'Kadıköy sosyologlar için iyi bir çalışma alanı'

Tanju Akerman 70 yıllık Kadıköylü… Şimdiye kadar 36’sı şiir kitabı olmak üzere 56 kitaba imza attı. Kadıköy’ü anlatan bir kitabı da var.

18 Temmuz 2013 - 13:27
Tanju Akerman 70 yıllık Kadıköylü… Şimdiye kadar 36’sı şiir kitabı olmak üzere 56 kitaba imza attı. Kadıköy’ü anlatan bir kitabı da var. Fakat yazmadıkları yazdıklarından daha fazla… Bu nedenle Tanju Akerman ile bir söyleşi yapmak kaçınılmaz oldu.
 
KADİR İNCESU
 
-M. Tanju Akerman çocukluğunu düşündüğünde kendisini etkileyen, geleceğine yön veren ne gibi olaylar yaşadı?
Beni direkt etkileyen her hangi bir olayın olduğunu zannetmiyorum. Kendi kulvarımda sessiz sedasız, belki biraz sesli yürüyüp geçtik yılların üzerinden. Çok şey gördük, çok şeye tanık olduk, tarihin içinde yaşadık.
-
Kadıköy’de yaşam nasıldı?
Kadir, sen bizim bilgisayarı çökerteceksin öyle geniş soruyorsunuz ki nerden başlayacağımı şaşırıyorum! Köy işte… Kadıköy… Bugünkü Datça gibi bir yer. Kadıköy Moda’da o dönemin zenginlerinin, iç sokaklarında bürokratların ve azınlıkların yaşadığı, Yeldeğirmeni’nde daha düşük gelirlilerin (ve azınlıklar için de aynı) yaşam sürdürdüğü yer. Hasanpaşa da Kadıköy’ün kenar mahallesiydi. İskeleden başlayan bir sayfiye kentiydi. Yazlık kent… Dokuzyüz ellili, altmışlı yıllar. Diğer bölgeler arsa, bostan vs… Kadıköy’ün içinde de bostanlar vardı.
Sonra… O insanlar, bu kadar adamın geleceğini hayal bile edemezdi. Yetmişlerde göç hızlandı. Gecekondu, inşaat, yağma… Hepsi başladı. Bambaşka bir Kadıköy çıktı ortaya. Bizim Kadıköy altmışlarda bitti. Şu an gördüğün başkasının Kadıköy’ü.
Bu Kadıköy de mutlak onlara güzel geliyordur.
 
- 61 yıllık Kadıköy geçmişinizi göz önüne aldığımızda yaşanan değişimi nasıl yorumluyorsunuz?
Ben, buralar değişti kötü oldu diyemem. Göçün ve değişimin önünde durmak mümkün değil. Yalnız Kadıköy değil, ülke değişti. Her değişim de kendi kültürünü damgalar yaşama. Yeni bir oluşum doğdu Kadıköy’de. Ülkenin dört yanından gelenler Kadıköy’e kendi kültürlerini de beraber getirdiler. Biz de lahmacuna ve çiğ köfteye alıştık. Değil mi?
Kadir, Değişim iyidir de Kadıköy’de her şey değişti bir şey değişmedi.
 
-Nedir değişmeyen?
Kadıköylü genelde bürokrattı ve sıkı Kemalistti. Bu değişmedi. Bugün de durum aynı. Sol ve sağ partiler Kadıköy’den oy alamaz. Önümüzdeki seçimlerde de alacağını sanmıyorum. Bunu sosyolojik açıdan söyledim. Aslında Kadıköy sosyologlar için iyi bir çalışma alanı.
 
-İnsanın yaşamının farklı dönemlerinde farklı beğenilerinin olması olağan, söz konusu Kadıköy olduğunda durum nedir?
Bunu ülkenin sorunlarından ayıramazsın. İstanbul’dan hiç ayıramazsın. Kadıköy’ün son elli yılında yapılmış, anıt gibi gözünüzü okşayan bir eser var mı? Yoksa ben mi görmüyorum çirkin göğe tırmanan yapılardan başka tabi…
Bir de Kurbağalıdere var. Her halde Guinness rekorlar kitabına geçer. Bu kadar uzun yıllarda ıslah edilmedi. Vahşi hayvanları, suları, doğayı ıslah eden insanoğlu Kurbağalıdere’yi ıslah edemiyor. Bravo… Ben ortaokuldayken sandalla Hasanpaşa’ya kadar gidiyorduk. Su nerde, inek içti deme, bozulurum.
 
-“KADIKÖY (Dünü-Bugünü)” kitabınız var. Dünü, bugünü kıyasladığınızda ortaya nasıl bir tablo çıkıyor?
Kırsal kesimlerden, sanayiye geçildiği görülüyor. Teknolojik çağa geçmeye uğraşıyoruz. Umut… Umut her zaman var. İstanbul’un pek çok yerinden güzeldir yine de Kadıköy.
 
-Hiç gelmemiş birine Kadıköy’ü nasıl anlatırsınız?
Bir Kadıköy CD’si gönderirim.
 
-Gencecik bir şair adayı olarak kendinizi edebiyat dünyamıza nasıl kabul ettirdiniz?
Ben mi? Kabul etmişler mi? Onlar bir grubun askeri değilsen seni görmezden gelmeyi tercih ederler. Ben de hiçbir dönemimde militarist olmadım. Sadece insan olmayı tercih ettim. Senin sorduğun soru benim umurumda değil. Kabul eden de varsa onlara saygı ve sevgilerimi gönderiyorum.
 
-Şiire sizinle birlikte başlayan hangi gençler vardı?
Sennur Sezer bizim kuşaktandır. Şiirleriyle, duruşuyla her zaman tek geçerim. Bugün de edebiyatta çok iyi bir yerde. Sonra Mehrizat, Kerem Güney (Yavuz Örten)… Kadir şimdi isim unutacağım kırılacaklar.
 
-Geçmişten neleri özlüyorsunuz?
Hiçbir şey… Geçmiş anılarda kaldı, önümüze bakalım.
 
-Şair ve yazarlığınız yanında gazeteci ve radyoculuğunuz da var…
Asıl mesleğim bankacılık, ama gazeteciliği hiç bırakmadım. Sonra radyoculuk gelişti. 17-18 yıl oldu programcılığımda.
 
-Uzun yıllardır Ekspres gazetesini yönettiniz, yaklaşık 8 yıldır da Sanat Yaprağı’nı çıkarıyorsunuz…
1970 yılında ilk profesyonel KADIKÖY Gazetesini çıkardık. 1974 yılına kadar haftalık olarak sürdü, çok iyi de bir kadrosu vardı. Önce yazı işlerini sonra da Genel Yayın Yönetmenliğini yürüttüm. İlk manşetimiz şuydu “Kadıköy Ayrı Belediye Olsun”. O gazetelerin manşetleri incelenmeli bence.
Biz Kadıköy’e gönül vermiştik. Partisiz ve amatör ruhla… Sonra Haberde Ekspres gazetesi, o da 16 yıl aralıksız sürdü. Marmara bölgesine hitap ediyordu. Sanat Yaprağı bu yıl sekizinci yılını tamamlıyor. Bu tutku herhalde... Farkında değiliz ama yaşam biçimimiz olmuş. Sürekli Basın Kartı sahibiyim. Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Yazarlar Sendikası üyesiyim. Amatör ruhla devam ediyoruz.
 
-“Çağını Yakalayanlar” diye Sanat Yaprağı’nda yayınlanan röportajlarınızı kitap halinde topladığınız bu söyleşilerde neye dikkat ediyorsunuz?
Yaşamdaki duruşlarına ve bakış açılarına.
 
-Biraz da şiirden konuşalım. Günün şiirini nasıl yorumluyorsunuz?
Şiir biraz dağınık… Ülkelerde iyi şair sayısız değil. Çok güzel şiirler de yazılıyor. Şairlerle, şiir severler arasında bir kopukluk var. Herkes şiir yazdığını zannediyor, bu da kavram karışıklığına neden oluyor. Oysa şair az, şiir yazansa tüm vatandaşlarımız. Bence sakınca yok ama şiiri doğru anlamalı insanlar. Radyo ve televizyonların biraz daha dikkat etmesi gerekir. İnternet ise bu konuda rezalet… Şair şiirinin yanında çağdaş olmak için mücadele verecek. Mücadelesi olmayan şair başarıya ulaşamaz. Toplumun önünde olacak ve toplumu yukarı çekmeye çalışacak mücadeleci bir lider olacak. Zor iş… Hatta çok zor iş…
 
-Şu anda böyle şair var mı?
Çoook… Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet, sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir.
 
KADIKÖY’DE KAYBOLMAK
Dururum vapur iskelesinde
Bir gece
Örneğin saat birde
Bir başka yüzler gelir telaşsız
Önce saatine bakar
Sonra gecenin soğuğuna
Vapur ışıkları hep yorgun gibidir
Gelir konar iskeleye
Alır yolcusunu
Yorulurum
Kadıköy’de bir gece
Öylece
Olağan bir gece canım
Ben bakarım gecenin içinden
Sekizotuz vapurunu anımsarım
Bulamam
Gecenin biri gecenin ayazına karışır
Düş gerçekten ayrılır
Vapur kalkar karaköye doğru
Ben kalırım düşlerimle
Gecenin bu saatinde
Tanıdık tek yüze rastlamadan
Üstelik yarınki gazeteyi vurmuş
Zaman beni
Yürürüm kendi zamanım içinde
Nemli gözlerim yanıma alıp
Kadıköy güzeldir
İskelesi gecesi gizemi
Kaybolurum karanlığın içinden
Hıçkırırım
Biri beni anar.
                                                                          
 
 

ARŞİV