Kadıköy'de bir yorgan hikâyesi

Günümüzün unutulmaya yüz tutmuş sanatlarından olan yorgancılık, Kadıköy’de bu mesleğe gönül verenler tarafından yaşatılıyor

04 Ağustos 2016 - 16:37
Mustafa SÜRMELİ
“Ayağını yorganına göre uzat”, “Pire için yorgan yakmak”, “Yorgan gitti kavga bitti’… Atasözlerinden de anlaşılacağı üzere yorgan; geçmişten günümüze günlük hayatımızın vazgeçilmez bir unsuru.
Yorgan sözcüğünün bilinen en eski söylenişinin Uygur kaynaklarında ‘yourgan’ şeklinde yer aldığı ifade ediliyor. Eski Türkçe’de örtmek, sarmak, kaplamak anlamına gelen ‘yör’ sözcüğünden ‘yörgen, yorgan’ şeklinde türediği, günümüzde iki yüzü pamuk, yün ya da kuş tüyü doldurularak dikilen örtü olarak tanımlandığı ifade ediliyor.
Geçmişi uzun yıllar öncesine uzanan geleneksel yorgancılık, günümüzün değişen üretim koşullarının getirdiği zorluklara rağmen bu işe gönlünü veren meslek erbapları tarafından Kadıköy’de yaşatılıyor.

“YORGANCILIK SANAT MÜZESİ”
Yorgancılığın korunması, gelecek kuşaklara aktarılması gerektiğini vurgulayan Nazmi İnce de bu mesleğe gönlünü verenlerden. Ömrünün neredeyse 40 yılını yorgancılık mesleğine adayan Nazmi İnce daha çocuk yaşlarda geldiği Acıbadem Dörtyol’da mesleğe adım atmış. Trabzon’un Maçka ilçesinden olan Nazmi İnce, çırak olarak başladığı mesleğinde geçirdiği 40 yılın sonunda İstanbul Yorgancılar, Çeyizciler, Perdeciler Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanlığı yapıyor.
İstanbul Yorgancılar, Çeyizciler, Perdeciler Esnaf ve Sanatkârlar Odası’nın 1956’larda kurulduğunu belirten Nazmi İnce, şu anda Kadıköy’de 100-150, İstanbul’da da bine yakın meslektaşı bulunduğunu ifade ediyor.
Mesleğe adım atan birinin 3-4 ay gibi bir sürede ancak iğne tutmayı öğrenebildiğini, iki yılda da bir yorgancının yetiştiğini belirten İnce, yorgancı sanatkârlarının sayısının giderek azaldığına dikkat çekiyor. İnce, çıraklık yıllarında Kadıköy’de 500’e yakın yorgancı bulunduğunu, o yıllarda yorgancılığın büyük ilgi gören mesleklerden biri olduğunu, İstanbul’un büyük cadde ve sokaklarındaki bu dükkânların, çiçeklerle süslü vitrinleriyle dikkat çektiğini de hatırlatıyor. İnce, Kadıköy'de yorgancılık sanat okulu ve müzesinin kurulmasını istediğini de belirtti.

YAZIN SERİN KIŞIN SICAK
Yorgan imal edilirken sağlık, kalite ve ekonomiden ödün verilmemesi gerektiğini, kaliteli bir yorganın sağlık demek olduğunu vurgulayan İnce, odaya kayıtlı olmayan korsan yorgancılara da dikkat çekerek, “Bizim yorganımızda başta üç tane önemli şey var ‘sağlık, kalite, ekonomi’. Çocuklarımızın sağlığını korumalıyız. Çocuklarımıza atlet alırken pamuk giysiler almaya çalışıyoruz, yorganlarda da bunlara dikkat etmeliyiz. Yorgan insanın bir parçası. Bizim yorganlarımız özellikle kuzu yünü ve altın kozadan oluşuyor. Yorganlarımız klimalı oluyor yazın serin tutar kışın da sıcacık ana kucağı gibi sarar’ diyor.
Günümüzde artan boyun ağrıları, boyun fıtıklarının sebebinin de sentetik ve sağlıksız ürünler olduğunu ifade eden İnce, “Çocuklarımızı bu ürünlerden uzak tutalım. Yatağı, yorganı organik pamuk olmalı. Bir yorganın kullanım süresi 25 yıl. Bazı müşteriler babaannemin yorganı diyor 60 yıl. Biz tarihle yaşıyoruz” şeklinde konuşuyor.
“ÇIRAK YETİŞMİYOR”
Yaklaşık 45 yıllık yorgancı esnafı Cemal Teke de yorgancılık sanatının emektarlarından. Eski işlerin olmadığını, ayakta kalmaya çalıştıklarını ifade eden Teke, fabrikasyon yorganların çıkmasıyla yün yorganların da azaldığını belirtti. Yıllar önce çocuk yaşlarda gurbete çıktığını, Kadıköy’de mesleğe adım attığını anlatan Cemal Teke, “Ben burayı 2007’de açtım o zamandan bu yana sadece 3 veya 4 saten yorgan diktik. Yün getirip yün dikiyoruz. Biten bir meslek. Zaten dünyada iki şey bitmiş kalaycılık ve yorgancılık. Çırak yok, bu işe hevesli de yok.” diyor.
“İYİ Kİ BU MESLEĞİ SEÇMİŞİM”
1948 yılından bu yana yorgancılık sanatının yaşatıldığı bir dükkânda bizi ağırlayan Hüseyin Genç, Trabzon’un Maçka ilçesinden gelip, 11 yaşında mesleğe başladığını anlattı. Yorgancılık mesleği denilince Trabzon Maçka ve Gaziantep’in geldiğini ifade eden Hüseyin Genç, “Benim rahmetli babam da bu işteydi. Biz kökenden yorgancıyız. İlkokulu bitirdiğin zaman o yıllarda özellikle de Maçka’da hangi mesleği yapacaksın dediklerinde yorgancılık diyorduk. Baba mesleği çünkü. Bir de imkânsızlıktan dolayı. Yorgancı dükkânında kalabiliyorsun. Yani en azından barınacak bir yer olduğu için bu mesleği seçtik. İyi ki de seçmişim bu mesleği, severek yapıyorum. Ama kazancı nedir diye sorarsan yıllardan beri çalışıyoruz ama karşılığını alamıyoruz. Çünkü eskisi kadar bu mesleğe değer verilmiyor” şeklinde konuşuyor.
Etiketler; yorgancı

ARŞİV