Kadıköy'ün hızlı dönüşümü

İstanbul’un köklü ilçelerinden Kadıköy hızlı bir değişimin eşiğinde. Kentsel dönüşümle sadece binalar yenilenmiyor, ilçenin sosyo-kültürel yapısı da farklılaşıyor.

14 Ağustos 2014 - 14:19
Gökçe UYGUN/Semra ÇELEBİ

Bir zamanlar İstanbul’un sayfiye yeri olan Kadıköy, 2000’li yıllarda kentin önemli duraklarından biri haline geldi. Merkezi konumu, denize yakınlığı ile bir çekim merkezi olan ilçede, Fikirtepe özel proje alanında “sorunlu bir kentsel dönüşüm” süreci söz konusu. İlçenin diğer semtlerindeki kentsel yenileme ise olanca hızıyla sürüyor. Peki, Kadıköy’ün çehresini, yaşam standardını derinden etkilemeye aday olan bu değişimler hakkında uzmanlar ve Kadıköylüler ne diyor? Kadıköy’ü iyi bilen uzmanlar değişimi ve etkilerini anlatıyor.
Gezi direnişi sırasında ağaçları kurtarmak için verdiği mücadeleyle öne çıkan, sonrasında Taksim Dayanışması’ndaki aktif tavrıyla hakkında davalar açılan ve yargılanan TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Çevre Etki Değerlendirme Kurulu Sekreteri, mimar Mücella Yapıcı ile “kentsel dönüşümü” konuştuk. Yeni taşındığı Moda’da, Moda Gezi Bostanı  forumunda karşılaştığımız Yapıcı, İstanbul’da yürütülen kentsel dönüşümün, “kentsel metalaştırma”nın bir ürünü olduğunu söylüyor. Yapıcı, İstanbul’un hava koridoru olan Göztepe-Fikirtepe bölgesinde yapılacak yüksek binaların, kenti nefessiz kılacağına; Moda bostanı gibi yerlerin betonlaştırılmasıyla yükselen nem oranına ve sellere, insanların rant ekonomisiyle kutuplaştırılmasına dikkat çekiyor. Mücella Yapıcı, projeler durdurulmazsa 10 yıl sonra “İstanbul, korku filmlerindeki gibi terk edilmiş bir kente dönecek” diyor.

-Kentsel dönüşüm kavramını biraz açar mısınız? Bir karşılaştırma yaparsanız dünyada ve bizde nasıl uygulanıyor?
Kentsel dönüşüm kavramı, şehircilik literatüründe pek alışkın olduğumuz kavramlardan değil. Özellikle “kentsel canlandırma” ya da “kentsel yenileme” kavramları tercih edilir.
Dünyada kapitalizmin neoliberal aşamasına gelindiğinde, özellikle sanayi üretimindeki mekâna bağlılık ortadan kaldırılıp sanayi esnekleştirilince bu kavram ortaya çıktı.  İngiltere, bizim çağdaş dediğimiz kentlerin doğduğu ama aynı zamanda “kentsel dönüşüm” kavramının geliştiği bir ülke. Sermaye, maliyeti minimize, kârı maksimize edebilmek için bütün üretim alanlarını, ucuz iş gücü olan coğrafyalara kaydırınca, eskinin endüstri kentlerinde bir sürü alan boşaldı. Bu hem istihdam sorununa neden oldu hem de o kentlerin boş alanlarını kullanma ihtiyacı doğdu. Yoksulların ve yoksunların yaşadığı mekânlar haline geldi buralar. Dolayısıyla bizim “kentsel dönüşüm”, batının daha çok “kentsel canlandırma” dediği bir durum ortaya çıktı. Eski sanayi alanlarını yeniden fonksiyonlandırarak oralarda yeni ekonominin gerektirdiği, daha çok hizmet ağırlıklı bir yeni sosyo-ekonomik yerleşme biçimi ortaya çıktı.


"KENTSEL MEKAN ARTIK TÜKETİM MESELESİ"
-Tam olarak ne zaman gündemimize girmeye başladı kentsel dönüşüm?

1980’ler diyebiliriz. Refah devletinin çökmesi, üretim ilişkilerinin değişmesi dönüşmesi bu kavramı ortaya çıkardı. Bizde de özellikle 1980’ler sonrası çok ciddi bir sosyo-ekonomik değişim oldu. 12 Eylül askeri darbesiyle bunun alt yapısı hazırlandı. Bizde de Avrupa’daki gibi olmasa bile, mekânlar ve kentler rant alanı haline geldi. İnşaat, otomotiv ve finans sektörüne dayalı, üretimi dışlayan yeni sosyo-ekonomik politika benimsendi. Bunun bütün kuralları, hukuki dayanağı, 12 Eylül’de yaratıldı.
Yani Avrupa’daki gibi “boşalan alanların yeniden canlandırılması” fikrinden çok farklı gelişti bizim ülkemizde. Yeni küresel ekonomide yer almak için bütün kentlerimizi, ormanlarımızı satmaya başladık. Çünkü kentler de artık bir meta haline getirildi. Kentsel mekânın kendisi artık bir tüketim nesnesi olarak düşünülüyordu. Dünyada da bu böyle oldu, ama bizde çok hızlı gelişti her şey. Avrupa’daki gibi gelişmiş ülkeler, üretim alanlarını kaydırırken, ar-ge çalışmaları yaptılar, daha dengeli, daha kurallı, daha demokratik kavramlarla yola çıktılar. Ama bizim gibi ülkeleri de yeni emlak sermayeleri için bir nevi pazar yeri olarak görmeye başladılar. İşte tam 1980’lerdir tüm dünyada bunun yerleşmesi.
-İstanbul’da kentsel dönüşüm nasıl başladı?
1970’lerin sonlarında “İstanbul’u pazarlama”, “Beyrut’un rolünü kapması” gibi bir tartışma başlatılmıştı. İlk dönüşüm projesi, Yeşilköy’deki 500 metrekarelik bir kamu alanının Dünya Ticaret Merkezi’ne kat karşılığı verilerek dönüştürülmesi oldu. Şimdi orada CNR, Tüyap gibi yerler var. Orası çok önemli bir ekolojik rezerv alanımızdı. Ayamama’nın yer altı suyu toplama havzasıydı. Yani 70’lerin sonunda başlayan kentsel dönüşüm düşüncesi, 80 askeri tıkır tıkır hayata geçirildi.
1999 depreminden önce Dünya Bankası’nın emri üzerine İstanbul küresel ölçekte yarışacak bir kent olarak seçildi ne yazık ki. Sonrasında bir sürü proje açıklandı. Aslında Türkiye’de “kentsel dönüşüm” kavramıyla 1999’da Ali Müfit Güntuna’nın 2023 Vizyon projelerinde karşılaştık.

"DEPREM KENTİN METALAŞMASINI HIZLANDIRDI"
-O günden bugüne 15 yıllık zamanı düşünürsek nasıl bir dönüşüm oldu İstanbul'da?
 1999 depremi, kentsel dönüşüme çok önemli bir meşruiyet kazandırdı ve zemin hazırladı. 12 Eylül’de temelleri atılan bütün kentsel hukukun değiştirilmesi projesi rafta duruyordu. Sistem depremi kullanmayı çok iyi başardı. Deprem henüz çok yeniyken, biz hâlâ yıkıntılarla uğraşırken Conrad ve Swiss Otel’de iki toplantı yapıldı. ABD’nin o zamanki başkanı Clinton’ın da katıldığı toplantıda, kentle ilgili yeni projeler konuşuldu. Diğer toplantının başlığı ise “Deprem ve yeni iş fırsatları”ydı. 2001’de dünya ekonomik krizini yaşadık. 2003’te AKP iktidar oldu ancak öncesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi  el değiştirdi. 2003’ye yeni bir 2023 Vizyonu ortaya kondu. 1999 depremi öncesi açıklanan 2023 Vizyonu belgesindeki “dünya kenti İstanbul”, bu sefer “Avrupa ile Asya arasında koridor kent İstanbul”a dönüşmüştü. O zaman İstanbul’un kaderi çizilmişti. Mega kent projesi, deprem odaklı kentsel dönüşüm şeklinde değişti. Aslında o büyük deprem, kentin metalaşmasını hızlandırdı. AKP iktidarı, kanun çıkarma çoğunluğuna sahip olduğu için, 1980’lerde rafa kaldırılan tüm projeleri hayata geçirdi. En son dönüşüm ise 12 Eylül 2011 Referandumu ile oldu. O tarihten itibaren de TOKİ projeleri gerçekleştiriliyor. İstanbul’un mega kent yapılması projeleri 5 yıllık kalkınma planlarına girmiştir. Türkiye’nin tüm kalkınması İstanbul’a bağlandı diyebiliriz. Bir başka önemli aşama da İstanbul’un 100 bin ölçekli çevre düzeni planıdır. 2005’te düzenlenen uluslararası bir emlak fuarına 25 projeyle katıldı İstanbul Belediyesi. Dünyadaki bütün emlak sermayesini İstanbul’a davet etti. Bu projelerin içinde bugün konuştuğumuz, Haydarpaşa, Galata Port, Üçüncü Köprü, Kartal’daki kuleler vs. hepsi vardı. Ondan sonra bu projeler getirildi İstanbul’un 100 bin ölçekli planına aplike edildi. Ondan sonra iş hepten çığırından çıktı.
Tüm bu anlattıklarım kentsel dönüşümün aslında sosyal ve ekonomik bir dönüşüm olduğunu gösteriyor.
-İnsanların yaşamını da çok etkiliyor değil mi?
Tüm dünyada kentlerin metalaştırılmasıyla, sanayisizleştirmesiyle yoksulluk ve varsıllık arasındaki uçurum giderek artmakta. Ama bizdeki vahşet uç boyutlarda. Bu da iç dinamiklerin; yolsuzluğun, rant hırsının, sistemsizliğin çok etkin olmasından kaynaklanıyor. Ancak bunu kavramakta geç kaldık. Sol siyaset bile ancak 2005’ten sonra kentsel dönüşümün sonuçlarının farkına varmaya başladı. Kapitalist küreselleşmenin en önemli ayağının kentin metalaştırılması olduğunu, mülkiyetlerin el değiştirmesi meselesi olduğunu, emekçi ve yoksulların kentten uzaklaştırıldığını geç fark ettik.
-Yeterince fark edildiğini düşünüyor musunuz?
Tabii, artık fark edildi ama sadece bir kesim tarafından. Çünkü bu sefer de konut, barınma aracından çok güvence haline getirildi. Konut, kullanım değerinden çok değişim değeri kazandığı zaman ve insanların bunun dışında bir güvenceleri olmayınca, kişisel çıkarlar devreye giriyor. Bu da bir devlet politikası. Böyle olunca kentin yağma ve talanını kendi çıkarları için savunan geniş kitleler oluştu. Bugün Fikirtepe başta olmak üzere bütün yoksul mahallelerde bir evi olana 2-3 ev vaat ederseniz ve bu insanlara başka hiçbir güvence vermezseniz tabi ki bu dönüşümü savunacaklardır. Bu da aslında sağlıklı bir kentsel canlandırmanın önündeki en büyük engellerden biri.

"KENTSEL HAFIZA YOK EDİLİYOR"
-Kentsel Dönüşüm Yasası da bunda etkili oldu değil mi?
Evet tabii ki. 2004’lerde bir yasa hazırlanmıştı ancak meslek odalarının güçlü karşı çıkışıyla Meclis’ten geri çekildi. Fakat 5366 sayılı yasayla, Sulukule, Tarlabaşı, Fener-Balat kıyımları yaşandı yine de. Ataşehir’de tüm yeşil alanlara gökdelenler dikildi. Mimarlar Odası binlerce kez dava açtı ama engel olamadık. Ataşehir’deki bütün o yüksek binalar hukuksuzdur! Ne yazık ki Van depremini bahane ederek Afet Yasası’nı çıkardılar. Bu yasa, riskli alan, riskli yapı ilan ederek, hiçbir kurala uymadan rant ve yağmanın tamamen önünü açtı. Özellikle Kadıköy gibi bölgelerde, varoşların dışına çıkıp planlı bölgelere kadar getirdi kentsel dönüşümü. Örneğin Bağdat Caddesi’nde bunu çok açık yaşıyoruz. Elbette binalar eskidir, deprem riski vardır, yenilenmesi gerekir. Ancak birçok bina, riskli olmamasına rağmen rant için yıkılıyor. Boş alanların hepsi otopark yapılıyor. Her yerde toprak kayması var. Yıllardır barış içinde yaşayan komşular birbirlerini mahkemeye vermeye başladılar.
-Toplumsal sağlığı etkileyen bir duruma mı geldi artık?
Sosyolojik olarak zaten kapalı yerleşimler, gettolar, varolan komşuluk birimlerinin dağıtılması, kentle olan temasınızın kesilmesi, kentsel hafızanızın yok edilmesi insanları kamplara ayıran ve toplumsal barışı tehdit eden bir şey. İnsanlar artık, kendisi gibi insanlarla kapalı, güvenli alanlara sürülüyorlar.
Mesela Avrupa standartlarına göre kişi başına 10 metre yeşil alan düşmek zorunda. Bunların yanında eğitim, spor, sosyalleşme alanı yapmak zorundasınız. Ama yeni Afet Yasası’na göre artık bunları yapmakla yükümlü değilsiniz. İnsanın bunlardan mahrum olmasının insanın psikolojisini ne kadar etkiler düşünsenize! Yine Avrupa’da yeni bir bina yaptığınızda en az yüzde 30’unu kiralık konuta ayırmak zorundasınız. Bizdeki tamamen mülkiyete yönelik. Çünkü herkesi borçlandırmak istiyorlar finans sektörü yürüsün diye. Şu an herkes borçlu!
-Ekolojik denge ve ilkim açısından baktığımız zaman nasıl bir tablo çıkıyor ortaya?
İstanbul’un topografyası muhteşemdir. Ekolojik koridorları yani bacaları vardır. Ana beş ekolojik koridordan biri Göztepe-Fikirtepe aksıdır. Bu alanlarda yüksek binalar demek bu bacaları tıkamak demek. İstanbul nefes alamayacak. Bunun yanında müthiş bir betonlaşma var. O kadar büyük bir kentsel toprak kaybı var ki, otoparklar, betonlaşma ve geçirimsizlik yüzünden bakın nefes alamıyoruz. Nem oranı yüzde 80’lere vurmuş durumda. Bir yağmurda sel oluyor çünkü toprağa gidecek yer yok. Beyoğlu’nda bile sel oluyor. Eskiden yağmur yağdı mı İstanbul’da toprak kokusu gelirdi. Şimdi var mı? Her yere otopark yaparak yaşam alanlarımızı daraltıyorlar. Boş toprak alanlara ihtiyacımız var. Bu gidiş çok hızlı bir gidiş. Üçüncü köprü, yeni havaalanı, Polonezköy’ün yeni proje alanı ilan edilmesi, Haydarpaşa, üniversitelerin il dışına taşınıp şehir merkezinin yapılaşması..vs. bunlar çok büyük bir kıyam.


"ÖNCELİKLE PROJELER DURDURULMALI"
-Çözüm nedir?
Çözüm öncelikle bu projeleri durdurmaktır. Bunun için farkında olup mücadele etmek gerekiyor. Bu rant zihniyetini ve sistemini değiştirmek lazım. Bunun sonu yok. Sonunda bu sistem çökecek.
-Eğer bu projeler durdurulamazsa, 10 yıl sonra İstanbul’u, özellikle de Kadıköy’ü nasıl buluyorsunuz?
Ben çok ciddi bir şekilde herkesin terk etmeye çalıştığı, hiçbir turistin gelmediği, tarihi ve doğal değerlerini kaybetmiş bir İstanbul görüyorum. Korku filmlerindeki gibi terk edilmiş kocaman bir şehir. Yaşamın yok edildiği bir şehir… Avrupa ve Asya arasında koca bir otoyol görüyorum. Daha uzun vadede de tamamen yıkıp yeniden inşa etmek zorunda kaldığımız bir İstanbul olacak.


 Kadıköy Belediyesi Meclis Üyesi İbrahim Başar Necipoğlu:
“KADIKÖY YAŞANAMAYACAK HALE GELEBİLİR’’
80’den beri Kadıköy’de yaşıyorum, 14 yıldır da burada mimarlık yapıyorum. İlçemizin şu anki nüfusu 500 bin civarı. 1930’lara dek bu sayı 70 binmiş. 80 yılda çok ciddi bir artış olmuş, 2009’da Ataşehir’in ayrılmasına rağmen.  Son 3 yıldır Kadıköy’de bir kentsel yenileme var. Biz buna kentsel dönüşüm demiyoruz çünkü dönüşmüyor, binalar yıkılıp yenileniyor. Fikirtepe bölgesinde özel proje alanında uygulanan kentsel yenilemeyi ve Kadıköy’ün geri kalanını ayrı değerlendirmek gerek. Fikirtepe bir tarafa, Kadıköy başka tarafa konulmalı. Fikirtepe’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı tarafından yürütülen, Kadıköy Belediyesi’nin dışında kaldığı bir süreç ilerliyor. Kadıköy’ün diğer bölgelerindeki yenileme de yine bakanlığın çıkardığı bir yönetmelikle yapılıyor. 
Küreselleşen dünyada bir yandan şehir hızlanırken, bundan rahatsızlık duyanlar, 1999’da İtalya’da bir akım başlattı; cittaslow (yavaş şehir). Ama biz burada ne yapıyoruz, bu hızın üstüne hız eklemeye çalışıyoruz! Hızlı bir değişim başladı Kadıköy’de. Nüfus ve bina stoğu artışı muazzam bir şekilde hızlanıyor. Bizim öngörümüz bunun daha da artacağı yönünde. Sadece Fikirtepe’de, özel proje ilanı edilmeden önce 40-50 bin olan nüfusu, projelerin tamamlanmasıyla 150 bine çıkacak. Sırf bu artış miktarı Kadıköy’ün yüzde 20’sine tekabül ediyor. Bu rakama, Kadıköy genelinde yaşanacak artış da eklenince, 10 yılda ilçenin nüfusu 700 binleri zorlayacaktır. Yüzde 40’lık bir büyümeden bahsediyoruz.Kadıköylü aileler genelde 120 metrekare ve üstü geniş dairlerde oturur. Kentsel yenileme sonrası evler genelde 80-90 metrekare olacak. O durumda Kadıköy’de ikamet edenlerin profili de değişecek gibi. Bir de şu var; bu artış sadece kayıtlı nüfusta olmayacak. Ulaşım olanaklarının artmasıyla birlikte (metro, Marmaray, hızlı tren vb.) Kadıköy’den geçen kişi sayı da yükselecek.Bu değişimin bu kadar hızlı olması yanlış. Daha yavaş bi geçiş olmalı. Nüfusun 500 binden 700 binlere varması yaşanmaz bir ortam yaratır ki maalesef gidiş ona doğru…
Peki Kadıköy’ün alt yapısı bunu kaldırabilecek durumda mı? Değil! Maalesef böyle bir plansızlık var. Bunun masaya yatırılması, farklı planlar üzerinde çok ciddi etüt edilmesi lazım. Şu an maalesef bu yapılmıyor. Biz yerel yönetim olarak bu sürecin çoğunu kontrol edemiyoruz. Bizim dışımızda ilerliyor, fazla yetkimiz yok. İlçe ve il yönetimleriyle bakanlık koordineli olmalı. Şu an kopukluk var. Bundan dolayı bazı şeyler Ankara’dan bize sunuluyor karar halinde, fikrimiz pek de alınmıyor. Oysa bir ilçeyi en iyi oranın belediyesi bilir. Ancak biz Kadıköy Belediyesi  olarak suçu atmak yerine çözüm üretmeye çalışıyoruz. 5 yıllık stratejik plan için ciddi çalışma yapıyoruz. Kadıköy hep yaşanabilen bir yer olmak zorunda. Bunu istiyoruz. Ama çok iyi planlaması lazım! Daha güzel bir Kadıköy’ de yaşamak herkesin hakkı. Kadıköy tasarlanırken Kadıköylü’nün fikri alınmalı, tıpkı Kadıköy Belediyesi’ni yaptığı gibi.


Merkezi Kadıköy’de bulunan Psikolojik Eğitim, Terapi ve Araştırma Derneği (PETAD)’ın kurucusu Yrd. Doç. Dr. Mert Akcanbaş:
“BİLİNÇALTINDA SÜREKLİ ENDİŞE, GÜVENSİZLİK VE KORKU…”
Bugün İstanbul’da ve yoğun olarak da Kadıköy’de yaşadığımız kentsel dönüşümün, değişik insan grupları üzerinde ve değişik fazlarda psikolojik etkileri bulunmaktadır. Konut veya barınma, insan psikolojisinin en temel gereksinimlerinden biri olarak insan yaşamında büyük rol oynamaktadır. Yoğun betonlaşma ve büyük balkonsuz binalarla dolu yaşam alanlarında yaşamaya zorlanan insanlardan öncelikle yaşlılar ve çocuklar psikolojik olarak etkilenmektedirler. “Kentsel dönüşüm Projesi” süreci bir aile için üç fazdan oluşmaktadır; i) Çevredeki yıkımlara tanıklık etme süreci, ii) Yeni bir bölgeye taşınmak ve iii) Geri dönüş veya yeni bir yaşam kurma.
İnsanlar özellikle de yaşlı kesimler uzun yıllarını geçirdikleri mahallerinde pek çok anılarının olduğu yaşlı binaların teker teker yıkıldıklarını hatta bu arada doğaya zarar verildiğini görürken aslında yaşlılığın istenmezliğini ve kendileri için de sonun kaçınılmaz olduğunu hissetmekte ve görmektedirler. Çocuklara baktığımızda ise mahalle arkadaşları ve bildikleri güvende hissettikleri bir bölgeden ayrılmak onlarda yeni çevreye adaptasyon problemleri ortaya çıkartmaktadır.
 ADAPTASYON VE GÜVENSİZLİK EN BÜYÜK SORUN
Kendi binaları için yıkım kararı almış kişiler her ne kadar inşaat firmasından belli bir kira desteği alsalar da aynı yaşam standartlarında ve eskisine benzer özellikler taşıyan bir yer arayışı içinde yoğun stres yaşamaktadırlar. Yukarıda değinildiği üzere konut veya barınma insan psikolojisinin en önemli ihtiyaçlarından biri olup barınma ihtiyacı muallâkta olan insan grupları kendilerini güvende hissetmemektedirler. Yeni bir bölgedeki eve yerleşen ev halkı normal olarak adaptasyon sorunları yaşayacaktır. Geçici bir konutta yaşamanın verdiği belirsizlik insanın tam anlamıyla güvende ve hissetmesine engel olmaktadır. Çocukların okullarının değiştirilmeleri, yeni arkadaşlıklar oluşturmaları ailemizin genç bireyleri için stres kaynağı olurken, yaşamını evine odaklamış ev hanımları ve emekliler de belirsizlik ve yeniden başlamanın stresi ile karşılaşmaktadırlar.
Son fazda aile ya yeni yapılan evlerine geri dönmekte veya yeni yaşamlarını başka bir bölgede devam ettirme kararı verme durumundadırlar. Böyle önemli bir kararı verme zorunluluğu kendi başına stres faktörü olarak tanımlanabilir. Henüz pek yaşanmasa da yeni evlerin teslimlerinde ortaya çıkabilecek gecikme ve aksaklıklar evlerini bekleyen insanların bilinçlerinin altında sürekli endişe, güvensizlik ve korku içermektedirler.
 AŞIRI BETONLAŞMA YAŞAMDAN KOPARIYOR
Her şeyin iyi gittiğini varsaydığımızda bile aşırı betonlaşma, birbirine benzeyen, mimari olarak hiç bir özellik taşımayan daha küçük evlerde yaşama zorunluluğu ve çevrenin doğadan arındırılmaları kent halkını yaşamdan koparmaktadır. Her insanın kendine özel hissetme ihtiyacı vardır ve bu ihtiyacımızı evlerimizi aynen kıyafetlerimiz gibi diğerlerinden farklı kılarak kendimizi diğerlerinden farklı kılarız. Güneş almanın kısıtlandığı küçük pencereli ve balkonsuz evlerde yaşamaya zorlanan insan grupları farklılaşmadan çok standart hale getirilmektedirler. İstanbul evlerinin beklide en büyük özellikleri balkonları ve büyük pencereleridirler. Balkonlar insanlara açık hava ve doğaya yaklaşma imkânı sunarken büyük camlar gerek güneş ihtiyacını karşılamakta gerekse yaşayana vitrin görevi görmektedirler. Bu gün uygulanmakta olan Kentsel Dönüşüm Projesi bu iki büyük özelliği de ortadan kaldırmakta ve insanları alıştıklarının dışında bir ortamda yaşamaya zorlamaktadırlar. Batı’da uygulanmakta olan değişim projelerinde şehrin dokusunun korunması sadece tarihsel açıdan değil insanların alıştıkları mekânlarda yaşamalarına olanak sağlamasından dolayı bizimkinden farklı ve daha insancıldır.


Kadıköylü Uzman Klinik Psikolog Yıldız Burkovik:
“KENTTEN KÖYE GÖÇ BAŞLADI’’
Eskiden köyden kente göçmek en çok kullanılan cümle iken, şimdilerde kentten köye göçmenin yollarını arıyor insanlar. Ufak kasabalar, yeşillikler içinde küçük köyler, derelerin aktığı, tertemiz göl görüntüsünü, nilüfer yapraklarının üzerindeki kurbağaları görmeyi istiyorlar. Huzurun sesini duymak istiyorlar. Artık huzur kuş cıvıltısında, ateş böceklerini izlemede, sessizlik içinde gökteki yıldızları seyretmekte... Toprağa ayağını basan mutlu, ağaçların bitkilerin ismini öğrenen keyifli…
Bu sıralarda neredeyse her sokakta 2-3 ev yıkılıp yeniden yapılıyor, yapılanlar 3-4 katlı değil en az 20 katlı. Balkonlar yok, çiçekler evlerde nerelere konacak şaibeli. Birçok kişi balkonlu evleri özlüyor ve özeniyor. Balkondan balkona sohbeti, evinin kapısını açık bıraksa bile kimsenin girmeyeceği güvenli bir ortamı. Yapabilenler Adalara taşınıyor trafiğin olmadığı yerlere ve söylenenler özendirici… Gürültü yoğun ses gerginlik yaptığından bundan nasibini ilk olarak aile bireyleri alıyor.  Birbirimize büyük binalardan bir diğerini tanımadan bakma zamanları başladı, gürültülü mekânlarda sesimizi duyurabilmek için avaz avaz bağırıyoruz, korna sesleri, trafik kazaları, umutsuzluk yerine, doğa ile iç içe, doğal yaşam, sevimli hayvanlarımız, insanca duygularımızla birbirimize bakmayı, duymayı, konuşmayı hak ediyoruz. Rüzgârda ağaçların sesini dinlemek, dalgaların sesiyle huzuru bulmak, insanlarla dostça yaşayan hayvanlarla birlikte sevgiyi paylaşmayı hak ediyoruz. Depresyonu, kaygıyı, stresi, kavgalı bir yaşamı değil.  Daima saygı dolu bir sevgi ile özü sözü güzel, yeşile değer veren, dünyayı seven ve güzelleştirmek için doğayı koruyarak yenilikleri yapan bir dünyada yaşamayı hak ediyoruz.

 KADIKÖYLÜ TEMKİNLİ VE TEDİRGİN
Kadıköylülere, “Kadıköy son yıllarda hızlı bir değişim içinde (kentsel dönüşüm vb. gibi ). Siz bu değişimi nasıl yorumluyorsunuz?” ve “Kadıköy’ün 10 yıl sonrasını hayal etseniz, neler söylersiniz?” sorularını yönelttik. İşte cevaplar;


-Faruk Erdoğan/56/Acıbadem:  Şu anda kentsel dönüşüm bildiğim kadarıyla Fikirtepe’de var, başka yerde yok. Tabi buralara da gelsin ister miydim, bilemiyorum. Fikirtepe’deki kentsel dönüşüm çalışmalarından memnunum. Oradaki gecekondular kalkıyor, bunun kötü bir tarafı olacağını zannetmiyorum. Yerine Kadıköy’e daha yakışır binalar yapılacaktır. GalataPort Projesi buraya gelecek diyorlar tabi bu ne kadar doğru bilmiyorum ama gelirse şayet bence güzel olur. Eğer kentsel dönüşüm projesi Kadıköy’ün tamamına uygulanırsa gayet güzel olur. Kadıköy’de bir Avrupa şehri gibi olabilir.
- Asya Güler/27/Moda:  Doğrusu biz şu an Moda’da halimizden çok memnunuz. Eski evlere yıkılacak, kötü görünümlü yapılar olarak değil, tarih gözüyle bakıyoruz. Keşke her yerde böyle bakılsa ama olmuyor ne yazık ki… Fikirtepe’den başlandı şu anda kentsel dönüşüme. Ben desteklemiyorum açıkçası, böyle böyle buranın da tadı kalmayacak diye düşünüyorum. Buranın insanı rahatlatan tarihi bir kokusu, dokusu var, kentsel dönüşüm ise tamamen zıt bu olguya. Artık New York gibi kocaman binalarla dolar yakında etrafımız. Ben böyle olması taraftarı değilim. Daha sakin hatta şuan ki halinden bile daha sakin bir yer olmasını isterdim. İlerde ne olur hiç bilmiyorum.
- Tamer Yılmaz/23/Kartal: Ben kentsel dönüşümü destekliyorum. Yalnız doğaya zarar verilmeden yapıldığı sürece. Gelişim, değişim her zaman iyidir, mesela ben Kartal’da oturmama rağmen haftada bir gün mutlaka Kadıköy’e geliyorum. Bu da buranın havasını sevdiğim için, farklı ve güzel bir havayı solumak için. Ben değişimin gelişimi de beraberinde getirdiğine inanıyorum. O yüzden eski binalara yapılan bu yenilikleri destekliyorum. Kadıköy tarihi açısından ön planda olan bir yer. Çok bir farklılık olacağını düşünmüyorum. Yapılan değişiklikler de tabii ki tarihi dokuyu bozmadan yapılmalı. Ama yine de daha da güzelleştirilmesini, ağaçlandırılmasını isterim.
- Nur Özgün/50/Bodrum:  Açıkçası iyi mi olur kötü mü olur bilemiyorum. Ben şu anda Bodrum’da yaşıyorum. Benim de Kadıköy’de kentsel dönüşüm projesi kapsamında değerlendirilen bir evim var. Evimi satacaktım fakat biraz tereddüt ettim, bu gidişat hakkında pek emin olamıyorum açıkçası güvenemiyorum. Çünkü haberler de okuyoruz evini satıp mağdur olan, vaatleri yerine getirilmeyen birçok insan var. O yüzden ben de şu anda bekliyorum, düşünme aşamasındayım. Çok daha kalabalık olacağını düşünüyorum. Bu kentsel dönüşüm projesi beraberinde kalabalığı da getirecektir. Öyle fevkalade bir şey beklemiyorum ben tahminimce bir çok yerde yüksek binalar, siteler yapılır.
- Önder Öztekin/27/Hasanpaşa:  Kentsel dönüşüm bence ilçemiz adına oldukça yararlı bir proje. Yani olması gerekiyor. En azından eski binalardan kurtulmuş oluruz, çünkü görüntü olarak hoş gözükmüyorlar. Bildiğim kadarıyla Fikirtepe bölgesinde yapılıyor, sanıyorum buraya kadar gelmeyecek. Ama keşke gelse. Kadıköy’ün bu sayede daha çok gelişeceğine inanıyorum. Her yerde yeni binaların olması güzel bir şey bence. Kadıköy’ün her yerinde gökdelenler olur herhalde 10 yıl sonra. Yüksek yüksek, çok katlı binalar. Bundan şikâyetçi olacağım söylenemez, bence güzel olur.
- Sevim Yıldırım/43/Hasanpaşa: Fikirtepe’de  kentsel dönüşüm olduğunu biliyorum evet. Ama ben kesinlikle desteklemiyorum. Evet birçok eski bina var ama bunlar ayrı ayrı ele alınıp, restore edilebilir bence. Bu şekilde her yerde aynı tip sitelerin olması, yüksek yüksek binaların olması bir kere Kadıköy gibi bir yerde hiç hoş durmaz. Burası tarihi bir yer o atmosferin korunması gerekiyor. İnşallah meydanlara kadar gelmez, sadece Fikirtepe’de yapılır. Umarım Kadıköy’ün şu anki yapısı korunarak değişime gidilir.
 
 

ARŞİV