konumunu görebiliyoruz. Şimdi daha az. Ama görev alanımız dışında da telefonlar geliyor. Onları da yönlendirmeye çalışıyoruz. Sarhoş olup arayanlar, işletenler de sürekli oluyor. ‘Yanıyorum’ diye arayan dahi oluyor.”  

Çakır 1999 depreminde Ümraniye’deki Anadolu Yakası merkez istasyonunda görevliydi. Depremi anı anına yaşadığını belirten Çakır, “İstasyonun olduğu yerde kalıyordum, ikinci kattan panikle atladığımı hatırlıyorum. Sonra bir de hemen ihbar gelen, kurtarma çalışmalarının olduğu yerlere gitmeniz gerekiyor. O zaman Tuzla’da bir yere gitmiştik. Logar kapakları patlamıştı, arabalar ters dönmüştü. Ölümün eşiğinde oralarda çalışmak zorunda kaldık.” diyor. 

İTFAİYECİNİN GÖZÜNDEN HAYDARPAŞA YANGINI

Önder Coşkun ise Haydarpaşa yangınına şahit olanlardan. Coşkun, olayın yaşandığı dakikaları şöyle anlatıyor: “Haber geldi hemen harekete geçtik. Boğa’nın aşağısından sağa döndüğümüzde zaten tüm gökyüzünü kara duman kaplamıştı. Benim çocukluğum Kadıköy’de geçti. Haydarpaşa’nın benim için önemi daha büyüktür. Burada büyüdük ve insan giderken dahi derin duygular hissediyor. Oraya vardığımızda yangın epey ilerlemişti, bir süre bekledik ve sonra müdahale ettik. Böyle tarihi bir yerin yandığına şahit olmak çok üzücüydü.”

Coşkun da 13 senedir itfaiyede çalışıyor. Öncesinde cankurtaran olarak çalışmış ve adrenalin içeren işleri sevdiğini söylüyor: “İtfaiyede görev yaparken insan hayatı kurtarıyorsunuz. Cankurtaran olarak görev yaptığımda da aynıydı. Tabii ki belli eğitimlere giriyorsunuz, sınavı geçmeniz gerekiyor. Fabrika yangınlarına gidiyorsunuz, bodrumlara iniyorsunuz… Bunun psikolojisi farklı. İnsanları kurtarıyorsunuz ve ardından sizi etraftakiler alkışlıyor. Bu bize yetiyor…”

Coşkun, bir yangın sırasında ayak parmaklarını kaybetmiş. Aslında bir özet gibi. Yine de insanları ve diğer canlıları zor durumdayken kurtarmanın tarifi imkansız duygular içerdiğini söylüyor ve ekliyor: “Yaptığımız iş kolay değil ama bunu yaptığımız için çok mutluyuz…”

YENİ KADRODA KADINLAR AĞIRLIKTA OLACAK

306. kuruluş yıldönümünü kutlayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) itfaiyesi, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu ziyaret etti. Yeni kadro yapılanmasında kadın personel alımına ağırlık vereceklerini vurgulayan İmamoğlu, “Kadının da her görevi yapabilecek yetenekte ve kabiliyette olduğunu biliyoruz. İyi biliyorsunuz ki; kadın asker de var, pilot da var. ‘Ama itfaiyeci olmaz’ diye bir şey yok. Bu eşitlikçi anlayışımızın, bu teşkilata da yansımasını istiyoruz” dedi.


ARŞİV