Müzisyen, şarkıcı-şarkı yazarı ve oyuncu İlhan Şeşen yaşamını yitirdi. 26 Mayıs Pazartesi günü ailesi tarafından sosyal medyadan duyurulan mesajda, “Sevgili eşimiz, canımız babamız, biricik dedemiz İlhan Şeşen’i kaybetmenin derin acısını yaşıyoruz. Tüm sevenlerinin başı sağolsun.” denildi. Mesaj, Şeşen'in eşi Arzu, oğlu Fuat, kızı Melis ve torunu Nefes tarafından paylaşıldı.
Yaklaşık 2 senedir kanser tedavisi gören sanatçı 76 yaşındaydı. Türk müziğinin önemli isimlerinden biri olan Şeşen, özellikle 70’li yıllarda çıktığı sahnelerle geniş bir dinleyici kitlesi edinmişti. Yıllar boyunca birçok hit şarkıya imza atan sanatçı, hastalığına rağmen sahneye olan sevgisinden vazgeçmemişti. “Sarılınca Sana”, “Ellerimde Çiçekler”, “Neler Oluyor Bize” gibi dillerden düşmeyen şarkılarıyla müzik piyasasına altın harflerle imzasını atan usta sanatçının 55. sanat yılı, Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği özel bir etkinlikle şubat ayında Caddebostan Kültür Merkezi’nde kutlanmıştı.
Usta sanatçı için için Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi (CKM)’nde 27 Mayıs Salı günü saat 11.00’de anma töreni düzenlenecek. Anma töreninin ardından Üsküdar Karacaahmet Şakirin Camii’nde öğlen kılınacak cenaze namazı sonrası, Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilecek.
Usta sanatçı ile, hayatının çeyrek asrını geçirdiği Kadıköy’de buluşup söylemiştik. 2010 tarihli bu röportajdan bazı bölümleri anısına yeniden yayınlıyoruz.
****
Şarkıcı ve oyuncu İlhan Şeşen, 18 yaşından beri Feneryolu'nda oturuyor. Kadıköy'de en sevdiği yer ise Bağdat Caddesi. Caddeyi ''tam bir şölen'' sözleriyle niteleyen Şeşen, İstanbul'un ve Kadıköy'ün yıllar içinde geçirdiği değişimlere çok üzülüyor. Ama yine de ''Kadıköy'den başka yerde yaşamam'' demeyi de ihmal etmiyor. Şeşen ile kendi mahallesinin en güzel noktalarından olan Kameriye'de buluştuk ve Kadıköy'ü konuştuk.
Manisa'da doğdunuz. İstanbul'a ne zaman taşındınız?
İstanbul'a taşındığımızda 18 yaşındaydım. Babam memurdu, emekli oldukta sonra buraya geldik ailece. O zamandan beri de Feneryolu mahallesinden çıkmadım.
Babanız özellikle mi Feneryolu'nu seçmiş?
Burası İstanbul'un nispeten daha yeşil ve sakin yerlerinden olduğu için seçmiş sanırım. O zamanki sakinlik şimdiki gibi sakinlik değildi. Biz buraya taşındığımızda heryer bomboştu. Birbirlerine uzak, 2 katlı geniş balkonlu birkaç ev, gerisi hep çayır çimen... O kadar çok boş arazi vardı ki. Hatta biz bir araziyi kendi kafamıza göre basket sahası olarak düzenlemiştik, orda basketbol oynardık.
Şimdi yaşadığınız ev nasıl?
6. kattaki bir apartman dairesinde oturuyorum. Rezalet...Camdan bir bakıyorum her yer beton, her yer gri!
Gençlik günleriniz nasıl geçiyordu Feneryolu'nda? Denize girer, yazlık sinemalara gider miydiniz?
Ahh...Yazlık sinema dediniz beni kalbimden vurdunuz! Yazlık sinema bir kültürdü. Tahta sandalyede izlenen filmler, çıt çıt çıt çekirdek sesleri, kızlarla bakışmalar, aşklar kıskançlıklar filan… Şimdi bir tane bile yazlık sinemanın kalmaması cinayetten başka birşey değil.
ESKİ ZAMANLAR RÜYA GİBİYDİ...
Denize de girerdiniz herhalde?
Girmez olur muyuz? Deniz zaten hemen şurası. Mayolarımızı giyer, havlularımızı omzumuza atar, birbirimize ıslık çalarak kızlı erkekli grup giderdik sahile. Her yerden denize girebilirdik, her yer plajdı zaten. Bazen derdik; 'Hadi bugün yeterli paramız yok, 125 kuruş vermeyelim de Kalamış'tan bedava girelim'. Masalarımızı denizin kıyısına yerleştirir, ayaklarımız denizin içinde hem güneşlenir hem kitap okurduk. Bir rüya gibiydi o zamanlar. Deniz o kadar güzeldi ki, pırıl pırıl, gözyaşı gibi...İlk kez 1971 yılında Bodrum'a gidip de denizi gördüğümde, 'Bu denize girilir mi bizim Marmara varken' demiştim. Ama şimdi denizin halini görüyorsunuz. Çok üzülüyorum.
Balık da tutar mıydınız?
Elbette, devamlı balığa çıkardık. Hatta kırlangıç çıkardı, atardık tekrar denize, aman bu da yenir mi diye. Şimdi hiç bulamıyoruz. Hiç unutmam bir gün Boğaz'da bir tanıdığımızın yalısına gittik. Balık yiyorlardı. Biz gidince adam oğluna 'Şurdan balık al da gel' dedi. Oğlan balkondan attı oltayı, tuttu balıkları. Hemen kızartıldı yedik filan.
O dönemki arkadaşlarınızla görüşüyor musunuz hala?
Birkaçı ile görüşmeyi sürdürüyorum. Ama elbette ki kopmalar oldu, taşınanlar filan. Ben hep burdaydım. Bir 3 buçuk sene Mersin'de, 2 sene de Bursa'da yaşadım, avukatlık yaptım. Onun dışında hep bu mahallenin içindeyim ben.
Mahalleliyi tanır mısınız?
Evet, esnafla aram çok iyidir, herkesle selamlaşırım. Çok yürürüm ben, buralarda dolanır dururum.
İstanbul'da başka nereleri seviyorsunuz?
Kuzguncuk çok güzel bir semttir. Bir de Nişantaşı var. Orada yaşamam ama ilginç buluyorum. Tabi bir de meşhur İstiklal Caddesi var ama orası da eskiden daha şıktı.
Kadıköy'de nereleri seversiniz peki?
Benim hastalığım Bağdat Caddesi! Genelde yalnız çıkar yürürüm. Dünyada birkaç yeri görmek kısmet oldu. Şunu söyleyebilirim ki Bağdat Caddesi, dünyadaki en güzel yerlerden biri. Burası kadar gibi sevimli bir cadde yok. Asıl hoşuma giden tarafı da buranın giderek daha sevimli hale gelmesi. Bağdat Caddesi bir şölendir bence...
Kadıköy'deki başka favori semtleriniz nereleri?
Kadıköy Çarşı'yı severim. Fenerbahçe'de Balıkçı Derneği'ne bayılıyorum. Orada hiç olmazsa o eski hava var. Eskiden Kalamış vardı ama şimdi oralar beton içinde kaldığı için sevmiyorum artık. Ahh eski Kalamış olsa...
Geçmişe büyük bir özlem duyuyorsunuz...
Şimdi ben böyle sizin gibi gençlere anlatınca size masal gibi geliyor, değil mi? Ama biz hakikaten bir masalda, şölen içinde yaşadık. Ha demin sormuştunuz ya, unutmadan söyleyeyim Adalar'ı da çok severim.
Oradan mı giriyorsunuz denize artık?
Yok ben artık İstanbul'dan denize girmiyorum. Adalı arkadaşlar giriyor ama ben girmem. Onlara 'Denize girilemeyen ada mı olur' dedim bir kere, kızdılar bana.
KADIKÖY İÇİN BESTE YAPABİLİRİM
Geçmişe olan özleminize dönecek olursak....
Kadıköy'ü çok sevmeme rağmen biraz karamsar bakıyorum. Dünyaya öyle bakıyorum. Bu değişim asla iyiye dönmeyecek bir şekilde kötüye gidiyor. Bir Kadıköylü olarak acılar içinde yaşıyorum. Bağdat Caddesi olmasa -orası biraz korunabildi- ben burda yaşamam. Bu olumsuz değişim yıllar içinde değil de 10 gün içinde olsaydı mesela, çıldırmak içten değildi. Delirirdim ben. Yani insanın normal şartlarda bu değişim karşısında delirmesi gerek. Ama zaman içinde olunca alışıyorsunuz mecburen. Kadıköyümüz, İstanbul'un en nadide yerlerinden biri. Ama maalesef ki eski ile kıyasladığımda bir cehennem. Eskiden cennetti. Kadıköy hakkında biraz acı konuşuyorum ama ne yapayım...Mesela şu Fenerbahçe'nin ortasındaki ulu çınarın kesilmesine çok üzüldüm, gözlerimden yaşlar aktı.
Dikkatimi çekti, şarkılarınızda İstanbul'dan, Bodrum'dan, Ankara'dan ve hatta New York'tan bahsediyorsunuz. Kadıköy şarkısı da yapar mısınız acaba bir gün?
Aslında Kadıköy de geçiyor bir dizede. Ankara'dan Abim Geldi şarkısında 'Kadıköy'den İstanbul'a ilk avare akşamlar...' diye bir dize var. Ama Kadıköy'e özel bir beste yapmayı valla hiç düşünmedim. Peki bir düşüneyim bakayım, belki yaparım...
Fotoğraflar: Ulaş Yılmaz