Kadıköy'ün Boğası'nın Fransız olduğunu, Kadıköy taşının uyku sorunlarına iyi geldiğini biliyor musunuz?
Gökçe UYGUN
Kadıköy Tarihi Çarşısı’nı turistik çekim merkezine dönüştürmek için proje yürüten Turizm Araştırmaları Derneği'nin (TURAD) yayınladığı “Tarihi Kadıköy Çarşısı” adlı kitapçığı sadece çarşıyı tanıtmakla kalmıyor, ilçenin geçmişi ve bugününe dair bilgiler de aktarıyor.
Boyut Yayınları'ndan, Burçin Ünlü'nün editörlüğünde yayınlanan kitapçıkta yer alan fotoğraflar ise Ege Tanır, Aramis Kalay ve Boyut Yayın Grubu arşivinden. Kadıköy'e Dair, Semtin Tarihçesi, Tarih ve Kültür ile Ne Yenir, Nerede Yenir? olmak üzere 4 ana başlıktan oluşan kitapçıkta, Kadıköy'den “İstanbul'un en güzel, en yaşanılası ilçelerinin başında gelen Kadıköy, aynı zamanda şehrin en eski yerleşim yerlerinden...” diye bahsediliyor. İngilizce ve Türkçe hazırlanan kitaptan sizler içi alıntılar derledik. İşte Kadıköy hakkında bilmedikleriniz, bilip de yeniden anımsamak istedikleriniz;
KÖRLER ÜLKESİNDEN MODERN KADIKÖY'E...
İnanışa göre; Megaralı Bizans, bir şehir kurmak ister ve bu konuda fikrini almak üzere Delf kahinine başvurur. Kahin, “Şehri Körler Ülkesi’nin karşısına kur!” der. Bizans, Körler ülkesini aramaya başlar. Aylar sonra İstanbul’un kurulacağı Sarayburnu’nun bulunduğu yere gelip, Boğaz’dan Kalkedon’u gördüğünde, kendi kendine sorar: “Bu şehri neden buraya değil de çorak topraklar üzerine kurmuşlar? Bu adamlar kör mü?” İşte o an, Bizans aradığı Körler Ülkesi’ni bulduğunu fark eder.
Kadıköy’ün geçmişi, İstanbul kadar eski. Tarih boyunca da birçok kez el değiştiren ilçe, Osmanlı döneminde üst düzey yöneticilerin rağbet ettiği, gözde bir sayfiye yeriydi. 18’inci yüzyılda Kadıköy’de çoğu balıkçılıkla uğraşan 100 civarında Rum aile yaşadığı biliniyor. Türkler ise iç kısımlarda; Merdivenköy, Erenköy ve İçerenköy civarındaki köylerde tarımla geçinirlerdi.
Değişim başlıyor Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Kadıköy 1928’de elektrikle, 1929’da tramvayla tanıştı. Uzun süre Üsküdar’a bağlı olan semt, 1930’da ilçe oldu. 1940’larda ahşap köşklerin yıkılarak yerlerine betonarme yapıların inşa edildiği bir dönem yaşandı. Tramvaylara ek olarak otobüs seferleri de başladı. 1950’li yıllara Adnan Menderes’in başlattığı imar operasyonları, Kadıköy’e damgasını vurdu. Bu dönemde yeni yollar yapıldı. Artan nüfus, merkezden yazlıklara yayıldı. Göztepe, Erenköy, Caddebostan, Fenerbahçe, Suadiye, Bostancı gibi semtler, sayfiye yeri niteliğini yitirmeye başladı. Sanayi tesislerinin kurulduğu Ankara Asfaltı’nın (E-5/D-100 Karayolu) çevresinde yerleşim yerleri oluştu. 1965’de yürürlüğe giren Kat Mülkiyeti Kanunu’ndan Kadıköy de nasibini aldı ve ilçenin çehresi değişti. Az katlı evlerin apartmanlara dönüştüğü süreç, çok hızlı gelişiyordu. Kızıltoprak-Bostancı arasındaki nüfus, 10 yılda iki buçuk kat arttı. Boğaziçi Köprüsü’nün açılması (1973), kentin iki yakası arasındaki ulaşımı kolaylaştırınca, Kadıköy’de yaşamak daha da çekici hale geldi. 1984’te açılan Kadıköy-Pendik sahilyolu, kıyı şeridindeki boş alanların da dolmasına yol açtı. Günümüzün Kadıköy’ü, 600 bine yaklaşan nüfusuyla başlı başına bir şehir büyüklüğünde.
BOĞA'NIN UZUN YOLCULUĞU
“Boğa heykelinden sağa dön”, “Boğa heykelinden sola sap”, “Boğa heykelinde buluşalım” Kadıköylülerin ve Kadıköy’e yolu düşenlerin sıklıkla kullandığı cümleler. Artık Kadıköy’ün simgesi haline gelmiş olan heykeli, çok ilginç bir geçmişe sahip. Alsas Loren bölgesi, Fransa’nın eline geçince, buraya bir anıt heykel dikmeye karar verirler. Paris’in önemli heykeltıraşlarından Isidore Bonheure ve T. Roulliard, Fransızların Almanları bir boğa gibi ezip geçtiğini ima eden heykeli yaparlar. Ancak heykel dikildikten kısa süre sonra Bismarck, Fransa’ya savaş açar. Savaş Almanların zaferiyle sonuçlanınca, Boğa heykeli ganimet olarak Almanya’ya taşınır. Yaklaşık 40 yıl Almanya’da kaldıktan sonra sıradaki durağı Osmanlı İmparatorluğu olur. Alman II. Wilhelm tarafından, Enver Paşa’ya hediye edilince, Enver Paşa’nın İstanbul’daki sarayının bahçesine yerleştirilir. Paşa ülkeyi terk ettikten sonra unutulan heykel, 1953 yılında Hilton Oteli’nin bahçesine konur. Burada konaklaması da uzun sürmez. Sırasıyla Harbiye’deki Spor ve Sergi Sarayı (Lütfi Kırdar Kongre Merkezi), Taksim Gezi Parkı, Kadıköy Şehremaneti binası, heykelin yeni durakları olur. En sonunda 1976’da gerçek yerini bularak Kadıköy Altıyol’a konur.
ROMANLARDA KADIKÖY
İstanbul’un Anadolu yakası-özellikle de Kadıköy-sanatçılar, yazarlar, üreten insanlar için çoğunlukla sakin bir liman olarak görülür. Kadıköy; Melih Cevdet Anday, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cemal Süreyya, Haldun Taner, Münir Nurettin Selçuk, Selahattin Pınar gibi isimlerin ardından günümüzde de yeni jenerasyonun edebiyatçılarına, ressamlarına, müzisyenlerine, sinemacılarına ve tiyatrocularına mekan oluyor. Selim İleri, Adnan Giz, Müfid Ekdal, Hulki Aktunç ve Sunay Akın Kadıköy’ü yazan, Kadıköy’ü yaşayan isimlerden bazıları.
Kadıköy, Türk edebiyatında önemli bir yere sahip, birçok eserde başrolde: Sami Paşazade Sezai’nin Sergüzeşt adlı romanı; Yahya Kemal Beyatlı’nın Fenerbahçe, Moda’da Mayıs, Erenköyü’nde Bahar şiirleri; Sermet Muhtar Aluslu’nun Pembe Maşlahlı Hanım romanı; Melih Cevdet Anday’ın Aylaklar romanı; Kerime Nadir’in Romancının Dünyası adlı anı kitabı; Mahmut Yesari’nin Sevda İhtikârı romanı; Safiye Erol’un Kadıköyü’nün Romanı; Refik Halit Karay’ın çeşitli yazıları; Halit Fahri Ozansoy’un Edebiyatçılar Çevremde; Ziya Osman Saba’nın şiirleri; Bilge Karasu’nun Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamında’sı ve daha pek çoğu…
KADIKÖY TAŞI
Kuvars mineralinin çok ince taneli çeşitlerinden biri olan Kadıköy (kalsedon) taşı, Kalkeduvan adıyla da biliniyor. Kadıköy taşının Hititler'den beri Anadolu'da çıkarılıp kullanıldığı biliniyor. Romalılar dönemine taşın Kadıköy'deki limandan başka ülkelere sevkiyatına başlanmış. Bu nedenle taşa Kadıköy'ün o zamanki adı Kalkedon'dan esinlenilerek “Kalsedon” denmeye başlanmış. Eski kültürlerde kalsedonun, ruhu olumlu etkilediğine, uyku sorunlarını tedavi ettiğine inanılırmış.
KADIKÖY ACIÇİĞDEMİ
Eylül-Ekim aylarında çiçek açan yumrulu, otsu, yabani bir bitki olan Kadıköy acıçiğdeminin Latince'deki adı da Kadıköy’le ilintili; Colchicum Chalcedonicum. Anadolu yakasında Yakacık, Aydos ve Samandıra arasındaki bölgede, Avrupa yakasında ise İkitelli-Alibeyköy arasındaki bölgede yetişiyor. Yoğun şehirleşme nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.